Emre Uslu
(Taraf, 18 Şubat 2012)
Daha önceki bilgi ve öngörüleri doğru çıkan Ankaralı dostum son sürece ilişkin ilginç bir analiz yaptı. Sizlerle paylaşmadan edemeyeceğim:
Ankaralı dostuma göre, son bir yıldır Ankara’da cemaatçi bürokrat avı var ve bu av artık sürek avına dönüşmüş durumda. Bu konuda Bilal Çetin’in verdiği “MİT cemaat aleyhinde bilgiler toplamış bu artık operasyon aşamasına gelmiş” bilgisi önemli. Yani MİT cemaate mensup bürokratları fişlemiş. Ahmet Necdet Sezer zamanındakine benzer uygulamalarla kapıcılardan alınan bilgilerle bürokrat fişlendiği iddia ediliyor. MGK’da irtica iç tehdit olmaktan çıkmasına rağmen MİT cemaat üyelerinin peşini bırakmıyor. Bu fişlemelerin hukuksal temelinin bulunmadığı, bunun için de hukuksuz fişlemeleri yapanların “Başbakanlık emri” kılıfı altında kurtarılmaya çalışıldığı iddia ediliyor.
Peki, Hakan Fidan veya AKP neden cemaat aleyhinde dosya toplasın? İşte burada KCK süreci devreye giriyor. MİT içindeki bir kanat, cemaatin AKP’nin PKK ile müzakere politikalarını boşa çıkarmak için polis ve yargıyı devreye soktuğunu öne sürüp Başbakan ve çevresine yönelik dezenformasyon yaptı. Böylece cemaat aleyhine bir hava oluşturdu. Bu çabanın arkasında KCK’yı yöneten MİT elemanları var. Bunlar polisin KCK operasyonlarından oldukça rahatsız, çünkü KCK’ya yardım eden MİT’in üst düzey elemanlarının açığa çıması durumunda ihanetleri belgelenir ve kendilerini kurtarmaları zor.
Peki, Fidan bu ekibe nasıl izin veriyor? Bu soruma sadece şu sorularla karşılık veriyor: Fidan MİT’e gelmeden evvel acaba MİT içindeki bu ekiple bir irtibatı oldu mu? Bu ekiple –bilerek veya bilmeyerek– bazı konularda bilgi paylaşımı mı yaptı? Bu bilgiler Fidan’ın önüne konulup birlikte hareket etme talebi iletildi mi iletilmedi mi?
Ankaralı dostuma göre, MİT-PKK görüşmelerini internete sızdıran ekip de bizzat KCK ile ilişki kuran ekip. Dikkat et o kayıtlarda Fidan aleyhinde olabilecek hiçbir şey yok. Özenle ayıklanmış bir metin sızdırıldı. Hatta o kayıttan sonra Fidan’ın AKP nezdindeki değeri hayli arttı, çünkü Fidan orada AKP ve Başbakan’ı çok etkili bir şekilde savunuyor. Yayınlanmayan kısımlarında o ekip aleyhine olabilecek çok feci şeylerin olduğu iddiaları var. O kaydı internete verenler MİT veya Fidan’ı hedef alsa o feci kısımları koyarlardı. O ekip kayıtları sızdırarak Fidan’ın AKP nezdindeki yeri sağlamlaştırıldı, ekibin yeri de Fidan’ın nezdinde sağlamlaştırıldı. Böylece o ekip Fidan’ı avuçlarının içine alıp yollarına yürümeye devam etti.
Ankaralı dostuma göre, KCK’yı yöneten-yönlendiren o ekip, Fidan’ı kendilerine kalkan yapmak için bu işe bulaştırdılar. Amaçları Fidan’ın AKP ile olan ilişkisini kullanıp KCK operasyonlarını durdurmak ya da operasyonları yapan polisi tasfiye etmek. Zira KCK’yı kazdıkça pislik çıkıyor. KCK operasyonlarına karşı her yolu deniyorlar. Bazı AKP’lileri ve müzakereci aydınları yönlendirip KCK operasyonlarını itibarsızlaştırmaya çalıştılar.
