İstanbul Sultangazi ilçesi Gazi Mahallesi’nde, polisin, "dur ihtarına" uymadığı gerekçesiyle ateş açtığı araçta hayatını kaybeden Barış Kerem’in (18) annesi Melike Altınışık, oğlunun eşyalarına dokundurtmadığını belirterek, "Eşofmanını aldım koklayarak onun yatağında uyudum. Sadece iki dakika kokusunu alabildim. Onu son gördüğümde öpebildim mi hatırlamıyorum. En son doğum günümde bana, ‘Ah o tatlı gülüşüne, sevecen gözlerine, şefkatli yüreğine, hele bir yavrum deyişine ölürüm annem’ notunu yazmıştı" dedi.
Gazi Kent Ormanı’nda 14 Nisan’da doğum günü kutlamasından dönen ve polisin "dur ihtarına" uymadığı gerekçesiyle ateş açtığı araçta Barış Kerem ve 17 yaşındaki Oğuzhan Erkul yaşamını yitirmiş, Ramazan Altürk isimli genç de ağır yaralanmıştı. Barış ve Oğuzhan memleketi Tokat’ta toprağa verildi. Olayın ardından Barış’ın annesi Melike Altınışık (39) ile İstanbul’daki evlerinde bir araya geldik.
Anne Altınışık, gözyaşları içinde oğlunun hayallerini, kişiliğini ve olay gününü Cumhuriyet gazetesinden Zehra Özdilek'e anlattı.
Gazetede yayımlanan söyleşi şöyle:
- Barış’ı anlatır mısınız?
Barış 3 yaşındayken babasıyla ayrıldık. Barış ile birlikte yaşıyorduk. 18’ine gireli 4 ay oldu. Lisede elektrik elektronik bölümünde okuyordu. Oto kiralama işini yapmak istiyordu. Hep ‘Anne yanıma yatsana, senin sıcaklığını alayım’ derdi. Yoğun çalıştığım için ona pek zaman ayıramadım, 3 hafta önce ‘Gel yemeğe gidelim’ dedim, yemeğe gittik. Sevgililer gününde oğluma ‘Sevgilin var mı ona göre sana harçlık vereyim’ dedim, ‘Yok anneciğim benim senden daha değerli sevgilim olur mu’ dedi. En son doğum günümde bana, ‘Ah o tatlı gülüşüne, sevecen gözlerine, şefkatli yüreğine, hele bir yavrum deyişine ölürüm annem’ notunu yazmıştı. Dünya tatlısıydı, karıncayı bile incitmezdi. 40 yıl aç kalsa bir eve gidip ‘Ben açım’ diyen bir insan değildi. İnsanın okuldan bir tane küs olduğu arkadaşı olmaz mı? Bir tane bile yok.
- Olayın olduğu gün neler yapmıştınız? Telefonda konuştunuz mu?
Olaydan yarım saat önce aradım. Telefonu ‘Canımın içi, kurban olduğum annem, efendim’ diyerek açtı. Biz oğlumla böyle konuşurduk. Oğlum benim aşkım, annem, babam, kardeşim, arkadaşım her şeyimdi... Olayın olduğu gün akşam yediye kadar beraberdik. ‘Anne arkadaşlarımla görüşeceğim. Bir iki saate gelirim’ dedi. Benden habersiz bir yere gitmezdi. Giderken de ‘Anne bana köfte yap’ dedi. Gelince yer diye köftesini yaptım. Onu o an öptüm mü öpmedim mi hatırlamıyorum. 21.30 gibi aradım ‘Annecim yarım saate çıkıyoruz’ dedi.
- Dur ihtarına uymamışlar mı?
