ARINÇ: ANAYASA'DA KANUNDA BÖYLE BİR HÜKÜM YOK İSTANBUL (A.A)

-ARINÇ: ANAYASA'DA KANUNDA BÖYLE BİR HÜKÜM YOK İSTANBUL (A.A) - 27.11.2010 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Kıyafeti düzenleyen TBMM İçtüzüğü'nün ilgili maddesinde, başının kapalı ve açık olması şeklinde çok açık bir hüküm yok. Olabilir anlamı da çıkıyor, ancak bu tartışmalar bir laiklik, rejim tartışmasına yol açtı. Anayasa'da, kanunda, İçtüzük'te böyle bir hüküm yok'' dedi.  Arınç, TV8'e katıldığı bir haber programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. ''TBMM'de devamsızlık ciddi bir sorun haline geldi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Meclise devam etmeyenleri seçimde aday listesine almayacağını söyledi. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?'' sorusu üzerine Arınç, gazetelerde yazılanlara bakıldığını, Erdoğan'ın 'Devamsız olanları listeye almayacağım' şeklinde çok kesin bir ifadesi bulunmadığını, ama bundan üzüntü duyduğunun anlaşıldığını söyledi. Arınç, genel seçimin ardından hem TBMM Başkanlığı hem de parti gruplarının işi sıkı tutmasıyla Meclis çalışmalarına devamlılığın daha yüksek düzeye çıkarılabileceğini belirtti.   Arınç, ''Başbakan Erdoğan, 'Yeni dönemde başörtülü milletvekili olacak mı' sorusuna 'Siyasette her şey olabilir' yanıtını verdi. Siz ne düşünüyorsunuz?'' sorusu üzerine, şunları söyledi:  ''Bu, gazetecilerle yapılan bir konuşmadır. Yeri geldiği için hatta 'Bunun önünü siz açacaksınız' şeklinde bir cümlesi var. Mecliste böyle acı yaşanmış bir tecrübe var. 1999 seçimlerinde Merve Kavakçı isimli bir hanımefendi İstanbul milletvekili oldu, mazbatası verildi, yemin etmek üzere başında örtüsüyle Genel Kurula girdi, ama kıyamet koptu. Yeminini yapmadı, yapamadı, yaptırılmadı. Daha sonra da başka bir sebeple milletvekilliği düşürülmüş oldu. İtiraf etmek gerekirse, Yüksek Seçim Kurulu, eline mazbatasını verdiği andan itibaren, çünkü bunu engelleyen bir hüküm yok. Bu kişi milletvekili olur, ancak yemenini etmekle görevine başlar. Zorla ve ısrarla milletvekilimizin yeminini yapması engellenmişti. Halbuki kıyafeti düzenleyen TBMM İçtüzüğü'nün ilgili maddesinde, başının kapalı ve açık olması şeklinde çok açık bir hüküm yok. Olabilir anlamı da çıkıyor, ancak bu tartışmalar bir laiklik, rejim tartışmasına yol açtı. Rahmetli Ecevit'in Mecliste yaptığı konuşmayı herkes hatırlar. Başı örtülü milletvekillinin parlamentoya giremeyeceği, yemin bile yapamayacağı şeklinde bir kanaat oluştu. Anayasa'da, kanunda, İçtüzük'te böyle bir hüküm yok. Bu konu, belki demokratikleşme kapsamı içinde, özgürlük alanı olarak düşünülmeli. Bu meselenin laiklik ve rejimle bir ilgisi yok.'' ''CHP'nin, 3 generalin açığa alınmasını 'sivil darbe' olarak nitelediğinin'' belirtilmesi üzerine de Arınç, şunları söyledi:  ''CHP'ye göre değil, sadece bir kişiye göre. CHP'ye göre dersek, CHP'yi silmek lazım. Çünkü çağdaş hiçbir siyasi parti, bu yapılana 'sivil darbe' diyemez. Bunu söyleyen Sayın Kemal Anadol'dur. Kemal Anadol için bir gazetenin başlığı çok güzel, '80 model Anadol'. Sivil hükümete kanunların verdiği yetkinin kullanılmasını darbe olarak nitelendiren anlayış aslında 80'lerin de öncesindeki anlayış. Eğer Kılıçdaroğlu da çıkar 'Ben de Anadol gibi düşünüyorum' derse, 'ört ki ölem'. O zaman CHP'yi hiç konuşmamak gerekir. Eminim ki Anadol'un bu sözlerinden CHP'nin çok büyük bir ekseriyeti de sıkıntı duymuştur.'' Bakan Arınç, ''MHP'nin 'askerin itibarsız hale getirildiği' yönünde söylemleri var, genel başkan Devlet