103 kişinin yaşamını yitirdiği Ankara Gar Katliamı'nda ölen dokuz yaşındaki Veysel Atılgan'ın annesi Nezahat Atılgan, "Veysel’lerin ölmediği günler de gelecek" dedi.
Verilen cezayı tatmin edici bulmadığını söyleyen anne Atılgan, "Barış talebi ile Ankara’ya gelenlere yönelik katliamın sorumlularının bu şekilde cezalandırılması kesinlikle tatmin edici değil. Yargılamanın ilk aşamasında elde edilen bu sonucu kabul etmemiz mümkün değil" diye konuştu.
Aynı patlamada eşini de kaybeden anne Atılgan, eşinin doğum gününde verdiği röportajda, "10 Ekim Ankara Katliamı’nın ardından doğum günlerinin manası bizim için değişti. Artık doğum günleri, kutlama günü değil, hüznün daha yoğun olduğu bir günden ibaret" ifadesini kullandı.
Birgün'den Hüseyin Şimşek'in sorularını yanıtlayan anne Atılgan'ın açıklaması şöyle:
»10 Ekim Emek, Barış ve Demokrasi mitinginde eşinizi ve çocuğunuzu yitirdiniz. Katliamdan bu şekilde etkilenen bir çekirdek ailenin en büyüğü olarak neler yaşıyorsunuz?
Katliamdan olabilecek en ağır şekilde etkilendik, hâlâ büyük bir acı duyuyorum. Ancak ailemiz için hayat devam ediyor ve üç çocuğuma karşı sorumluluklarım var. Acının yanında bu sorumluluğumu unutamam. Çocuklarım için yapmam gerekenleri en iyi şekilde yapmak, onları mutlu etmek istiyorum.
»10 Ekim Ankara Katliamı’na ilişkin yargılamada bazı sanıklar hapis cezası aldı. İtiraz aşamasındaki bu karar için ne söylersiniz? Yüreğinize bir nebze olsun su serpebildi mi?
Barış talebi ile Ankara’ya gelenlere yönelik katliamın sorumlularının bu şekilde cezalandırılması kesinlikle tatmin edici değil. Yargılamanın ilk aşamasında elde edilen bu sonucu kabul etmemiz mümkün değil.
»Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu kararı çokça eleştirildi. Avukatlar ve aileler, kararın kabul edilemez olduğunu sık sık belirttiler. Sizce neden kabul edilemez bir karar?
Gerçek failler ve katliamda ihmali olan kamu görevlilerinin bu davada yargılanmadığını biliyoruz. Onların da yargılanması gerektiğini düşünüyorum. Sadece ben değil, tüm 10 Ekim aileleri olarak bunu düşünüyoruz.
»Peki tüm bu talepleriniz kabul edildiğinde biraz olsa da rahatlayabilecek misiniz?
Hayır, tüm bu taleplerimiz sonucunda adil bir karar verilmiş olsa bile bu, hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Gerçek failleri bulunsa ve yargılansa kamu görevlileri yargı önüne çıkartılıp hesap sorulsa da ne eşim, ne Veysel ne de hayatını kaybeden onlarca insan geri gelecek.
»Oğlunuzu doğum gününden 10 gün sonra yitirdiniz. Kaybınızın ardından ailenizde doğum günleri nasıl geçiyor? Bu günler size ve çocuklarınıza neler hissettiriyor?
10 Ekim Ankara Katliamı’nın ardından doğum günlerinin manası bizim için değişti. Artık doğum günleri, kutlama günü değil, hüznün daha yoğun olduğu bir günden ibaret. Sadece Veysel’in ve İbrahim’in doğum günleri için de geçerli değil bu durum. Bizim ailemizde, doğum günleri artık kalplerimizden silindi.
“Oyun oynamayı çok severdi”
»Oğlunuza dair içinizde kalan, birlikte yapmayı sevdiğiniz fakat artık yapamadığınız şeyleri bizimle paylaşır mısınız?
Böyle bir soruyu yanıtlamaya bir insanın ömrünün yetmesi mümkün değil fakat en anlamlısını söylemek gerekirse oyun oynamak olduğunu söyleyebilirim. Bunu çok özlüyorum. Veysel, bizlerle ve arkadaşlarıyla oyun oynarken çok mutlu olurdu. O, oyun oynarken gözlerindeki sevinç, ışıltı, görülmeye değerdi. Onu bir kez daha öyle görmek için birçok bedeli ödemeye hazırım.
»Veysel’in geleceğe dair beklentileri, istekleri vardı mutlaka, hayattan ne bekliyordu Veysel?
Veysel, her şeyden önce “barış”ın gelmesini isterdi. Bununla birlikte oğlum çok meraklı bir çocuktu. Veysel şu an hayatta olsaydı o meraklı uzay sorularını bizlere yöneltirdi. Oğlum, uzaya merakını düşündüğümüzde, olanak bulabilse çok başarılı bir astronot olacaktı, buna inanıyorum.
»Veysel’i biraz daha anlatır mısınız bize…
Veysel’in yoksul çocuklara karşı ayrı bir tutumu vardı hep. Yoksul çocukları sevindirmenin hayallerini kurardı. Sanırım bu hayallerden kaynaklı olarak bana gelip, “Anne, ben büyük ve güçlü bir insan olduğumda küçük çocuklara bir sürü oyuncaklar alacağım” derdi. Sanırım Veysel’in bu hayatta beni en çok etkileyen ve mutlu eden hayali buydu.
»10 Ekim’de yaşamını yitiren insanların tümünün ortak talebi “barış”tı. Ankara Garı’na giden insanlar neden barış talep etti?
Barış bir zorunluluktur. Hem de herkes için büyük bir zorunluluktur. Barış, yalnız ülkemize değil, tüm dünyada çocuklar, yetişkinler, anneler, babalar, hayvanlar ve tüm canlılar için bir gerekliliktir. 10 Ekim’de Ankara Garı’na giderek barış talep edenler de, ülkemizdeki ve dünyadaki bu gereklilik üzerine orada toplandı.
»Peki uğruna bedel ödediğiniz “barışın” geleceğine dair inancınız nedir? Bir gün ülkemizde böyle bir tablo ile karşılaşabilir miyiz?
Barışın bir gün mutlaka geleceğine inanıyorum. Buna dair inancımı, 10 Ekim gibi bir katliama rağmen bir an olsun kaybetmedim. Ben eminim ki barışın hâkim olduğu, çocukların ölmediği günler bir gün gelecek ve Veysel’in ışığı, bu huzurlu tablonun simgesi olacaktır.
Peki 1 Eylül Dünya Barış günü için barış uğruna eşini ve evladını yitirmiş biri olarak neler söylemek istersiniz?
Bugün hem Dünya Barış günü hem de eşimin doğum günü. Eşim, dünyaya gözlerini böyle anlamlı ve güzel bir günde açtı ve “Barış” diyerek de dünyaya gözlerini yumdu. Ben “geride kalan” olarak bu günün tüm dünyada sevginin, umudun, mutluluğun günü olduğunu görmek isterim.
Dünya Barış Günü’nde doğan ve “Barış Mitingi’nde” ölen eşi ile katliamın en küçük kaybı olan oğlu Veysel’in arkasından barış talebini dillendirmeye devam eden Nezahat Atılgan, “Barışın bir gün mutlaka geleceğine inanıyorum. Buna dair inancımı, 10 Ekim gibi bir katliama rağmen bir an olsun yitirmedim. Ben eminim ki barışın hâkim olduğu, çocukların ölmediği günler bir gün gelecek ve Veysel’in ışığı, bu huzurlu tablonun simgesi olacaktır” diyor.