TBMM Anayasa Komisyonu, AKP Grup Başkanı, Başbakan Binali Yıldırım, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile 6 milletvekili tarafından hazırlanan, siyasi partilerin seçim ittifakını da içeren kanunu teklifini bugün 10. Maddeden görüşmelerine başladı.
Komisyonun dünkü 11 saatlik oturumuna seçim güvenliği damgasını vururken, CHP’liler ‘seyyar sandık’ ile ‘gezici sandık’ ayrımına dikkat çekti. CHP Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu, taşınarak verilecek oyun güvenliği olmayacağını söyledikten sonra internette aradığı ‘seyyar nedir’ sözcüğüne “Belli bir yeri olmayan, gezerek iş gören, gezen, gezici” açıklaması yapıldığını belirtince AKP Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin Yılmaztekin, ‘Ekşi Sözlük'te’ diye devreye girdi. Bunun üzerine Gaytancıoğlu, “ Ekşi Sözlük değil, normal Türk Dil Kurumunun sözlüğü, lütfen bakın” karşılığı verdi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, ittifakın ancak belli koşulların değişmesi halinde gündeme gelmesi gerektiğini belirterek "Öncelikle yüzde 10 barajının kaldırılması lazım ve ittifak içindeki oyların dağılımının ve illerde milletvekillerinin dağılımının da adalet temelinde olması lazım. Avrupa örnekleri veriliyor çok sık, yine hatırlatmak istiyorum, Avrupa örneklerinin tamamında hükûmetler Meclisin, Parlamentonun içinden çıkıyor ama bizde durum farklı. Avrupa’da bazı uygulamalarda tercihli oy kullanmak mümkün, bazı uygulamalarda ittifaka giren partiler tek listeyle katılıyorlar, tek liste. Şimdi, burada görüyoruz ki ittifakın içindeki her siyasi parti kendi milletvekili listelerini verecek ama illerde millet vekilleri dağıtılırken partilerin aldığı oylar değil, ittifakın toplam oyu, ittifak tek bir partiymiş gibi milletvekilleri dağılımı yapılacak" hatırlatmasında bulundu.
Anayasa Komisyonu’nda bugün, ‘Zarfların açılması, oyların sayım ve dökümünü’ düzenleyen 10. Madde üzerinde CHP’li Muharrem Erkek’in konuşması şöyle:
MUHARREM ERKEK (Çankırı) –10’uncu madde, “zarfların açılması, oyların sayım ve dökümü” başlıklı madde. İçeriğinde tabii, ittifak yapan siyasi partilerin bulunması hâlinde onlarla ilgili oyların dağılımı ve çok önemli hususlar var. Aslında ittifak maddesi de diyebiliriz.
Şunu yine vurgulamak istiyoruz, tutanaklara geçmesi açısından, tekrar açısından çok çok önemli: Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde artık ilk genel seçimden sonra hükûmet Parlamento dışından oluşacak yani Meclisin içinden çıkmayacak yani yönetimde istikrar diye bir sorun yok, seçilecek Cumhurbaşkanı, yürütmenin başı yani hükûmet. Atayacağı bakanlar Meclisin onayına tabi değil, atayacağı bakanlar için güvenoyu söz konu su değil. O yüzden niçin biz temsilde adaletten korkuyoruz, niçin demokrasimize böyle bir teklifle ağır bir darbe indiriyoruz? İttifak yapılabilir ama nasıl yapılması lazım? Öncelikle yüzde 10 barajının kaldırılması lazım ve ittifak içindeki oyların dağılımının ve illerde milletvekillerinin dağılımının da adalet temelinde olması lazım. Avrupa örnekleri veriliyor çok sık, yine hatırlatmak istiyorum, Avrupa örneklerinin tamamında hükûmetler Meclisin, Parlamentonun içinden çıkıyor ama bizde durum farklı. Avrupa’da bazı uygulamalarda tercihli oy kullanmak mümkün, bazı uygulamalarda ittifaka giren partiler tek listeyle katılıyorlar, tek liste.
Şimdi, burada görüyoruz ki ittifakın içindeki her siyasi parti kendi milletvekili listelerini verecek ama illerde millet vekilleri dağıtılırken partilerin aldığı oylar değil, ittifakın toplam oyu, ittifak tek bir partiymiş gibi milletvekilleri dağılımı yapılacak. Bir örnek vereyim, çok basit bir örnek, tutanaklara geçmesi açısından. Bizler zaten bu konuşmaları tarihe not düşmek adına yapıyoruz çünkü ilerde incelenecek, kim ne demiş, neleri geçirmişiz bu Meclisten, bu komisyonlardan; o yüzden bu konuşmalar çok çok önemli. Kimler temsilde adaletin yanında olmuş, kimler demokrasinin yanında olmuş, onun için bu konuşmalar önemli. Bir ilde diyelim 1 milletvekili çıkıyor, 3 parti seçime girdi, 1’inci parti 100 bin oy aldı, 2’nci parti 80 bin oy aldı, 3’üncü parti 30 bin oy aldı. 80 bin ile 30 bin oy alan parti ittifak yaparsa bu teklife göre, bu sisteme göre o 1 milletvekiline, 80 bin artı 30 bin eşittir 110 bin olduğu için 1’inci parti, 100 bin alan parti değil, 2’nci ve 3’üncü parti o 1 milletvekilini alacak; o 1 milletvekili de, o ittifakın içinde 2’nci partiye 80 bin oy alan partiye gidecek. Eğer bu adaletliyse buna “evet” deyin. Ne olması gerekir peki? İttifaka giren partiler ayrı ayrı milletvekili listelerini verdikleri için -bakın tek listeyle girseler sorun yok - partilerin aldıkları oylar belli, ittifakın oyları belli, ittifakın oylarının dağılımının nasıl yapılacağı belli. İşte bu dağılım yapıldıktan sonra illerde milletvekilleri dağıtılırken her partinin oaldığı oya göre dağılım yapılmalı. Çünkü bu sistemde ittifak tek listeyle seçime girmiyor. Onun için adalet diyoruz. İstikrarı sağlamak istiyorsanız, demokrasiyi kuvvetlendirmek istiyorsanız adalet gerekir. İstikrar adaletle mümkündür; onun için bu örneği verdim.
