Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile birlikte AKP'yi kuran üç kişilik çekirdek kadroda yer alan eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, partisine ve AKP yanlısı medyaya ağır eleştiriler yöneltti. Arınç, aktif siyaseti bırakmasına ilişkin olarak, "Heyecanımı kaybettiğimi söyleyebilirim. Birilerine karşı sevgim biraz azalmış olabilir" dedi. Arınç, "Burada bir azalma olduysa, kabahatin kimde olduğu önemli değil. Birlikte siyaset yaptığınız insanlarla aranıza buzdan duvarlar girmişse ara vermenin zamanı gelmiştir" diye konuştu.
Arınç, 7 Haziran ve 1 Kasım'da AKP'den milletvekili adayı olmamasıyla ilgili olarak "Benim muhatabım partimizin genel başkanıdır. Kendime göre sebeplerimi ifade ettim, özür diledim, beni bağışlamalarını söyledim. Partide aktif bir göreve hayır dedim. Bir gece 12’den 4’e kadar görüşmemiz oldu. Bana hak verdi" dedi. Arınç, "Son MKYK’ya girmedim, çok üzülenler olabilir, çok sevinenler de olabilir. Ara vermek gerekir. 20 senedir parlamentodayım. Bu şüphesiz bir tecrübedir" görüşünü dile getirdi.
Arınç "İki yıldan bu yana kendi sorumlu olduğum TRT’de, diğerleri de bir yıldan bu yana bu kişi televizyona çıkmayacak, ne söyleyeceği belli olmaz diye bana ambargo uygulanıyor. Ben niye tehlikeli bir insanım, üzerime soru işareti koymaya utanmıyor musunuz? Kendi sorumlu olduğum TRT'de ve Anadolu Ajansı'nda Bülent Arınç'ın ambargolu olması hicrandır" dedi. "Birilerinin medyaya verdiği talimatlara" değinen ve "Benim çıkacağım yerler bellidir. Yanlış şeyler söylemiyorum, yanlıştır diyenlerle seçimlerden sonra çok daha rahat konuşacağız" diyen Arınç, AKP yanlısı medyada kendisini ve Gül'ü hedef alan yayınlar için "zıpır güruh" ifadesini kullandı.
Eski Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, CNN Türk'te Hakan Çelik'in sorularını yanıtladı.
Arınç, şunları söyledi:
İlk defa herhalde yıllar sonra yapılan seçimlerden beş ay sonra seçimlere tekrar gidiyoruz. Bu bütün partiler için önemli, hükumet için önemli. Hayırlı sonuçlar doğurmasını diliyorum.
Ben 2011 seçim sonuçlarından sonra aday olmayacağımı söyledim, başıma neler getireceğini bildiğim için. Tabi üç dönem meselesi benim gibi düşünmeyenler için de bir sondu. Ancak seçim yaklaştıkça ve 7 Haziran sonuçları görüldükten sonra 3 dönem yasağının anlamsız olduğu ortaya çıktı. Çok haklı bir kararla partimiz bu sınırlamaların kaldırılmasına karar verdi. Ama ben verdiğim kararda ısrarcı oldum. Benim muhatabım partimizin genel başkanıdır. Kendisi benden tekrar aday olmamı ifade etti. Ben de kendime göre sebeplerini ifade ettim. Özür diledim, beni bağışlamalarını rica ettim. Partide aktif görev düşünür müsünüz dedi, hayır dedim.
Bir gece 12'den 4'e kadar görüşmemiz oldu. Bana hak verdi sağ olsun. Bu dönem aday olmadım, kendimce çok haklı sebeplerim var. Ailece mutluyuz, eşim çok memnun kaldı.
