Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Ankara’daki Hacı Bayram Camisi'nde verdiği hutbeye tepki gösteren dönemin Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan ve yönetim kurulu üyeleri hakkında açılan ‘hakaret’ davasının ilk duruşması bugün görüldü.
Ankara 16'ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleştirilen duruşmada Erinç Sağkan ile Ankara Barosu Yönetim Kurulu üyeleri hazır bulunurken, duruşmaya Ali Erbaş yerine avukatı katıldı. Kimlik tespitinin ardından başlayan duruşmada ilk savunmayı dönemin Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan yaptı.
Yıllardır müdafi ve vekil olarak yer aldığı mahkeme salonunda ilk kez sanık olarak yer aldığını anlatarak konuşmasına başlayan Sağkan “İsterdim ki iddianame ayrıntılı olsun, zira sanığın üzerine atılı suçu anlaması, CMK 170 ve AIHS 6. Maddesi gereği zorunludur. Açıklamayı eleştirebilirler, haksız bulabilirler. Ancak açıklamada asla suç unsuru yoktur. İfade özgürlüğü kapsamında yapılmış bir açıklamadır” dedi.
İddianamede, Diyanet İşleri Başkanı’nın açıklamasının kesildiğini savunan Sağkan, diğer yandan Ankara Barosu olarak yaptıkları açıklamada hangi kısmın hakaret içerdiğinin de belirtilmediğini kaydetti.Sağkan, “Yazıda geçen 'Çağlar ötesinden gelen ses"' ibaresi hakaret değildir. Cadı avı söylemi ise metafor olup, Ortaçağ geleneğine ve o dönem yaşananlara gönderme olduğu da açıktır. Yazımız içerisindeki kan kokan cüret ise bir kesimi hedef göstererek şiddet çağrısında bulunulmasını açıklayan bir metafordur. Yaptığımız açıklamada kimseye hakaret edilmediği gibi herhangi bir dinin ya da dini değerin aşağılanması söz konusu değildir. Beraatımı talep ediyorum" dedi.
Dönemin Ankara Barosu Yönetim Kurulu üyesi Kemal Koranel de savunmasında beraatını talep ederek şunları söyledi:
“İsnat edilen suç hakaret olup, yaptığımız açıklamada suçun yasal unsurları yoktur. Maddi unsur olarak kişinin onur, şeref ve saygınlığının rencide edilmesi gerekir. Diyanet işleri başkanının rencide olacağı bir söz açıklamada yoktur. Açıklamamızın diyanet başkanının yaptığı açıklamasına karşı sert eleştiri olarak kabulü zorunludur. Kendimin ve tüm yönetim kurulunun beraatına karar verilmesini talep ederim.”
Duruşmada, sanık müdafi Rıza Türmen de savunma yaptı. Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın yaptığı açıklama ile Ankara Barosu açıklamasını AİHM içtihatları çerçevesinde değerlendirmek istediğini ifade eden Türmen, şu ifadelere yer verdi:
“Diyanet İşleri Başkanının eşcinsel ve evlilik dışı birliktelik yaşayan kişilere karşı mücadele çağrısı içeren, bir kesimi ayrıştıran açıklaması AİHM içtihatları çerçevesinde nefret söylemidir. Ankara Barosu Yönetim Kurulu’nun yaptığı açıklama ise ifade özgürlüğü kapsamındadır. Kamu görevlisi olan müştekinin eleştirilme sınırının daha geniş olduğu da açıktır. Cinsel yönelimi farklı olan kişilere karşı zaten var olan şiddet ortamını artıracak nefret söylemi eleştirilmiştir. Nefret söyleminin toplumda yayılmasına engel olmak için Ankara Barosu üzerine düşen görevi yerine getirmiş ve gerekli açıklamayı yapmıştır.”
Duruşmada, Ali Erbaş’ın vekili ise müştekinin hutbesinde geçen ifadelerin Kuranı Kerim’de yer alan ifadeler olduğu ve kişisel görüşe dayanmadığını vurguladı. Sanıkların cezalandırılmasını talep ettiklerini ifade eden müşteki vekili, davaya katılmak istediklerini söyledi. Diyanet İşleri Başkanlığı vekili de suçtan zarar gören kurum sıfatıyla dosyaya katılma talebinde bulundu. Kurum vekili, sadece Erbaş’ın değil, hutbeyi okuyan tüm din görevlilerinin hedef gösterildiğini savundu.
Savunmalarının ardından mahkeme, duruşmaya katılmayan iki sanığın dinlenmesine, derhal beraat koşullarının oluşmadığına karar vererek duruşmayı 9 Mart 2022 tarihine erteledi.
Ankara Barosu, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın 24 Nisan 2020 tarihinde Ankara'daki Hacı Bayram Camisi’nde verdiği hutbeye ilişkin, “Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın insanlığın bir kesimini nefretle aşağılayıp kitlelere hedef gösterdiği konuşmasıyla ilgili basın açıklaması” başlıklı açıklama yayınlamıştı. O dönem Ankara Baro Başkanı olan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan ve yönetim kurulu hakkında “Kamu görevlisine dini inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklaması nedeniyle görevinden dolayı hakaret” suçlamasıyla dava açılmıştı.