Mülkiye Anayasa Kürsüsü emekli öğretim üyesi Cem Eroğul ve eski Anayasa Mahkemesi üyesi Fazıl Sağlam, Meclis’te görüşülen, partili cumhurbaşkanını öngören anayasa değişikliği teklifi için milletvekillerine yönelik açık mektup kaleme aldı. 29 Kasım 1955 günü, Demokrat Parti Meclis Grubu’nda yapılan oylamanın hatırlatıldığı mektupta "DP Grubu, parlamenter gelenekte hiç yeri olmayan bir şey yapıp düşürdüğü hükümetin bir tek başbakanına güvenoyu verdi! İşte bu oylama hem Menderes’in hem de Türkiye’nin kaderini belirledi. Bir oylamada gösterilen zaaf, hem sözde korunmak istenenlerin mahvına, hem de ülkenin askeri darbeler sarmalına kapılmasına yol açtı" dendi. Prof. Cevat Geray, Prof. Rona Aybay, Prof. Korkut Boratav, Prof. Yüksel Ersoy ve Prof. Bilsay Kuruç gibi isimler de açık mektuba destek verdi.
BirGün’e yazılan mektupta, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Anayasa Kürsüsü geleneğinin mirasçısı olarak susma haklarının olmadığını vurgulayan Cem Eroğul ile Fazıl Sağlam, Meclis’te görev yapan milletvekillerine şu ifadelerle seslendi: "Sayın Milletvekilleri, bugün tarihle yüz yüzesiniz. Vereceğiniz oylarla ya baskı ve keyfiliği durdurup olağan bir demokratik düzene dönüşün kapısını açacaksınız ya da Türkiye’yi, dolayısıyla iktidarıyla muhalefetiyle hepimizi ucu görünmeyen felaketlere sürükleyeceksiniz."
Anayasa hukukçuları tarafından kaleme alınan mektup şöyle:
Kürsümüzün kurucusu rahmetli Bahri Savcı’nın girişimiyle, 1956-57 ders yılında Türkiye’de insan hakları öğretimini başlatmış olan Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) Anayasa Kürsüsü geleneğinin mirasçısı olarak bizler, bugün size seslenmeyi kaçınılmaz bir görev sayıyoruz. Bu gelenek çile ve onurla örülmüştür. 27 Mayıs olduğunda, o tarihten otuz yıl sonra, 1990’da, kafasına kurşun sıkılarak öldürülen Hocamız Muammer Aksoy, Menderes’in kurdurduğu Tahkikat Komisyonu’na muhalefetten hapisteydi. 12 Mart darbesinden sonra yeniden hapse atıldığında, bu kez yanında, Bahri Savcı ile o sırada Fakülte Dekanı olan ve ders verirken gözaltına alınan Mümtaz Soysal Hocalarımız da vardı. (Bu satırları yazarken, şu anda 88 yaşında olan ve bize katılamayacak durumda bulunan Mümtaz Soysal Hocamızın manevi desteğini taşıdığımızdan eminiz.) 12 Eylül darbesinden sonra, yaş haddinden emekli olmasına sayılı günler kalan Bahri Savcı Hocamız ile Kürsü üyemiz Cem Eroğul üniversiteden uzaklaştırılmış, bunca hukuksuzluğa dayanamayan Fazıl Sağlam ise görevinden istifa etmiştir. Kürsünün hukuk devleti ve demokrasi için mücadelesini sürdüren en genç öğretim üyemiz Yavuz Sabuncu ise, bu çile ortamında, bundan on yıl önce kansere yenik düşüp aramızdan ayrılmıştır. Kısacası bugün bizim susmaya hakkımız yok.
Sayın Milletvekilleri, tarihte öyle anlar vardır ki, Meclis’te yapılmış bir oylama ülkenin kaderini değiştirebilir. Geçmişte, bunun en çarpıcı örneği 29 Kasım 1955 günü, Demokrat Parti Meclis Grubu’nda yapılan oylamadır. O günlerde milletvekillerinin yüzde 93’ünü barındıran Grup, TBMM demekti. Grup, bir hafta önce, keyfi yönetimi ve beceriksizliği artık iyice ortaya çıkan Menderes Hükümeti’ne karşı gensoru vermişti. Eleştiriler öylesine şiddetli oldu ki, bütün bakanlar istifa etmek zorunda kaldı. Demokratik kurallar, hükümeti düşürülmüş olan başbakanın da görevden ayrılmasını gerektirirdi. Ama Menderes kürsüye çıktı ve “Ben istifa etmiyorum. Sizin kudretiniz o kadar büyüktür ki, şu anda isterseniz anayasayı bile değiştirebilirsiniz. Kendimi tamamen grubun takdirine terk ediyorum” dedi. Bu duygusallığa kendini kaptıran DP Grubu, parlamenter gelenekte hiç yeri olmayan bir şey yapıp düşürdüğü hükümetin bir tek başbakanına güvenoyu verdi! İşte bu oylama hem Menderes’in hem de Türkiye’nin kaderini belirledi. Siyasi yaşamının sonunu bu kadar yakından gören Menderes’i ondan sonra artık durdurmak mümkün olmadı. Bir oylamada gösterilen zaaf, hem sözde korunmak istenenlerin mahvına, hem de ülkenin askeri darbeler sarmalına kapılmasına yol açtı.
Bu günlerde TBMM yine böyle kader belirleyici bir oylama yaşayacaktır. Meclis’in önüne getirilen anayasa değişikliği önerisinin temel özelliği, yürütme-yasama ve yargıyı, bir siyasi parti önderinin kişisel tercihlerine terk etmektir. Temmuz 2016’dan beri yürürlüğe konan OHAL uygulamaları, ülkede zaten yaygın olan insan hakları ihlallerini, geçici önlemler olmaktan çıkarıp Anayasa’ya aykırı biçimde kalıcılaştırdı. Anayasa değişikliğinin kabulü, bugünkü baskı ve keyfiliği geri dönülmez hale getirecektir.
Sayın Milletvekilleri, bugün tarihle yüz yüzesiniz. Vereceğiniz oylarla ya baskı ve keyfiliği durdurup olağan bir demokratik düzene dönüşün kapısını açacaksınız ya da Türkiye’yi, dolayısıyla iktidarıyla muhalefetiyle hepimizi ucu görünmeyen felaketlere sürükleyeceksiniz. Kader anı geldi. Tarih bize 62 yıl önceki zaafın bir daha tekrarlanmaması gerektiğini söylüyor.
Takdir sizin.
Saygılarımızla.