Ankara’da trafikte polislerle tartışmaya giren ve gözaltına alınan Eyüphan Akıllı; kardeşi Emrahan Akıllı ve olayı ayırmaya çalışan üç kişi ile birlikte “götürüldükleri karakolda darp edildiklerini” öne sürdü. Akıllı, “Bizi ters kelepçeli şekilde yere yatırdılar. Abartmıyorum bir hafta sırt üstü yatamadım. Aldığım darbelerden dolayı. Kimi arkadaşım bilincini kaybetti bayıldı, kimi kan kustu. Kardeşimin soluk borusu kaydı. İnsana yapılacak şeyler değil bunlar. Bu işin sadece fiziksel açısı. Bir de bunun psikolojik kısmı var” dedi. Akıllı, gözaltı işleminin ardından alınan darp raporlarından birinde önce cebir unsurlarından bahsedildiğini ancak dört dakika sonra alınan ikinci raporda ise "Darp ve cebir izine rastlanmadı" denildiğini ileri sürdü. İki polis hakkındaki suç duyurusunda takipsizlik kararı verildi.
Ankara’da yaşayan Eyüphan Akıllı, annesi Semra Akıllı ve kardeşi Emrehan Akıllı içinde oldukları çekici aracıyla, Ankara’da Konya Yolu üzerinden Gölbaşı’ndaki evine dönerken, iddiaya göre; 34 plakalı bir araç tarafından önü kesilmek istendi.
Akıllı ailesinin iddiasına göre, aracın içinde narkotik şubede görevli iki polis vardı. Yine iddiaya göre, aracın içindeki polislerden biri silahını gösterdi. Akıllı, aracını Emniyet Genel Müdürlüğü yakınlarında durdurdu ve çevredeki polislerden yardım istedi. Kendilerini durduran ve polis olduğu iddia edilen kişilerden biri, bu sırada Akıllı’nın üzerine yürüdü. Üzerine yürüyen kişi, Akıllı’ya polis memuru olduğunu söyledi. Bu sırada, üniformalı polisler de olay yerine geldi.
Ailenin iddiasına göre Ankara Toptancı Hali’nde çalışan Emrah Polat, Fırat Polat, İbrahim Geçgel ve Taner Polat da olay yerine geldi ve tarafları ayırmaya çalıştı. Bu dört kişiden Fırat Polat ile polis arasında karşılıklı olarak yumruk ve kafa atmaya kadar vardı.
Eyüphan Akıllı, Emrehan Akıllı ve kavgaya karışan dört kişiden üçü gözaltına alındı, bir kişi ise kargaşa sırasında kaçtı. İddiaya göre asayiş şube polisleri, gözaltı işlemi yapmak istedi ancak narkotik şube polisleri buna izin vermedi ve beş kişi narkotik şube polisleri tarafından gözaltına alındı.
Eyüphan Akıllı’nın annesi Semra Akıllı’nın, gözaltı işlemine itiraz ettiği ve onun da üniformalı bir polis tarafından itildiği ileri sürüldü. Yaşananlar MOBESE kameraları tarafından kaydedildi. Gözaltına alınanlardan Eyüphan Akıllı ve olaya sonradan dahil olan iki kişi “kamu görevlisine mukavemet ve görevini yaptırmamak” suçlamasıyla tutuklandı. Bu üç kişi, dokuz gün boyunca cezaevinde tutuklu kaldıktan sonra, tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi. Beş kişi hakkındaki iddianame henüz tamamlanmadı.
Gözaltına alınan beş kişi, bir polis memurundan şikayetçi oldu. Açılan soruşturmada, savcılık; Narkotik Suçlarla Şube Müdürlüğü’nden ve Gasp Büro Amirliği’nden olayla ilgili bilgi istedi. Müdürlük, 12 Ocak 2022 tarihli yazı ile savcılığa bilgi verdi. Müdürlüğün yazısında, olayın polis memurlarının Altındağ’da yürüttükleri bir operasyon sırasında yaşandığı belirtildi. Yazıda, şu bilgiler verildi:
“Polis Tanıtma Kartlarını ibraz etmelerine, görevde olduklarını anlaşılır bir şekilde bildirmelerine rağmen agresif tavırla saldırı girişiminde bulunarak darp etmeye yönelik tutum ve davranışlar sergilemişlerdir.
