Değer Akal
Almanya Başbakanı Olaf Scholz 10 Haziran Cuma günü, Maliye Bakanı Christian Lindner de 14 Haziran Salı günü Yunanistan'ı ziyaret edecek.
Aslında Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock'un da, Scholz'tan bir gün önce Atina'yı ziyaret etmesi planlanıyordu. Ancak koronavirüse yakalanması nedeniyle Pakistan ziyaretini yarıda kesen Baerbock, Atina ve hemen ardında da Ankara için planlanan resmi ziyaretlerini ertelemek durumunda kaldı.
Baerbock'un Atina ziyareti son anda ertelenmeseydi, Yunanistan ilk kez bir haftadan daha kısa bir süre içerisinde, Almanya'dan hem başbakan hem de iki önemli kabine üyesini ağırlamış olacaktı.
DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Atina merkezli Avrupa ve Dış Politika Vakfı'nın (ELIAMEP) kıdemli uzmanı Dr. Ronald Meinardus, "Yakın tarihte, Almanya'dan bu kadar üst düzey siyasetçinin çok kısa aralıklarla Yunanistan'ı ziyaret etmedikleri konusunda hemen herkes hemfikir. Bu gerçekten çok istisnai, özel bir ilgi ve yoğunluk" dedi.
Scholz'un Yunanistan Başbakanı Kiryakos Mitsotakis'in Selanik'e davetini kabul etmesinin "büyük bir sürpriz" olduğunu söyleyen Meinardus, Maliye Bakanı Lindner'in de hemen ardından Yunanistan'ı ziyaret etmesinin bu temasların önemini gösterdiğini vurguladı.
Geçmişte Alman hükümetlerinin Yunanistan'ın ekonomi politikalarını sıklıkla eleştirdiğini, son dönemde ise Berlin'in Atina'nın ekonomide uyguladığı reformları övdüğünü belirten Meinardus, "Yunan ekonomik reformları için Bakan Lindner'in olumlu değerlendirmeleri, Almanya'nın Yunanistan'a daha kapsamlı yeni bir söylemini de yansıtıyor" diye konuştu.
Almanya Başbakanı Scholz, cuma günü Batı Balkanlar, Yunanistan ve Bulgaristan'ı kapsayan iki günlük bir seyahate çıkıyor.
Scholz'un ilk durakları Kosova ve Sırbistan olacak, akşam saatlerinde ise Yunanistan'a geçecek. Mitsotakis'in özel daveti üzerine, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci (SEECP) ülke liderleriyle Selanik'teki akşam yemeğine katılacak olan Scholz, Yunan mevkidaşı ile ikili bir görüşme de gerçekleştirecek. Bir gün sonra da önce Kuzey Makedonya ardından da Bulgaristan'a geçecek.
Alman hükümeti, Scholz'un ziyaretlerinde, Batı Balkan ülkelerinin AB perspektiflerinin ele alınacağını, Almanya'nın bölgesel işbirliğinin geliştirilmesine katkılarının görüşüleceğini açıkladı. Görüşmelerin ana gündem maddeleri arasında ayrıca "Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısına ortak tepkinin” de yer alacağı ifade edildi.
Almanya Başbakanı Scholz'un, Mitsotakis‘in akşam yemeği davetini kabul etmesinde, son dönemde Berlin ile Atina arasındaki yakın temasların, Ukrayna'ya destek konusunda işbirliğinin etkili olduğu yorumları yapılıyor.
Ukrayna'ya askeri açıdan yeterli destek vermediği için müttefikleri tarafından eleştirilen Alman hükümeti, söz verdiği yardımları zamanında sevk edemediği için de artan bir kamuoyu baskısıyla karşı karşıya bulunuyor.
Berlin son olarak Atina'ya, elindeki Sovyet yapımı BMF-1 zırhlı araçları Ukrayna'ya göndermesini, karşılığında Almanya'nın Yunanistan'a Marder model zırhlı muhabere aracı vermesini önerdi.
