Arakanlı Müslümanlar: Kül olan evimde büyükannemin ikiye ayrılmış cesedini buldum

Arakanlı Müslümanlar: Kül olan evimde büyükannemin ikiye ayrılmış cesedini buldum

Myanmar'ın kuzeyindeki Bangladeş sınırında bulunan Tula Toli köyündeki Arakanlı Müslümanlar, Bangladeş'e kaçışlarını İngiltere'de yayımlanan Guardian gazetesine anlattı.

Guardian muhabiri Oliver Holmes'a konuşan bazı Arakanlı Müslümanlar, Myanmar askerlerinin Naf nehrinden kaçmaya çalışan çok sayıda köylüyü gördükleri yerde vurduğunu, bazılarınınsa nehre atlayıp kaçmaya çalışırken öldüğünü söyledi.

Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu'na (ARSA) karşı Myanmar ordusunun başlattığı operasyon nedeniyle, sayıları 1.1 milyonu bulunan Arakanlı Müslüman azınlıklardan en az 160 bininin Bangladeş'e kaçtığı düşünülüyor.

Guardian'ın haberine göre, kaçanların çoğu askerlerin ve Budist çetelerin köylerini yerle bir ettiğini, Arakanlı Müslümanları bölgeden sürmek için de sivilleri öldürdüklerini belirtiyor. Birleşmiş Milletler'in (BM) "etnik temizlik" riskine dikkat çektiği Arakan'a insani yardım yapılmasına ise, Myanmar yönetiminin engel olduğu biliniyor.

Halit Hüseyin, 29, İşçi

"Askerlerin komutanı bize 'Etrafta Arakan'da askerler insanları öldürüyor diye dedikodular yayılıyor. Ama siz balıkçılık ve çiftçiliğe devam edin. Sizden tek istediğimiz, askerleri görürseniz kaçmayın. Kaçarsanız sizi vururuz' dedi.

"Bu konuşmadan sonra askerler Arakanlı Budistlerle beraber ev ev dolaşıp altın, nakit para, kıyafet, patates, pirinç, bulabildikleri her şeyi aldılar. Dedikoduları yaymakla suçladıkları üç dört kişinin evlerini yağmaladılar. Budistler onlara burada isyancılar olduğunu söylemişti ama aslında yoktu."

Petam Ali, 30, pirinç dağıtımcısı

Petam Ali, Myanmar askerlerinin yaktığı 16 kişinin yaşadığı evi kül olurken, ormanın içinden çaresizce izlediğini anlatıyor:

"Askerlerin kuzeye yani evimize doğru nehir üzerinden geldiğini öğrendim. Ailemi bırakıp ormana koşarak askerlerin yerini saptamak istedim. Sabah saat 8'e kadar bekledikten sonra koyu yeşil üniformaları içinde buraya yürüdüklerini gördüm.

"Kaçmamız için ailemin yanına koştum ama büyükannem yürüyemeyecek kadar yaşlıydı. Ormanın içinden evimizi yakmalarını izledik. Tula Toli'de yakılan ilk ev bizimkiydi."

Roket güdümlü el bombaları atıp, evleri kibritlerle yaktılar. Geri döndüğümde evler kül olmuştu. Yolda komşumu ölü yatarken gördüm. Çenesinden vurulmuştu. 85 yaşındaydı."

Ali, evinin enkazı altında başı ve bedeni ayrılmış bir ceset gördü. Yerde yatan 75 yaşındaki büyükannesiydi.

Kabir Ahmed, 65, pirinç üreticisi

Ahmed isimli Arakanlı çiftçi, ailesinden sekiz kişiyi kaybettiğini, ikisinin de kayıplara karıştığını söylüyor:

"Ordunun kuzeye saldırdığını duyduğumda 10 ve 12 yaşlarındaki oğullarımla beraber nehre atladık. Üç yaşındaki ve bir yaşındaki torunlarım Makarra ve Abul Fayez'i nehre attılar. Ben nehrin güneyinde saklanıyordum.

Köydekileri toplayıp buradan gitmelerini söylediler. Sonra da hepsini vurdular. 40 metre ötemde, nehrin öbür tarafında cesetleri nehirden toplayıp kumlara gömdüler ve yaktılar."

Ahmed, ölenlerin arasında 50 yaşındaki eşi Rabia Begüm, en küçüğü altı aylık çocukları ve torunları da olduğunu belirtti.

Muhammed İdris, 35

Guardian'da yer alan habere göre, Tula Toli'den kaçan göçmenler Bangladeş'te ağaçları keserek ve çadırlar kurarak bir kamp yaptılar.

Yüzlerce insan camilerin dağıttığı kıyafet ve gıda bağışlarının olduğu kamyonetlere akın ediyor, çocukların çoğu çadırlarda çamurların üstünde uyurken, aileleri ishal ya da grip olacaklarından korkuyordu.

Buradaki kampa sığınanlardan Muhammed İdris, evden kaçmadan önce beyaz bir çuvala pirinç, un, şeker ve yağ doldurduğunu anlattı.

"(Bangladeş sınırındaki) Naf nehrine geldiğimizde Myanmar ordusu ateş etmeye başladı. Nehre atlayıp sonra bir sığlıkta saklandım ama askerler üç gün taşıdığım çantama ateş edip içindeki her şeyi aldı."

İdris kamptaki günlerinden birinde, yerde bulduğu güneş enerjisiyle çalışan tozlu cep telefonundan arandığını anlattı. Sınırın diğer tarafındaki Arakanlı bir göçmen, kolundan vurulmuş bir kadını bulmuştu. Kayıp kız kardeşinin eşkâline uyuyordu:

"Rabia olabileceğini umdum ama bir başkasıydı. Öldü mü, yaşıyor mu bilmiyoruz. Sadece umut ediyoruz."