Yeni Şafak gazetesi yazarı Ayşe Böhürler, Müslüman toplumlarda İsrail’in Filistin’e saldırılarını Yahudi karşıtlığı haline getirilmesinin İsrail'in, “İşte beni tehdit edenler bunlar, meşru müdafaa yapıyorum” sözüne sığınmasını kolaylaştırdığını belirterek “Antisemitik her slogan her eylem ve söylem İsrail'i meşrulaştırıyor” dedi. Böhürler, CHP’nin cumhurbaşkanlığına aday gösterdiği Ekmeleddin İhsanoğlu’nun seçim çalışmalarını eleştirerek, “'Bas yeşili, okut Kur'an'ı, doyur karnını, gelsin oylar' zannediyorlar sanırım. Oy getirenin bunlar olduğunu zannederek kampanya yapmak da halkı küçümseme zihniyetinin devam ettiğini göstermiyor mu? Rahmetli Erbakan'ın deyimiyle taklitçi zihniyet hiç değişmiyor” ifadelerini kullandı.
Ayşe Böhürler’in Yeni Şafak gazetesindeki “Ayıpladıklarını yapmak” (26.07.2014) başlıklı yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı adaylarından İhsanoğlu'nun kampanya afişlerini gördüm. Bir iletişimci olarak dikkatimi çeken noktalar oldu. Bunlardan birisi resmin altındaki fonun renginin yeşil olarak seçilmesi. Yıllardan beri CHP zihniyeti yeşil rengi, İslamcıların alameti sayar, türbe rengi diye de küçümserdi. Renk seçiminden anlaşıldı ki CHP zihniyeti, 'Bu halk bundan anlıyor' diyerek tercihini bu noktada kullanmış. Kaldı ki siyasal iletişim açısından yeşil, elverişli bir renk de değildir.
İkinci nokta da afişteki ismin başında yer alan titrin, 'profesör doktor' diye açık ve geniş geniş yazılması. Yine aynı zihniyet, 'Profesör Erbakan' denmesiyle hep alay etti. Hatırlıyorum Kadir Topbaş'ın afişlerinde 'yüksek mimar' titrinin yazılmasıyla da çok alay etmişlerdi. Anlaşılan afiş aynı zihniyet muhafaza edilerek yapılmış. 'Bu halk bunları seviyor, oyu da buna veriyor (!) madem biz de yapalım' duygusu ile.
Bir diğer nokta da 'ekmek' sloganı. CHP zihniyeti alamadığı oyları analiz ederken kendini değil; hep oy vereni, halkı eleştirdi, seçmeni küçümsedi. 'Makarnaya, kömüre oy verecek kadar küçük düşünen %50'. 12 yıl boyunca bu sözü bir seçmen aşağılaması olarak o kadar çok duyduk ki... CHP kökenli ajansların hazırladığı kampanyada 'ekmek' sloganının seçilmesi bu grubun halka bakışının hiç değişmediğini gösteriyor. 'Bas yeşili, okut Kur'an'ı, doyur karnını, gelsin oylar' zannediyorlar sanırım. Oy getirenin bunlar olduğunu zannederek kampanya yapmak da halkı küçümseme zihniyetinin devam ettiğini göstermiyor mu? Rahmetli Erbakan'ın deyimiyle taklitçi zihniyet hiç değişmiyor.
İsrail'in 1947'den beri öldürdüğü Filistinlilerin –Müslüman ve Hıristiyan– sayısını hesaplayan çıktı mı acaba? Hatta 1947 öncesinde siyonizm hedefleri doğrultusunda kurulan Haganah gibi örgütlerin –ki bugünkü Mossad'ın çekirdeğini onlar oluşturur– yaptığı katliamları da hesaba katarsak ortaya çıkan rakam uluslararası toplumun umurunda mı? Bırakın ölü, yaralı, mülteci sayısını; geleceği olmayan bir yaşama, Filistinli nesilleri mahkum etmek ve buna seyirci kalmanın insanlık çerçevesinde bir açıklaması olabilir mi? Filistin toplumu yeni bir intifadaya hazırlanırken, İsrail tüm dünyaya bambaşka masallar anlatırken, uluslararası toplumu temsil eden vicdanlı seslerin sayısı çok az. Bunlardan birisi Noam Chomsky. Uluslararası toplumun var olmayan boş bir söylem ve sıradan insanlar için bir 'aldatma ve yanılsama' olduğunu, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında en büyük sorumluluğu ABD'nin taşıdığını, dökülen Filistin kanı için hesap vermesi lazım geldiğini, İsrail'e karşı güçlü tavır alan ve Filistinlilere yapılan haksızlığı kabul etmek istemediğini açıkça söyleyen tek ülkenin Türkiye olduğunu söylüyor.
