Andy-Ar araştırma şirketinin sahibi Faruk Acar, 15 Temmuz sonrasında, başkanlık sistemi yanlılarının ilk kez karşıtlarının önüne geçtiğini söyledi. Acar, başkanlığa destek oranının yüzde 35’lerden yüzde 42’ye çıktığını, karşı olanlarınsa yüzde 55-60 bandından yüzde 38-40’a gerilediğini söyledi. Acar’a göre, oy vermeyi düşünmeyenler bir tarafa bırakılırsa yüzde 10’luk bir kitle gri alana geçti ve ikna edilmeyi bekliyor.
Al Jazeera Türk'ten İrfan Bozan'ın sorularını yanıtlayan (20 Ekim 2016) Acar'ın açıklamaları şöyle:
Sizce MHP lideri Devlet Bahçeli neden başkanlık sistemi için bir referanduma gidilmesine yeşil ışık yaktı?
Burada Devlet Bahçeli’nin ne dediğini iyi okumak gerekli. Bahçeli’nin sözlerinde "Başkanlığa evet" gibi bir ifade yok. Sadece "Bunu halka götürelim" diyor. MHP, 15 Temmuz öncesinde kendi içinde ciddi bir tartışma yaşadı. Bahçeli’nin liderliği tartışıldı. 15 Temmuz, Bahçeli’nin yerini sağlamlaştırdığı ve MHP’deki bu değişimin artık imkansıza döndüğü bir süreci de beraberinde getirdi. Fakat bence daha önemlisi "Yenikapı Ruhu" olarak adlandırılan birliğin devamlılığını sağlaması, seçmenler nezdinde büyük bir beğeni topladı. Hem kendi seçmeni hem de AK Parti seçmeni nezdindeki bu beğeni, Bahçeli’ye bir motivasyon getirdi.
Devlet Bahçeli’ye olan bu beğeninin araştırmalarınızda oy artışına dönüştüğünü gözlemlediniz mi?
Sahadan gelen veriler MHP’nin bir yükseliş trendinde olduğunu gösteriyor. Bu yükseliş şu anda onu anamuhalefet yapacak düzeyde değil. Radikal bir yükselişten bahsetmiyoruz, birkaç puanlık bir yükseliş var. 15 Temmuz’dan önce MHP kendi içindeki tartışmalar nedeniyle barajın altına geçmişti. Bugün rahatlıkla barajın üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. 15 Temmuz’dan sonra Devlet Bahçeli kendi liderliğini pekiştirdi. Unutmayalım 15 Temmuz gecesi ve sonraki Demokrasi Nöbetlerinde ciddi bir kesim ülkücülerden oluşuyordu. Bugün bu söylemin değişimin nedenlerinden biri Bahçeli’nin "Yenikapı Ruhu"na bağlılık gösteren ve halka göre siyaset yapan bir lider olması. 15 Temmuz’un gerçeklerinden biri de liderin yön verdiği, işaret ettiği, arkasından seçmenin geldiği dönemin sona erdirmesidir. Bugün halkın söylemiyle liderin pozisyon alacağı bir durumun varlığını okumak gerekiyor. Bence Bahçeli de bunu okudu. Liderler ekrandan çağrılar yapsalar da darbeyi engelleyen, gazi olan, şehit veren halkın kendisiydi. Halk bugün siyasete karşı gücünü ortaya koyan bir fırsat yakaladı.
MHP’nin başkanlığın oylanacağı referanduma gidişe ‘onay’ verip referandumda ‘hayır’ demesinin handikapları yok mu? 15 Temmuz sonrası Erdoğan’a MHP tabanında bir sempatinin oluştuğu sır değil. Bir de Cumhurbaşkanlığı seçimimi hatırlarsak MHP’nin kalelerinde Erdoğan birinci çıkmıştı. Devlet Bahçeli "başkanlığa hayır" konusunda kendi tabanını ikna edebilir mi sizce?
