IŞİD'in saldırısıyla 100 kişinin hayatını kaybettiği Ankara Gar Katliamı'nın dün başlayan davasına bugün de devam ediliyor. Duruşmada itirafçı sanık Y.Ş. “Polisler ‘birkaç çocuk ölmüş ama önemli değil’ deyip güldüler. Benimle selfie çektirdiler” dedi. Duruşmaya yarın (9 Kasım) saat 10.00'da devam edilecek.
Evrensel’in haberine göre, itirafçı Y.Ş’nin ifadesinde şunlar yer aldı:
“Emniyettekiler 3.5 ay yatıp çıkacaksın dedikleri için o ifadeyi verdim. Size verilen ifadenin hiçbir gerçekçi değeri yoktur. 20 sayfa okuyacağım. Orada da anlayaksınız. Şimdiye kadar hiç illegal örgütlerle ilgim yoktur. Ben hayatım boyunca ailemden 1 hafta bile ayrılmış değilim. Koskoca cumhurbaşkanı bile ‘Allah bizi affetsin, yıllarca bizi kandırdılar’ dedi. Ben de Halil’in yanında çalışırken beni de kandırmışlar. Halil bana, ‘Asker kaçağı arkadaşım var evli barklıdır, onu kaçıracağız’ dedi. ‘Sen Ankara’ya önden git, sıkıntı olursa haber ver’ dedi. Halil’in sadece işçisi olarak emrinde çalıştım. Örgütsel olarak bir şey yapmadım. Patronum olduğu için söylediği her şeyi yaptım. Ben önden kontrolcü olarak geldim. Yolda iki kere durduruldum ama GBT sorgusu yapıldı ve geçtim. Sonra bir yerde buluşup mola verdik. Yolda benim işim bitti, beni gönderdi. Ben bir otele gittim, sonra yeğenime arabayı verdim o gezdi ben dinlendim. Yeğenimle Antep’e döndük. Ben arabamı Halil’e bırakmıştım, Yunus’la benim arabamı yollamış. Arabamı aldım. İçinde el bombası vardı. El bombası arabada dolaşmasın diye eve koydum Urfa’ya babamlara gittim. Alındığımda evde uyuyordum. Sivil polisler beni aldılar ama nezarete götürmüyorlar. Çay içtikleri yere götürdüler. Uyuşturucu içmiştim ondan alındığımı sandım.
"Polisler bana ‘eline sağlık birkaç da çocuk ölmüş ama önemli değil’ deyip güldüler. Benimle selfie çektirdiler. Bombadan aldıklarını sonra öğrendim. Sonra beni başka bir yere götürüp çırılçıplak soyup kötü şeyler yaptılar. Halil’in nerede olduğunu sorup, ‘Halil bulunmazsa bütün suç sana kalır. O seni kullanmış sen de bir şeyler uydur suçu ona at’ dediler. Sabah benimle alınanları sordum onlara bir şey yapmamışlar. Ben Ankara’ya gelir gelmez hemen sorguya alındım. Meseleyi onlara da anlattım. Bana çok işkence yaptılar dayanacak gücüm kalmadı. Kimseyi bulamadıkları için bizi fail yaptılar. Ben gidip Birecik’ten 10 torba Halil için gübre aldım. Bana gübrenin sarımsak için olduğunu söyledi ve aldım.”
Sigara, alkol ve uyuşturucu kullandığını belirten ve böyle birinin bu yapı içinde barınmasının mümkün olmadığını söyleyen sanık, “İddia edildiği gibi Halil İbrahim Durgun ve Yunus Durmaz’ın emrinde çalışmadım. Halil İbrahim Durgun sadece benim patronumdur. Ben Halil İbrahim Durgun ile örgüt adına bir tane taş kaldırıp indirmedim. Durgun’un işinde gücünde düzgün bir insan olarak tanıdım. O an ki zulümden kurtulmak için söylenenleri kabul ettim. O da namazında niyazında bir insandı. Bu zamana kadar hiçbir kötülüğünü görmedim. Yanında evrak işleri banka ve maliye işleri dışında bir şey yapmadım. Bana üç bin 500 lira maaş veriyordu. O nedenle bir gün olsun ondan şüphe etmedim. Halil benim patronumdu, bana taş taşıtsa taşırdım” diye konuştu.
Yunus Durmaz’ın emrinde çalışmadığını, bunun için tek bir delilin olmadığını iddia eden sanık Şahin, “Ben onun gerçek ismini emniyette öğrendim. Yunus Durmaz ben emniyette ifade vermeden bir saat önce ortaya çıktı. Sivilde bir ilişkim olmadı. Koskoca Cumhurbaşkanını aldatmışlar. Sanırım ekmeğimi kovalarken Halil İbrahim Durgun da beni aldatmış. Ben nerden bileyim” dedi. Sanığın bu sözleri üzerine salonda tepki sesleri yükseldi.