Şahısların bu haliyle 2021/1055 suç nolu soruşturma kapsamında yakalanan şüphelilerin kaçmasına imkan sağlamaya amacında oldukları değerlendirilmektedir. O sırada olay yerine gelen 06 … plaka sayılı araç içerisinde bulunan Fırat Polat, İbrahim Geçgel, Taner Polat, Emrah Polat isimli şahısların da Emrehan Akıllı ve Eyüphan Akıllı isimli şahıslar lehine olaya dahil oldukları ve fikir/eylem birlikteliği içerisinde görevlilerimizi darp ettikleri, talep edilen takviye kuvvet personelinin olay yerine intikalinden sonra şahısların araçlarına binerek kaçma girişiminde bulundukları alınan doktor raporlarından, olay tutanağından ve soruşturma dosyasına eklenen İl Emniyet Müdürlüğümüze ait güvenlik kamera kayıtlarından anlaşılmıştır.”
Gasp Büro Amirliği ise 28 Aralık 2022 tarihinde soruşturmaya gönderdiği yazıda, şunları kaydetti:
“Konu ile ilgili olarak şüpheliler 12 Kasım 2021 günü saat 07:44'te Narkotik Şube Müdürlüğü tarafından doktor raporları ile Gasp Büro Amirliğimize teslim edilmiş, şüphelilerin mevcutlu getirilmesi talimatına istinaden avukat nezaretinde ifadeleri alınarak adli makamlara sevk edilmek üzere aynı gün 17:23'te büro amirliğimizden çıkışları yapılmıştır. GMK Hastanesinden çıkış raporları aldırılmış, büro amirliğimize teslim edilen doktor raporları ve büro amirliğimizce alınan çıkış doktor raporları arasında herhangi bir tezat durum söz konusu olmayıp bahse konu evrak ile ilgili ihmali veya kusurlu personel bulunmamaktadır.”
Beş kişinin şikayeti karşısında savcılık takipsizlik kararı verdi. Karara yapılan itiraz ise Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği tarafından reddedildi.
Eyüphan Akıllı, yaptığı açıklamada olayın ardından önce kendilerini narkotik şube polislerinin gözaltına aldığını, burada ve daha sonra götürüldükleri gasp büroda darp edildiklerini ileri sürdü. Akıllı, şunları söyledi:
“Bizi ters kelepçeli şekilde yere yatırdılar. Aklıma geldikçe hala kötü oluyorum. Abartmıyorum bir hafta sırt üstü yatamadım. Aldığım darbelerden dolayı. Kimi arkadaşım bilincini kaybetti bayıldı, kimi kan kustu. Onların ağlama seslerini duydum, kardeşimin soluk borusu kaydı. İnsana yapılacak şeyler değil bunlar. Bu işin sadece fiziksel açısı. Bir de bunun psikolojik kısmı var.
Gasp büro biriminde kardeşim ve beni çıplak şekilde soydular. Yerlere tükürerek, o pisliklerini bize yalattılar. Allah düşmanımın başına vermesin. Ben daha 22 yaşındayım. Anneme, babama, vatanıma, milletime hayırlı bir evlat olmak için bir iş kurma yoluna çıktım. O iş allak bullak oldu.”
Akıllı, kendilerine yapılanlara başka polislerin de itiraz ettiğini dile getirerek, “Beş parmağın beşi de bir değil. 50 tane polis varsa bunların üç veya dördü itiraz etti. Onların da zaten üstüne yürüyerek caydırdılar. Onlar ‘Allah yardımcınız olsun’ diyerek çıktılar odadan.”