Yunan hükümetinin bu öneriyi kabul etmesi ağır eleştirilerin hedefindeki Scholz'u kısmen de olsa rahatlattı.
ELIAMEP uzmanı Meinardus, Almanya'dan Yunanistan'a üst düzey ziyaretleri yorumlarken, "Sanırım Berlin, özellikle şimdi, Ukrayna savaşı nedeniyle, Yunanistan'ın önemli bir ortak ve Batılı müttefik olduğunun altını çizmek istiyor" görüşünü dile getirdi.
Yunanistan'ın izlediği politikalar ve attığı adımlarla Batı'yı desteklediği konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmadığına işaret eden Alman uzman, "Ama Yunan diplomasisini bugünlerde daha çok endişelendiren konu, Ege'de Türkiye ile tırmanan yeni gerilimler" şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Benim için Mitsotakis diye biri yok” çıkışıyla Atina ile ikili diyalogu askıya aldıklarını duyurması, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun da Yunanistan'ın Ege'deki adaları silahlandırmaktan vazgeçmediği takdirde "bu adaların egemenliğinin tartışılır hale geleceğini" açıklaması, Yunanistan'da büyük yankı uyandırmış durumda.
Türk yetkililerin neredeyse her gün Yunanistan hakkında yaptıkları açıklamaların Atina'da "hasmane söylemler" olarak algılandığını anlatan Ronald Meinardus, Yunan hükümetinin Scholz'dan beklentisini şöyle özetledi:
"Yunan tarafı, Ukrayna konusunda Batı'yı desteklediklerini çok net bir şekilde ortaya koyarken, bunun karşılığında Almanya'nın, Türkiye ile olan ihtilaflarında kendilerine siyasi destek vermesini isteyecektir."
Başbakan Mitsotakis, sadece Almanya'dan değil tüm AB üyelerinden Yunanistan ile dayanışma sergilemelerini istiyor.
Mayıs sonunda Brüksel'de düzenlenen AB liderler zirvesinde Ankara ile tırmanan gerilim hakkında Avrupalı mevkidaşlarını bilgilendiren Mitsotakis, Türkiye'yi "Doğu Akdeniz'de istikrarsızlık faktörü" olarak betimledi.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron zirveden ayrılmadan önce yaptığı açıklamada, "hiçbir ülkenin AB üyesi bir ülkenin egemenliğini tehlikeye sokamayacağını" vurgularken, Türk yetkililerin Yunanistan'ın adaları üzerindeki egemenliğini sorgulamalarının kınanması gerektiğini söyledi, "Ben de bunu şu anda yapmış bulunmaktayım" dedi.
Almanya bir süre Ankara-Atina hattında tırmanan tansiyonu yakından izlenmekle birlikte, konuyla ilgili açıklama yapmaktan imtina etmişti. Scholz Hükümeti konuyla ilgili yöneltilen sorulara "her iki tarafa diyalog çağrısı yapıyoruz" yanıtını vermekle yetinmişti.
Bu tutum Yunanistan'ın Avrupa ülkelerinden destek istediği ve Scholz ile Mitsotakis'in Ukrayna için zırhlı takası konusunda mutabakata vardıkları AB zirvesi sonrasında değişti.
Alman Hükümeti Sözcü Yardımcısı Wolfgang Büchner, zirveden bir gün sonra, 1 Haziran'da, Berlin'de düzenlenen hükümetin olağan basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtlarken Macron'un aksine Türkiye'yi kınamadı, ancak Ankara'yı ve üstü kapalı ifadelerle Erdoğan'ın sergilediği tavrı eleştiren ifadeler kullandı.
Büchner, "Başbakan Scholz, özellikle içinden geçilmekte olan süreç nedeniyle, NATO'daki tüm müttefiklerin birlik sergilemeleri ve aralarında birbirlerini hedef alan provokasyonlardan kaçınılmaları gerektiği görüşünde" açıklamasını yaptı.
