Arap basınında İran'ın Irak'a olası müdahalesi

Arap basınında İran'ın Irak'a olası müdahalesi

Arap gazetelerinin önemli köşe yazarları gelişmeleri Şii-Sünni ekseninden değerlendiriyor. İran'a yönelik eleştiriler dikkat çekerken, IŞİD'in kime hizmet ettiği de sorgulanıyor.

Suudi Arabistan destekli Şarkulevsat gazetesi yazarlarından Abdurrahman Raşid 'İran Irak'a girer mi?' başlıklı makalesinde sorunun kaynağının Nuri Maliki yönetimi olduğunu yazıyor. Irak Başbakanı Maliki'nin tüm yetkileri elinde toplayan cahil ve otoriter kişiliğinin ülkeyi daha büyük bir savaşa götürebileceği ve rejimi tamamen çökerteceği uyarısında bulunuyor. İran'ın Irak'taki rejimin hamisi olduğuna dikkat çeken yazar, bu yeni şartlarda İran'ın Irak rejimine destek için müdahale edebileceğini kaydediyor:

 

'İran Irak'a girer mi?' 

 

'Yeni şartlarda İran'ın Irak rejimini desteklemek için müdahalede bulunması kesin ancak müdahalenin boyutu ve asıl niyetleri nelerdir? Bağdat sokaklarında İran tankları görmemiz uzak ihtimal ancak rejimin tamamen çökmesi durumunda bu ihtimal de söz konusu olabilir. Ayrıca Irak, Suriye'nin tersine petrol üreticisi ülke olarak endüstri dünyası için önemli bir devlet. Süper güçleri çekişmeye çekmeden bölgesel denklemleri değiştirmek kolay olmayacaktır. '

Mısırlı yazar Fehmi Hüveydi Şuruk gazetesindeki köşesinde IŞİD'in kısa sürede yıldızının parlamasının kime yaradığını sorguluyor. Örgüt üzerinden Arap Baharı sürecinde İslamcı hareketlerin ilerleyişine karşı güçlü bir algı oluşturulmaya çalışıldığına dikkat çekiyor:

 

'Hedef ılımlı İslamcı hareketler' 

 

'Komplo düşüncesi bilmeceyi çözüyor. Zira bu komploya göre IŞİD'in ilerlemesi istenmekte. Ayrıca Musul'da polisin ve ordunun sürpriz çekilmesi de önceden tertiplenmiş oluyor. Bu da bir taşla iki kuş vurma hedefini gerçekleştiriyor. IŞİD'in bölge halkı ve Batı dünyası nezdindeki itici ve korkunç itibarı, Irak ve Suriye rejimlerine yönelik tehdidi korkunç bir kabusa çeviriyor. Bu durum Şam ve Bağdat hükümetlerine yaramaktadır. Diğer yandan IŞİD'in İslamcı model olarak önünün açılması, Arap Baharı gölgesinde parlayan İslamcı hareketlerin ilerleyişine karşı güçlü bir algı oluşturmaktadır.'

Huveydi komplo senaryosunu uzak gören bir başka bakış açısına da yer veriyor ve Musul'daki çöküşün nesnel sebeplerine dikkat çekiyor:

'Ortada komplo senaryosunu uzak gören bir başka bakış açısı da var. Bu bakış açısı Musul'daki şartların çöküşünün nesnel sebeplerinin olduğunu düşündürüyor. En önemlileri Irak güçlerinin geçen altı ay boyunca ağır kayıplar vermesi. Her gün onlarca kayıp veriyorlar ve Bağdat'tan yardım almıyorlar. Bu durum çekilmeyi tercih eden askerlerin ve subayların moralinin çökmesine sebebiyet verdi.'

 

'İran bölgedeki fitnenin babası'

 

Suudi Arabistan destekli El Hayat gazetesi yazarlarından Suudi akademisyen Abdulaziz Tüveyciri 'İran bölgedeki fitnenin babası' başlıklı makalesinde, İran'ın devrimden bu yana Arap bölgesi ve İslam dünyasında yıkıcı programı harekete geçirdiğini belirtiyor. İran ve Şii milislerin işbirliği yaptığı Amerikan güçlerinin Irak'ta Baas rejimini yıkması sonrası bu planın yeni yayılmacı bir süreç aldığını kaydediyor. Irak'taki son gelişmelerin oldukça zor bir zamanda yaşandığına dikkat çeken yazar, İran'ın kendisini Batı çıkarlarının koruyucusu olarak sunduğunu ifade ediyor:

'Bu hızlı gelişmeler Suriye'de seçim tiyatrosu, İran'ın Maliki'yi üçüncü kez hükümetin başına getirme amaçlı baskılarının başarısız olması, İran ile Batılı ülkeler arasında nükleer programıyla ilgili diyalog turu bağlamında yaşandı. İran böylelikle terör örgütlerinin tehlikelerini göstermek ve kendisinin Batı'nın çıkarlarını koruyabileceğini ve terörü bitireceğini ispatlamak istedi.

