Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, yüksek mahkemenin 51. kuruluş yıldönümü töreninde çözüm süreci, yeni anayasa ve yargıya ilişkin önemli mesajlar verdi. Liderlere “uzlaşma” mesajı veren Kılıç, nefret söyleminin bırakılıp barışçı çözümlerin konuşulmasını, TBMM’de 367 bulunsa bile yeni anayasanın referandum yapılarak halka götürülmesini istedi.
Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesi’nin 51. kuruluş yıldönümünde yeni anayasa süreci ve yargıya ilişkin mesajlar verdi.
Son Ergenekon duruşmasında çıkan olayları eleştiren Kılıç, CHP’lilere "anayasal hak" uyarısında bulundu ve “Kimse yargıya meydan okuyamaz” dedi. Anayasa yapımında sosyal ve siyasal kurumların değişmemesi gereken tek kırmızı çizgilerinin “insanlık onuru” olduğunu belirten Kılıç, insanlık onurunu, ilahi dinler başta olmak üzere tüm inanç sistemlerinin koruma altına aldığını söyledi. Oya Armutçu'nun Hürriyet gazetesindeki haberine göre, Haşim Kılıç’ın mesajları satırbaşları ile şöyle:
“Yargı bu görevini (insanlık onurunu koruma) yerine getirirken belli bir ideolojiye mensup olanların hayat tarzlarını güvenceye almak için, ötekilerden özgürlükleri kaçırmaya çalışırsa ayakta kalma şansı yoktur. Adil olmayan bir yargı zulmediyordur. Selçuklu İmparatorluğu’nun büyük devlet adamı Nizamül-mülk ‘devletler küfürle devam edebilir, ancak zulümle payidar olamaz’ derken, adil olmayan her davranışı zulüm olarak tanımlamıştır. Adil olmak herkes için gereklidir ancak, yargı mensupları için olmazsa olmaz gerekliliktir. Barış düzenine yazılı metinlerle değil tıkanmış olan kalp ve gönül yollarının açılmasıyla daha kolay ulaşabiliriz. Bunu sağlayabilecek yüzyıllardır biriktirdiğimiz çok köklü bir kültüre sahibiz. Zira bütün dinler ve inançlarda savaşı değil barışı fetih olarak tanımlayan ortak kurallar vardır. Farklılıkları ya da farklı olma hakkını ancak, bu kültürle güvence altına alabiliriz.
Toplumsal tansiyon artsa da halkımızın olaylar karşısındaki sabrı ve olgunluğu, demokratik değerlere olan bağlılığı gelecekle ilgili kaygılarımızı azaltmaktadır. Ancak halkımızın bu olgunluğu daha fazla zorlanmamalıdır.
Bazı kesimlerin ilgi duyduğu ya da siyasi düşünce ortaklığının doğal sonucu olarak yakın dostların yargılandığı davalarda, demokratik tepki ve destek verilmesi anlayışla karşılanmalıdır. Bu konuda verilmiş anayasal haklar sonuna kadar kullanılabilir ancak hakların kullanılması yargıya meydan okumayı, onu tehdit etmeyi ve şiddete başvurma hakkını kimseye vermez.
İşgal ettiği makam, mevki, unvan ne olursa olsun kimsenin suç işleme imtiyazı olamaz. Makul ve ölçülü olmak, bu sınırlar içinde demokratik hakları kullanmak, herkesin yerine getirmek zorunda olduğu yükümlülüktür. Kaldı ki anayasal hakların bu şekilde kullanılması haklı tepkileri haksız ve sevimsiz duruma düşüreceği izahtan varestedir. İfade ve örgütlenme özgürlüğü, toplumu ayrıştıran nefret söylemlerinin kaynağı olamaz. Hakaret, baskı ve şiddet içerikli ifadelerle ırkçı yaklaşımların ifade özgürlüğünün korunmasından faydalanması mümkün değildir. Adaletin kestiği parmak acıdığı anda ya hukuk kurallarında ya da hakimin liyakat ve tarafsızlığında sorun var demektir. Hakim verdiği kararlarıyla mağdurun ve toplumun vicdanının acısını dindirdiği gibi sanığın da vicdanını adaletle teskin etmek zorundadır.