"Yunan hava sahasının ihlali ve Yunan adaları üzerindeki uçuşlar doğru bir tavır değil" diyen Büchner, "AB üyelerinin egemenliğinin sorgulanmasını kabul edemeyeceğimizi de açıkça vurgulamak istiyorum. Biz sorunların gerilimin tırmandırılması yoluyla değil diyalog yoluyla çözümlenmesinden yanayız" görüşünü kaydetti.
"Yunanistan yola gelmeyecek. Artık bu ülke ile ikili görüşme yapmayacağız" açıklamasını yapan Erdoğan'a da dolaylı olarak mesaj veren Büchner, müttefikler ile görüşmelere kapıyı kapatmanın yapıcı bir tutum olmadığını ve bunun ittifakın ruhuna aykırı olduğunu vurguladı.
ELIAMEP kıdemli uzmanı Ronald Meinardus, "Bu açıklamalar, Sayın Erdoğan'a son derece diplomatik bir dille, ‘agresif söylemlere ve Yunan hava sahası ihlallerine son ver, diyalog masasına dön' mesajıdır. Bu konuda Almanya'nın Yunanistan'a verdiği destek çok açık. Yine doğu Ege adaları konusunda da Berlin, AB'nin politikalarını destekliyor. Ankara'nın öne sürdüğünün aksine adaların egemenliğinin sorgulanamayacağı görüşünde" dedi.
Almanya'nın önümüzdeki dönemde, Türk-Yunan geriliminde, nasıl bir tavır takınacağı, diplomatik bir inisiyatif üstlenip üstlenmeyeceği büyük ilgi uyandırıyor. Alman Hükümeti'nin geçmişte Türkiye'ye yönelik silah satışlarına getirdiği sınırlamaları sürdürüp sürdürmeyeceği, bu politikasını daha da sertleştirip sertleşmeyeceği de merakla izleniyor.
ABD'nin Türkiye'nin F-16 talebine yeşil ışık yakmaması için yoğun çaba gösteren Yunanistan, uzun bir süredir Almanya'dan da Türkiye'ye satın aldığı modern denizaltıları teslim etmemesini istiyor.
Alman hükümetinin ortaklarından Yeşiller Partisi, seçimlerden önce silah satışına, özellikle de Türkiye'ye satın aldığı denizaltıların teslimatına karşı olduklarını duyurmuştu. Ancak Rusya'nın Ukrayna saldırısı, büyük bir değişime yol açtı. Pek çok siyasi analist Yeşillerin Ukrayna'nın askeri olarak desteklenmesine büyük önem atfettiği, silah satışları ile ilgili pozisyonunda bu nedenle esnekliğe gittiğine dikkat çekiyor. Bunun Türkiye'ye yansımaları olup olmayacağı ise henüz net değil.
Alman Hükümeti'nin, başta Ukrayna'daki savaş ile ilintili pek çok konu olmak üzere Ankara'yı kendi safında tutmak için elinden geleni yapmaya çalıştığına, ama aynı zamanda Erdoğan'ın ve ortağı MHP'nin Yunanistan'a karşı hamlelerini de çok ciddiye aldığına dikkat çeken Meinardus, şu görüşü aktardı:
"Yeşiller Rusya'nın saldırısına karşı koyabilmesi için Ukrayna'ya ağır silahların verilmesini destekliyor, silah tedariğinde daha esnek hareket ediyor. Ama söz konusu olan Ukrayna. Erdoğan Türkiye'sine silah verilmesine onay verip vermeyecekleri, Kuzey Suriye'ye yeni askeri operasyon ve bir partner, NATO müttefiki olan Yunanistan'a tehditler ışığında apayrı bir konu."
Bir önceki Almanya başbakanı Angela Merkel, Türkiye ile Yunanistan arasında gerilimin bir askeri ihtilafın eşiğine gelmesi üzerine devreye girmiş, taraflar arasında yeniden bir diyalog sürecinin başlatılmasını sağlamıştı. Peki, Scholz hükümeti de benzer adımlar atar mı?