KCK operasyonları ve PKK’ya karşı nokta operasyonları çok etkili sonuç vermeye başlayınca KCK operasyonlarını durduramayacakları ortaya çıktı. Bunun için de Uludere olayını planladılar ve bunun amacı da insansız hava araçlarının siviller için riskli olduğundan hareketle PKK’ya karşı hava harekâtlarını durdurmaktı. Kısmen başarılı da oldular.
Bu ekibin temel bir amacı var. TCK 250 ve 251’i değiştirip KCK’lıları serbest bıraktırmak. Zira içerideki MİT’çi KCK’lılar konuşursa MİT içindeki bu ekibin işi zor. MİT Yasası’ndaki değişiklik bile bunları kurtaramayabilir.
İşte bunun için KCK ve PKK operasyonları başarı ile sürdürülürken aralık ayında Sabah gazetesinde 2. Açılım Paketi diye bir haber çıktı. Paketin içinde Kürt sorununa ilişkin hiç bir şey yoktu ama KCK ve Ergenekoncuları kurtaracak TCK 250 ve 251. maddelerin değişikliği öneriliyordu. Bu paket AKP tabanında tepki toplayınca beklemeye alındı. Ancak bu ekip KCK’lıları kurtarmazlarsa kendilerini yakacaklar; bu nedenle de TCK 250 ve 251 mutlaka değişmeli diye düşünüyor.
Bunun için de Başbakan’ı özel yetkili savcıların çok ileri gittiğine ikna etmek için bir plan yaptılar. BDP Diyarbakır teşkilatından çıkan Oslo görüşmeleri ve MİT-KCK ilişkileri çok işe yaradı. Zira bu belgelerin içinde hem MİT Müsteşarı olması nedeniyle Fidan’ı hem Oslo görüşmeleri zabıtlarının içeriği nedeniyle hükümeti yıpratacak çok vahim bilgiler vardı. Bu aşamadan sonra, KCK operasyonlarına karşı fitne çarkını döndürmeye başladılar. Ankara’da Hakan Fidan’a operasyon yapılacağı, KCK belgelerini oraya polisin koyduğu gibi fitne tohumları ektiler. Bu konuda özellikle Fidan’ı ikna edip değişik arayışların içine soktular.
O belgeler adli kayıtlara girdikten sonra nasılsa bir gün soruşturmaya dönecekti. MİT’in KCK’yı yönetip yönlendirdiği açıkça görülen bu belgelere göre savcıların haliyle MİT’in üst yönetimini sorgulaması gerekiyor yoksa KCK’yı yönetmek alt kademe MİT mensuplarının kendi başına yapacağı iş değil. Belgelere bakan savcı da haliyle MİT yöneticilerini çağırdı.
Bu duruma hazırlıklı olan bu grup, savcının telefonla verdiği bilgiyi, ânında Hürriyet’e sızdırdı ve aynı anda bir medya kampanyası için düğmeye basıldı. Fidan da hükümet de uzun süredir bu âna hazırlandığından, olay büyüdü. Zaten son bir yıldır Ankara’da yaratılan “cemaatfobi” nedeniyle Başbakan ile KCK operasyonlarını yürüten ekibin karşı karşıya getirilmesi böylece sağlandı.
Medya kampanyasıyla olay önce cemaatin sonra da İstanbul’daki KCK operasyonlarını yapan polisin ve savcının üstüne yıkıldı. KCK operasyonunu yapan polisler tasfiye edildi. TCK 250, 251 değiştirilecek. AKP tabanı da itiraz etmiyor artık buna. 28 aralıkta duyurulan ancak tepkiler nedeniyle geri çekilen 2. Açılım Paketi diye sunulan Ergenekon ve KCK’yı kurtarma paketi tıkır tıkır işliyor. Tereyağından kıl çeker gibi bir operasyon.