Ankara Barosu, hükümete yakınlığıyla bilinen, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nın (SETA), “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” başlığıyla yayımladığı ve gazetecilerin fişlendiği rapora ilişkin, SETA Vakfı yetkilileri hakkında gerekli yasal başvuruların ivedi olarak yapılacağını ve sürecin takip ediceklerini bildirdi.
Ankara Barosu'nun açıklaması şöyle:SETA Vakfı tarafından yayımlanan “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” adlı raporu, kendini ifade ve basın özgürlüğünün daimi avukatı olarak gören Ankara Barosu olarak utançla karşıladığımızı üzülerek tüm kamuoyuna bildiririz.
Bunun sebeplerini basın özgürlüğünün kutsallığına inanan herkesle paylaşmayı bir yükümlülük olarak görüyoruz. Şöyle ki;
Öncelikle, akademik dilden bihaber olarak hazırlanan bu raporun başlığında seçilen “Uzantı” kelimesi dahi, rapor içeriğinde incelendiği iddia edilen medya kuruluşlarını baştan kriminalize etmekte, onları adeta bir terör örgütünün söylemsel ve eylemsel parçası olarak konumlandırmaktadır. Rapor içeriğinde medya kuruluşları için tercih edilen “Mecra” kelimesi de, raporun adında varlık bulan kötü niyetin bir “uzantısı” niteliğindedir.
Hiçbir mesnete dayanmadan niyet okuyuculuğu yaparak hazırlanan bu rapor; hükümeti eleştirmeyi adeta bir suçmuş gibi sunmakta, adı geçen her gazeteciyi ayrı ayrı fişlemekte ve hedef göstermektedir. Ancak en kötüsü, anılan rapor, yakın gelecekte yaşanması muhtemel özgürlük kısıtlamalarına meşrulaştırıcı bir zemin hazırlama çabasındadır. Rapor içeriğinde bulunan ve adeta bir suç dosyasının araştırılma evresini anımsatan şemalar da bu çabanın grafiksel delilleridir. Bu rapor, Danıştay hakimlerini fotoğraflarıyla hedef göstererek Danıştay saldırısını azmettiren Akit tetikçiliğinin 2019 senesindeki atıflı versiyonudur.
Rapor içeriğinde Gezi Parkı Eylemleri’nden “Gezi Parkı Şiddet Eylemleri” olarak bahsedilmesi, raporu hazırlayanlarla raporu yayımlayanların ideolojik saldırganlıklarını söylemsel olarak ortaya koymaktadır. Gezi Eylemleri’nin hangi yargı kararı ya da hangi toplumsal konsensüs sonucunda “Şiddet Eylemleri” olarak nitelendirildiğini SETA yetkilileri derhal açıklamalıdır. Bu açıklama borcu kuşkusuz ki bu ülkede iktidarla aynı düşüncede olmamayı tercih etme hakkı olan ve bu hakkı kullanan her bireye, ancak en çok Gezi Eylemleri sırasında hayatını kaybeden vatandaşlarımız ile onların ailelerine ödenmesi gereken, hiçbir zaman unutturmayacağımız bir borçtur.
Çabası baştan sona hedef gösterme ve basın özgürlüğünün yok edilmesinin akademik görünümlü bir kağıt israfı ile meşrulaştırılması olan bu raporun hiçbir yerinde tutuklu gazeticelerden bahsedilmemesi, geçici yayın yasağı gibi yargıdan çalınmış korkunç bir sansür aracının eleştiri konusu yapılmaması, hiçbir suç unsuru içermeyen karikatürle ya da eleştirel bir tweetle tutuklanan gazetecilerin adlarının dahi anılmaması ve kerameti halen çözülemeyen, bir günde sekiz gazetenin aynı manşeti atması gizeminin hiçbir yerde geçmemesi ise raporun niteliğini açıkça ortaya koymaktadır. Sonuç kısmında getirilen önerilerde devlete bahşedilen denetim mekanizmasının inatla altının çizilmesi ise varlığı bundan yüz yıl öncesinde kalması gereken arkaik bir ideoloji söylemidir.
Son derece niteliksiz bir akademik tetikçilik örneği olan bu raporu yazanlarla yayımlayan SETA Vakfı yetkilileri hakkında gerekli yasal başvuruların ivedi olarak yapılacağını ve sürecin takip edileceğini; ifade, basın ve iletişim özgürlüğünü savunmaktan bir an dahi geri durmayacak olan Ankara Barosu olarak tüm kamuoyuna saygılarımızla bildiririz.