Alman Hükümeti'nin Sözcü Yardımcısı Büchner, "Almanya geçmişte de Yunanistan ile Türkiye arasında yanıt aranan sorulara, güvene dayalı diyalog ve uluslararası hukuk zemininde yanıt bulunabilmesine için çaba göstermişti. Gayet tabii ki, tarafların bunu yararlı görmeleri halinde bunu desteklemeye hazırız" açıklamasını yaptı.
Avrupa'nın güneydoğusunda huzurlu, yapıcı bir ortamın Almanya için önem taşıdığına dikkat çeken Ronald Meinardus ise, "Bunun için Atina ile Ankara arasında gerilimin düşürülmesi büyük önem taşıyor. Alman Hükümeti de Ankara'yı Atina ile diyalogun sürdürülmesi için iknaya çabalayacaktır. Ancak şu aşamada Alman tarafının somut bir arabuluculuk girişimini görmüyorum. Bunun için her iki tarafın onayı ve açık bir talebi gerekli" değerlendirmesini aktardı.
Merkel'ın Erdoğan'ın kulak verdiği, ciddiye aldığı çok az sayıdaki yabancı liderlerden biri olduğunu, iki liderin arasında çok özel bir ilişki bulunduğunu hatırlatan Alman uzman, Alman hükümetinde yakın vadede Merkel'in konumuna benzer bir statüye sahip olabilecek bir siyasi çıkmasının güç olduğunu aktardı, "Sayın Merkel, bu konuma Türk hükümeti gibi zorlu bir partner ile çok, çok uzun yıllara dayanan, sabırlı diplomasi girişimleri ile geldi" dedi.
Bu arada bir çok Batılı başkentte olduğu gibi Berlin'de de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son dönemdeki dış politika hamleleri, İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliklerine blokajı, Suriye'nin kuzeyine askeri operasyon hazırlığı ve Yunanistan ile tırmandırılan gerilimi, endişeyle izleniyor.
Alman hükümet kaynakları, Erdoğan'ın sadece dış politika hamleleri değil, iç politikada süren otoriterleşme adımları, Türkiye ekonomisinde istikrarsızlığa yol açan politikalarının da endişe kaynağı olduğunu dile getiriyorlar.
"Türkiye, bir kez daha, çok baş ağrısına yol açan sorunlu partner konumunda" değerlendirmesini yapan Ronald Meinardus, "Oysa Berlin ve Batı'nın ana hedefi Moskova'ya karşı safların sıkılaştırılması" dedi.
Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock, hasta olmasaydı Atina'dan sonra Ankara'ya da ilk resmi ziyaretini gerçekleştirecekti.
Ziyareti hakkında yaptığı açıklamada Baerbock, Türkiye'yi "vazgeçilmez partner", Almanya ile Türkiye arasındaki bağı da "benzersiz" olarak olarak nitelendirmişti.
Ancak Baerbock, derin görüş ayrılıkları bulunan konuları da Türk muhataplarıyla görüşmek istediğini söylemiş, insan hakları konularını, Türkiye'nin Avrupa Konseyi üyesi olarak yerine getirmediği yükümlülüklerini bu kapsamda dile getirmişti.
Baerbock açıklamasında "Bu konularda, izlediğimiz yolların ne denli ayrışmakta olduğunu görüyoruz, bunların yeniden birbirine yakınlaşmasını sağlamak zorundayız" demişti.
ELIAMEP kıdemli uzmanı Ronald Meinardus, Almanya'nın Türkiye'nin daha fazla Batı'dan uzaklaşmasını istemediğini söylerken, sözlerini şöyle tamamladı:
"Ama soru şu: bunun bedeli ne olacak? İlişkilerin düzeltilmesi için çok yoğun bir diplomasi gerekecek. Şahsen, Erdoğan'ın iç siyasi gerekçeler nedeniyle bu aşamada Batı ile uyumlu ilişkilere ilgi duymadığı hissiyatına sahibim. Erdoğan, Almanya ve Batı ile gerilimli ilişkilerin seçmenlerde karşılık bulduğunu düşünüyor."