Türkiye’de sistem değişikliğinin zorunluluğu 15 Temmuz’dan sonra kendini göstermiş oldu. Artık başkanlık sistemi kamuoyunda daha anlamlı bir şekilde tartışılıyor. 15 Temmuz öncesinde Erdoğan karşıtlığı ve Erdoğan taraftarlığı üzerinden bir kamuoyu söz konusuydu. 15 Temmuz sonrasında Erdoğan’ın liderlik noktasında diğer seçmenlerce de kabulü bu alanda Erdoğan’ın önünü açtı. Devlet Bahçeli bir değişim yaşanacağını gördü ve saf dışı kalmak yerine yön veren olmak istedi. Siyaseten de mantıklı bir iş yaptı. Saf dışı kalıp kendisi dışında gelişmeler yaşanacağına sürecin başını çeken aktör oldu.
Aktörlüğü referanduma götürmesi ile sınırlı olmayacak mı? Bu da bir baş rol değil sonuçta değil mi?
Ben Bahçeli’nin AK Parti’ye "Çalışıp getirsinler, Meclis’te görelim, halka gidip soralım o halde’’ demesinden AK Parti’nin MHP’nin karşı çıkmayacağı bir teklif getireceği kanaatini edindim. AK Parti’nin Anayasa değişikliği önerileri, MHP’nin hassasiyetlerini korursa, MHP’nin başkanlığı desteklemesi bile söz konusu olabilir. Güçlü bir ‘’checks and balances’’ (denge ve denetleme) sistemi olur ve MHP ikna olursa tabanına "Bizim sayemizde değişiklik oldu, istediğimizi yaptırdık, diktatörlük olmayacak, bu nedenle hayırdan vazgeçtik" de diyebilir.
Bahçeli "Engel olamıyorsam bari belirleyici" olayım stratejisi izliyor. Benim izlenimim bu hassasiyeti AK Parti de görüyor. Bence AK Parti, Bahçeli’nin itiraz etmeyeceği bir öneri ile gelecek. Bahçeli’nin Başkanlık için çıkıp oy istemeyeceği ama yüksek sesle hayır demeyeceğini de öngörmek mümkün.
MHP ve Ülkücü Hareket okumalarında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, hem 15 Temmuz öncesinde hem de sonrasındaki "milliliğe" vurgu yapan söylemleri nedeniyle söz konusu kesimleri etkilediği ve kendine çektiği yorumları da var. Bu yorumlar sizce doğru olabilir mi?
Tabii bizim son yıllarda bir ezberimiz oluştu. O da şu: Sempati eşittir oy şeklinde. Artık bu ezberleri kıran bir dönem başladı. Özellikle Gezi Olayları sonrasında Türkiye’de bir gri alan kalmadı, hatlar netleşti. Dolayısıyla bir havuz oluşamadı. Oydan daha kıymetli olanı aslında bir kredibilite alanının var olması. AK Parti’nin oyu yüzde 50 olsun, sempati ile yaklaşanların oranı yüzde 20 ise bu olumlu bir durumdur. AK Parti’nin oyu yüzde 60, karşıt kitlesinin de oyu yüzde 40 düzeyindeyse bu olumsuz bir durumdur. Son yıllarda liderlerin okuma yapması gereken konu bu iken liderler sadece bu durumu oya dönüştürmek için çaba sarfettiler.
15 Temmuz’dan sonra gri alanlar mı oluştu?
Şu anda gri alanlar olduğunu yaptığımız araştırmalar bize gösteriyor. Yüzde 50-50 artık bozuldu. Çünkü o gece herkes şu soruyu sordu? "Acaba 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan dışında bu ülkede önderlik eden ‘X’ bir kişi olsaydı ne olurdu?" Bu soru zihinlerde cevaplandı. Yüzde 70 dolayında, "Cumhurbaşkanı Erdoğan olmasaydı bu darbenin bu kalkışmanın sonuç alacağı" sonucuna varıldı. Buradaki popülarite ve beğeni Cumhurbaşkanı Erdoğan nezdinde karşılık buldu. Bu son yıllarda AK Parti ve doğal lideri için çok önemli bir gelişme diyebiliriz. 15 Temmuz öncesinde ya aşkla bağlanılan ya da nefret edilen bir lider vardı. Oysa bugün gri alanlar oluştu. Yaptığımız araştırmalar bize gösteriyor ki Erdoğan’a oy vermeyecek ama ona nefretle bakmayan bir ciddi bir kitle oluştu.
