İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılması sonrası tanınan bir yıllık geçiş sürecinin sona ermesiyle birlikte Türkiye vatandaşları için ülkede şirket kurarak oturum izni alma imkanı ortadan kalktı. Fakat buna olanak sağlayan Ankara Anlaşması, diğer AB ülkeleri için geçerli olmaya devam ediyor.
Bu anlaşma sayesinde, İngiltere'dekine benzer şekilde oturum izni almaya olanak sağlayan bazı AB ülkeleri de var. Hatta İspanya, şirket kurmaya gerek olmadan da oturma izni veriyor.
İrlanda'da ise ülkeye Ankara Anlaşması sayesinde öğrenci olarak giden Türkiye vatandaşlarının işçi olarak çalışıp İrlanda vatandaşlığı alması mümkün.
Bu ülkelerin sunduğu göç imkanlarını inceledik.
Avrupa Ekonomik Topluluğu'na 1973'te dahil olan İrlanda Cumhuriyeti, topluluğun 1963'te Türkiye ile imzaladığı Ankara Anlaşması'na da taraf oldu.
Anlaşmanın, taraf ülkelerin karşılıklı göç kurallarını zorlaştırmama taahhüdü sayesinde, o tarihte İrlanda'nın Türkiye vatandaşlarına sağladığı imkanlar günümüze kadar geçerliliğini sürdürdü.
Bunlar arasında en dikkat çekeni, İrlanda'ya öğrenci olarak giden Türklerin çalışma izni alarak birkaç yıl sonra İrlanda vatandaşı olabilmesi.
İrlanda'nın Cork kentinde Joyce & Co. Solicitors hukuki danışmanlık ofisinin sahibi Eoin Joyce, bunun yolunu şöyle anlatıyor:
"Burada okullara veya dil okullarına öğrenci olarak gelen Türklere 'Stamp 2' adlı bir vize veriliyor. Bu vizeyle öğrencilerin yarı zamanlı, haftada 20 saat çalışmasına olanak sağlanıyor.
"12 ay boyunca bu şekilde çalışan bir öğrenci, aynı iş yerinde çalışmaya devam etmek koşuluyla 'Stamp 1' adlı vizeye başvurabiliyor. 'Stamp 1' tam zamanlı çalışmaya izin veriyor."
Joyce, bu vize türü değişiminin Ankara Anlaşması sayesinde mümkün olduğunu, AB üyesi olmayan diğer ülkelerin vatandaşlarına böyle bir imkan sağlanmadığını söylüyor ve ekliyor:
"Bu vizenin avantajı, kişinin okulu bitse bile aynı iş yerinde çalışmasına izin vermesi. Hatta okulun yarıda bırakılması durumunda da almış oldukları 'Stamp 1' vizesi geçerliliğini koruyor."
Bu vize türüyle üç yıl boyunca işyeri değiştirmek mümkün değil. Üçüncü yılın sonunda aynı sektörde başka işlerde, dördüncü yılın sonunda ise tüm sektörlerde çalışmaya izin veriliyor.
Joyce bu vizeyle İrlanda'da beş yıl çalışan kişilerin İrlanda vatandaşlığına başvurma hakkının bulunduğunu anlatıyor:
"Son yıllarda bu şekilde buraya gelen Türkiye vatandaşlarının sayısında artış görsek de Türklerin bu imkanı yeterince bilmediğini düşünüyorum."
Joyce, Brexit'in ardından hem Türklerin hem de AB vatandaşlarının İrlanda'ya yönelik ilgisinin artacağı görüşünde.
Özellikle Dublin ve Cork gibi kentlerde yüzlerce farklı ülkeden insan yaşadığını ve bu şehirlerin çok kültürlü mekanlara dönüştüğünü söyleyen Joyce, pek çok ABD şirketinin de Avrupa merkezi olarak İrlanda'yı kullandığını ve bu durumun ülkede farklı diller bilen işçilere duyulan ihtiyacı artırdığını söylüyor:
"Örneğin Cork'ta sadece Apple'ın 6 bin çalışanı var. Bu tür uluslararası şirketler Türkçe iletişim kurmayı bilen çalışanlar için sık sık ilana çıkıyor. Bu tip özel yetenekler isteyen işlere verilen 'Stamp 4' vizesi ise 'Stamp 2' ile 4 yılda kazanılan tam çalışma serbestisini en başından kazanmanızı sağlıyor."
