Anayasa değişikliği teklifinin TBMM gündemine geldiği günlerde başkanlık sistemine karşı Ankara Barosu’nun bildirisini okumak için geldikleri TBMM’nin Meclis’in Dikmen kapısında polis müdahalesiyle karşılaşan sivil toplum örgütleri içinde yer alan Pir Sultan 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı kurucu üyesi Emel Sungur, “Getirilmek istenen sistemin adının ‘Cumhurbaşkanlığı’ olarak anılması, bir aldatmacadan ibarettir. Yapılmak istenen, parlamenter demokratik sistemin ortadan kaldırılması girişimidir” dedi.
Referandum gününe kadar ‘hayır’ çalışması yapacaklarını anlatan Sungur, sosyal medyanın yanı sıra geçmişte AKP’ye yoğun oy veren evet çıkacağını düşündükleri yerlerde sokak çalışmalarına, ev ziyaretlerine önem vereceklerini ve bu değişikliğin neden olmaması gerektiğini anlatacaklarını söyledi. Sungur, “Anketlerde de görüldüğü gibi ‘hayır’ önde gidiyor. Halkımızın sağduyusuna güveniyoruz. Bu sefer sandıktan ‘hayır’ çıkacağına inancımız tamdır” diye konuştu.
9 Ocak’tan bu yana halkın ‘evetçiler’ ve ‘hayırcılar’ diye bölmeye çalışıldığını ve hayırcılar ve kendisine muhalefet olduğunu düşündükleri kişileri KHK’lerle, patronlara yapılan baskılarla işten atıldığına dikkat çeken Emel Sungur’un T24’ün sorularına verdiği yanıt şöyle:
Türkiye 16 Nisan'da referandum sandığına gidecek. Partili Cumhurbaşkanlığı sistemini öngören bir düzenleme için oy kullanılacak bu anayasa için ne düşünüyorsunuz?
Bundan önce yapılan anayasa değişiklikleri genel bir uzlaşma ile yapıldı. Uygulama da olan Anayasa toplumun büyük bir bölümünün onayı ile geldi aynı bu dönemde uygulanmakta olan baskılarla topluma bir biçimde onaylatıldı. Ancak bu Anayasa değişikliği mecliste bulunan ana muhalefet partisi CHP ve meclisin ikinci büyük muhalefet partisi HDP’nin karşı çıkmasına, komisyonlara üye vermemesine rağmen AKP ve MHP’nin bir araya gelmesi ile yapıldı. Bu şekilde yapılan bir değişiklik ülkemizde yaşanan kutuplaşmayı derinleştirmektedir.
Ayrıca Meclis’e değişiklik önerisinin geldiği 9 Ocak günü Ankara Baro Başkanı’nın okuyacağı bir metinle bu değişikliğin ülkenin rejim değiştirdiği, isminin cumhurbaşkanlığı sistemi olsa da bu değişikliğin başkanlık olduğunu halkımıza söylemek için bizimde içinde olduğumuz çeşitli dernek, sendika ve vakıflarla TBMM’nin Dikmen kapısında bir araya gelmeye çalıştık. Gelmeye çalıştık diyorum çünkü en demokratik hakkımız olan basın açıklaması hakkımızı kullanmamamız için görülmemiş bir güvenlik önlemi alındı. Polis birikmeye çalışan kitleleri gaz ve o soğukta su sıkarak basın açıklamasının yapılacağı Meclis’e kimseyi yaklaşmadı. Halkın tamamını ilgilendiren bir değişiklikle ilgili fikrimizi söylemeyeceksek, ne için fikrimizi söyleyeceğiz. Meclis önünde yapılacak açıklamada belli başlı olarak şu noktalara değinmiştik:
1982 Anayasası’nın da bugüne dek pek çok maddesi değiştirilmiştir. Ancak şimdi yapılmak istenen, demokratikleşme için Anayasa değişikliği değil bir rejim değişikliğidir. Öngörülen, Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini genişletmek ya da başkanlık sistemi getirmek de değildir. Getirilmek istenen sistemin adının ‘Cumhurbaşkanlığı’ olarak anılması, bir aldatmacadan ibarettir. Yapılmak istenen, parlamenter demokratik sistemin ortadan kaldırılması girişimidir.
Bu değişiklikle Cumhurbaşkanı, yasama, yürütme ve yargı yetkilerini tümüyle kendi üzerine almakta; böylece demokratik rejimin en önemli özelliği olan kuvvetler ayrılığı yok edilmektedir. Bu değişiklik gerçekleşirse parlamento sadece bir vitrin olarak kalacak; bakanların seçilmesinden yargının ve üst düzey kamu görevlilerinin atanmasına dek her şey, tek adamın eli ve emriyle gerçekleştirilecektir.
İçinde bulunduğumuz OHAL koşulları, Anayasa değişikliği için asla uygun bir ortam değildir. Parlamento çoğunluğunuz yasa yapmaya yetebilir. Ancak halkın çoğunluğunun gönlünü yapmaya ve insan haklarına dayalı hukuk devletini yaratmaya yetmez. Cumhuriyetimizin mayasında diktatörlük yoktur. Cumhuriyet, yalnız emperyalizme karşı kazanılmış bir savaşın değil, halkı kul sayan zihniyete karşı kazanılmış bir zaferin de ürünüdür. Bu nedenlerle demokratik kitle örgütleri olarak bizler, AKP Hükümeti’nin sunmuş olduğu Anayasa değişiklik paketinin tamamını reddediyor ve hemen geri çekilmesini talep ediyoruz. Bu açıklamanın yapılmasına izin vermeyenler o günden sonra Ankara’da 30 gün boyunca bütün sokak eylemlerini yasakladılar.