Savcılık ifadesinin, polislerin yaptığı işkence ve zulmü sonucu hazırlandığını tekrarlayan sanık Şahin, patlama öncesi Ankara’ya gelişini şöyle anlattı: “Halil bana ‘akşam 7 gibi gel işim var’ dedi. Bana ‘asker kaçağı bir arkadaşım var onları götüreceğim, sen önden git. Bir sıkıntı olursa mesaj at’ dedi. O’nun verdiği telefonla mesaj atmamı istedi. Masraflar için 5 bin lira verdi. Adana girişinde uygulama vardı, mesaj attım. Halil’den bir haber gelmeyince geri döndüm. Sonra kendisinden mesaj gelince tekrar döndüm. İlerde ona yetiştim. Olayın maiyetini bilmiyordum. Bir petrolde buluştuk. Aracının içine bakmadım, zaten karanlıktı. Ankara’nın girişinde bir petrolde tekrar buluştuk. Bana ‘sen git işin bitti’ dedi. Ben yorgun olduğum için Ankara’da dinlenmek için devam ettim. Cüzdanımı onun arabasında unutmuştum. ‘Halil yarım saat buradayım’ dediği için geri döndüm. Bunu polis ‘yolu kontrol edip geri döndüğüm’ şeklinde yazdı. Sonra yorgun olduğum için otele gittim. Burada yiyenim Hakan Şahin’le buluştuk. O hasta olduğu için Ankara’ya daha önce gelmişti. Olay günü onunla birlikte yola çıktık”
Saldırının olduğunu, yolda radyoda öğrendiğini iddia eden sanık Şahin, saat konusunda sorulan sorulara çelişkili ifadeler verdi. Evinde bulunan el bombalarını da Halil İbrahim Durgun’a kullanması için verdiği arabasının bagajında bulduğunu ve bombaların arabasında durmasını istemediği için evine çıkardığını belirten sanık Şahin, “Zaten bombaları kendisine soramadan gözaltına alındım” dedi.
Ankara’ya getirildikten sonra sorguya alındığını dile getiren sanık Şahin, “Meselenin aynısını onlara da anlattım. İfademde ısrar ettim ancak onlar bana bu sırada işkence yaptılar. Sonra onların dediğini kabul ettim. Bu işin failini bulamadılar, kendilerini kurtarmak için beni kullandılar” dedi. Yerlerini gösterdiği depoların da patronu Halil İbrahim Durgun’a ait olduğunu söyleyen sanık, aldığı gübrenin de Durgun’un ‘Sarımsak tarlasına ekeceğiz’ dediği için inandığını iddia etti. ‘Ben devletin savcısına, polisine, avukatına güvendim’ diyen sanık, şöyle konuştu: “Kurban olarak beni seçtiler. Savcılık ifadem sırasında kim olduğunu bilmediğim sivil giyimli biri poliste ne dediysem aynısını söylememi istedi. 10 aydır tecrit ediliyorum. Olayla ilgili hiçbir bilgim ve haberim yok. Suçlamaları kabul etmiyorum, örgüt üyesi değilim. Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmedim. Ben bu yüz kişinin asla ve asla katili değilim.”
Sanık Şahin, ifadesinin ardından mahkeme başkanının sorularını yanıtladı. Sanık, eski ifadesiyle çelişki gördüğü kısımları soran mahkeme başkanına “İfadelerimin çoğu düzmece” dedi. Canlı bombaları gördüğü şeklindeki ifadeleriyle bazı kişileri teşhis ettiği hatırlatılan sanık, ‘Bir ton gübreyi nasıl taşıdın?’ sorusuna, “Bir ton gübreyi arabayla nasıl götüreyim. Demek ki sallamışım” diye karşılık verdi. Sanık ifadesinde teşhis ettiği sanıkların çoğunu da tanımadığı söyledi.
Kurumlar müdahil
KESK, eylemin çağrıcısı olması ve sendika üye, yöneticilerini kaybetmesi dolayısıyla suçtan zarar gördüğü için katılma talebinde bulundu. CHP, KESK, TMMOB, DİSK, TTB, HDP, EMEP, 10 Ekim Derneği, İnşaat İşçileri Sendikası ve BTS’nin davaya müdahillik talebinin dilekçeleri alındı. Müşteki sıfatı verilirken patlamanın yarattığı etkinin de dikkate alınması gerektiğini belirten Sarıoğlu, “Orada ölenler bize siper oldular. Biz şans eseri yaşıyoruz. Bunun ağırlığı boynumuzda. O gün izin verilse alanda yüzbinler olacaktı” dedi.
HDP adına söz alan Avukat Kenan Maçoğlu, “Partimizin üyeleri hayatını kaybetti. Zaten iddianameden anlaşılacağı üzere ana hedef partimizdir. 7 Haziran’dan bu yana süreç devam etmektedir” dedi. Müdahillik talepleri üzerine söz alan Avukat Pınar Akkılıç, “Burada barış için bir araya gelen grup, bu patlamalardan ötürü mağdur oldu. Bu katliamın gerçekleşmesinde MİT ve emniyetin sorumluluğu olduğunu defalarca dile getirdik. Bu iddianameyle adalet beklentisi karşılanamaz” dedi.
CHP’nin davaya katılma talebi üzerine söz alan avukat Ertuğrul Cem Cihan, patlamanın 7 Haziran seçimleri sonrası gelişmelerle ilgili olduğunu belirterek, 1 Kasım seçimleri öncesi gerçekleşen saldırının CHP’yi de hedeflediğini dile getirdi. Bu süreçte CHP il ve ilçe yöneticilerinin fişlendiğinin dava dosyasında da görüldüğünü belirten Cihan, bu nedenle partinin müdahillik talebinin kabul edilmesi gerektiğine vurgu yaptı.
Emek Partisi (EMEP) adına müdahillik talebini ileten Avukat Eylem Sarıoğlu, müştekiler belirlenirken sadece fiziki yaralanmanın kriter alınmasını eleştirdi. Müşteki sıfatı verilirken patlamanın yarattığı etkinin de dikkate alınması gerektiğini belirten Sarıoğlu, “Orada ölenler bize siper oldular. Biz şans eseri yaşıyoruz. Bunun ağırlığı boynumuzda” dedi.