Avrupa Parlamentosu (AP), 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ne özel olarak Türkiye’ye ayrı bir oturum açtı. İki gün süren toplantılara Meclis üyeleri, Türkiye’den ve dünyadan çok sayıda gazetecinin yanı sıra insan hakları temsilcileri katıldı. AP, Türkiye Raportörü Kati Piri, Türkiye’de medyaya yönelik baskının demokrasi ve insan hakları ihlallerinden bağımsız olmadığını söyledi. Türkiye’deki iktidarın güvenlik ve terörizm kavramlarını ters ters yüz ettiğini belirten Piri; “Ya teröristsiniz ya bizdensiniz diyorlar. Böylece OHAL devam ediyor” diyerek “Avrupa kamuoyu bunların genelini bilmiyor. Türkiye halkı ile dayanışmayı yükseltmeliyiz. Evet; Türkiye’de demokrasi ve insan hakları alanında çok büyük sorunlar yaşanıyor. Ancak Türkiye Suudi Arabistan değil, hala umut var" ifadesini kullandı.
Avrupa Parlamentosu Başkanı Antonio Tajani “Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişiminin ardından demokrasi açısından çok daha kötü bir duruma geldiğini görebiliyoruz” dedi. AP Başkanı; Erdoğan ile Türkiye’de idam tartışmaları yaşandığı sırada bir araya geldiklerini aktardı, aralarında geçen çarpıcı diyalog ve sonrasında olanlar konusunda bilgi verdi: “İdam tartışılırken Brüksel’de Erdoğan’a çok sert şekilde karşı çıktım, ‘Ölüm cezasından konuşmak bile doğru değil’ dedim. Bir daha sözü edilmedi.”
Tajani; ifade özgürlüğü, demokrasi konusunda Türkiye dibe vurduğunu belirtti, ancak dünyadaki ve Avrupa’daki durumun da giderek kötüleştiği söyledi.
AP’nin Fransa temsilcisi ve Başkan Yardımcısı Sylvia Guillaume, “Fransız toplumunda OHAL çok tartışıldı. Ancak Türkiye ile kıyaslanamaz. Çünkü Türkiye ‘güvenlik’ sorununu orantısız bir güce dönüştürdü. Ceza ve tutuklamalar standartlaştı. Darbenin ardından, sonuncusunu Şubat’ta verdiğimiz 4 raporla Türkiye’yi kınadık ancak AKP iktidarı kayıtsız kaldı. Şimdi gündemde sistem değişikliği var. AP üyelerine çağrımızı yineliyoruz: “Ön adaylık finansmanının da askıya alınmasını istiyoruz” dedi.
AP, Türkiye Raportörü Kati Piri, Türkiye’de medyaya yönelik baskının demokrasi ve insan hakları ihlallerinden bağımsız olmadığını söyledi. Türkiye’deki iktidarın güvenlik ve terörizm kavramlarını ters ters yüz ettiğini belirten Türkiye Raportörü Kati Piri; “Ya teröristsiniz ya bizdensiniz diyorlar. Böylece OHAL devam ediyor” diyerek sürdürdü: “Avrupa kamuoyu bunların genelini bilmiyor. Türkiye halkı ile dayanışmayı yükseltmeliyiz. Evet; Türkiye’de demokrasi ve insan hakları alanında çok büyük sorunlar yaşanıyor. Ancak Türkiye Suudi Arabistan değil, hala umut var.”
Avrupa Komisyonu Türkiye Strateji Bölümü Müdürü Myriam Ferran de Türkiye’nin sadece medya alanında değil hukuk ve demokraside de büyük bir dibe vuruş yaşadığını yineledi, bu koşullarda ilerleme olması mümkün değil” şeklinde konuştu.
Avrupa İşbirliği ve Güvenlik Teşkilatı (AGİT) Medya Özgürlüğü temsilcisi Frane Maroevic ise “Türkiye AGİT’in en büyük hapishanesi oldu” derken “2016 Nisan’daki referandumda kısa vadeli bir izleme yapıldı. Bu hataydı. AB’nin 24 Haziran’daki seçimlerin çok daha dikkatli izlemesi gerekiyor” dedi. Avrupa Dış İlişkiler Servisi Sorumlusu Javier Nino Perez’in kısa konuşması boyunca tekrar tekrar “Türkiye’deki güvenlik sorununu anlıyoruz” demesi, Erdoğan’a yakın bir üslup olarak nitelendi, eleştirildi.
Kapanış günü konuşan İnsan Hakları Derneği Başkanı Avukat Öztürk Türkdoğan, bu çelişkiye atıfta bulundu: “2017’de yayınladığımız hak ihlalleri raporuna göre, Türkiye, Rusya ve Azerbeycan’ın durumuna yaklaştı. Büyük bir eksen kayması yaşanıyor. Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) tutumları belirleyici oluyor. Türkiye’de OHAL’de Terörle Mücadele Yasası bir adım daha ileriye taşındı. “Terörle iltisaklı” diye bir kavram icat edildi. Anayasamıza aykırı. Bununla suçun şahsiliği ilkesi tamamen ortadan kalkmış oluyor. Bu kapsamda dernekler kapatılıyor. Sadece ‘güvenlik’ meselesine gönderme yaparak sorunlar çözülmez. Özgürlük-güvenlik denklemi ortadan kalktı. Bunun anlaşılması lazım” şeklinde konuştu.
Toplantılarda sık sık; ‘demokrasiden ve insan haklarından uzaklaşan ülkelere sessiz kalmanın’, Avrupa’yı hatta dünyanın tamamını olumsuz etkileyebileceği üzerinde de duruldu.
2 gün süren toplantıların en renkli siması, Kuzey Kıbrıs’ta Afrin operasyonu sırasında saldırıya uğrayan Afrika Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yener Levent’ti. Levent, toplantının kapanışında da şu soruyu yöneltti: “Erdoğan her yerde kutuplaştırıyor. Bunun sonucu Kıbrıs’ta da görüldü. Bize yönelik bir linç girişimi gerçekleşti. AB vatandaşıyım. Bunlara karşı önlem almayı düşünüyor musunuz? Beni nasıl koruyacaksınız?”
Sınır tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu da AP toplantısının geç kalınmış bir adım olsa da karşılıklı ilişkiler ve çözüm yollarının belirlenmesi açısından verimli olduğunu ifade etti. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Temsilcisi Andrew Gardner ise toplumun karşı karşıya kaldığı durumun darbe teşebbüsüyle ilgili olmadığını vurgulayarak, korku ortamının canlı tutulmak istendiğine dikkat çekti. Gardner, AİHM karlarının uygulanmaması konusunda acil eylem planı önerdi.