9 Ocak’tan bu yana halkımızı yine ‘Evetçiler’ ve ‘Hayırcılar’ diye bölmeye çalışıyorlar. Hayır diyeceğini söyleyenleri, kendisine muhalefet olduğunu düşündüğü kişileri KHK’lerle, patronlara yapılan baskılarla işten atıyorlar.
“Hayır “için toplantı yapılmaması için elinden geleni yapıyorlar. Örnek olarak MHP muhaliflerinden Meral Akşener’in Çanakkale’de yaptığı toplantı salonun elektriklerinin kesilmesini verebiliriz. Ayrıca referandumda “Hayır” vereceğini söyleyen sendikalara, yöneticilerine yönelik gözaltılar, tutuklamalar ve baskılar, işten atmalar her gün artmakta bir korku toplumu yaratılarak demokratik haklarımız gasp edilmektedir. Biz bu anayasa değişikliklerin ülkeyi tek adam rejimine/ saltanat/ hilafete gideceğini gördüğümüzden ilk günden itibaren “Hayır” diyoruz.
Referanduma kadar olan süreçte 'hayır' oyları için neler yapacaksınız? Bu anayasa değişikliği kabul edilirse ne olur?
İlk sorunun cevabında da söylediğim gibi meclisin önünde basın açıklaması yapmaya çalışan tam sayısı o gün için 47 olan dernek, sendika ve vakıfla bir araya geldik. O günden bu yana bir araya gelen kurum sayısı giderek artıyor. Uzun süredir bir araya gelmeyen, gelemeyen kurumlar ülkenin bu karanlığa sürüklenişine dur demek için bir arada çalışmalar yürütmeye devam ediyor.
Ankara Valiliği’nin yasağından sonra tepkimizi göstermek için yeni eylem tarzları aradık, 3 günlük olduğumuz yerde bir dakika “Ayağa Kalkıyoruz” eylemlilikleri başlattık. Sadece Ankara için yapılmasını düşündüğünüz eylem, biranda tüm ülkeye yayıldı. Bu yaygınlık halkımızın “Hayır” konusunda ne kadar duyarlığı olduğunu gösterdi. Bunun dışında çeşitli etkili sosyal medya eylemleri gerçekleştiriyoruz. “Hayır” profilleri işi yine bu oluşumun düşündüğü bir eylemlilikti. Türkiye Varlık Fonu uygulamasına tepki vermek için #VarlıkTalanınaHayır diyoruz dedik ve ülkenin birçok yerinde Ziraat Bankası önünde eylemlilikler gerçekleştirdik. Bundan sonra sosyal medya çalışmalarının yanı sıra geçmişte AKP’ye yoğun oy veren Evet çıkacağını düşündüğümüz yerlerde sokak çalışmalarına, ev ziyaretlerine önem vereceğiz. Halkımız bu işin neden olmaması gerektiğinizi anlatacağız.
Anketlerde de görüldüğü gibi “Hayır” önde gidiyor. Halkımızın sağduyusuna güveniyoruz. Bu sefer sandıktan “Hayır” çıkacağına inancımız tamdır.
Bu anayasa değişikliği kabul edileceğini düşünmüyoruz ama edilirse ülke hızla tek adam rejimine geçer, demokrasimiz geriler ve siyasi iktidarın oy kaynağı olan kutuplaşmalar artar. Ekonomik Kriz giderek derinleşir ve halkımız daha fazla yoksullaşır.
Bizler ülkemizi, ülkemizde ki renkleri ve bu birlikteliği seviyoruz. Eksiklikleri de olan Cumhuriyet kazanımlarının tamamlanması birlikte yaşam koşullarının kalıcı kılınması, her yurttaşın eşit olması, Adaletin yansız işlemesi, kadın ve çocuğa yönelik iyileştirmelerin yapılması ile topraklarımızın güçleneceğine inanıyoruz. Çocuklarımıza, torunlarımıza daha yaşanılır bir Türkiye bırakmayı istiyoruz. Kadınlar olarak bizlerin geleceğe dair kaygı ve korkuları var, son yıllarda ki uygulamalar, kadınayönelik şiddet, çocuk evlilikler, okullarda ki taciz ve tecavüzler bizim gelecek kaygımızı artırıyor, torunlarımız için acılar yaşıyoruz. Kadının insanlığının tartışıldığı komşu ülkeler gibi olmak istemiyoruz.
Hünkar Hacı Bektaş’ın dediği gibi “ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır” diyoruz, eğitimde tıpta gelinen son on beş yılın üretimi bilimden, eğitimden, ilimden uzak gelişmeleri izliyor ve yarının göstergesi olarak düşünüyoruz.
Bu Anayasa değişikliğinden öte bir proje diye düşünüyorum ancak yaşadığımız sürece geçmişten gelen mücadelemiz gibi mücadelemiz devam eder. Bizler daha öncede söylediğim gibi topraklarımızda yürüttüğümüz mücadeleleri sadece kendimiz için değil herkes için istiyoruz. Kalıcı bir barış ve ”Eşit yurttaş” olana kadar mücadelemiz devam edecek. Biz varız, var olacağız