Joyce, Stamp 1 vizesiyle çalışmanın şirkete birkaç bin euroluk maliyet çıkardığını, bu nedenle bazı şirketlerin bu tür oturma iznine sahip Türkleri çalıştırmak istemediğini fakat bunun sık görülen bir durum olmadığını söylüyor.
Joyce'a göre Brexit sonrasında AB içinde resmi dili İngilizce olan en büyük ülke olması, İrlanda'nın en büyük avantajlarından biri.
İrlanda vatandaşları AB içinde serbest dolaşımdan faydalanabilmenin yanı sıra İngiltere ile de Ortak Seyahat Alanı (Common Travel Area) içinde bulunuyor. Bu alan, iki ülkenin vatandaşlarına karşılıklı olarak serbest oturma ve çalışma izni tanıyor. İki ülkenin hükümeti de Brexit sonrasında bunun değişmeyeceğine dair açıklamalar yapmıştı.
İspanya'da şirket kurarak oturum izni almak yalnızca Türkiye vatandaşlarına Ankara Anlaşması vesilesiyle tanınmış bir hak değil, tüm ülkelerden insanların başvurabileceği bir yol.
Bu konuda danışmanlık hizmeti veren Barcelona merkezli BCN Consulting'den Bahadır Özkazanç, bunun için öncelikle bir iş planı hazırlamak gerektiğini anlatıyor:
"Türk vatandaşları için iki türlü yol var. Birincisi şahıs şirketi, ikincisi limited veya anonim şirketi kurmak.
"Başvuran kişi iş planında neden İspanya'da olmak istediğini, kimlerle çalışabileceğini, İspanya'da yapmış olduğu görüşmeleri, varsa anlaşmaları yazıyor.
"Aylık veya yıllık kesmeyi planladığı fatura miktarını da yazıyor ve bu planı konsolosluğa sunuyor. O evraklar Madrid'e gidiyor, değerlendiriliyor, kabul olursa geçici vizeyle İspanya'ya gelmesi sağlanıyor ve sonrasında bir yıllık oturum kartı alıyor."
Bahadır Özkazanç birinci yılın ardından iki kere ikişer yıllık uzatma yapıldığını, beşinci yılın sonunda ise beş yıllık uzatma verildiğini, İspanya'da 10 yılı tamamladıktan sonra da İspanyol vatandaşlığı almanın mümkün olduğunu aktarıyor. Uzatmalarda sorun yaşamamak için vergi borcu olmaması ve şirketin zarar etmemesi gibi belli şartlara uymak gerektiğini vurguluyor.
Özkazanç gerekli sermaye konusunda ise şunları söylüyor:
"Burada gerekli sermaye limited şirketleri için 3 bin 6 eurodur. Ama Türkiye'den gelecek bir kişi için en az önerilen rakam 10 bin eurodur.
"Şahıs şirketinde biraz daha fazla olması gerekiyor çünkü onun içine burada kiralayacağı dairenin kirasını da eklemek gerekiyor. En az 12-13 bin euro tavsiye ediliyor.
"Miktarı ne kadar yüksek olursa başvuruda o kadar avantajlı oluyor."
Bahadır Özkazanç, bu izinle İspanya'ya giden kişilerin ilk yılını tamamladıktan sonra başka bir şirkette çalışma hakkının da olduğunu, bunun için başvuru yapabileceklerini fakat bu şirketin kendi şirketiyle ilişkili bir sektörde olması gerektiğini aktarıyor.
13 yıldır İspanya'da yaşayan Özkazanç, bugüne kadar 15 kişiye şahıs şirketi 17 kişiye de limited şirketi kurduklarını; üç yıldır başvurularda artış yaşandığını; en çok tekstil, turizm ve ithalat/ihracat sektöründe başvurular yapıldığını söylüyor.
Şirket kuran kişilerin aylık en az 1500 euroluk fatura kesmesinin beklendiğini belirtiyor.