Akıllı, olayla ilgili olarak kendilerine iki farklı darp raporu verildiğini aktardı. Akıllı, şunları söyledi:
“İlk hastaneye götürüldüğümüz zaman sağlık raporunu veren doktor kardeşim ve diğer arkadaşlar için hayati riski var, bizim zaten vücudumuzdaki darp izlerini rapora geçirdi. Acil şekilde diğer hastaneye sevk edilmesini söyledi. Cezaevinden çıktıktan sonra öğrendik ki darp raporu yazıldıktan dört dakika sonra darp raporu değiştirilmiş. Diğer iki arkadaşımızın hayati riski yokmuş, her şey normalmiş.”
Ankara Gazi Mustafa Kemal Mesleki ve Çevresel Hastalıklar Hastanesi’nde 12 Kasım 2021 tarihinde saat 06.10’da verilen muayene raporunda “Yüz solda yaygın şiddetli ödem, boyun solda 10 cm abrazyon, sol kulak kepçesinde yaygın hipertemi şiddetli ödem ve kulak arkasında ekimoz, sırt solda 10 cm abrazyon, sol diz laterainde 1-2 cm abrazyon mevcut, kulağına darbe alan hastanın kbb hastalıkları uzmanınca değerlendirilmesi ve raporun ilgili hekimce tamamlanması uygundur” denildi.
Verilen ikinci raporun saati ise 06.14’tü. İlkinden dört dakika sonra verilen bu raporda ise “Darp ve cebir izine rastlanmadı” değerlendirmesi yapıldı.
d"Çocukları ters kelepçeyle dövdüler"
Polis tarafından tartaklandığını iddia eden Semra Akıllı, olayı anlatmak istediği polisin kendisine “Bayan kapat o konuyu, çekil buradan” dediğini ve küfrettiğini ileri sürdü. Semra Akıllı, “Orada neye uğradığımıza şaşırdım. Konuşmama bile fırsat vermiyor. Zaten çocuklarımı darp ediyorlar. Ters kelepçe taktılar. Bir anne olarak, ne duruma düştüğümü anlayamadım. Beni tartakladılar zaten o tarafa bıraktılar. Çocukları ters kelepçeli dövdüler gözümün önünde” ifadesini kullandı.
Akıllı, çocukları, kendilerine yardıma gelen üç kişi ve kendisinin narkotik şubeye götürüldüğünü kaydederek, şunları açıkladı:
“Çocuklarımı hiç göremedim. Sadece kapının arasında memur polisler girerken oğlumu gördüm. Ters kelepçeli, beşi de oradaydı. Beni de yan odaya aldılar. Biraz sesler yükselmeye başladı. Çocukların çığlıkları sabaha kadar 10 dakika arayla. Ekiplerin bir kısmı çıkıyor, bir kısmı giriyordu içeriye. O kadar çok çığlıklar, sesler geliyordu ki. Daha hala kulağımdan çıkıyor onların sesleri. O kadar Allah’a yalvarıyorum. Allah’ım niye dualarım kabul olmuyor. Yalvardım, bir damla su istedim. Su vermediler. Kuru kuru abdest aldım. Allah’ım sana havale ediyorum dedim. Canımı yakıyorlar, çocuklarımın canını yakıyorlar, beş tane fidan gibi çocukların dedim. Sabaha kadar işkence ettiler.
Sabaha karşı beni bıraktılar. Gidebilirsin dediler. Okumam yazmam yok. Evlatlarım orada. Dedim gidip kurtarayım onları. O işkenceden. Psikolojik olarak hiç iyi değiliz. Defalarca sesimi duyurmak istedim. Ama hiçbir suçları ve hatası yokken. Sayın Süleyman Soylu’ya sesleniyorum. Allah rızası için. Bir suçu, hatası olsa biz de birlik olalım. Hiçbir hatası, suçu yokken bu evlatlarımın bu işkence niye? O bayan polisin topuk izleri benim oğlumun sırtında çıkıyordu. Oğlumun ses borusu kaydı.”
