Arama-kurtarma gönüllüsü anlattı: "Gönüllüye gerek yok" dediler, Samandağ'a gittiğimizde bomboştu, arabada oturan AFAD personeli, "Çoğu ölü, boşuna gitmeyin" dedi

Arama-kurtarma gönüllüsü anlattı: "Gönüllüye gerek yok" dediler, Samandağ'a gittiğimizde bomboştu, arabada oturan AFAD personeli, "Çoğu ölü, boşuna gitmeyin" dedi

Pazartesi (6 Şubat) sabaha karşı saat 04.17'de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkezli 7,7 büyüklüğünde, saat 13.24'te de Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. Depremler; Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay illerinde büyük yıkıma neden oldu. Arama-kurtarma çalışmaları, depremin 8. gününde de sürerken, afet alanına geç giden yardım, AFAD’ın yetersizliği ve bölgedeki koordinasyonsuzlukla ilgili tartışmalar devam ediyor.

Independent Türkçe’de yer alan habere göre, Türkiye’nin dört bir yanından afet alanına güç şartlar altında gittiğini söyleyen gönüllülerden biri de Ali Nusret Berker. Berker’in arama-kurtarma çalışmaları esnasında yaşadığını iddia ettiği olaylar dikkati çekti. Araçla normal şartlar altında 11 saat sürecek yolu çok daha uzun sürede tamamlayıp afetin en çok etkilediği Hatay’a vardıklarını belirten Berker, şunları anlattı:

“Orada gönüllüye vesaire gerek yok” demişler

“Yalova'dan yola çıktık. Gönüllü ekibiyiz… İlk başta bizi vali yardımcısı engelledi. Arabadan indirdi. ‘Orada gönüllüye vesaire gerek yok. Zaten yeterli kurtarma mensubu var, gitmenize gerek yok’ dedi. Kavga ettik kendisiyle, rest çekip yola devam edince, ‘ne haliniz varsa görün’ dedi…”

AFAD sorumlusu olduğunu belirten kişi böyle demiş: Orası terör bölgesi, can güvenliğimiz olmaz, gitmeyin

Samandağ yolunda kendisini AFAD sorumlusu olarak tanıtan bir kişiyle görüşme yaptıklarını söyleyen Berker, şöyle konuştu:

“AFAD sorumlusuyla görüştük. Bir beyefendiydi, şu an ismini hatırlamıyorum. Bu bey bize, ‘Orada ne işiniz var? Yol yok, bir şey yok. Orası terör bölgesi, can güvenliğimiz olmaz, gitmeyin’ dedi. Yani çok açık bir şekilde gitmemizi engellemeye çalıştı. Biz yine de gittik. Yanımıza bir tornavida bile vermediler. Ama yine de gittik.

AFAD’ın resmi ekibi, “Buradaki bütün binaları taradık, zaten çoğu ex; boşuna gitmeyin” dedi iddiası

Bayağı bayağı gittik, hiçbir sorun yaşamadan. Ama Samandağ'a giden ilk ekip hariç başkası yoktu. Bomboştu Samandağ. Bir de AFAD'ın resmi bir ekibi vardı. Arabanın içerisinde iki personel klimayı sonuna kadar açmışlar, sıcak arabasının içerisinde oturuyorlardı. Arabanın içinden ‘Buradaki bütün binaları taradık, zaten çoğu ex. Boşuna gitmeyin, isterseniz geri dönün’ deseler de biz yine de inatla yola devam ettik.”

“Bize ekipman desteği sağlanmış olsaydı insanların belki yarısına sağ şekilde dışarıya çıkabilirdik”

Berker ve diğer gönüllü ekip arkadaşları bunun ardından evlerin enkazının altından en az 350 kişinin canlı olarak çıkartıldığını öne  sürdü. Berker, "Eğer bize ekipman desteği sağlanmış olsaydı toprağın altına verdiğimiz insanların belki yarısına sağ şekilde dışarıya çıkabilirdik” dedi. Berker, “Afetin ilk 48 saati Samandağ’da kimse yok muydu” sorusuna şöyle yanıt verdi:

“Sadece daha sonradan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin itfaiye ekibi geldi.”

“Her aradığımız devlet kurumu telefonu suratımıza kapattı”

Onlarla beraber enkaz altından çok sayıda cenaze çıkardıklarını anlatan Berker, daha sonra gelen desteğin dört kişi ile sınırlı olduğunu ifade etti. Berker, şöyle konuştu:

“Koca ilçe için dört kişilik ekip mi? Biz ile birlikte yaklaşık on üç kişilik bir ekip mi? Tüm Samandağ’ın ikmalini sağlamaya çalıştık. Vatandaşlardan bir jeneratör bulduk. Yani gerçekten kendi çabamızla insanları kurtarmaya başladık. Ama bu süre zarfında yani sesini duyduğumuz insanların sesini duymamaya başladık. Onları kaybetmeye başladık. Ve her aradığımız devlet kurumu telefonu suratımıza kapattı. İnsanları ölüme terk etmenin nasıl bir mantığı olduğunu gerçekten idrak edebilmiş değiliz.

“Asıl sorumluluk hissetmesi gereken hiç kimsede bir gram vicdan yok”

Yani bu gözlerin gerçekten gördüklerini hiç unutamayacak. Size yemin ederim otuz beş, kırk günlük bir bebeğim var. Ben daha bebeğimin kokusunu böyle genzime dolduramadan o küçücük bebeklerin enkaz altındaki ölmüş kokularıyla doldurdum. Yani bunu tarif edebilmemin mümkünatı yok. Bu acının bir tarifi yok. Geri döndüm. Şu an bile ‘Acaba geri dönmemeli miydim?’ diye arkadaşlarımla tartışıyoruz. Biz bundan sorumluluk hissediyoruz. ‘Belki şu anneyi kurtarabilirdik’ diyoruz. Ama bu da asıl sorumluluk hissetmesi gereken hiç kimsede bir gram vicdan yok. Ben bugün AFAD'ın buradaki merkezine gittim. Buradaki sorumluluğuyla görüşeyim diye. ‘Beyefendi bakın, böyle böyle durum bu. Hani bilin ki bu insanların vebali aynı zamanda sizin üzerinizde, bu koordinasyonsuzluğu sağladığınız için biz bunu yaşadık’ dedim. Adamlar bana, ‘kapa çeneni’ dediler. Bunu nasıl tarif edebilirim bilemiyorum. Yaşadığın duyguyu anlatabilecek herhangi bir kelime yok."