Arap futbolu ve Türkiye'de menajerlik

Arap futbolu ve Türkiye'de menajerlik

T24 - Futbol dünyası içinde, para harcamaktan çekinmeyen bazı ülkeler ve insanlar vardır. Bu insanların çoğu Arap yarımadasında ve Ortadoğu’da mevcut. Yaşanılan küresel krize rağmen bu kulüpler ve sahipleri paralarını hâlâ cömertçe harcayabiliyorlar. Daha önceleri Barcelona’nın şu anki hocası Pep Guardiola, Arjantin’in en önemli futbolcularından Gabriel Batistuta, dünya şampiyonu İspanyol milli takımının yardımcı hocası eski Real Madrid efsanesi Fernando Hierro, Bayern Münih’in eski kaptanı Stefan Effenberg ve son olarak bu yıl Fabio Cannovaro. Dünya yıldızlarının son baharlarında önemli bir durak olarak gördükleri bu ülkelerde futbol daha yeni yeni serpiliyor. Paranın bu gelişim sürecinde etkili olduğu su götürmez bir gerçek ama tek etken para mı? Arap futbolunun, dünya yıldızlarıyla ne kadar gelişebileceğiyse akıllarda bir soru işareti bırakıyor.

Yaz transfer döneminde Beşiktaş’ın eski futbolcusu Matias Delgado ve Galatasaray’ın Fildişili eski yıldızı Abdelkader Keita’da Arap yarımadasını tercih edenlerden. Arap ülkeleriyle olan iyi ilişkileriyle tanınan menajer Önder Topçu ile hem bu transferleri hem de Arap futbolunun genel bir değerlendirmesini yaptık. Arap ülkelerinde futbolcuların aldıkları ücretleri, Arapların Türk futboluna bakışlarını, genç Arap yıldızları konuştuk

"Türkiye'de berberler de manavlar da menajerdi"

— Futbolculuk döneminizden biraz bahseder misiniz? Menajerliğe geçiş süresi nasıl oldu?

Önder Topçu: 1986–1987 sezonunda Bursaspor’un genç takımında futbola başladım. 2002 yılında on yıllık profesyonel futbolculuk kariyerimi sonlandırdım. Benim futbol oynadığım dönemler günümüze göre gerek maddiyat gerekse altyapı olarak gerideydi. Galatasaray’ın 2000 yılında UEFA Kupası’nı kazanması ve 2002 yılında Milli Takımımızın Dünya üçüncülüğü Türkiye’de profesyonel futbolu bambaşka bir noktaya getirdi. Doğal olarak bu da futbol ekonomisine önemli bir katkıda bulundu. Benim futbolu bıraktığım yıllarda bu olumlu tablolardan dolayı Türkiye’ye birçok önemli yıldız gelmeye başladı. Bu da menajerlik olgusunu ve pazarını ortaya çıkardı. Zaten futbolun içerisinde olduğum için bundan uzak kalamazdım. Ya teknik direktör olacaktım ya da menajerliği seçecektim. Yurt dışına sık sık çıktığım için ben de menajerliğe başlamış oldum.

— Futbol oynamanızın şu anki yaptığınız mesleğe avantajları veya dezavantajları nelerdir?

Ö.T: Kesinlikle futbolun içerisinden biri olarak geldiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Çünkü futbolculuk döneminde futbolcular, başkanlar, camialarla ve özellikle de basınla içli dışlı biriydim. Menajerlikte bu olgu çok önemlidir. Ben de bu avantajımı piyasada bu işi yapan diğer arkadaşlara karşı olumlu bir şekilde kullanıyorum. İyi bir menajer olabilmek için futbolu iyi bilmek gerekir. Çünkü bizim mesleğimiz iyi futbolcu pazarlamak, yani yetenek avcılığı yapmak. Olumsuz yönden bakmak istesek de bana göre herhangi bir dezavantajının olduğunu düşünmüyorum.

— Türkiye ve Dünya menajerlik sistemleri arasında ne gibi farklılıklar var? İşleyiş nasıl oluyor?

Ö.T: Ülkemiz futbolunun geçmişine baktığımızda menajerlik sisteminin olmadığını görüyoruz. Yani böyle bir kavram yoktu. Ama son yıllarda menajerlik önemli bir gelişme kaydetti. Geçmişe baktığımızda ülkemizde berberler de manavlar da menajerdi. Günümüzde ise bu iş özellikle Avrupa’da belirli bir sistem dahilinde ilerliyor ve büyük kulüpler bu insanlara daha ciddi bir gözle bakıyor. Ülkemizde de bu sistem yeni yeni oturmaya başladı. En azından artık işi bilenler muhatap olarak alınıyor. Bu da menajerlik sisteminin ülkemizde geçmişe göre geliştiğini ve son yıllardaki yükselişiyle Avrupa ile yarışacak bir konuma geleceğini düşünüyorum.

