Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin yenilenmesi kararını 4 yedek üyenin de katılımıyla 11 kişiyle almasına ilişkin hukuki tartışma devam ediyor. Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Hukuk Çalışmaları Merkezi Direktörü Dr. Levent Gönenç, çözüm adresi olarak Yüksek Seçim Kurulu(YSK)’nu gösterdi. CHP’nin daha önce yaptığı başvurular gibi aynı nitelikte ‘tam kanunsuzluk’ gerekçesiyle yeni bir başvuru yapabileceğini belirten Gönenç, “Yüksek Seçim Kurulu(YSK)’nın kendi kendini ele alması, bu itirazları görüşmesi en sağlıklısı. Reddedecek ise gerekçesini ortaya koyması, kabul etmiyorum, çünkü demesi lazım. En azından biz gerekçeyi görür ve yorum yapma imkânına sahip olmuş oluruz” dedi.
YSK’nın dışındaki yargı yolları arayışlarını ‘bana ütopik geliyor’ diye değerlendiren öğretim üyesi Dr. Levent Gönenç, T24’ün YSK’nin 6 Mayıs kararı ve çıkan tartışmalara ilişkin sorusuna şu değerlendirmelerde bulundu.
Anayasa Mahkemesi, daha önce bireysel başvuru da dedi ki; Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararı kesindir, dolayısıyla ben bunlara bakamam dedi. Bu içtihat kararlarında bir değişiklik olacağını sanmam. Danıştay’a başvurabiliriz, idari işlem niteliği olduğu için götürebiliriz diye bir görüş var. Burada aynı şekilde Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararları kesindir derken Anayasa bir ayrım yapmıyor, kesindir diyor. Hukuk da kesindir ne demek; kendisi dahil başka yargı merci açısından bu kararların görüşülememesi demek. Dolayısıyla ben Danıştay’a gitmeyi de çok mümkün görmüyorum. Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kapısı kapalı gibi geliyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içinde öncelikle iç hukuk yollarının tüketilmesi gerekiyor. Bunlar tüketilmiş yani kapalı ise AİHM’e gitmek gündeme gelecek ama orada bu yerel seçimler olması nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) güvence altına aldığı bir hak değildir gibi bir yoruma da gidilebilir mahkeme açısından o zaman da bu kapı kapatılmış oluyor. Burada bir başka sorunda, insan hakları sözleşmesiyle bizim Anayasa’daki temel hak ve özgürlüklerin çakıştığı alanda bireysel başvuru yapılabiliyor. Dolayısıyla buradaki AİHM’in meseleye bakmam demesi aslında bizim Anayasa Mahkemesi için de bireysel başvuruyu aynı gerekçeyle reddetmesini de mümkün kılıyor. Bireysel başvuruya gidilebilmesi için hem bizim anayasamıza göre hem de AİHS’te güvence altına alınmış bir temel hak ve özgürlüğün kamu gücü tarafından ihlal edilmesi gerekiyor. Eğer AİHS, bu yerel seçimleri koruma dışında bırakıyor ise o çakışmadan söz etmek de mümkün olmuyor. Bireysel başvurunun reddedilebilmesi mümkün.
Bana Danıştay ve Anayasa Mahkemesi yolları çok yapılabilir gibi gelmiyor. Burada Yüksek Seçim Kurulu‘na (YSK) yeni bir itiraz yapılabilir. Tam kanunsuzluk meselesi gündeme getirilebilir. AİHM meselesini tartışmak, Anayasa Mahkemesi (AYM) ya da Danıştay’ı tartışmak çok anlamlı gelmiyor. Bu işi çözecek olan Yüksek Seçim Kurulu (YSK), kendisi çözecek. Nihayetinde Bu kesin hüküm varken diğer yargı yollarını tartışmak aslında hukuk mantığına bizim hukuktaki genel ilkelere aykırı. Kendisini bile bakması bu anlamda çok mümkün değil.
Ne yapılabilir, bu işi çözecek olan YSK. CHP daha önce yaptığı başvurular gibi aynı nitelikte tam kanunsuzluk nedeniyle başvurabilir. O da çok tartışmalı tam kanunsuzluk burada olur mu, olmaz mı diye. Süre sınırlaması olmadan yapılabilecek tek başvuru o gibi görünüyor. Diğer yollar bana ütopik geliyor. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) kendi kendini ele alması, bu itirazları görüşmesi en sağlıklısı. Reddedecekse gerekçesini ortaya koyması. Kabul etmiyorum çünkü demesi lazım. En azından biz gerekçeyi görür ve yorum yapma imkânına sahip olmuş oluruz.