İrem Köker*
Antalya, 2 milyonu aşan nüfusu ile hem büyük bir kent, hem de hiçbir siyasi geleneğin garanti kalesi sayılmadığı için referandum kampanyalarının kıran kırana geçtiği bir yer.
Ayrıca ekonomik kaygılar; özellikle de turizm sektörünün iki senedir istediği hedefleri tutturamaması ve çiftçinin de Rusya ambargosu yüzünden yaşadığı kayıpları henüz telafi edememiş olması kentte gerilimin daha da artmasının nedenleri.
Konuştuğum hemen herkes, referandum öncesinde Türkiye'nin genelinde yaşanan kutuplaşmadan Antalya'nın da payını aldığını ancak derinleşen ekonomik sıkıntıların siyasi gerilimin sokağa yansımasını daha da şiddetlendirdiğini söylüyor. Bunun ne demek olduğunu en iyi, telefonumu ve tripodumu alıp çekim yapmak için sokağa çıktığımda anlıyorum.
Kent merkezindeki Kaleiçi'nde yan yana mağazaların dizildiği, ağaçların altında insanların oturduğu Arnavut kaldırımlı, trafiğe kapalı dolaşırken sık sık yüksek sesli siyasi tartışmalara tanık oluyorum. Eline tutuşturulmaya çalışılan "Hayır" kitapçığını "Broşürünüz batsın" diye itekleyen de var, "Evet" için kampanya yapan bir kişiyi "Ben Hayır'cıyım, çekil önümden" diye tersleyen de. Hele bir de fotoğraf ya da video çekimi yapmaya çalıştığınızda bu gerilim ve tedirginlik doruğa ulaşıyor.
Kaleiçi'nde, kamuya açık bir noktada bir partinin kurduğu referandum çadırının fotoğrafını çektiğimin anlaşılması bir anda ortamın gerilmesine neden oluyor. Bir seçmenin sorularını yanıtlarken uzaktan çadırın fotoğrafını çektiğimi fark eden genç bir parti görevlisi, üzerime yürüyüp telefonumu elimden almaya çalışıyor. Ancak daha sonra başka parti yetkilileri araya giriyor ve söz konusu genç görevli adına benden özür diliyor.
Referanduma yay gibi gergin bir ortamda hazırlanan Antalya'da "Hayır" için kampanya yapanlar ekonomik sıkıntıların yarattığı sosyal sorunlara dikkat çekmeye çalışırken, "Evet" kampında öne çıkan mesaj daha iyi bir gelecek umudu.
Antalya ekonomisi büyük oranda tarım ve turizme dayanıyor. Türkiye'nin Rusya ile yaşadığı diplomatik kriz her iki sektörü de derinden etkilenmiş görünüyor. Tarımda üreticiler, devlet teşviki ile ayakta kalıyor. Ayrıca, boş kalan seralarda bu teşviklerin de yardımıyla muz gibi farklı ürünler yetiştirerek ekonomik sıkıntıların bertaraf etmeyi başarıyor. Ancak aynısını turizm için söylemek güç. Turizm, kentte tekstilden ulaşıma kadar 50'den fazla sektörü etkiliyor.
Türkiye'ye 2014 yılında gelen 40 milyon yabancı turistin 12 milyonu Antalya'ya gitmişti. 2015 yılında da turizm sektörü benzer bir performans gösterirken, 2016 yılıyla birlikte hem Suriye'de savaş uçağının düşürülmesi sonucu Rusya ile yaşanan diplomatik kriz hem de güvenlik kaygılarının Avrupalı turistlerin gelişini etkilemesiyle ziyaretçi sayısı da azaldı.
Geçen yıl Antalya'ya gelen yabancı turist sayısı neredeyse yarı yarıya azalarak, 6,5 milyon oldu. Türkiye'nin Rusya'dan sonra en çok ziyaretçi çektiği yerler ise Almanya, İngiltere, Hollanda ve Belçika gibi Avrupa ülkeleri olarak sıralanıyor. Ancak Avrupa ile yaşanan siyasi krizler ve güvenlik kaygıları da buralardan gelen ziyaretçilerin azalmasına neden oluyor.
Konuyla ilgili BBC Türkçe'ye bilgi veren sektör temsilcileri, Türkiye'nin hala fiyat-kalite dengesinde çok iyi bir noktada kalmaya devam etmesinden dolayı 2017'nin turizmde toparlanma yılı olmasını ve 2018 ile birlikte yeniden büyümeye geçilmesini bekliyor.