"Oradaki futbol daha çok reklam üzerine"

- Siz Arap ülkeleri ile olan iyi ilişkilerinizle tanınıyorsunuz. Bize biraz Arap futbolundan bahseder misiniz? Sizce gelişimini tamamladı mı?

Ö.T: Türkiye ve Arap ülkeleri kesinlikle birbirlerini tanımıyorlar. Ben 2004 yılından beri Katar, Dubai, Bahreyn, Ürdün ve Kuveyt gibi ülkelerde bulundum ve buralarını çok iyi analiz ettiğime inanıyorum. Bu ülkelerin içerisinde Al-Ahly, Al-Wasl, Al-Nasr gerçekten büyük takımlar. Arap futbolu bize çok ters gelen, en azından öyle görünen bir yapı içerisindedir. Oradaki futbol daha çok reklamasyon üzerine ve isim duyurma çabası adına ilerliyor. Ülkemizin futbolunun reklamını oralarda yapabilirsek en azından yayın geliri bakımından futbolumuzun gelişimine önemli bir katkıda bulunmuş oluruz.

— Arap yarımadasında oynanan futbol ile Türk futbolunun farklılıklar var mı?

Ö.T: Türk futboluyla Arap futbolu arasında tartışmasız büyük farklar var. Türk futbolu gerek alt yapı, gerekse teknik anlamda Arap futbolundan çok üstün. Buna da en iyi kanıt Türkiye’nin Dünya üçüncülüğü ve Avrupa Şampiyonası’ndaki üçüncülüğü ve kulüpsel temeldeki başarılarıdır. Diğer yönden Arap futbolunun ve futbolcularının Türkiye’ye bakış açısı da çok önemli. Arap ülkelerinde Türk futbolu bahsettiğim gibi tam anlamıyla tanınmıyor. Fakat teknik olarak çok üstün bir lig olduğu biliniyor. Şüphesiz o ülkelerde de genç ve yetenekli oyuncular mevcut. Bu futbolculara sorsanız hepsi Türkiye’de oynamaya sıcak bakar ve hayallerini süsler. Ama ülkemizin gerçekten buraya karşı bir önyargısı mevcuttur.

— Son yıllarda bu ülkeler yaptıkları transferler ve harcadıkları paralarla gündeme geliyorlar. Siz futbolun bu ülkelerde böyle gelişebileceğine inanıyor musunuz?

Ö.T: Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Sadece parayla bir şeylerin gelişimini sağlayamazsınız. Ekonomik gücün yanında, tesisleşme ve altyapı sistemi olmazsa paranın gücünün hiçbir anlamı kalmaz. Bu ülkelerde bu sistemler daha yeni yeni gelişiyor. Getirilen yıldızlar takıma verecekleri katkıdan ziyade ülke ve takımların tanıtımında kullanılıyor. Bunun son örneğini İtalyan futbolcu Fabio Cannavaro’da görebiliriz. Futbolcuların kazandığı yüklü paralar da oyuncular için cezbedici bir unsur oluyor. Ama bilinmesi gereken bir gerçek var ki bu yıldızlar kendi çıkarları için oynamakta, bunun için ülke futbolu gelişememektedir.

"Delgado ve Keita başarılı olacaktır"

— Türk futbolcularının Arap ülkelerine bakış açısı nedir? Ülkemizden de son dönemde Matias Delgado Al-Jazira’ye, Abdelkader Keita da Al-Sadd kulübüne transfer oldu. Bu futbolcuların transferi orada yankı uyandırdı mı?

Ö.T: Türk futbolcularının öncelikli tercihleri tabii ki ligimiz oluyor. Ama son dönemde aynı Avrupalı oyuncular gibi futbolculuk dönemlerinin son yıllarında orayı düşünebiliyorlar. Hakan Şükür’ün transferini gündeme gelmesi, Yattara ve Song transferinin gündeme gelmesi buna örnek olarak gösterilebilir. Sizin de söylediğiniz gibi Delgado ve Keita bu ülkeleri tercih edenlerden biri. Bu iki futbolcu da gerçekten kaliteli ve kumaşı sağlam oyuncular. Transferleri de ülkede büyük dalgalanma yarattı. Kesinlikle başarılı olacaklarını düşünüyorum, çünkü oynadıkları futbol bu liglerin üzerinde.

Yazı ve Fotoğraf: Murat Karadağ – Yaşar Dündar ( MİHA)