Komisyonun dünkü toplantısında ‘gezici sandık’ tartışmaları ise şöyle:
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sandığım seyyarlaşıyor mu? İlgili oy kullanacak olan engelli ailenin evine gidecek mi? Hastanın ayağına mı gidecek, yoksa seyyar, gezici bir sandık mı kurulacak? Bu maddedeki, tam bir detaylı, Sayın Başkan, eğer izin verirseniz sayın YSK yöneticimizden… Yani öyle ki bu maddenin hem engelli olsun hem rahatsız hasta olsun, birden fazla olduğunda bu sandık bir yerde sabit, sandık mı hareket edecek yoksa gezici bir sandık mı kurulacak? Nasıl hem güvenli, adaletli ve de bu işlem…
BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulunun sandıkları gezici değil.
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ama burada gezici bir sandık meydana gelmiş oluyor. Seyyar sandık, gezici sandık.
BAŞKAN – Ha, seyyar sandık.
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Peki, seyyar ile gezicinin bana bir açıklamasını yapar mısınız Başkan? Yani sonuçta seyyar, gezici sandık; çok fazla değişen bir şey yok. Onun için burada suistimaller yapılmaması adına sizden tam detaylı bir açıklama, bir bilgi rica edeceğim.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) –2’nci maddeyi okuduğumuzda şu anlaşılıyor: Seçim güvenliği yok. Burada bir itiraf söz konusu. Seçim güvenliğini sağlayamayan iktidar, şaibeleri nasıl önleyecek? Çünkü herkesin kafasında bir şaibe var. Halk, devlete güvenmek ister. Taşınarak verilecek oyun güvenliği olmaz. Seyyar sandık kurulu nedir? Şimdi, ben burada “Seyyar nedir?” diye yazdım internete. Bakın, seyyar nedir: “Belli bir yeri olmayan, gezerek iş gören, gezen, gezici.” anlamında. Demek ki burada sandık da gezici.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Ekşi Sözlük'te.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Ekşi Sözlük değil, normal Türk Dil Kurumunun sözlüğü, lütfen bakın.
BAŞKAN – Sayın Yılmaztekin, lütfen sataşmayalım.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Evet, sataşma yapmayalım. İkinci olarak: “Katlanarak taşınabilir duruma getirebilen, kolay taşınabilen.” Yani bir taşıma söz konusu; seçmeni taşıyoruz, aynı apartmanda başka yere götürebiliyoruz, demek ki sandığı da götürüyoruz. Şunu mu anlıyoruz acaba: Hasta ve engellilerin ayağına da mı sandık gidecek? Sandık taşınacak mı? Türk Dil Kurumunun seyyar şeyinden ben bunu anlıyorum ve seçimin güvenli olmadığını anlıyorum.
TUFAN KÖSE (Çorum) – Bu mahalle işini çok hafife alıyorsunuz. “Mahalle” dediğiniz -az evvel de söyledim- 100 bin nüfuslu mahalleler var, benim memleketim de bile 65 bin nüfuslu mahalle var, bir ucundan bir ucu 20-30 kilometre olan mahalleler var, Sinop’tan, Artvin’den, Bayburt’tan ve benzeri birçok ilden büyük mahalleler var. Yani “Mahall e içinde taşıyacağız.” deyince sanki bir sokaktaki bir yerden bir yere taşıyormuşsunuz gibi çok hafife alıyorsunuz bu işi, öyle bildiğiniz gibi değil. Bir mahallede belki 100’e yakın oy kullanılan okul var ya da başka birim var oy kullanılan.
EROL DORA (Mardin): Sandık başkanlarının kamu görevlileri arasından belirlenmesi özellikle OHAL sürecinde kamudan toplu ihraçların yaşandığı, kadrolaşma iddialarının had safhaya çıktığı, kamu çalışanlarında liyakatin yerinin kayırmacılığa bıraktırılmak istendiği bir dönemde mevcut siyasi iktidarın doğrudan sandıkta hegemonya kurmasına zemin hazırlayacaktır.
Diğer taraftan, bu maddeyle sandık kurulu başkanlarının kamu çalışanları arasından belirlenmesine gerekçe olarak, bu işin ciddi bir iş olduğu, hata ve ihmallerin yaşanmaması için böyle bir uygulamaya geçilmesi gerektiği gibi bir argüman kullanılmaktadır. Eğer böyle ise, mühürlenmesi unutulmuş, ihmal edilmiş veya kasıtlı olarak mühürlenmemiş oy pusulalarının geçerli sayılması neden mümkün kılınmaktadır? Bu durumun izahı yoktur. Bir taraftan sıfır hatayla bir seçim süreci yürütmek için kamu görevlileri sandık kurullarının başına getirilecek, diğer taraftan ise seçimlerin güvenilirliğini temelden sarsabilecek mühürsüz pusulalara geçerlilik kazandırılacak. Bu yaklaşım asgari düzeyde dahi tutarlılıktan uzaktır.