Ağır yaralanan Ramazan ile şimdi konuştum, kaçma olayı olmamış. Polis arabayı durdurur durdurmaz direk küfretmiş. Ramazan ile polis göz göze gelmiş. Polis direkt kafasına silahı dayamış, o kendini geri çektiğinden kurşun bacağına gelmiş. Bütün polisler ateş etmeye başlamışlar. O zaman Ramazan ‘gaza bas bizi öldürecekler’ demiş. Hastaneye gelene kadar Barış ve Oğuzhan hayatını kaybetmiş. Barış’ın vücudundan 9 kurşun çıktı. Ben bu çocuk katil- Olaya ilişkin başlatılan soruşturmaya sanık avukatlarının talebi üzerine “kısıtlılık” kararı verilmesi ardından sanık polislerin tutuklanması talebi de reddedildi. Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı, müşteki avukatların sanık polislerin tutuklanması talebini 2935 Sayılı OHAL Kanunu’nu gerekçe göstererek reddetti. Savcılık, polisler hakkında adli kontrol hükümlerinden “yurtdışı yasağı” verdi. Soruşturma dosyasına da gizlilik kararı kondu. Sanık polislerin avukatları talebi üzerine Gaziosmanpaşa 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen karara gerekçe olarak, “Müdafinin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim kararıyla kısıtlanabilir” denildi. Dosyaya gizlilik kararı kondu Polisin açtığı ateş sonucu ölen Barış Kerem daha 18 yaşındaydı. Annesi Melike Altınışık, “İnsan olan bu kadar kurşun yağdırır mı? Sazı silah sanacak kadar kör müsünüz.” diyerek öfkesini dile getirdi. leriyle göz göze gelmek istiyorum. Doğum günü kutlanan arkadaşları da Murat. O arabaya köpeğiyle sığmadığı için ayrı gidiyor. Dönüşte de onlardan önce yürüyerek çıkıyor.
- Son kez görebildiniz mi?
Morga gittim, oğlum masanın üstünde yatıyordu. Sadece yüzü görünüyordu. Sol gözü açık gitti. Yüzünü ellerimin içine koydum, öptüm, yüzünü ısıtmaya çalıştım ısıtamadım. Oğlum askere gitmeyi çok istiyordu. Ben daha oğlumun hiçbir şeyini alamadım, kimisi karakolda kimisi adli tıpta olduğunu söylüyor. 10 gün boyunca mezarına gittim. Bağırdım, çağırdım, ağladım. Buraya eve geldim, eşyalarına dokundurtmadım. Hepsi olduğu gibi duruyor. Eşofmanını aldım koklayarak onun yatağında uyudum. Sadece iki dakika kokusunu alabildim. Duvarları komple barışın resimleri yapacağım. Yazın birlikte yurtdışına gidecektik, dönüşte de ona araba alacaktık. Beraber Tokat, Tunceli, Karadeniz turu yapacaktık. Yatağını yeni almıştım. Bana ‘anne sen çalışıyorsun sen yat bu yatakta’ diyordu. Aldığım takım elbiseyi iki kere giyebildi.
- Hukuki süreç ne durumda?
Polisler elini kolunu sallayarak geziyorlar. Dosyada gizlilik kararı var. Kimden koruyorlar ki gizlilik kararı koyuyorlar. Benim evimde silah yok. İnsan olan bu kadar kurşun yağdırır mı? Sazı silah sanacak kadar kör müsünüz.
Olaya ilişkin başlatılan soruşturmaya sanık avukatlarının talebi üzerine “kısıtlılık” kararı verilmesi ardından sanık polislerin tutuklanması talebi de reddedildi. Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı, müşteki avukatların sanık polislerin tutuklanması talebini 2935 Sayılı OHAL Kanunu’nu gerekçe göstererek reddetti. Savcılık, polisler hakkında adli kontrol hükümlerinden “yurtdışı yasağı” verdi. Soruşturma dosyasına da gizlilik kararı kondu. Sanık polislerin avukatları talebi üzerine Gaziosmanpaşa 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen karara gerekçe olarak, “Müdafinin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim kararıyla kısıtlanabilir” denildi.