Ancak 2017 yılı için de esas durumun ancak Nisan sonunda anlaşılacağı, zira özellikle son iki yıldır turistlerin erken yerine, son dakikada rezervasyon yapma eğiliminde olduğu ifade ediliyor. Bir başka deyişle, turizm sektörü 2017'ye umutlu bakmasına karşın bu beklentinin yerine gelip gelmeyeceğini söylemek için henüz erken.
Antalya'nın en turistik bölgelerinden, beş yıldızlı tatil köyü ve otellere ev sahipliği yapan Lara'da kurulan işporta pazarında bu "umutlu bekleyişi" görmek mümkün. Az sayıdaki alıcının dolaştığı pazarda, bir satıcıyla sohbet ediyoruz. Turist gelip gelmediğini soruyorum. Etrafı göstererek, "Bak sen söyle, var mı turist? Hiç alışveriş yapan, para harcayan gördün mü?" yanıtını veriyor. Şu an Antalya'da Nevruz tatilini geçirmek üzere gelen İranlı turistler var. Ancak esnaf "para bırakmadıkları" için İranlı turistlerden çok da memnun değil. Esas Batılı ve Rus turistin yolunu gözlüyorlar.
Aynı satıcı şöyle devam ediyor:
"Antalya, iki yıldır kan ağlıyor. Turizm bitti, biz de bittik. Bak turist yok, ben buradayım. Turist gelsin, ben malımı satar, paramı kazanırım. Ama gidip turisti kolundan tutup ben mi getireceğim Antalya'ya. Devlet turisti getirsin, ben nasılsa işimi yaparım"
Yan tezgahtaki satıcı da sohbetimize dahil oluyor. Önce nereden geldiğimi, ne yaptığımı, neden bu soruları sorduğumu uzun uzun sorguluyor. Sonra eliyle burnunu göstererek konuşmaya başlıyor:
"Artık bizim buramıza geldi. Bu sene canlanma bekliyoruz. Turist gelecek diyorlar. İnşallah gelir. Yoksa bak ben bu tezgahımı alır, şu yola atarım, döker benzini tutuştururum, kendim de üzerine atlarım. Yeter!"
Etrafımıza başka satıcılar da toplanmaya başlıyor. Ben hayırlı işler dileyip yanlarından uzaklaşırken, "Kimmiş bu, ajan majan çıkmasın?" diye benim hakkımda aralarında konuştuklarını duyuyorum.
Pazarın bir başka bölümünde tanesi 10 liraya kot pantolon satan bir başka tezgah sahibiyle konuşmaya başlıyorum. Bu kez yorumlar daha olumlu:
Satıcı, "Şimdi durgun tabii. Sezon daha açılmadı. Ama sen burayı esas Nisan'dan sonra gör. Cıvıl cıvıl olacak. Bir de "Evet" çıktı mı, yeme de yanında yat. Antalya ne zaman AK Parti'ye oy verse buralara hep yatırım yapıldı, turizm canlandı. Başkanlık gelsin her şey güzel olacak" diyor.
Satıcının bahsettiği 2014 yerel seçimleri. Antalya'da Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 2009 yerel seçimlerinde belediye başkanlığını Cumhuriyet Halk Partisi'ne kaptırmıştı. Hatta o dönem AKP Genel Başkanı ve Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bunu "kendisini en çok şaşırtan sonuç" olarak tanımlamıştı.
Aradan 5 yıl geçtikten sonra yine Menderes Türel'i aday gösteren AKP, bu kez sadece yüzde 1,8 oy farkıyla ilde yerel seçimi yeniden kazanmayı başardı.
Bu sene de neredeyse kentin hemen her köşesini kaplayan "Evet" afişlerinde Türel'in Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım ile Antalya Milletvekili Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile çekilmiş fotoğrafları yer alıyor. "Evet" afişlerindeki temel vurgu referandumun bir "memleket meselesi" olduğu.
Antalya'da son açıklanan verilere göre, 1 milyon 636 bin seçmen bulunuyor. Kentin Muratpaşa gibi sahilde bulunan ve genellikle şehirli nüfusun yoğunlaştığı yerlerinde ağırlıklı olarak CHP seçmeni yaşarken, sahilden uzaklaşıp kırsal alanlara doğru ilerledikçe seçmen profili de sağ partilere kayıyor. Bu nedenle sahilden "Hayır", içeride yer alan ilçelerden ise "Evet" oylarının daha yüksek çıkması bekleniyor. Ancak, CHP'nin 16 Nisan referandumu için sadece sahillerde değil, iç kesimlerde de yoğun çalışma yaptığı görülüyor. CHP'nin kampanya çalışmalarının başını 2014'te belediye başkanlığını Türel'e kaybeden ancak daha sonra CHP'den milletvekili seçilen Mustafa Akaydın çekiyor.