Bahçeli de hesap sormaktan söz ediyor. Bu konuda görüşleriniz nelerdir?'' sorusunu da şöyle yanıtladı:  ''Yanlış, yanlış. Kimden hesap sorulacakmış. Hergün soruyor, ama kendi grup salonunda soruyor. Anadolu'ya çıkıp bunu soramıyor, sorarsa, seçimde soracak. Halkıyla buluşmak, kucaklaşmak, halkına özgürlüğü ve bağımsızlığı getirmek isteyen hiçbir siyasi partinin, 3 general hakkında alınmış doğru veya yanlış bir kararı Hükümet açısından eleştirmemesi lazım. Çünkü kendileri de hükümet olduğu takdirde yapacakları iş bundan farklı değildir.'' Arınç, ''Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kürt meselesinde çözümün seçim sonrasına ertelenmesi gerektiğini düşünüyor. Seçime kadar atılacak adım olabilir mi? Bir de PKK'nın eylemsizlik kararını Mart ayına çekmesi söz konusu? Bu konuda neler söyleyeceksiniz?'' sorusu üzerine, söylenecek her şeyin söylendiğini, ''demokratik açılım'' denilen milli birlik ve kardeşlik projesinin hergün uygulandığını ve devam ettiğini söyledi.  ''Bugün durduk, yarın biraz ilerledik, 3 ay ara verdik'' diye bir durum olmadığını, bazılarının böyle zannedebileceğini ifade eden Arınç, bu projenin her gün çok da başarılı bir şekilde yürüdüğünü kaydetti.  Bunun yanında terör örgütü ve eylemlerinin de olduğunu dile getiren Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:  ''Bugün eylem olmayabilir, 3 gün sonra eylem olabilir, biz buna bitti gözüyle bakmayız. Dolayısıyla örgüt var olduğu müddetçe de devlet bütün imkanlarıyla terör eylemleriyle mücadeleye devam eder, şüphesiz terörle mücadelenin tek yolu da silahlı mücadele değildir. Silahlı mücadele mecbur kalındığı zaman devam ettiğine göre, onun dışında da siyasi, ekonomik, toplumsal her türlü tedbire ve çareye başvururuz. Bu Hükümet, 8 yıldan bu yana bu konuyu başarılı bir şekilde götürüyor. Mart ayına, referanduma, seçime kadar demişler, Öcalan böyle konuşmuş, Fırat Haber Ajansı böyle vermiş... O, istihbarat örgütlerinin, güvenlik örgütünün işidir. Bakarlar, dinlerler, planlarını, programlarını ona göre tekrar gözden geçirirler, alınacak tedbirleri de Hükümete tavsiye ederler. Hükümet de onlara da 'Şunu yapın' diye talimat verir. Dolayısıyla biz Hükümet olarak 'İmralı ne söyledi, Öcalan kime kızdı, kimin istifasını istedi, kimin ağzını yırtarım' dedi bunlarla uğraşacak halimiz yok. Bunlarla başkaları uğraşıyor.'' Milli birlik ve kardeşlik projesinde bugün için çok daha iyi bir noktada olunduğunu belirten Arınç, halkın güçlendiğini, halkın örgütle arasını açtığını, örgüte karşı infial duyduğunu, sivil toplum kuruluşları, kanaat önderlerinin, örgüte sırtını döndüğünü, devletiyle, hükümetiyle, halkıyla barıştığını anlattı.  Bakan Arınç, ''Her şeyi yeni Anayasa'ya bırakmak doğru mu?'' sorusuna şu karşılığı verdi:  ''Öyle bir şey yok. Ama mümkün olsa, her şeyiyle yepyeni bir Anayasa'ya Türkiye kavuşsa. Bizim dışımızda hiçbir parti, bize yardımcı olmuyor. Biz de Anayasa'nın 26 maddesini değiştirdik. Ondan önce başka maddelerini değiştirdik. Artık parça başı iş yapıyoruz. Eğer Meclisten çıkaramazsak da halka gidiyoruz. Bundan sonra halkın vereceği kararlara bütün siyasi partiler hazır olsun. Ama yeni, daha çağdaş, daha demokratik, daha az maddeli bir anayasaya Türkiye'nin ihtiyacı var. Artık çağdaş Türkiye'nin darbe sonrası kabul edilmiş anayasalarla bir yere gidemeyeceği açıktır. Parlamentomuz artık kendisine demokrat, çağdaş anayasasını yapmalı. Buna 2011 seçimlerinden sonra kavuşabilir miyiz? Bir ihtimal var, onun için hazırlıklarımızı yapıyoruz.''