Yargının iç hesaplaşmaya, intikam almaya ya da keyfiliğe yol açacak uygulamalara alet edilmesi hukuk devletinin, demokrasinin ve özgürlüklerin sonunu getirir. Yasaların uygulanması aşamasında gösterilen özensizlikler insan onurunda onarılması güç etkiler bırakmaktadır.”
Anayasa Mahkemesi’ndeki tören geniş güvenlik önlemleri altında yapıldı devlet zirvesi tam kadro katılırken, MHP ve BDP’den gelen olmadı. Törene, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanvekili Sadık Yakut, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukcu, Sayıştay Başkanı Recai Akyel, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç, Bekir Bozdağ, Ali Babacan, Beşir Atalay’ın yanısıra 14 ülkenin Anayasa Mahkemesi’nin başkan ve üyeleri katıldı. Törenden notlar da şöyle:
Tören yapılan Yüce Divan Salo-nu’nda polis köpeği Rezzan bomba aradı.
AYM Başkanı Haşim Kılıç, Başkanvekilleri Alparslan Altan, Serruh Kaleli ve yeni seçilen üye Emin Kuz ile devlet zirvesini ve konukları girişte karşıladı.
İki yıl önce AYM ile davetiye krizi yaşayan Erdoğan’dan önce salona gelen Kılıçdaroğlu, hiç kimse ile tokalaşmadan kendisine ayrılan koltuğa oturdu.
Törende, AYM’nin 125. üye olan Emin Kuz ant içti ve ardından Başkan Kılıç, Kuz’a kisvesini giydirdi.
Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın yeni anayasa çalışmalarına dair konuşmasıyla ilgili şunları söyledi:
“Sayın Başkanın bugünkü açıklamasında insan onuru ifadesi var. Elbette anayasanın felsefesi insan onuruyla alakalı. Ne yapıyorsak, ne yapacaksak insan onurunu korumak ve yüceltmek adına yapacağız. Kaldı ki inancımıza göre de kainatın yaradılış sebeplerinden bir tanesi insandır. Onun için özü itibariyle, felsefesi itibariyle doğrudur. Bizim Uzlaşma Komisyonu da zaten bu konuda en baştan beri görüş birliği içindedir. Bunda tereddüt, sıkıntı yok.”
CHP Konya Milletvekili ve Uzlaşma Komisyonu üyesi Atilla Kart da “Biz, bundan sonraki yol ve yönteme dair, Sayın Meclis Başkanı’nı göreve davet edeceğiz. Yeni bir değerlendirme yapma gereği var. Hem başkanlık taslağının getirdiği tıkanma aşılmalı hem de ikinci müzakerenin nasıl bir takvim içinde yapılacağı belirlenmeli” diye konuştu.
Haşim Kılıç, gazetecilerin soruları üzerine de şu değerlendirmeleri yaptı:
"Toplumda son yıllarda bu nefret kültürünün gelişmesini biz de büyük bir endişe ile izliyoruz. Sistem değişikliği ile ilgili olan öneriler ve projelerde, buradaki yaşanan sorunlardan kaynaklanıyor. Bence de doğrudur. Yürütme ve yasama organındaki bu vesayet ilişkisi, bu güçler ayrılığı ilkesini maalesef gerçekleştiremiyor. Bununla ilgili yani bir anayasal değişiklik ne şekilde yapılır onu bilmiyorum. Çünkü bu yasama organının takdirinde. Eğer bir anayasa değişikliği yapılmaz ise belki Siyasi Partiler Kanunu’nda ve Seçim Kanunu’nda yapılacak değişikliklerle bu konuda daha demokratik çözümler üretilebilir. Anayasa’nın tümüyle bir değişikliği söz konusu olacaksa, isterse 367’nin üzerinde bu konsensüs sağlansın. Bence referanduma götürülmelidir. Halkın önüne götürülmelidir ve bugüne kadar yaşanan anayasa ile ilgili meşruiyet sorunu da böylece en aza indirilmiş olur. O yönüyle referandumun zaten 330 ile 367 arasındaki bir sayıda gerçekleşirse kesin olarak gitmesi gerekiyor ama 367’nin üstünde de olsa bence referanduma gitmesi gerekir diye düşünüyorum."