Olaya daha sonra dahil olanlardan Fırat Polat, olayı şöyle anlattı:
"Olay, gece evden işe giderken gerçekleşti. Ankara toptancılar haline gidiyorduk. Tam adliye önü kavşağında iki aracın durduğunu gördük. Çekici aracıyla bir beyaz araç. Sonra biz, bir hanımefendinin bağırma sesini duyunca inelim, yol kapalı, yardım edelim dedik. İndik, iki tarafı ayırmaya çalışırken, polis olduğunu sonradan öğrendiğimiz kişi, çekici arkadaşın anahtarını almaya çalışıyor; hanımefendiyi itekliyordu. Hanımefendiyi itekleyince çekmeye başladım. Ben çektikçe, o hanımefendinin üstüne yürümeye çalışıyordu. Sonra ben onu sert bir şekilde çekince bana yumruk attı. Ben de kendimi korumak amacıyla ben de kafa attım. Kamerada görünmeyen bir nokta var, orada da silah çekti. O görüntüler elimize ulaşmadı, emniyet tarafından silindi. Sonra bizi yere yatırdılar, beş kişi falan üstümüze çullanmaya başladılar. Sonra emniyete götürdüler, sabah olsa da ne olacağımız belli olsa diye düşündük. Hiçbir tarafımız tutmuyor, ağzımız yüzümüz kan içinde. İnsanlık dışı hareketlerde bulundular. Videodaki kişi benim, hatta olayda avukatların görüştüğü bir odada çekildi. Arkada da görürsünüz, polis üniforması var. Avukatta video hali mevcuttur. Sabaha kadar dövdüler. Yapılan işkencenin haddi hesabı yok. İnsana, insanlığa aykırı hareketler… Yere yatırdılar, bizi tekmelediler. Biz bayıldıkça, ayılalım diye su, çay döktüler."
Taner Polat ise şunları söyledi:
"Biz emniyete girdiğimizde sapsağlamdık, bizi kapının önünde biraz dayak falan attılar. Ondan sonra oradan bizi alıp emniyete götürdüler. Emniyetin içine girer girmez, tekme tokat bize vurmaya başladılar. İyice vurduktan sonra ağızlarına gelen bütün küfürleri etmeye başladılar. Sonra elinde çay vardı, kaynamış suyla kafamıza dökmeye başladılar. Kafamın üstüne defalarca kaynamış suyu döktüler. Sonra ters kelepçe yapıp üç-dört kişi beraber tekrar üstümüze gelip saldırdılar. Vurarak bizi perişan ettiler. Sabaha karşı bizi alıp gasp büroya götürdüler. Gasp büroda da aynısını yaşadık; içeri girer girmez bize vurdular. Bizi insanlık dışı bir hale getirdiler. Ayağa kaldırdılar, üstünüzü çıkartın dediler. Üstümüzü tek tek çıkardık. Üstümüzde sadece boxerımız kaldı, çırılçıplak ettiler. Bizi yere yatırdılar, ‘yere yalamaya başlayın’ dediler. Biz yerleri yalamaya başladık. Yerleri yaladıktan sonra o çıplak halde vurmaya başladılar. Sonra bizi ayaküstünde bekletmeye başladılar. Çıplak halde otur kalk otur kalk yaptık. Sonra onlar gitti, başka bir ekip geldi. Bu sefer onlar bize zulmetti. Aynısını onlar da yaptılar. Oradan çıkıp emniyet amirliğinin yanına gittik. Orada bizlere bir sürü küfredildi. Sizin gibi teröristleri, sizin gibi pis Kürtleri burada barındırmayız. Geldiğiniz yere gidin dediler. Oradan kalkıp, baş amir yanımda diğer arkadaşı tekme tokat dövdüler. Saat 6, 7’ye kadar aç susuz kaldık." (ANKA)