 

'Bağdadi Arap Baharı sürecini iyi okudu'

 

El Kaide uzmanı Ürdünlü yazar Hasan Ebu Haniya, Arab21 gazetesinde 'Bağdadi dünyayla nasıl oynadı' başlığıyla kaleme aldığı makalesinde bölgesel ve uluslararası güçlerin 'terörle savaş' gerekçesiyle darbe ve karşı devrimler yoluyla Arap dünyasındaki özgürlük, demokrasi ve sosyal adalet taleplerini engellemek için ittifaklar yaptığını yazıyor. IŞİD lideri Ebu Bekir Bağdadi'nin böyle bir dönemde tabloyu dikkatli okuduğunu ve devletinin ayaklarını sabitlemek için planlar ve stratejiler geliştirdiğini belirtiyor:

'Bağdadi, kırılgan Arap Baharı devrimlerinin başlaması akabinde Irak ve Suriye'deki konumunu güçlendirmek için bir dizi gelişmeyi kullandı. Arap Baharı siyasi olarak 'teröre karşı savaş' söylemini benimsemeye ve dini olarak mezhepçi kimlikleri körüklemeye çalışan karşı devrime sahne oldu. Yalnız Bağdadi'nin kimlik temelli devleti, 2011'de Amerikan güçlerinin Irak'tan çekilmesinden itibaren El Kaide örgütünün üçüncü doğumuna yoğunlaştı. Bağdadi, Suriye devrimi ve Irak'taki altı Sünni kentteki protesto hareketiyle temsil edilen nesnel şartları nüfuz alanını genişletmek için kullandı.'

Haniye makalesinde İran'ın, Maliki ve Esed'in mezhepçi politikalarını desteklediği bir zamanda Bağdadi'nin kendi kimlikçi yönteminin doğruluğunu teyit ettiğini yazıyor. ABD'nin terörle savaş temelinde İran'la ittifakını yeniden oluşturduğu bir zamanda IŞİD'in barışçıl muhalefetin ve ılımlı silahlı direniş güçlerinin başarısızlığını gözler önüne serdiğini dile getiriyor.

 

'IŞİD hikayesi etnik temizlik için kullanıldı'

 

Irak'ın eski cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık Haşimi de Katar Şark gazetesindeki makalesinde, Musul'da yaşananları mazlumların devrimi olarak tanımlıyor ve bunun arkasında IŞİD örgütünün olduğu yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirtiyor. Haşimi, uluslararası topluma ve ilgili kesimlere tutumlarını gözden geçirmeleri çağrısında bulunuyor:

'IŞİD hikayesi bitmeyen bir hikaye. Ondan önce El Kaide hikayesi vardı. Başta Maliki olmak üzere yeni Safevili siyasetçiler etnik temizlik için bu hikayeyi işleve soktular. Ancak ben açıkça ifade ediyorum ki terör olgusunun gelişmesinden endişe eden çevreler daha az kurban vererek sorunu çözebilirler. Uluslararası toplum Sünni Arapların sıkıntısını görmezlikten geldikçe durum kötüleşecek ve şiddete inanan kesimler artacaktır. İlgili kimselere tavsiyem tutumlarını gözden geçirmeleridir. Hâlâ fırsat var.'

 

'Muhalefet IŞİD'leşiyor' 

 

Ürdün Düstur gazetesinden Ureyp Rentavi de adeta Haşimi'ye yanıt verircesine Maliki'nin bazı düşmanlarının Esed'in düşmanlarının yaptığı hataları tekrarladıklarını belirtiyor. Muhalefetin IŞİD'den güç alma aşamasından IŞİD'leşmeye doğru gittiğini ifade ediyor. Bu hatanın Bağdat ve Şam'daki rejimlerin muhalefeti şeytanlaştırmasının doğal bir tepkisi olduğuna dikkat çeken yazar, muhalefetin de IŞİD'in nüfuzunu inkar ederek veya hafife alarak benzer bir hata içine girdiğini dile getiriyor:

'Her iki rejimin de muhalefeti şeytanlaştırma propagandasının başarılı olmayacağını düşünüyorum. Aynı hikaye IŞİD'in artan nüfuzunun inkar edilmesi veya hafife alınması suretiyle Anbar ve Felluce'deki oturma eylemlerinde başlamıştı ve hâlâ devam ediyor.'

 

'Şii - Sünni savaşı fetvalarla resmen ateşlendi'

 

Londra merkezli Raialyoum gazetesinin genel yayın yönetmeni Abdulbari Atwan ise Sünni ve Şii din adamlarının verdikleri fetvalarla Sünni - Şii çekişmesini resmen ateşlediklerine dikkat çekiyor:

'Hâlihazırda yaşanan mezhepçi seferberlik gölgesinde, Irak iğrenç katliamlara gebe. Irak'ta yüksek Şii merci Seyyid Ali Sistani teröre karşı 'kutsal savaşta' savaşılması fetvası verdi. Şeyh Yusuf El Kardavi liderliğindeki Sünni merciler ise IŞİD savaşçılarının saldırılarını Sünnilerin 'muazzam devrimi' diye niteleyerek karşılık verdiler. Bu fitnenin kurbanları her iki mezhepten Araplar olacaktır. Buna karşı her iki taraftan düşünce adamlarının ve akıl sahiplerinin acilen toplanmasını, İran-Suudi Arabistan diyalogunun başlatılmasını isteyen hiç kimse duymadık. Irak sadece coğrafi olarak değil, psikolojik ve demografik olarak da bölünüyor.'

 

Kaynak: Al Jazeera