Özkazanç şirket kurmadan da İspanya'ya taşınmanın mümkün olduğunu söylüyor:
"İspanya'da bir yıllık oturum izni veren No Lucrativa adlı bir vize türü var. Bu vize türünde sadece oturum izniniz oluyor fakat çalışma izniniz olmuyor.
"İlk yılı tamamladıktan sonra iki yıllık yeni bir vize başvurusu yapıyorsunuz ve o vizeyi aldıktan sonra çalışma izniniz oluyor. İster bir şirkette çalışabilir, ister kendi şirketinizi kurabilirsiniz.
"Bunun için kendi hesabınızda en az 30 bin euro paranızın bulunması gerekiyor. Bir yıllık da kira sözleşmeniz olması gerekiyor. Birkaç evrak daha topladıktan sonra bu vizeye başvurabiliyorsunuz."
Özkazanç bunun şirket kurarak taşınmaya göre avantajlarını ve dezavantajlarını şöyle anlatıyor:
"Bazı insanlar hemen şirket kurmaktansa önce ülkeyi tanımak, izlenim edinmek istiyor. Bazıları bir yılını buna ayırdıktan sonra ikinci yılında bir işyerinde çalışıyor veya iş kuruyor. İspanya'ya dair bilgisi olmayan insanlar için hemen şirket kurmak sakıncalı olabiliyor, o açıdan avantajlı.
"Bazı aileler çocuklarının eğitimi için buraya geliyor, onlar bu vizeyi tercih edebiliyor.
"Veya Türkiye'de online olarak iş yapıp düzenli geliri olan insanlar o geliri göstererek buraya taşınabiliyor. Aynı işi online olarak İspanya'dan yapmaya devam ediyor."
Bugüne kadar 50'den fazla No Lucrativa dosyası hazırladıklarını ve bunların bir çoğunda birden fazla aile üyesi için başvuru yaptıklarını söyleyen Özkazanç, şirket kurma vizesi veya No Lucrativa başvurusu için İspanyolca bilme şartının aranmadığını ekliyor.
Ankara Anlaşması'nı 1963'te imzalayan altı Avrupa Ekonomik Topluluğu üyesinden biri olan Hollanda, şirket kurmak isteyen Türk vatandaşlarına belli şartlarda oturum izni sağlıyor.
Hollanda'dan Avukat Nazmi Türkkol, "Devlet kurduğunuz şirketin ekonomik bir katkıda bulunması gerek diyor. Ama bundan tam olarak neyin kastedildiği net değil" diyor.
Bir restoran açma önerisinin, gerek görülmemesi durumunda reddedilebildiğini belirten Türkkol, iş planında ne kadar yatırım yapılacağı ve kaç kişinin çalıştırılacağı gibi konuların da etkili olduğunu söylüyor.
Türkkol "Gelmek isteyenlere bir fizibilite araştırması yaptırmalarını tavsiye ediyoruz. Böylece 'Hollanda ekonomisinde şu alanda boşluk var, bu alanda az iş yapılıyor' diyebilme imkanı doğacaktır" diyor ve ekliyor:
"Tabii devlet 'Sizin buraya gelmenize neden gerek var? Şirketini kur, Türkiye'den yönet' de diyebiliyor. O yüzden orada bulunmanızın işe etkisini gösterebilmeniz lazım.
Sizin sadece bir direktör olarak değil, işin anahtarının sizde olduğunu ispatlamanız gerekiyor. Kişinin de bir kabiliyeti olması gerekiyor."
Türkiye'deki ekonomik ve politik gelişmelerin etkisiyle son yıllarda bu tür başvurularda artış gördüklerini söyleyen Türkkol, en çok başvuru yapılan sektörler arasında inşaat, tamircilik, depolarda özel kimyasallarla yapılan temizlikçilik gibi uzmanlık isteyen alanlar yer aldığını anlatıyor.
Bu şekilde Hollanda'ya gidenler beş yıl sonra vatandaşlık alma imkanına kavuşuyor.
Türkkol'un bu yola çıkmak isteyenlere tavsiyeleri ise şöyle:
"İlk tavsiyem pazar araştırması yaptırmaları. Çalışmak istedikleri sektör ne durumda ona bakıp fizibilite çalışması yapmaları.