Türkiye’de başkanlık sistemi tartışması devamlı "Erdoğan’a evet" veya "Erdoğan’a hayır" zemininde tartışıldı, tartışılıyor. Şimdi bir sürece girdik. Bu söylediğinizin dışında bir başkanlık sistemi tartışması mümkün mü?
Bunun dışına çıkılıp çıkılmayacağı AK Parti’nin durumu nasıl idare edeceği ile ilgili. Çünkü bugün AK Parti’de, Başbakan’ın da, en basit parti teşkilâtı üyesinin de başkanlığın içeriğine dair hiç bir bilgisi yok. Destekliyorlar çünkü Erdoğan’ı başkan olarak görmek istiyorlar. Karşı çıkan da neye karşı çıktığını bilmiyor, "Erdoğan zaten diktatör, diktatörlüğünü pekiştirecek" diye karşı çıkıyor.
Bu yaklaşımların dışına çıkması zor değil mi?
Evet zor fakat bugün Devlet Bahçeli’nin konuyu kamuoyunun dikkatine açmasıyla birlikte aslında Türkiye’nin önüne bir fırsat da geldi. Türkiye ilk kez sistemi tartışabilir. AK Parti’nin önce kendi seçmenlerine ve siyasetçilerine konuyu tam olarak anlatabilmesi gerekiyor. Sadece Cuhurbaşkanı ve etrafı bilgi sahibi olduğu sürece tartışma Erdoğan’a destek ve karşıtlık olarak kalacak. Bugün konu Erdoğan üzerinden tartışıldığında destek yüzde 40 ile 45 arasında. Oysa bugün Erdoğan’ı lider olarak görenlerin oranı yüzde 70’lerde. Dolayısıyla buradan oy alabilmek ancak sistem tartışmasını açmakla mümkün. Yine 15 Temmuz öncesindeki gibi ele almak AK Parti açısından mantıklı değil. AK Parti sistemi tartıştırırsa, konunun Erdoğan sonrası için de önemli olduğuna kamuoyunu ikna ederse Cumhurbaşkanlığı seçiminden daha yüksek bir oranda başkanlık referandumu sonuçlanabilir. Çünkü 15 Temmuz öncesinde AK Parti içinde de Başkanlık sistemine karşı ciddi bir kitle vardı, şimdi bunlar blok olarak evet diyecek. Sistem iyi anlatılırsa bahsettiğim gri alandan da destek gelir ve referandumdan evet çıkabilir.
1 Kasım seçimleri sonrasında yaptığımız mülâkatta başkanlık sistemine onayın yüzde 35 olduğundan bahsetmiştiniz. Bu konu üzerine sık sık araştırmalar yaptığınızı biliyorum. 15 Temmuz sonrası verileri ne diyor?
15 Temmuz sonrasında başkanlığa destek yüzde 40’ın üzerine çıktı. 15 Temmuz öncesinde araştırmalarımızda hep başkanlığa karşı olanların oranı taraftar olanlardan fazlaydı. Bu durum ilk defa değişti. 15 Temmuz öncesinde başkanlığa destek oranı 35-40 bandında seyrederken karşıtlık oranı yüzde 55-60 bandında seyrediyordu. Arada yani benim gri alan olarak tariflediğim yerde kalanların oranı çok düşüktü. Bugünse destek oranı çok büyük bir artış göstermese de karşıtlık oranında ciddi bir düşüş var. Başkanlığa destek oranı yüzde 42 civarında gözüküyor şu anda. Karşıtlık oranı ise yüzde 38-40 bandında. İlk kez başkanlığa olan destek, karşı çıkanların önüne geçti. Arada yüzde 10’luk gri alandaki seçmen belirleyici olacak. Fikri olmayanlar yüzde hesabına konmuyor, zira onların seçime katılmayacağı öngörülüyor. Bu durumda yüzde 10 civarı henüz kararını vermeyen seçmen var. Bu seçmen ikna edilmeyi bekliyor. Kararsızları dağıttığımızda başkanlık sistemi referandumu ucu ucuna geçiyor gibi gözüküyor.