Ankara Barosu, gazeteci Sedef Kabaş'ın TELE1'deki "Demokrasi Arenası" programında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik sözleri nedeniyle "Cumhurbaşkanı'na hakaret"ten tutuklanmasına ilişkin olarak, "Eleştirel ifade nedeniyle tutuklama yapılması Sedef Kabaş nezdinde tüm yurttaşlar için bir gözdağı niteliğinde" açıklamasını yaptı.
Barodan yapılan yazılı açıklamada, "İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun olmazsa olmazı, çoğulculuk ve hoşgörüdür. Demokrasinin gereği olarak ifade özgürlüğü en geniş korumaya sahip temel hak ve özgürlük olup, istisnai koşullar altında ve ölçülü bir şekilde sınırlandırılmalıdır. Bu hakkın kullanılmasını ortadan kaldıran müdahaleler yurttaşların hukuki güvenliğini ve hukuk devletini ortadan kaldıracak, evrensel insan hakları ilkeleri ile bağdaşmayacak, tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine açıkça aykırılık teşkil edecektir. Gazeteci Sedef Kabaş’ın konuşurken kullandığı bir atasözü üzerine gece yarısı evinin basılarak gözaltına alınması ve devamında tutuklanması hiçbir kanunla açıklanamayacak bir hukuk garabetidir. Gece vakti arama yapılması Ceza Muhakemesi Kanunu'nda ancak sınırlı sayılan hallerde mümkün olabilecektir. Kaçma şüphesi olmayan, gecikmesinde sakınca bulunmayan bir durumda, gazeteci Sedef Kabaş’ın evinin basılması hukuka uygun değildir. Ayrıca kaçma, kendisine ya da başkalarına zarar verme ihtimali bulunmayan gazetecinin kelepçelenmesi de yine kanuna açıkça aykırıdır." denildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Sedef Kabaş’ın kendisine isnat edilen Cumhurbaşkanına hakaret suçu T.C.K. 299. maddesi kapsamında düzenlenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti sadece bu madde dolayısıyla ifade hürriyetinin kısıtlanması nedeniyle AİHM tarafından her yıl onlarca kez tazminata mahkum edilmektedir. Ancak maalesef yargı bu konuda araç olarak kullanılmakta ve yine maalesef bu uygulamadan vazgeçilmemektedir.
Gazeteci Sedef Kabaş henüz gözaltında iken Sayın Adalet Bakanı'nın sosyal medya hesabı üzerinden konuya ilişkin yapmış olduğu açıklama da yargı bağımsızlığı açısından kabul edilemez bir açıklamadır. Aynı zamanda Hakimler Savcılar Kurulu başkanlığı görevini yürüten Sayın Bakanın açıklamasının adil yargılamayı etkilemeye dönük olduğu şüphesizdir. Adil yargılanma hakkını ortadan kaldıran ve bağımsız yargıyı telkin eden bu açıklamanın Adalet Bakanı tarafından yapılması da ayrı bir vehamettir.
Anayasa, Kanunlar, uluslararası sözleşmeler, AİHM ve yüksek yargı kararları ile koruma altına alınan ifade özgürlüğünün gazeteciler lehine daha geniş yorumlanması gerektiği, haber alma hakkının gereğidir. Kaldı ki, siyasetçilerin ise ağır eleştiriye katlanma yükümlülüğü de yine AİHM, AYM ve Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiştir. İfade özgürlüğü ve siyasetçilerin ağır da olsa eleştiriye katlanma yükümlülükleri birlikte değerlendirildiğinde; gazeteci Sedef Kabaş'ın, hukuk tekniği olarak da sorunlu bir düzenleme olduğu düşünülen Cumhurbaşkanına hakaret suçunu işlediği iddiası nedeniyle yürütülen soruşturma kapsamında ifadesinin, bu suçun diğer şüphelilerine yapıldığı gibi, davet yoluyla alınması mümkün iken, bunun aksine sabaha karşı kelepçe takılmak suretiyle evinden alınması, suçlama ile orantısız şekilde tutuklanmasına karar verilmesi, HSK Başkanı da olan Adalet Bakanı'nın yargı bağımsızılığına gölge düşürecek nitelikteki bu açıklamaları nedenleri ile Sedef Kabaş'ın temel hak ve özgürlüklerinin hukuka, kanuna ve hakkaniyete aykırı şekilde ihlal edildiği açıkça ortadadır.
Hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin hangi durumlarda tutuklanabileceği Ceza Muhakemesi Kanunu'nda açıkça ifade edilmiş, bir tedbir olan tutukluluk kurumunun cezalandırmaya dönüşmesinin önüne geçecek ve keyfiliği engelleyecek bir düzenleme yapılmıştır. Ancak özellikle bahsi geçen suç tipinde tutuklamaya dönük ilkelerden kolayca vazgeçilebildiği de üzülerek müşahede ettiğimiz bir durumdur. Kanunda tutuklama gerekçesi olarak gösterilen “katalog suçlardan” olmamasına rağmen bu isnad ile tutuklama yapılmış olması izaha muhtaçtır. Bunun yanında gazeteci Sedef Kabaş’ın kaçması ya da zaten hali hazırda dosya arasında bulunan video kaydı delilini yok etme ihtimali de bulunmamaktadır. Eleştirel ifade nedeniyle tutuklama yapılması Sedef Kabaş nezdinde tüm yurttaşlar için bir gözdağı niteliğindedir.
Hukuk devletlerini ayakta tutan özgür bireylerdir. Bireylerin sesinin kısılması kimseyi korumayacağı gibi ülkemize de zarar vermektedir. Yargıyı siyasetin aracı olarak kullanmaktan ve hukuk dışı tutuklamalardan vazgeçilmesi için Ankara Barosu olarak sözümüzü söylemeye devam edeceğiz. Avukatlık Kanunu'nun 76. maddesine göre Baroların Hukukun üstünlüğünü ve İnsan Haklarını Korumak ve Savunmak ile görevli olduğu dikkate alındığında, Sedef Kabaş hakkındaki soruşturmanın hukuka, kanuna uygun şekilde yürütülmesini sağlamak maksadıyla Ankara Barosu olarak konunun takipçisi olacağımızı kamuoyuna bildiririz."