Eski Akdeniz Üniversitesi Rektörü Akaydın, 2014'te seçimi kaybetmiş olsa da bugün hala Antalya'da hemen herkesin saygı duyduğu bir isim olarak öne çıkıyor.
Antalya'da son 15 yılda yapılan seçimlerin sonuçlarına bakıldığında AKP ile CHP arasında kıyasıya bir yarış olduğu ve birbirlerine yakın oy oranlarına ulaştıkları görülüyor.
7 Haziran 2015'teki genel seçimlerde AKP yaklaşık yüzde 35, CHP ise yüzde 33 oy oranına ulaşmış; 1 Kasım 2015'te ise AKP oy oranını yüzde 41'e yükseltmeyi başarmış, CHP'nin oy oranındaki artış sadece yüzde 0,5 olmuştu.
Burada ciddi bir tabanı olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) seçmeninin tavrı önemli rol oynuyor. 1 Kasım'da AKP'deki oy artışının MHP'den kayan seçmenlerden geldiği görülüyor.
Bunun aksi örneğini de 2014 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde görmek mümkün. Antalya'da CHP ile MHP'nin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu oyların yüzde 53'ünü alırken, Erdoğan'ın oy oranının ise yüzde 41,6'da kaldığı görülüyor.
Bu kez ise Antalya'da hem MHP teşkilatı hem de seçmeni "Evet" demeye hazırlanıyor.
BBC Türkçe'nin referandum yayınları kapsamında ziyaret ettiğim illerde ilk kez Antalya'da MHP standlarının kurulduğunu ve partililerin etkili bir şekilde kampanya yaptıklarını görüyorum. Buradaki MHP'liler, istikrarın devamını istiyor ve özellikle Avrupa ile yaşanan tartışmaların ardından halk oylamasını bir "memleket meselesi" olarak görüyor. MHP'lilerde de geleceğe dair, bu sistemin kendilerini bir gün iktidara taşıyacağı umudu var.
MHP Muratpaşa İl Başkanı Talu Bilgili parti olarak Antalya'da yoğun bir şekilde çalıştıklarını söylüyor. Bilgili, "Genel hatlarıyla seçmenler yeni anayasadan bihaber. Biz onlara temel değişiklikler hakkında bilgi veriyoruz. Broşür ve birebir mülakatlarla neden evet dediğimizi açıklamaya çalışıyoruz. Genel olarak aldığımız geri dönüşler olumlu" diyor.
Kentin en yoğun noktalarından biri olan İsmetpaşa Caddesi'ndeki MHP standının birkaç yüz metre altında ise Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) müzikli ve danslı kampanya çalışmaları var. HDP yetkilileri de referandumda 'Hayır' oylarını artırmak için köy köy gezdiklerini ve özellikle de kadınları hedef aldıklarını söylüyor. HDP Antalya Kadın Sözcüsü Nuray Erçal, "Hayır konusunda müthiş bir hareketlilik var. Gittiğimiz yerlerde alkışlarla karşılanıyoruz. Antalya'da turizmin bitirilmesi, tarımın bitirilmesiyle birlikte kadına karşı şiddet ve kadın cinayetleri var. Türkiye'de bu alanda birinci veya ikinci sırasındayız. Bu nedenle odağımızda kadınlar var" diyor.
HDP Genel Merkez Kadın Meclisi Üyesi Zarife Atik de parti olarak yalnızca Antalya'da değil, Türkiye genelinde bu referandumun aslında kadınlar için bir hak mücadelesi olduğunun altını çizdiklerini söylüyor:
"AKP her kesime karşı ayrımcı ve ötekileştirici. Ama özellikle kadına karşı ötekileştirici. Bunlar kadınların dişiyle, tırnağıyla kazandığı haklardır. AKP bunları kadınların elinden almak istiyor. Kürt illerindeki bütün eşbaşkanlık sistemini yok ettiler, kadın haklarını yok ettiler. AKP kadınlara karşı savaş açmıştır. Biz kazandığımız hakların arkasındayız."
Antalya'da hem "Evet" hem de "Hayır" diyen partiler, farklı kesimleri hedef alan çok yoğun çalışmalar yürütüyor.
Bir başka deyişle, burası büyük oy potansiyeli ve egemen bir siyasi akımın olmamasından dolayı tüm partilerin 'asıldığı' yerler arasında yer alıyor.
Geçmiş seçimlerde seçmeni kazananın belirlenmesinde önemli rol oynayan MHP'nin bizzat, sahada yoğun bir şekilde "Evet" için çalışıyor olması ise ibreyi bu tarafa yaklaştırıyor.