İngiltere'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğinden resmen ayrılmasının (Brexit) ardından başlayan bir yıllık geçiş dönemi 31 Aralık'ta sona eriyor.
1 Ocak'ta İngiltere her alanda AB kurallarına uymaya son verecek ve taraflar arasında yeni bir ticari ilişki söz konusu olacak.
Bu geçiş döneminde, Londra ve Brüksel arasındaki ilişkiyi belirleyecek bir ticaret anlaşmasına varılması umuluyordu. Ancak hala süren görüşmelerden bir sonuç alınamadı ve bu aşamada çok muhtemel de görünmüyor.
Beklendiği gibi anlaşma olmazsa, İngiltere ve AB arasındaki ticaret, Dünya Ticaret Örgütü (WTO) kurallarına göre yapılacak.
Bu da gümrük vergileri, sınırlarda ek kontroller, daha fazla bürokrasi demek. Tabii bütün bunlar da maliyetlerin artması anlamına geliyor. İngiltere Perakendeciler Konsorsiyumu, anlaşma olmazsa gıda ithal etme maliyetinin yılda 3,1 milyar sterlin artabileceği uyarısında bulunuyor.
Bu yeni ticaret modelinin etkileri hemen hemen hayatın her alanında hissedilecek. Ancak koronavirüs salgınıyla birlikte yaşamın iyice zorlaştığı ülkede öncelikle ve en acil görüleceği yer gıda alışverişi olacak.
İngiltere'nin tükettiği gıdanın dörtte biri AB ülkelerinden ithal ediliyor.
İngiltere 31 Ocak 2020'de AB'den resmen ayrılmış olsa da, ticaret eskisi gibi sürüyordu.
Yani İspanyol marulları, Hollanda domatesleri, Fransız şarapları ve Türkiye'den İngiltere'ye et ve süt ürünlerinin girişinin yasak olması nedeniyle, Almanya'da ve Hollanda'da imal edilen Türk yoğurtları, sucukları, beyaz peynirleri sınırlarda kontrol edilmeden ve İngiltere hükümetinin gümrük vergileri olmadan ülkeye girebiliyordu.
Ancak anlaşma olmazsa özellikle et ve süt ürünlerinde yüksek vergiler bekleniyor. Taze meyve sebzenin de etkilenmesi olası.
İthalat vergileri sadece gıdada geçerli değil. Örneğin AB ülkelerinde üretilen otomobiller de yüzde 10 vergiye tabi olabilir. Ancak en büyük ithalat vergileri yiyecek ve içecek kalemlerinde söz konusu.
Ülkenin en büyük süpermarket zincirlerinden Tesco, fiyatların yüzde 3 ila 5 artabileceğini söyledi. Belli ürünlerde de artışın çok daha büyük olabileceği uyarısında bulundu.
Anlaşmasız ayrılıkla artacak bürokrasiden, gümrüklerdeki beklemelerden ve sonuç olarak fiyatlardan olumsuz etkilenecek işletmelerin başında gelenlerden biri de, AB ülkelerinde üretilen sucuk, yoğurt, beyaz peynir gibi Türk ürünlerini AB ülkelerinden ithal eden gıda toptancıları ve diğer ürünlerin yanı sıra ağırlıklı olarak bunları satan süpermarketler.
Bu gıda toptancılarından Expo Food Midlands'in Genel Müdürü Özgür Yılmaz, bilinmezliğin gıda sektöründe tedirginlik yarattığından şikayetçi.
Anlaşmasız ayrılığa hazırlanmak için İngiltere Vergi Dairesi HMRC'nin tavsiyelerine göre bir şeyler yapmaya çalıştıklarını söyleyen Yılmaz "Ülke dışından getirdiğimiz ürünler için bir tehir hesabı açtık. Oraya garanti bir para yatırdık. Bu hesabı, gümrük vergilerini hızla ödemek ve ülke dışından getirilen ürünlerin, çok fazla takılmaması, çabuk geçebilmesi için açtık. Bir de gümrük işlemlerini yapan acentalarla çalışıyoruz" diyor.
Avrupa'daki tedarikçi firmalarla da temas halinde olduklarını anlatan Özgür Yılmaz onların yapması gerekenleri de konuştuklarını belirtiyor ve şöyle devam ediyor;
"Örneğin et ve süt ürünüyse veterinerlerin sertifikaları gerekecek. Şimdi oradaki firmalarla görüşüp, bütün bunları ayarlamaya çalışıyoruz. Aynı şekilde nakliye firmalarıyla görüşüp, bizden istekleri nelerse, onları yerine getirmeye çalışıyoruz. Mümkün olduğunca aksilik olmasın, yumuşak bir geçiş olsun diye elimizden geleni yapıyoruz. Sattığımız malların yüzde 85-90'ı AB orijinli" diye konuşuyor.
Özgür Yılmaz anlaşmasız Brexit ile nakliyede de büyük sorunlar yaşayabileceklerini belirtiyor.
En çok Polonya üzerinden ürün getirdiklerini anlatan Yılmaz, "TIR'ların normalde buraya gelişi ve dönüşü altı gün sürüyor ve bu süre şimdi 10 güne çıkıyor. İş kaybı oluşuyor, dolayısıyla pek buraya gelmek istemiyorlar. Nakliye maliyetinde de bir artış oldu. Ama anlaşmasız AB'den çıkış olursa bu sorun daha da büyüyecek" diyor.
Yılmaz, ürün gruplarına göre, yüzde 10 ila yüzde 35-40 ek maliyet bineceğini tahmin ettiklerini ve bunun en nihayetinde tüketiciye de yansıyacağını belirtiyor.
Büyük süpermarket grupları, sermaye güçleri sayesinde, kar marjlarını kısarak fiyat artışlarının bir kısmını tüketiciye yansıtmama lüksüne sahip. Ancak görece küçük esnafın böyle bir şansı bulunmuyor ve dezavantajlı konuma düşecekleri belirtiliyor.
İnci Food Centre'ın sahibi Mehmet Çetin de bu durumdan şikayetçi.
Çetin "Benim raflarımdaki malın kabaca yüzde 40'ı, yüzde 50'si AB menşeili. Buradaki Türk toplumuna hitap eden peynir, sucuk, yoğurt, et ve süt ürünlerinin hepsi Avrupa orijinli. Küçük esnaf dezavantajlı duruma düşüyor" diyor ve şöyle devam ediyor;
"Bu bize doğrudan yansıyacak, getiren toptancı bunu anında alış fiyatlarımıza yansıtacak. Bununla beraber, biz de bunu mecburen müşteriye yansıtmak zorundayız. AB'den çıkacağız deyip, duruyorlar ama hiçbir şey açıklamıyorlar. Gümrük vergisi koyulamasa bile sadece nakliyeden yüzde 10, yüzde 15 doğrudan fiyatlara yansır diye tahmin ediyorum."