'Anayasa yamalı bohçaya döndü'

'Anayasa yamalı bohçaya döndü'

T24- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) eski yargıçlarından Rıza Türmen, anayasa paketindeki bazı  düzenlemelerin yargı bağımsızlığı ve Anayasa Mahkemesi'nin kalitesi bakımından sakıncalı bir durum yaratacağını söyledi.

   Reuters'ın sorularını yanıtlayan Türmen, 12 Eylül'de oylanacak pakette yargıya ilişkin düzenlemelerin Avrupa'dakilerle aynı olduğunu  söylemenin doğru olmadığını belirterek, "Hiçbir Avrupa ülkesinde, ama hiçbir Avrupa ülkesinde Adalet Bakanı hakimler savcılar kurulu başkanı  değil. Gene hiçbir Avrupa ülkesinde, ama hiçbir Avrupa ülkesinde hem bakanın hem de müsteşarın üye olduğu bir kurul yok" dedi.

   "Anayasa Mahkemesi üyelerini Meclis'in seçmesi tabii demokratik bir şey. Yani keşke cumhurbaşkanına bırakılmasaydı da Meclis daha fazla  üye seçebilseydi" diyen Türmen, şöyle devam etti:

  "Ama Avrupa'daki uygulamaya baktığımız zaman, Meclis'te yapılan seçimlerde nitelikli çoğunluk, yani üçte iki çoğunluk aranıyor. Üçte iki  çoğunluk aranınca ne oluyor? O zaman oylamada iktidar ve muhalefet bir uzlaşı sağlamak zorunda kalıyorlar Anayasa Mahkemesi üyeleri  üzerinde. Böyle bir uzlaşı arama süreci olunca o zaman yargıçların, Anayasa Mahkemesi üyelerinin nitelikleri, yani tecrübeleri, bilgileri, hukukçu  nitelikleri ön plana çıkarak seçiliyor. Oysa şimdi yapılan şeyle iktidara yakın kişiler seçilecektir. Yani öyle bir düzenleme yapılmış ki Anayasa  Mahkemesi'nin 17 üyesinden 10’u iktidara yakın kişiler olacaktır. Demek ki Anayasa Mahkemesi üyelerinin siyasi eğilimleri kişisel  niteliklerinden daha öne çıkacaktır. Bu tabii yargı bağımsızlığı ve Anayasa Mahkemesi'nin kalitesi bakımından sakıncalı bir durum yaratacaktır."

   Anayasa değişikliği ile halen 11 asıl, 4 yedek üyeli Anayasa Mahkemesi'nin 17 asıl üyeden oluşması öngörülüyor.

   Paketteki düzenlemelerde Avrupa ile bazı benzerlikler ve iyi taraflar da bulunabileceğini belirten Türmen, "Bireysel başvuru hakkı tanınması  elbette iyi bir şey... Ama bu iyi şeyler ortadaki asıl sakıncayı kaldırmıyor. Sanki onları örtmek için bunlar kullanılıyor, ama o örtüyü kaldırdığınız  zaman asıl sakıncayı görüyorsunuz gerek Anayasa Mahkemesi, gerekse Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) bakımından. Yani burada  asıl söz konusu olan yargının bağımsız bir yargı olup olmayacağı. Referandumun asıl konusu aslında bu" değerlendirmesinde bulundu.

  AİHM'ye Türkiye'den çok sayıda başvuru olduğunu hatırlatan Türmen, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı tanınmasının AİHM'ye  yapılacak başvuruların sayısının azalmasını sağlayacağını belirtti. Türmen bu uygulamanın da bir sakıncası olduğunu belirterek, sözlerini şöyle  sürdürdü:

   "Bu bireysel başvuru hakkı sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde yazılı hak ve özgürlükler bakımından tanınabilir. Peki kendi  anayasanızdan kaynaklanan ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde yer almayan hak ve özgürlükler ne olacak? Onlar için bireysel başvuru  hakkını kullanamayacaksınız. Bu tabii yanlış bir şey. Sosyal haklar var mesela, onlar anayasada yazılı ama Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde  yazılı değil. Bunları kullanamayacaksınız. Bu bakımdan yanlış düzenlenmiş bir madde. Fakat ilke olarak doğru. Doğru şekli şöyle olabilirdi, 'Hem  Türk anayasasında yazılı olan temel hak ve özgürlükler hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde yer alan temel hak ve özgürlüklerle ilgili  bireysel başvuru hakkı kullanılabilir' denilebilirdi."

  Anayasa değişiklik paketi ile anayasanın geçici 15. maddesinin iptal edilmesini de değerlendiren Türmen, referandumda pakete "evet"  kararı çıksa bile zaman aşımı nedeniyle 12 Eylül dönemine yönelik bir yargılamanın yapılamayacağını belirtti. 

   Türmen, "12 Eylül zamanında yapılmış bir sürü kanun var ortada, onlara dokunulmuyor; hadi onu da bırakın HSYK'nın başında Adalet  Bakanı'nın olması 12 Eylül anayasasının getirdiği bir husus, bu da değiştirilmiyor" diye konuştu.

   Anayasa paketinin kabul edilmesi durumunda, 12 Eylül dönemindeki Milli Güvenlik Konseyi üyeleri ile bu dönemde kurulan hükümetler ve  Danışma Meclisi'nde görev alanların yargılanmasını önleyen anayasanın geçici 15. maddesi yürürlükten kalkacak.

   Mevcut anayasanın defalarca değiştirilerek "bir yamalı bohça"ya döndüğünü belirterek, bu şekilde anayasanın tutarlılığının da kaybolduğunu  kaydeden Türmen, "Üzerinde toplumsal bir mutabakat da var, yapılması gereken şey yeni bir anayasa yapmak. Yani tutarlı, demokratik,  özgürlükçü bir anayasa yapmak" şeklinde konuştu.