Yeni anayasa üzerine çalışan TBMM komisyonunda dizilerden de esinlenildi. Örneğin ‘yaşam hakkı’ maddesinde ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’deki Mustafa’nın ölümü anlatıldı.
Milliyet'in haberine göre, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda, anayasa maddeleri kaleme alınırken, diziler, filmler ve günlük haberler de esin kaynağı oldu. Milletvekillerinin “dizikolikler belli oldu” esprileri, zaman zaman gergin geçen toplantıda havayı yumuşattı. Anayasa’nın “yaşam hakkı” başlıklı 4. maddesinin yazımında “Fatmagül’ün Suçu Ne?” adlı dizideki Mustafa karakterinin ölümünde jandarmanın açtığı ateş, devletin kullandığı gücün sınırını belirlemede örnek olarak alındı.
Yazım komisyonunda organ mafyasını önlemek için anayasaya ilk kez açık bir hüküm konulurken, organ bağışlayanlara gönülden koparak yapılan yardım ve hediyelerin yasak olmaması için açık kapı bırakıldı.
Uzlaşma Komisyonu Üyesi MHP’li Faruk Bal, “İnsan kan verirken dahi, gönlünden kopuyor baklava ikram ediyor.
Organ mafyasını yasaklayalım derken, insanların böyle durumlarda gönlünden kopan girişimlerin önünü tamamen kapatmamak için ‘insan onur ve haysiyetine aykırı bir şekilde’ ifadesini koyduk” dedi.
Yazım Komisyonu’nda anayasa maddeleri yazılırken oldukça renkli anlar yaşandı. MHP’li Üye Faruk Bal’ın başkanlık ettiği toplantıda espriler havada uçuşurken, maddelerin yazımı; diziler, filmler ve günlük haberlerden ilham alınarak yapıldı. “Yaşam Hakkı” başlıklı 4. maddenin yazımında MHP’li Bal şunları söyledi: “Fatmagül’ün Suçu Ne?” adlı televizyon dizisini örnek verdi. Fatmagül karakterinin eski nişanlısı Mustafa’nın, öldürüleceğini bile bile ihtihar niteliğinde kaçmaya çalışırken, jandarma tarafından vurularak öldürülmesini anlatan Bal, “Orada Mustafa’nın intihar gibi ölüm sahnesi var. Mustafa, öldürüleceğini bile bile kaçıyor. Jandarma durdurabilirdi ama durdurmadı, Mustafa da öleceğini biliyordu, durabilirdi ama durmadı. Burada bir ölçü bulmamız lazım.
Mustafa durmayarak, jandarmayı tahrik etti, jandarma ise peşinden koşup yakalamak yerine ölçüsüz güç kullanarak ateş edip öldürdü, sınırını aştı. Burada orta yol bulmamız lazım.” Bal, ayrıca ABD’de bir “yamyam”ın sokakta yaşayan bir kişinin yüzünü ısırarak yerken, polis tarafından vurulmasını da konuya örnek gösterdi. Yamyamın polis tarafından 11 kurşun sıkılarak vurulduğunu belirten Bal, “Bir kurşun sıktıktan sonra yakalanabilirdi. Burada polis durmayarak, ölçülü güç kullanımını aşmıştır” diye konuştu.
Bal, bu örneklerden yola çıkarak, yaşam hakkının korunması için “ölçülü güç kullanımı” tanımına yer verilmesini önerdi ve bu öneri kabul edilerek madde metninde yerini aldı.
4. Madde’nin metni, “(1)Herkes, hayat (yaşama) hakkına sahiptir.
(2) Meşru müdafaa ve suçla mücadele esnasında kanunun cevaz verdiği hallerde, hayat (yaşam) hakkını ortadan kaldıracak ya da tehlikeye düşürecek ölçüde güç kullanımının kesinlikle gerekli olduğu durumlar istisnadır” şeklinde yazıldı.
Komisyonun bir üyesi de devletin güç kullanmasına, sinema sanatçısı Erol Taş’ın oynadığı Yeşilçam filmlerinden örnek verdi. Bazı üyeler “dizikolikler belli oldu” diyerek yaptığı espriler gergin geçen komisyon görüşmelerinde kahkahaların atılmasına ve çalışmaların hızlanmasına yol açtı.
Komisyon, “İnsanın Maddi ve Manevi Varlığı, Bütünlüğü ve Korunması” başlıklı 5. maddesinde ise organ mafyasına ve fuhuş çetesine karşı mücadeleyi ilk kez anayasal güvenceye aldı.
İlgili fıkra “İnsan bedeni (vücut bütünlüğü), organları (ve uzuvları), (doku), onur (şeref) ve haysiyetine aykırı bir şekilde metalaştırılamaz” şeklinde yazılırken, organ bağışlayanlara gönülden kopan hediye, bağış ve yardımların da yasaklanmaması için önlem alındı. Bu çerçevede metne “onur (şeref) ve haysiyetine aykırı bir şekilde” hükmü eklendi. Bal, “Pazarlık sözkonusu olmadan sırf insani duygularla yapılacak yardımları da engellememiş olduk” dedi.
Uzlaşma Komisyonu Üyesi CHP’li Atila Kart ise konuya ilişkin Milliyet’e “Meşru ve yasal sınırlar içindeki organ bağışı engellenemez zaten. Ancak, örneğin organ bağışlanan kişi, organını bağışlayana veya çocuğuna burs verir veya gönlünden kopan bir girişimde bulunur... Bunlar tamamen şarta, pazarlığa bağlı olmadan, ticari bir unsura bağlı olmadan insani duygular içinde elbette olabilir. Buna kimsenin bir diyeceği olamaz, düzenlemeyi yaparken bu dikkate alındı” dedi.