İsrail'in şiddet uyguladığı her durumda bunu söyleyenlerin sayısı çok olur. Ancak bu söylemi telaffuz edenlerin Filistin'in coğrafi olarak nerede olduğunu dahi bilmediklerinden, haritada yerini gösteremeyeceklerinden eminim. Filistin meselesi konusunda atıp tutmak kolay. Ancak çözüm bulmak söz konusu olduğunda aklımızdan hiç çıkarmamız gereken bazı şeyler var. Elbette her şeyin sahibi kadir-i mutlak var ve elbette tüm hesapların üstünde Allah'ın hesabı var. Ancak biz insan olarak akıl ve sağduyu üzerinden davranmak zorundayız.
1-Filistin toprakları İsrail coğrafyası içinde hapsedilmiş durumda. Ne sınırdan, ne havadan, ne de karadan müstakil olarak ulaşmak mümkün. 2-Filistin'in bağımsız sınırları olan bir devleti yok. Filistin yönetiminin etkili olduğu tek yer Batı Şeria. Orada da mahalleler, şehirler duvarlar ile bölünmüş durumda. Geçişi sağlayan kontrol noktalarında ise giriş çıkışa izin veren otorite İsrail. 3-Batı Şeria'da 27 mülteci kampı var. İsrail her istediğinde hukuki statüsü farklı olan bu kamplara girebiliyor. 4-Ramallah'taki Filistin yönetiminin kabinesi, başbakanı dahil, Avrupa Birliği fonlarından maaş alıyor, AB fonlarının yarısını da Arap ülkeleri finanse ediyor. 5-Filistin'e yardım götüren herkesin bunu yaparken ya İsrail hükümetinden ya da Mısır'dan izin alması gerekiyor. Bu süreçte ilişkilerin kesilmesi, İsrail'in işine geliyor. Böyle zamanlarda ülkeler arası diplomatik ilişkiler askıya alındığında bölgeye ilaç, yiyecek gibi maddeleri dahi ulaştırmanın legal yolları tamamen kapanıyor. İllegal yol ise yok. Günlerdir sağlık malzemeleri, doktorlar, yardım malzemeleri Mısır Refahiye kapısında bekliyor. İçeriye dünyadan toplanan yardımlardan tek bir tanesi ulaşabilmiş değil. 6-İsrail, katliamını dünyanın gözünün önünde açık açık yapmaktan hiçbir zaman çekinmedi. Hatta bu görüntülerin yayılmasını teşvik ediyor. Çünkü görüntülerdeki şiddet ve acımasızlık bu toprakları daha çok kişinin terk etmesine sebep oluyor. İsrail, bunu bir tür işgal yöntemi olarak kullanıyor. Boşalan her ev, yeni bir yerleşimci demek. 7-Burada sadece Müslüman Araplar yaşamıyor. Kudüs, Hıristiyanlar için de kutsal bir şehir. İsrail, bölgede sadece radikal Müslümanlar yaşıyormuş, Hıristiyanlara dokunmuyormuş gibi gerçek dışı bir izlenim veriyor. 8-Müslüman toplumlarda meselenin Yahudi karşıtlığı haline getirilmesi İsrail'in çok işine geliyor. Böylece 'İşte beni tehdit edenler bunlar, meşru müdafaa yapıyorum' masalını daha kolay anlatabiliyor. Antisemitik her slogan her eylem ve söylem İsrail'i meşrulaştırıyor.