Cumhuriyet yazarı Özgür Mumcu, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) bağımsızlık referandumundan sonra Türkiye'den gelen tepkilere yönelik olarak, "Uluslararası hukuka göre salt tek taraflı bağımsızlık ilanı, Türkiye’ye askeri müdahale hakkı vermez. Lozan ya da Ankara antlaşmalarının bu şekilde yorumlanması kamuoyunu yanıltıcı nitelikte" dedi.
Mumcu'nun "Referandumdan sonra" başlığıyla yayımlanan (28 Eylül 2017) yazısı şöyle:
Uluslararası hukukta ayrılık hakkı yoktur. Kendi kaderini tayin etme hakkı etnik ya da dini topluluklara içinde bulundukları devletten tek taraflı kopma hakkını vermez. Öte yandan uluslararası hukukta ayrılma yasağı da yoktur. Uluslararası Adalet Divanı bunu 2010 senesinde Kosova hakkında verdiği danışma görüşünde açıkça belirtmiştir. Tersi geçerli olsaydı Çekoslovakya’nın ya da Yugoslavya’nın bir bütün halinde kalması gerekirdi.
Ancak uluslararası hukukun emredici kurallarını ihlal ederek, mesela soykırım suçu işleyerek, ırk ayrımcılığına dayanarak ya da kuvvet kullanma yasağını ihlal ederek ayrılma söz konusuysa devletlerin bunu tanımama yükümlülüğü vardır.
Uluslararası hukuk, devletlerin iç düzenlemeleriyle bir yere kadar ilgilenir. Ancak, Yugoslavya’nın dağılması örneğinde Batinder Komisyonu’nun kararlarında görüldüğü üzere, dağılma ve ayrılıkta iç sınırlar rol oynamaktadır. Yani Irak’taki referanduma Kerkük’ün dahil edilmesi bir hayli tartışmalı bir konu.
Uluslararası hukukta açıkça bir yasak bulunmadığına göre, geçen pazartesi yapılan referanduma dayanarak tek taraflı bir bağımsızlık ilanının sonuçları ne olur? Burada belirleyici olan siyaset. Şayet Barzani yönetimi birçok devlet tarafından tanınırsa, uluslararası meşruiyet kazanacaktır. Ancak devletlerin tanınması, diğer devletlerin siyasi takdir alanında. Büyük güçlerin ve İsrail hariç bölge devletlerinin öngörülebilir bir gelecekte bağımsızlık ilanını ve dolayısıyla Kürdistan’ı tanıma ihtimali gözükmüyor.
Öte yandan, referandumdan çıkan yüksek orandaki evet oyu, Barzani’nin elini güçlendiriyor. Hayır oyu kullanacaklarını söyleyen muhalif kesimlerin de son dakikada ‘evet’e yönelmesi de bununla ilişkili. Irak Bölgesel Kürt Yönetimi, bu referandum sonuçlarını Bağdat hükümetiyle bağımsızlık görüşmesi için en önemli koz olarak kullanma niyetinde gibi görünüyor.
Zaten uluslararası toplumdan gelen referandumun ertelenmesi çağrılarına da uluslararası garantiler ve Bağdat’la bağımsızlığa odaklı müzakerelerin açılması durumunda olumlu cevap verebileceğini de ifade etmiştir. Erbil ve Bağdat’ın müzakere mi edeceğini yoksa ipleri mi koparacağını izleyeceğiz.
Uluslararası hukuka göre salt tek taraflı bağımsızlık ilanı, Türkiye’ye askeri müdahale hakkı vermez. Lozan ya da Ankara antlaşmalarının bu şekilde yorumlanması kamuoyunu yanıltıcı nitelikte. Ancak müdahale yönünde bir Güvenlik Konseyi kararı verilirse kolektif güvenlik mekanizması, Türkiye’ye karşı askeri bir saldırı gerçekleşirse meşru müdafaa hakkı kapsamında kuvvet kullanma hakkı doğacaktır. Bu iki klasik durum haricinde Bağdat hükümetinin onayı da Türkiye’ye askeri müdahale imkânı açar. Zannederim sınırda Irak ve Türk askerlerinin beraber fotoğraf vermeleri taraflara bu ihtimali hatırlatmak amacını taşımakta.
Bu meselenin uluslararası hukuk açısından kısa bir özeti. Bölge güvenliği, enerji politikaları, muhtemel bir bağımsızlık ilanının iç politikaya etkileri vs. uzun süre ve asla hamasete kapılmadan değerlendirilmesi gereken alanlar. Önemli olan “ulusal çıkar”ın tespitinde demokratik bir tartışma ortamının sağlanması ve ülkenin uzun vadeli dış politikasının gündelik çalkantılara feda edilmemesi. Maalesef manzara öyle değil.