"Maalesef bizim Türkler genellikle bir turist vizesi alıp geliyorlar, buradaki Türklerle görüştükten sonra 'Tamam biz şirketi kuruyoruz' diyorlar araştırma yapmadan. Genellikle sorunlar o yüzden çıkıyor."
Bratislava2004 yılında Avrupa Birliği'ne üye olan Slovakya'da da şirket kurarak oturum izni almak mümkün.
Daha önce böyle bir başvuruya aracılık yapmış Avukat Ece Pancar, bu ülkenin Hollanda'ya kıyasla çok avantajlı olmadığını söylüyor:
"Beş sene sonra süresiz oturum, sekiz sene sonra vatandaşlık alınabiliyor."
Pancar bu tür başvurularda söz konusu ülkenin asgari ücretini esas alarak bir yıl boyunca en az asgari ücret oranında gelir sağlayabilecek bir iş modeli sunmanın önemli olduğunu aktarıyor.
Avukat Pancar bu yıldan itibaren İngiltere dışındaki ülkelere oturum izni başvurularında artış bekliyor:
"Sürekli müvekkillerim arayıp 'Nereye gideceğiz, Ankara Anlaşması bitti ne olacak?' diye soruyor. herkes ikinci bir yer arayışında.
"Avukatlar için de geçerli bu. Bugüne kadar İngiltere'ye göç konusunda çalışan avukatlar da müvekkilleri için yeni ülkeler bulmak istiyor.
"Bundan sonra başka ülkelerde bunu işletmek için açılan davaların sayısının da arttığını göreceğiz."
Şirket kurarak oturum izni almanın mümkün olduğu bir diğer AB üyesi de Litvanya.
Göçmenlik hukuku ve danışmanlık grubu Hardal Global'in kurucusu Avukat Şekip Hardal, Baltık ülkesi Litvanya'da bu tür başvuruculara aracılık ediyor.
Genellikle bilişimle ilgili şirketlerin tercih edildiğini ve Litvanya'nın Silikon Vadisi olma hedefinin bulunduğunu söyleyen Hardal, bir şirket üzerinden üçü ortak, biri direktör dört kişiye kadar oturum izni alınabildiğini belirtiyor.
Bu vize türüne Ankara Anlaşması'ndan bağımsız olarak tüm dünyadan insanlar başvurabiliyor.
Hardal başvurularda bir veya iki ortak olması durumunda 28 bin, üç ortak olması durumunda 42 bin euro asgari sermaye şartı olduğunu anlatıyor:
"Hemen hemen her şirketimizde dört kişiye başvuru yaptık.
"Önce bir yıllık oturum izni alınıyor, sonra iki defa ikişer yıllığına uzatılıyor.
"Beşinci yılın sonunda süresiz oturum izni, 10. yılın sonunda ise vatandaşlık alınabiliyor."
Şekip Hardal ilk başvuru veya süresiz oturum izni başvurusunda Litvanca bilme şartının aranmadığını da ekliyor. Hardal, yurt dışında şirket kurarak yaşamayı düşünen Türklere şu tavsiyeleri veriyor:
"Öncelikle İngilizce konuşulan ülkeleri tercih edebilirler.
"Reel bir iş planları varsa hangi ülkede daha başarılı olacaklarını araştırmalarını tavsiye ediyorum.
"Aileler için genellikle ırkçılığın olmadığı şehir ve ülkeleri tercih etmelerini öneririm.
"Başvurularda paralarının kaynağını gösterebilmek önemli, buna dikkat etmeleri gerekir."
Türk vatandaşlarının Belçika ve Malta'da da şirket kurarak oturum izni almaları mümkün.
Malta'nın diğer ülkelere kıyasla avantajı AB içinde, İrlanda'nın dışında İngilizce'nin resmi olduğu tek ülke olması. Orta Akdeniz'deki küçük ada ülkesinin bir diğer avantajı da iklimi.
Belçika ise Batı Avrupa'nın merkezinde, pek çok ülkeye kolay ulaşım imkanı ve halihazırda ülkede yaşayan çok sayıda Türkiye vatandaşının olmasıyla öne çıkıyor.