CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun ‘casusluk’ iddiasıyla 25 yıl hapis cezasına çarptırılarak tutuklanmasının ardından başlatılan Adalet Yürüyüşü’nün tamamlanmasına 50 kilometreden az bir mesafe kaldı. Pazar günü Maltepe’deki Adalet Buluşması’yla sona erecek yürüyüşe, Ankara’daki başlangıç noktasından bu yana yüzbinlerce kişi katıldı. Katılımcıların bazıları çevre illerden gelerek günübirlik olarak yürüyüşün bir parçası olurken, bazıları ise en başından itibaren geçilen her ilçe ve ilde, geriye sayımın en heyecanlı göstergesi olan kilometre tabelalarını arkada bırakışta, atılan her adımda buradaydı. 27 yaşındaki Ankara Siyasal öğrencisi Ali Nusret Berker de bu kişilerden bir tanesi.
Adalet Yürüyüşü’nün başladığı 15 Haziran’da, kalp rahatsızlığı bulunan annesini ziyaret etmek için İstanbul’a bir bilet alan ancak öncesinde Güvenpark’a giderek yürüyüşe destek vermek isteyen Berker’in planları, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki yürüyüşçülerin mola vermeksizin 19 kilometre yürüyerek Ankara Batıkent’teki Hipodrom bölgesine ulaşmasıyla birlikte değişmiş:
“Yürüyüşe katılışım aslında çok ani gelişti. Annem hastaydı, kalp rahatsızlığı vardı. Ben de onu ziyaret etmek için İstanbul’a gidiyordum, 14.00’te otobüsüm vardı. Dedim ki, gitmeden önce Adalet Yürüyüşü’ne katılayım, alana gideyim, sabahtan bir göreyim, eğer insanlar varsa onlara Ankara çıkışına kadar destek vereyim, sonra da otobüse yetişirim. Bir baktım Hipodrom’a gelmişim. Annemi aradım, dedim ben gelemiyorum, kusura bakma. Benim birazcık yürümem lazımmış demek ki. Çıkış o çıkış hala yürüyorum.”
Yürüyüşün ilk gününden bu yana konaklama alanına kurulan çadırlarda kalan Berker’in tek sıkıntısı duş konusunda olmuş. “Yürümek yormuyor insanı, ondan şikayet etmiyorum” diyen Berker’e göre ‘bir amaç, bir ideal olduğu zaman insan zorlukları absorbe edebiliyor, unutabiliyor’.
CHP üyesi olan ama ne il/ilçe örgütleriyle ne de genel merkezle herhangi bir bağlantısı bulunmayan ve ‘hiçbir alakam yoktu’ diyen Berker’in adalet arayışı aslında askeri okuldan atılmasıyla başlamış. Bürokrat olabileceğini düşünerek girdiği Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun olmasının ardından askeri okuldan atılmış olması sebebiyle devlet kadrosunda iş bulamayacağını anlamasının ardından devam etmiş.
Adalet Yürüyüşü’nün 19. gününde, öğle molası verilen Kartepe Uzunçiftlik mevkiinde, basın otobüsünün park ettiği yerin hemen yanındaki çimenlikte konuştuğumuz 27 yaşındaki adalet yürüyüşçüsünün Ankara’dan İstanbul’a doğru yürürken ‘Ben ne yapıyorum, bütün bunlar nasıl oldu’ diye sorması ise bir gece kendisini Kılıçdaroğlu’nun karavanında bulmasıyla olmuş:
“Sırtımda çanta İstanbul’a gidiyordum annemin yanına, bir baktım genel başkanın karavanındayım, geceleri alanda konaklayanların ihtiyaçları hususunda onunla konuşuyorum. ‘Ben ne yapıyorum acaba’ dedim bir anda. Ben farklı bir yerde miyim, rüya mı görüyorum, değişik bir şey mi oldu dedim.
Burada yaşadıklarımız gerçekten belki bir ömür geçse unutulmayacak olaylar. Milletvekillleri, genel başkan yardımcıları, grup başkan vekilleri; burada sıfatların hiçbir önemi yok, başkanlıklar artık çöpe atıldı. Burada sadece insan var, adalet arayan insan var. Sıfatlarını öne koyan insanlar da zaten burada geri plana itiliyor, olması gereken de bu zaten. Eğer bir adalet bilinci varsa, adalet arıyorsak biz burada sıfatları bir kenara bırakıp gerçekten adaletin peşinden yürümeliyiz.
Ankara’nın Kurtuluş semtinde yaşadığını belirten ve yürüyerek 20 dakika mesafede bulunan Tunalı’ya bile taksiyle gittiğini kaydeden Berker, kendisini arayan akrabaları ve arkadaşları “Yürü git, sen otobüse biniyorsun, sen hayatta yürümezsin, yalan söylüyorsun” dediklerini aktarsa da, 27 yaşındaki Mülkiyeli sadece ‘benim için inanılmaz bir şey’ dediği yürümekle kalmamış aynı zamanda kortejin arkasına CHP İzmir Milletvekili Musa Çam’la işbirliği yaparak geride kalan yaşlılara da yardıma başlamış. Çam’la beraber yaşlıları otobüse bindirdikleri kortejin arka kısmında insanlara küfreden ve arabasını üzerlerine sürmeye çalışan sürücüler de olduğunu kaydeden Berker, “Aklım ermiyor, biz nasıl böyle dejenere olduk diye buna şaşırıyorum” dediği protestoların desteklerle aynı yerde, aynı anda gerçekleştiği anlarla ilgili olarak ise şunu anlatıyor:
“Gümüşova yakınlarında bir yerde yolun bir tarafında Rabia işaretleriyle bize küfür eden insanlar varken, karşı taraftan ise alkış geliyordu. Aynı yerde, aynı mahallede, yolun iki yanındaydılar. Bir tarafta protesto, bir tarafta destek vardı. Ufacık bir belde içerisinde bile böyle bir çeşitlilik çok ilginç gelmişti.
Yürüyüşle birlikte halihazırda bir şeyler değişti. İnsanların sindirilmişliği, korkusu, sokağa çıkmaktan, bağırmaktan, slogan atmaktan korkması değişti. Marjinal değişiklikler beklemek bence ütopya. Birazcık sakin olmak lazım. Bence gerekli yerlere gerekli mesaj halihazırda verildi, birazcık zaman gerekiyor. Bu zaman zarfında da insanların, tepki veren adalet arayan insanların sessiz sakin değil de, örgütlü olarak geçirmeleri gerekiyor.”
“Anneme gitmek yerine adalete yürümeyi tercih ettim” diyen ve hayatının her alanında adaletli bir insan olduğunu belirterek yürüyüşle birlikte inandığı şeyleri ortaya koymak, bir şeyleri değiştirebilmek adına inisiyatifi eline aldığını kaydeden Berker’in pazar günü Maltepe’ye varılmasının ardından gelecek günler için ise tek bir beklentisi, ‘hayali’ var: Adil bir Türkiye.
Murakami’nin dediği gibi, “Artık yüzleşelim: Hayat basitçe adaletsizdir. Ancak adaletsiz olan bir durumlarda bile doğruluğu arayıp bulmak mümkündür. Tabii ki bu zaman ve çaba alabilir. Ve bazı zamanlarda buna değmiyormuş gibi de gözükebilir. Öyle olup olmadığı kararı kişinin kendisine kalmıştır…”
Adalet Yürüyüşü, arayışın değerli olduğunu düşünenlerin katılımıyla sürüyor…
*Haruki Murakami’nin Koşmasaydım Yazamazdım isimli kitabından.