Anayasa Mahkemesi'nden Yargıtay'a kritik 'kamu görevlileri' eleştirisi

Anayasa Mahkemesi'nden Yargıtay'a kritik 'kamu görevlileri' eleştirisi

Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Komisyonu, kamu görevlileri hakkında ‘şikâyetleri işleme koymama’ kararı veren Yargıtay Başsavcılığı’nı eleştirdi. Komisyon, devletin, başta kamusal makamlar olmak üzere bireyleri her türlü riske karşı korumakla yükümlü olduğunu vurguladı.

Milliyet'te yer alan habere göre, Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Komisyonu, Van’daki ikinci depremde, 9 Kasım 2011’de yıkılan Bayram Otel’de yaşamını yitiren Selman Kerimoğlu’nun eşi ve çocuklarının başvurusunu görüşürken, faili meçhullerden siyasi suikastlere, hatalı kararlardan kaynaklı can kayıplarından, afetlere kadar uzanan olaylarda soruşturulamayan kamu görevlileriyle ilgili çarpıcı tespitlere imza attı. Komisyon, AİHM’nin öldürülen Hrant Dink’le ilgili kararında kamu görevlileriyle ilgili yorumlarına atıf yaparak kamu görevlilerinin tedbir alma konusunda ‘asli yükümlü’ olduklarını vurguladı.

Kamu görevlileri hakkında soruşturma izni bile istemeden ‘şikâyetleri işleme koymama’ kararı veren Yargıtay Başsavcılığı’nı ağır biçimde eleştiren komisyon, devletin yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme yükümlülüğü bulunduğu, ayrıca tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların, gerek diğer bireylerin, gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü altında olduğu vurgulandı.

 

'Mağdur sıfatı kalkacak'

 

Devletin, bu nitelikteki can kayıplarında ise tüm imkânlarını kullanarak sorumluların cezalandırılmasını sağlaması gerektiği ifade edilirken, mağdurlara sadece soruşturma usulü nedeniyle 20 bin lira tazminat ödenmesi kararlaştırıldı. Kararda, savcılığa, dosyayı yeniden açması gerektiği bildirildi.

Resmi Gazete’de yayımlanan kararda, depremden sonra kullanıma kapatılmayan Bayram Otel’in ikinci depremde yıkıldığı ve Kerimoğlu’nun burada yaşamını yitirdiği anımsatıldı. Kararda, AFAD görevlileri ve Van Valisi’nin otele girişi yasaklamadıkları, görevlerini yerine getirmediklerinin iddia edildiği anımsatıldı. Kararda, Adalet Bakanlığı’nın 3 Haziran 2013’te gönderdiği görüş yazısında, AİHM’nin devletin soruşturma yükümlülüğüne yönelik kararlarını anımsattığı, olası bir ihlal kararı verilirse ödenecek tazminatın mağdur sıfatını ortadan kaldıracağını bildirdiği belirtildi.

Kararda, deprem gibi bir afetin meydana geldiği durumlarda Vali ve AFAD görevlilerinin, hasar görmüş binaları derhal tespit etmek, boşalttırmak ve yıktırmak, afete uğrayanların veya uğraması muhtemel olanların bulundukları yerlerde veya başka yerlerde geçiçi olarak barınmalarını sağlamakla asli yükümlü olduklarına dikkat çekildi.

Selman Kerimoğlu’nun, birinci büyük depremden tam 16 gün sonra meydana gelen 5.6’lık ikinci depremde yıkılan Bayram Otel’in enkazı altında kalarak hayatını kaybettiği belirtilen kararda, “Otel hakkında hasar tespitinin yapılarak, gerektiğinde boşaltılması kararı verilmesi sorumlu kişilerden beklenebilir” denildi.

 

'Maddi boyut' kararı yok

 

Başvurucuların, Van Belediye Başkanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Van Valiliği ve AFAD, Bayram Oteli sahipleri aleyhine açtığı maddi ve manevi tazminat davalarının henüz sonuçlandırılmadığı için ölümlerin maddi boyutu ile ilgili karar verilemediğinin anlatıldığı kararda, dosyanın soruşturma usulü yönüyle incelendiği vurgulandı.

Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin anımsatılıldığı kararda, ‘etkili cezai soruşturma yapma boyutu’ açısından bunun yerine getirildiğini söylemenin mümkün olmadığı vurgulandı.

Kararda, Yargıtay Başsavcılığı’nın olayla ilgili başvuruyu incelerken, ön inceleme yapılmasını gerektirecek bir durum bile olmadığını belirterek dosya için işleme koymama kararı verdiği anımsatıldı. Kararda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, iki deprem arasında hasar tespiti yapılmadığı, idari tedbirlerin alınmadığı, hasarlı binalara girişin engellenmeyerek ölüme neden oldukları ileri sürülen Vali ve AFAD görevlileri hakkında gerekli araştırmaları yapmadan, delil ve değerlendirmelere yer vermeden soruşturma açılması talebini işleme koymadığı belirtildi. Kararda, işleme koymama kararının başvurucuların karara itiraz etmesini bile engellediği ifade edildi. Dink kararı anımsatıldı

Bu nedenle Danıştay’ın da bu karara yapılan itirazı usul yönünden reddettiğinin vurgulandığı kararda, AİHM’nin bu konudaki Hrant Dink kararı anımsatıldı. Kararda, “Başvurucuların Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının işleme koymama kararına karşı itiraz edebilecekleri bir makam bulunmamaktadır. Bu durumda bu kişiler hakkında yürütülen soruşturmanın ve sonuçlarının açık olmaması nedeniyle soruşturmanın etkili olduğundan söz edilmeyecektir. Nitekim AİHM, Dink/Türkiye davasında yalnızca dosya üzerinden inceleme yapan itiraz mercilerine itirazda bulunabilmiş olmalarının, mağdurların meşru menfaatlerinin korunması husunda söz konusu soruşturmalardaki eksiklikleri gideremeyeceğine hükmetmiştir” denildi.

Kararda, Van Valisi ve AFAD görevlileri hakkında etkili ve caydırıcı bir ceza soruşturması yürütülmediği anlaşıldığından Anayasanın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkının usuli boyutunun ihlâl edildiği belirtildi.

Kararda, ayrıca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla kararın bir örneğinin de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine karar verildi. Karar uyarınca AFAD görevlileri hakkında da Başbakanlık’tan soruşturma izni istenmesi gerekecek.

 

'Re'sen harekete geçilmeli'

 

Kararda, Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı kapsamında, devletin yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme yükümlülüğü bulunduğu, devletin ayrıca tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların, gerek diğer bireylerin, gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü altında olduğu vurgulandı. Devletin pozitif yükümlülüğünün yetkililer üzerinde aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanmaması gerektiğinin de belirtildiği kararda, soruşturma makamlarının “re’sen harekete geçerek” delilleri toplaması gerektiği ifade edildi. Kararda ayrıca, somut olayda soruşturmanın açık olmadığı vurgulandı.