Bundan 3 yıl önce 10 Ekim 2015'te 103 kişinin yaşamını yitirdiği Ankara Garı Katliamı'nda oğlunu kaybeden Derman Doğan, olayda ihmali bulunan kamu görevlilerinin yargılanmasını istedi. "İhmal olmasa elini kolunu sallayan iki bombacı orada nasıl gezsin?" diye soran baba Doğan, "Duruşmada sanıklar kendileri anlattı zaten, dinledik. Hiçbir önlem alınmamıştı” diye konuştu.
Duruşmalar sırasında kendilerini “ikinci sınıf vatandaş” gibi hissettiğini söyleyen baba Doğan, "Sanıklar bizi heyetin gözü önünde tehdit ediyordu. Duruşmalarda sinirlerim bozuluyor, yıpranıyorum. Sonuç da alamıyorsun ama yine de gidiyordum" dedi.
10 Ekim Ankara Garı katliamının üzerinden 3 yıl geçti. 103 insan IŞİD’in bombalı saldırısı sonucu yaşamını yitirdi. 580 insan yaralandı. 30 insan ömür boyu engelli kaldı. Binlerce insanda derin yaralar ve izler bıraktı. 19’u tutuklu, 17’si firari 36 sanığın yargılandığı dava 3 yılda ancak tamamlandı. Sadece 9 sanığa “anayasal düzeni ihlal” ve “kasten öldürme” suçlarından 101’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Müebbet hapis cezası alan sanıklar, ayrıca 300’den fazla kişiyi “öldürmeye teşebbüsten” 10 bin 557’şer yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Ankara Garı’nda 10 Ekim 2015 tarihinde gerçekleşen barış mitinginde IŞİD tarafından düzenlenen canlı bomba saldırısında yaşamını yitiren 102 kişiden biri, Derman Doğan’ın en büyük oğluydu. Güney Doğan, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İnşaat Mühendisliği üçüncü sınıf öğrencisiydi. Anne Doğan, “En büyük hayalim mezuniyet törenine katılmaktı” diye başlıyor kaybettiği oğlunu anlatmaya.
Güney Doğan, Ankara’ya gittiğini söylemiş ancak mitinge katılacağını ailesine haber vermemiş. Ailesi haberi, televizyondan öğrenmiş. Ailesi, üniversite öğrencisi gencin en büyük hayalinin kimsesiz çocukları okutmak olduğunu söylüyor. Çevresinde çalışkanlığı ve cana yakınlığıyla bilinen 23 yaşındaki genç adamın annesi onu, “Çok zeki, başarılı, sevgi dolu bir çocuktu. Tek umudum, her şeyimdi. Ankara’ya barış için gitmesi güzel bir şeydi. Güzel bir ülke isterdi” diye anlatıyor.
Anne Doğan, oğlunu kaybettiğinden beri evden zorunlu olmadıkça çıkmıyor ama eşi Mustafa Doğan ile Ankara patlama sonrası Ankara’da açılan davanın bütün duruşmalarını takip etmiş. Doktorlar sağlık sorunları nedeniyle gitmemesini tavsiye etse de baştan sona mahkeme sürecini izlemiş. Duruşmalar sırasında kendilerini “ikinci sınıf vatandaş” gibi hissettiğini söyleyerek duyduğu rahatsızlığı şöyle anlatıyor:
“Duruşmaya girişlerde sanki bu ülkenin vatandaşı değilmişiz gibi muamele gördük. Sanıklar bizi heyetin gözü önünde tehdit ediyordu. Duruşmalarda sinirlerim bozuluyor, yıpranıyorum. Sonuç da alamıyorsun ama yine de gidiyordum.”
Derman Doğan’ın patlamanın ardından kendine gelmesi yaklaşık yedi ay sürmüş. Bu süre boyunca kederinden evde baygın bir şekilde yattığı için ifade vermeye de gidememiş. İfadesini ilk kez dava başladıktan sonra mahkemede verebilmiş. Doğan’a, sanık ifadelerini dinlemek çok zor gelmiş. O salonda bir saniye bile durmak gelmemiş içinden ama duruşmayı terk etmek de istememiş. Anne Doğan, saldırıda devletin açık bir şekilde ihmali olduğunu belirterek, “İhmal olmasa elini kolunu sallayan iki bombacı orada nasıl gezsin? Duruşmada sanıklar kendileri anlattı zaten, dinledik. Hiçbir önlem alınmamıştı” diyor.
Ankara Sincan Adliyesi’nde 3 Ağustos 2018 tarihinde görülen karar duruşmasında, çok sayıda polisle çevrildiklerini, salona girerken sıkı güvenlik önlemlerine maruz kaldıklarını anlatıyor. Yakınlarını kaybedenlere yönelik olağanüstü güvenlik önlemi alınmasına anlam veremediğini dile getirerek, “Bizi hem öldürüp hem de o kadar işkence etmenin anlamı ne?” diye soruyor. Karar salonda okunurken Derman Hanım fenalaşmış. Eşiyle beraber salondan çıkıp adliuye önünde uzun uzun ağlamışlar: "O gün ölmekten beter olduk biz. O gün bir kez daha öldürdüler bizi.”
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 19’u tutuklu 36 sanığın yargılandığı davanın karar duruşmasında dokuz sanık, “anayasal düzeni ihlal” ve “kasten öldürme” suçlarından 101’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Sanıklardan biri, Gaziantep’te bir polis operasyonunda öldürüldükten sonra hakkında açılan dava düşmüştü. Dava kapsamında yargılanan 16 sanık ise firari… Halen yakalanamadığı için dosyası ayrılan 16 sanığın yargılandığı davaya, 8 Kasım’da Ankara’da görülmeye devam edilecek. Ağustos ayında karar çıkan dosya için ise sırada temyiz aşaması var.
“10 Ekim Katliamı Davası Avukat Komisyonu” karar duruşmasının ardından yaptığı açıklamada, saldırının gerçekleşmesinde kusuru ve sorumluluğu bulunan hiçbir kamu görevlisinin yargılamaya dahil edilmediğini belirterek, “Devletin sorumluluğunun üstü örtülmüştü” demişti. Saldırının gerçekleştiği alana gaz bombası atan polisler hakkında soruşturma başlatılmadı. Ayrıca, Ankara Valiliği, saldırının ardından patlamada ihmali olabileceği tespit edilen dokuz kamu görevlisi hakkında soruşturmaya izin vermedi. Derman Doğan’ın yasal süreçten tek beklentisi, patlamada ihmali bulunan kamu görevlilerinin yargılanması. Doğan, “Piyonların değil, gerçek suçluların yargılanmasını istiyorum” diyor.
Derman Doğan oğlunu kaybettiğinden beri evinde yas tutuyor. Ağlamadığı gün olmadığını söylüyor. Oğlu Güney’in odası, o bıraktığı gibi duruyor. Okuldan aldığı ödüller bir koltuğa yaslanmış. Gitarı yatağın üzerinde uzanır şekilde duruyor. Arkadaşlarıyla halay çektiği fotoğraflar odasının duvarları süslüyor. İTÜ’nün Ankara saldırısında kaybettikleri öğrencileri için hazırladıkları anma plaketi de burada… Annesi Derman Doğan, oğlunu bir gün dönecekmiş gibi bu evde bekliyor:
“Üç yıldır bu evde inleyip duruyorum, gelişini bekliyorum. Ne uykum var ne de gezebiliyorum. İki senedir ilaçla yaşıyorum. Biri bana rüya desin diyorum, uyanacağım bir kabus olsa… Bana bunu yaşatanların yanına kalmasın.”