Anayasa değişikliğine DİSK'ten 'Hayır', Hak-İş'ten 'Evet'

Türkiye, 16 Nisan'da referandum için sandık başına gitmeye hazırlanırken, örgütlü mücadelenin önemli temsilcilerinden olan sendikalar anayasa değişikliğine karşı farklı duruşlar sergiliyor.

Türkiye'de değişik iş kollarında 100'den fazla sendika var.

Bu sendikaların çatısı altında birleştiği konfederasyonlarda ise üç büyük kurum göze çarpıyor.

Resmi Gazete'de Ocak 2017'de yayınlanan verilere göre en çok üye sayısına sahip konfederasyon, 889 bin 500 üyeyle Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu olan Türk-İş.

Ardından 488 bin 723 üyeyle Hak-İş (Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu) geliyor.

141 bin 729 üyeyle DİSK (Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) ise üçüncü sırada.

Verilere göre üye sayısı açısından bu konfederasyonları Tüm İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Tüm-İş) ve bağımsız sendikalar takip ediyor.

Türkiye tarihinde mihenk taşı niteliğindeki olaylara farklı tepkiler veren konfederasyonlar, 16 Nisan'daki referanduma karşı da ayrı çizgileri takip ediyor.

En çok üye sayısına sahip olan Türk-İş, referanduma yönelik tercihleriyle ilgili herhangi bir açıklama yapmamayı tercih etti.

Anayasa değişikliğine Hak-İş "Evet", DİSK ise "Hayır" diyor. İki konfederasyon da üyelerini verdikleri karara ikna etmek için çeşitli etkinlikler düzenliyor.

İki konfederasyonun da çalışmaları 1980 darbesinde sekteye uğradı.

Hak-İş de DİSK de şimdiye dek anayasada değişiklik talep ettiklerini dile getirdi.

Bu referandumda neden iki farklı tavır ortaya koyduklarını öğrenmek için iki konfederasyona da kulak verdik.

İlk olarak DİSK'in İstanbul-Dikilitaş'taki genel merkezinin kapısını çalıyor, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu ile konuşuyoruz.

Çerkezoğlu, DİSK olarak yaptıkları araştırmada işçi hakları açısından başkanlık sistemlerinin parlamenter sistemlere kıyasla daha olumsuz bir performans sergilediğini vurguluyor.

Çerkezoğlu, "18 maddeye baktığımız zaman bu ülkenin, bu toprakların yaklaşık 150 yıllık demokrasi birikiminin, sadece cumhuriyet ile sınırlı olmayan, ta Osmanlı'ya dayanan demokrasi geleneğinin aslında 16 Nisan'da sandığa gömülmesini hedefleyen bir öneri görüyoruz" diyor.

İşçilerin geleceği açısından demokrasi kaygılarının güçlü olduğunu vurgulayan Çerkezoğlu, "Demokrasi olmadan emeğin hakları olmaz" ifadesini kullanıyor.

"Bir rejim demokrasiden ne kadar uzaklaşırsa, eşitsizlikler o kadar artar. Eşitsizliğin arttığı yerde de en dezavantajlı konumda olan işçiler, emekçiler ve kadınlar bundan daha fazla zarar görür" diyen Çerkezoğlu, işçilerin hakları açısından da demokrasinin öncelikli konu olduğunu belirtiyor.

DİSK yöneticisi, mevcut sistemde de uygulanan ekonomik politikalar yüzünden sorunlar olduğunu vurgularken, Türkiye'nin başkanlık sistemine değil, 'daha fazla iş, daha fazla aş, daha fazla demokrasi, daha fazla eşitlik ve özgürlüğe' ihtiyaç duyduğunu söylüyor.

Çerkezoğlu, mevcut sistemde işçiler açısından yer alan sorunları şöyle sıralıyor:

Çerkezoğlu, Türkiye'de anayasa konusunda 'müthiş bir birikim' olduğunu, Türkiye'de herkesin anayasayı dert ettiğini ve bu konuda çalışmalar yapıldığını aktarıyor.

