Ankara ile Çin pazarlığında balistik füze mi var?

Ankara ile Çin pazarlığında balistik füze mi var?

Cumhuriyet gazetesi yazarı Utku Çakırözer, "Türkiye’nin yüksek irtifa hava savunma sistemi ihalesinde Batılı sistemler yerine Çin’den 100 km. menzilli FD-2000 füzesavar füze sistemlerini tercih etmesinin yankılarının sürdüğünü" söyledi. Başta Washington, Brüksel (NATO Karargâhı) ve Ankara olmak üzere birçok başkentte Batılı diplomatlar AKP hükümetinin “Çin tercihini” konuştuğunu belirten Çakırözer, Batılı kaynağın verdiği bilgiyi, “Türkiye normal koşullarda bu ihaleyi Çin’e mümkün değil vermezdi. Ancak ihalenin yanında çok daha önemli, stratejik bir başka söz alarak bu tercihi yapmış olabilirler. Çin’den alınabilecek stratejik kazanım ne olabilir? Çok büyük olasılıkla hava savunma projesinin yanı sıra ‘çok gizli’ olarak Türkiye’ye ‘orta menzilli balistik füze teknolojisi’ transfer etme sözü vermiş olabilirler. Türkiye’nin geçmişte zaman zaman bu tür teknolojilerin peşine düştüğünü biliyoruz. Böyle bir arayışa Çin’den olumlu yanıt alınca tercihlerini buna göre şekillendirmiş olabilirler" şeklinde aktardı.

Utku Çakırözar'in Cumhuriyet'te "Türkiye 1000 km. Menzilli 'Balistik Füze' Peşinde" başlığı ile (7 Ekim 2012) yayımlanan yazısı şöye:

 

Sürpriz Çin tercihinin perde arkası:

 

Türkiye’nin yüksek irtifa hava savunma sistemi ihalesinde Batılı sistemler yerine Çin’den 100 km. menzilli FD-2000 füzesavar füze sistemlerini tercih etmesinin yankıları sürüyor. Sürpriz kararın eylül ayı sonunda açıklanmasının ardından, önce ABD’den ardından da NATO’dan, hem sistemin NATO ile entegrasyonu hem de seçilen şirketin ABD’nin yaptırımlar listesinde yer alması nedeniyle resmi “kaygı” açıklamaları geldi. Bu tepkilere karşı ise Başbakan, Dışişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı ve Savunma Sanayii Müsteşarı hafta içinde verdikleri demeçlerde tercihin iki ana gerekçesini şöyle sıraladı: 1. En ucuz teklifi verdiler. 2. En büyük ortak üretimi (projede Türk savunma sanayii şirketlerine verilecek pay) vaat ettiler.

 

Ucuzluk tek tercih olamaz

 

Batılı diplomatik kaynaklar ise, fiyat ve yerli üretim oranının savunma projelerinde her zaman dikkate alınan kriterler olduğunu teyit etmekle birlikte, hava savunma gibi stratejik öneme sahip silah sistemlerinin temininde sadece bu gerekçelerin yeterli olamayacağı görüşündeler. Ankara’nın öne sürdüğü gerekçelere ise üç temel itirazları var: a. Çin sistemi alanda denenmiş ve kendini kanıtlamış değil. Avrupa veya ABD sistemlerinin ise birçok kriz bölgesinde başarıları kanıtlandı. b. Füzeler ucuz olsa bile bittiğinde NATO ile entegrasyon sorunu çıkacak. Entegrasyon yapılabilecek olsa bile bunun ayrı bir maliyeti olacak. c. İhalelerini Çin’e veren bazı Afrika ülkelerinin en büyük sorunu yerli üretim vaadinin Çinli mühendis ve işçiler kullanılarak yerine getirilmesi.

 

Ankara ‘balistik füze’ peşinde

 

Başta Washington, Brüksel (NATO Karargâhı) ve Ankara olmak üzere birçok başkentte Batılı diplomatlar AKP hükümetinin “Çin tercihini” konuşuyor. Batı için bu seçim sadece bir endişe kaynağı değil. Aynı zamanda bu karar ciddi biçimde sorgulanıyor da. Açıkça bugüne kadar hiç dillendirilmeyen ama alttan alta konuşulmaya başlanan iddiayı bize aktaran bir Batılı kaynak şu senaryonun diplomatlar arasında yoğun biçimde tartışılmakta olduğunu belirtti: “Türkiye normal koşullarda bu ihaleyi Çin’e mümkün değil vermezdi. Ancak ihalenin yanında çok daha önemli, stratejik bir başka söz alarak bu tercihi yapmış olabilirler. Çin’den alınabilecek stratejik kazanım ne olabilir? Çok büyük olasılıkla hava savunma projesinin yanı sıra ‘çok gizli’ olarak Türkiye’ye ‘orta menzilli balistik füze teknolojisi’ transfer etme sözü vermiş olabilirler. Türkiye’nin geçmişte zaman zaman bu tür teknolojilerin peşine düştüğünü biliyoruz. Böyle bir arayışa Çin’den olumlu yanıt alınca tercihlerini buna göre şekillendirmiş olabilirler.”

Menzili 1000 km.

Peki Türkiye’nin arayış içinde olduğu ileri sürülen bu “uzun menzilli balistik füze” nedir? Askeri terminolojiye göre 1000 ile 3000 km. menzile sahip ve nükleer başlık takılabilen füzeler için kullanılıyor bu tanım. Dünyada bu teknolojiye sahip ülke sayısı çok sınırlı. Ülkeler ve füzelerinin isimleri şöyle: Hindistan (Agni-II), Çin (DF-21), Pakistan (Ghauri), İsrail (Jericho II), Kuzey Kore (Nodong-1), ABD (Redstone), İran (Shahab-3) ve Rusya (SS-3, SS-4).

 

NATO’nun kaygısı: Stuxnet

 

Çin sisteminin Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) envanterine girecek olmasından kaygı duyanların başında 60 yıldır üyesi olduğumuz NATO geliyor. Çünkü sistem TSK’de kullanılmaya başlandığı anda parçası olduğumuz NATO envanterine de girmiş sayılacak. NATO’nun kaygıları arasında “uyumlu çalışma sorunu”nun yanı sıra “teknolojik casusluk” ihtimali de yer alıyor. Ülkeler arasında askeri casusluğun transfer edilen sistemlerin içine yerleştirilen “teknolojik virüsler” ile yapıldığına işaret eden kaynaklar, “2010 yılında İran’ın nükleer reaktörlerini hasara uğratan ‘Stuxnet’ gibi dijital bir virüsün TSK aracılığıyla NATO’ya bulaştırılmasından endişe ediyoruz” değerlendirmesini yaptılar.

 

Karar kesin mi değil mi?

 

Başbakan’ın attığı imzadan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün hiç memnun olmadığı kulislerde dile getiriliyor. Nitekim Gül, New York dönüşünde uçağındaki gazetecilerle sohbetinde “Ortada kesin bir karar yok. Bu bir kısa liste. Başında da Çin var” demişti. Benzer ifadeleri kapalı kapılar ardında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’ye iletmiş. Ancak hükümet üyeleri kamuoyu önünde yaptıkları açıklamalarda bu üslup yerine “kesin karar alınmış” gibi konuşuyor. Türkiye’nin aldığı kararda Çin ile görüşmeler başarısızlıkla sonuçlanırsa ikinci sıradaki Batı sistemi İtalyan-Fransız ortaklığına geçileceği belirtiliyor. Tabii iddia edildiği gibi Çin ile çok gizli başka anlaşmalar yapılmamışsa!