"Ankara, Rusya’nın Astana sonrası girişimlerinden rahatsız"

"Ankara, Rusya’nın Astana sonrası girişimlerinden rahatsız"

Hürriyet yazarı Murat Yetkin, "Ankara, Rusya’nın Astana sonrası girişimlerinden rahatsız. Örneğin resmen doğrulanmayan ama Kremlin tarafından basına sızdırılan şu 'gelecekteki Suriye anayasası' çalışması" iddiasını ileri sürdü. 

Resmen doğrulanmayan anayasa çalışmasında, ülkenin resmi isminin Suriye Arap Cumhuriyeti'nden Suriye Cumhuriyeti'ne çevrilmesi öneriliyor. 'Rusya, Suriye'de özerk Kürt bölgesi kurulmasını önerdi'. Rusya'nın Astana görüşmelerinde muhaliflere sunduğu taslak metinde, Suriye topraklarının herhangi bir biçimde kaybedilmesinin kabul edilemez olduğu, devlet sınırlarının yalnızca tüm vatandaşların katıldığı bir referandum sonucunda değişebileceği önerisi yer alıyor.

Anayasa taslağında, Arapça'nın Suriye'nin resmi dili olduğu fakat ülke içerisindeki özerk Kürt yönetim organlarının Arapça ve Kürtçe'nin eşit düzeyde kullanılacağına ilişkin bir madde bulunuyor.

Murat Yetkin'in "ABD’nin güvenli bölgesi PYD’yle olmasın da" başlığıyla yayımlanan (27 Ocak 2017) yazısı şöyle:

ABD Başkanı Donald Trump’ın “Suriye’de güvenli bölgeler oluşturacağız” sözlerinin Ankara’da bir bayram havası estirmesi beklenirdi.

Ne de olsa güvenli bölgeler tezi Türkiye’ye aitti.

Trump’ın iş başına gelir gelmez güvenli bölgelerden söz etmesine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümetinden heyecanlı destek verilebilirdi.

Öyle olmadı.

Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hüseyin Müftüoğlu gayet soğuk ve temkinli bir ifadeyle “Önemli olan bu çalışmanın sonuçlarının ne şekilde olacağı, ne tür bir bilgi, yönlendirme çıkacağı” dedi.

İşin ilginç yanı Moskova’nın verdiği tepkinin de Ankara’nın tepkisine benzemesiydi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in sözcüsü Dimitri Peskov, “Bu planın mültecilerle olan durumu daha da alevlendirmemesi” için “tüm sonuçlarının ölçülüp tartılması gerekli" dedi.

Hayır, Amerikalı “ortakları” bunu Ruslara danışmamışlardı.

Ama Amerikalılar bunu NATO’daki müttefikleri Türkiye’ye de danışmamışlardı ki, Müftüoğlu’de belirsizlik bulutu içinde söz söylemeye çalışıyordu.

Aslında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 25 Ocak akşamı Madagaskar’dan dönerken uçaktaki gazetecilere söylediklerine bakacak olursanız, Ankara’nın endişesinin çok daha ciddi olduğunu görürsünüz.

Erdoğan’ın ayrıntılı cevabından şu cümleleri seçiyorum:  

“(Trump ile) telefon görüşmesini ilk akşam yapmıştık. (..) Elbette ilk resmi ziyaretimizi de yapalım istiyoruz.” “Ele alacağımız konuların başında, Türkiye-ABD ilişkilerinin stratejik anlamda yeniden değerlendirmesini yapmak geliyor.” “Orta Doğu meselesinde iki NATO üyesine yakışır bir dayanışma içinde olduğumuz söylenemez.” “Trump ile de, yüz yüze görüşme öncesinde de belki bir telefon görüşmesi söz konusu olabilir.” “El-Bab’daki gelişmeler, Münbiç ve Rakka olayı var. Eli bağlı durmamız mümkün değil. Atılması gereken adımların bir an önce atılması gerekiyor.”

“Eli bağlı”, “telefon da olur” ve “bir an önce”…  Bir konunun aciliyeti daha nasıl anlatılabilir?

Erdoğan zamana karşı bir yarış içinde olduğuna inanmasa bu sözleri kullanacak bir hatip değil.

O zamana karşı yarışın birkaç nedeni var.

Örneğin, Trump’ın Pentagon’a, sadece IŞİD değil, kendi ifadesiyle “radikal İslamcılık” ile mücadele için yeni bir stratejiyle gelmeleri için verdiği 30 gün süre var. O süre işlemeye başladı ve Erdoğan ondan önce konuşmak istiyor.

Sonra, Dışişleri Bakanları Rex Tillerson’un “(Suriye krizinde) Amerikan liderliğinin yokluğunda, (Erdoğan) bu duruma cidden sinirlendi ve (yüzünü) Rusya’ya döndü” diye ifade ettiği sürecin sonunda Rusya ile birlikte 29 Aralık’ta bağlanan Suriye Ateşkesi var.

Onun devamında 23-24 Ocak Astana ve 8 Şubat’ta siyasi görüşmelerin yapılacağı Cenevre var.

O arada, Şubat’ın ikinci yarısı ya da Mart başı beklenen NATO mini-zirvesi. O arada 17-18 Şubat’ta yeni stratejilerin dünya liderleri düzeyinde konuşulacağı Münih Güvenlik Konferansı.

İnanılmaz sıkışık bir ay var önümüzde bu stratejik meseleler için.

Ve aynı süreçte Türkiye’de referandum süreci… Erdoğan 7 Şubat’ta “Evet” kampanyası işaretini bizzat verecek muhtemelen.

Abdülkadir Selvi geçenlerde bu süreçte bir de Irak’taki PKK varlığına yönelik bir askeri operasyon duyumu aldığını haber verdi.

Dolayısıyla Erdoğan bir an önce önünü görebilmek ihtiyacında.

Ama en büyük sorun zamanlama değil.

Em büyük sorun, Trump’ın Suriye’de yoluna “devlet-dışı oyuncularla” yani PKK’nın Suriye uzantısı PYD ile devam etme ihtimali.

Yani, Trump Suriye topraklarındaki o güvenli bölgeleri acaba NATO müttefiki Türkiye’ye ve Suriye rejiminin arkasındaki Rusya’ya rağmen acaba PYD ile kurmaya kalkar mı?

Rusya’nın da benzeri endişeye sahip olduğu Peskov’un sözlerinin satır aralarında gizli.

Ama Ankara, Rusya’nın Astana sonrası girişimlerinden de rahatsız.

Örneğin resmen doğrulanmayan ama Kremlin tarafından basına sızdırılan şu “gelecekteki Suriye anayasası” çalışması…

Orada gerçi Suriye’nin üniter yapısından ve toprak bütünlüğünden, işte çok dinli, çok milliyetli yapısından filan söz ediliyor ama Kürt özerkliğinden de söz ediliyor.

Ülkeler bazen böyle girişimleri havayı koklamak için de yapar ama mesela Türkiye’nin baskısıyla Astana’ya çağırılmayan YPG’nin siyasi örgütü PYD yetkililerinin özel görüşmeler için Moskova’ya davet edildiği haberleri var.

Zor günler. İç ve dış siyasi takvimler fena halde birbirini sıkıştırıyor. Sinirler geriliyor.