Bu yüzden Çerkezoğlu'na göre bütün bu çalışmaları göz ardı etmek bile "Hayır" için yeterli.

Yeni bir anayasa, Çerkezoğlu'na göre işçiler için sendikal haklar, asgari ücret, örgütlenme özgürlüğü, grev ve toplu sözleşme hakkı ile ifade özgürlüğünü garanti altına almalı.

DİSK'in ardından referandumda "Evet"ten yana tavır koyduklarını açıklayan Hak-İş'le görüşmek için için Yalova'ya gidiyorum. Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan ile Yalova'da işçilerle buluştuğu bir toplantının ardından konuşuyoruz.

Hak-İş'in genel merkezi Ankara'da olsa da Mahmut Arslan il il gezerek işçilerle bir araya geliyor.

Arslan, Hak-İş Konfederasyonu'nun 41 yıllık tarihinde anayasanın her zaman en temel konulardan biri olduğunu vurguluyor.

"Maalesef Türkiye, 200 yıllık anayasa tarihimizde kendi özgür iradesiyle, toplumun bütün kesimlerinin katıldığı, sivil, demokratik, çoğulcu, katılımcı bir anayasayı gerçekleştiremedi" diyen Arslan, yeni bir anayasadan yana çalışmalar yaptıklarını, ancak bunu meclisten geçiremediklerini söylüyor.

Kısmi anayasa değişikliklerine destek verdiklerini söyleyen Arslan, "Burada temel kriter şu: Türkiye'de siyasi istikrar, ekonomik istikrarın ve güvenlikle ilgili kaygıların ortadan kalkacağı bir modeli biz destekliyoruz" diyor.

Arslan'a göre parlamenter sistem güçlü olsaydı sistem değişikliğine ihtiyaç kalmayacaktı, ancak siyasi uzlaşma kültürünün olmadığı Türkiye'de 'parlamenter sistem vesayet odakları tarafından kontrol altına alındığı için' hiçbir zaman hayata geçirilemedi.

Mahmut Arslan, "Evet" demek gerekçelerini, "Bu kadar yetkililerle donatılmış bir cumhurbaşkanlığı modeli ama öbür tarafta hiçbir sorumluluğu olmayan bir hükümet; yetki ve sorumluluk paylaşımı adil olmayan ve halk tarafından seçilen iki güç. Doğaldır, çatışacaktır. Bu krizleri kaldırmak için 'Evet' diyoruz" sözleriyle açıklıyor.

Arslan, anayasa değişikliğinin bütün sorunları çözmeyeceğinin farkında olduklarını söylüyor ancak değişikliğin, hükümet krizlerinin önüne geçeceğini aktarıyor.

Ekonomik ve siyasi krizler ile darbelerin en çok kaybedeninin işçiler olduğunu söyleyen Arslan, bu yüzden taraf olmayı tercih ettiklerini vurguluyor.

Arslan'a göre katı bürokratik sistem, karar mekanizmalarının önünü tıkayan en önemli etmenlerden biri. Yeni sistemin bunu çözeceğini umuyorlar.

Arslan'a 17 Nisan sabahı, parlamenter sistem ya da başkanlık sistemi olsun, Hak-İş olarak hangi sorunların çözülmesi için mücadele etmeye devam edeceklerini soruyorum.

Arslan en önemli sorunları şöyle sıralıyor:

Bu maddeleri sıraladıktan sonra sözlerini son maddeyi açarak tamamlıyor:

"Doğu ve Güneydoğu'daki sendikal yapılar hızla güç kaybediyor. O güç kaybının yeniden kazandırılması için Türkiye'de terörden arındırılmış, temel hak ve özgürlüklerin sağlandığı, olağanüstü halin kalktığı bir çalışma hayatı bekliyoruz."