Bunu ben kusura bakmayın herhalde bir iki ay oldu, başka bir televizyon kanalında ona biraz daha açıklıkla ifade ettim. Daha çok etkili olan konu benim yıllardır siyasette olmam. Ben 69'da başladım bu işe gençlik kollarında üye olarak. Rahmetli Erbakan'ın yanında bulundum. Refah Partisi'nde yasaklı oldum. 86-87'de yasak bitince de MKYK görevleri yaptım. Son MKYK'ya girmedim, bazıları üzülmüş bazıları sevilmiş olabilir. Ben 87'den beri aralıksız bulundum. Hatta bir ara 80 öncesi genel idare kurulu üyeliği yaptım. 20 senedir de parlamentodayım. 95'te girdim, aralıksız beş dönem. Ailece bir ara vermenin, dinlenmenin biraz kendimize dönmenin
Ben Hüseyin Çelik'in konuşmalarından çok teşbihleri fıkraları vardır. Bir şeyi de ben çok severim. Bir kızılderili reisi arkasında bütün kızılderilileri toplamış atlarıyla koşuyorlar. Apaçi kabilesi diyelim. Rüzgar gibi uçalım. Sonra reisi elini kaldırmış, zınk diye durmuşlar. Hayrola reis ne oldu diye? Bu kadar süratli koşuyoruz ki ruhlarımız geride kaldı demiş. Biz de 40 yılı - 45 yılı devirdik ve her günümüz çok süratli geçti. Sorumluluktan omuzlarımız çöktü.
301 ölü madenciler, bir başka yerde kaza olay... Bütün bunlardan sonra biraz kendimize gelelim dinlenelim, biraz okuyalım biraz kendimizi de dine diyanete verelim.
Heyecanımı kaybettiğimi de söyleyebilirim. Birilerine olan sevgimi de biraz kaybetmiş olabilirim. Siyasette insanı her gün motive eden şey biraz da heyecanıdır. Mesela biz 60-65-70'lerde de siyaset yapanları biliyorum. Bir hayalimiz hedefimiz vardı. Bu hedefe varmak için dört partim kapatıldı benim. Erbakan Refah'ın kapatılmasından sonra mükemmel bir konuşma yapmıştı. Ama bu bizim hedefimiz içinde küçücük bir olaydı dedi. Biz o zaman da önümüze baktık. Fazilet kapandı önümüze baktık. Hep yasaksız, yolsuzluk, yoksulluk olmayan hayalimizi bağlamıştık. Bunların çoğuna kavuştuk.
Başörtüsü meselesi, ülkede Sünni Alevi kavgasını sona erdirmek bunlardan bir tanesiydi, bütün özgürlüklerin en ulaşılabilecek noktasına kavuşmak bunlardan bir tanesiydi.
İnsanlar sevgiyle ayakta durabiliyorlar. Ama burada bir azalma eksilme de olmuşsa kabahatin kimde olduğu önemli değil, beraber siyaset yapamayacağınız insanlarla aranıza buzdan duvarlar girmeye başlamışsa, ara vermenin tam zamanı demiş olabiliriz.
Konuşmalarım benim açıktır. İnsan yol arkadaşını çok iyi seçmeli. Ama yola çıktıklarını, yolda bulduklarında değişirsen işler yürümez, en azından işler yürümez. Her şeyi birlikte göğüslediniz, her zorluğa birlikte göğüs gerdiniz. Ama sonradan bir herhangi bir rüzgar sebebiyle siz bir tarafta, arkadaşlarınız başka arkadaşlar buldular, onlarla birlikte yola devam ettiler. Elbette hayat dinamiktir. yenilenir kendi içerisinde. Ama bu yol arkadaşlığı anlayıştan dışarıya çıktıysa, size düşen şey bir kenarda kalmaktır. Onları üzmemek adına.
Anlıyorum bunlar konuşulursa çok önemli şeyler olur. Bir tanesi şahsi meseleler hiçbir zaman belirleyici olmaz. Benim arkadaşıma özel sebeple kırgınlığım, onun bana saygısızlığı üçümüzün beşimizin arasında olacak şeyler. Ama yola çıkarken temel ilkeler noktasında farklı bir yere düşerseniz, söylemleriniz gönül almalarınız etkili olmazsa, kavga etmezsiniz. Burada güçlü olanın, ülke için belirleyici olanın rahat etmesi icabet eder. Sizin ayak bağı olmaktan çıkmanız fayda olur. Bu dışarıya aşacak bir konu olursa bundan parti zarar görür. Ben öyle şeyler bilir ve düşünürüm ki seçim arifesinde partime zarar verecek hiçbir şey konuşmam.
Ben çok iyi bir AK Partiliyim. Benim bir davam, hedefim var. Bunun yanında diğer söyleyeceklerim çok daha basit olaylar olur. İnanıyorum ki bu beraberlikler en güzel şekliyle tekrar devam edecektir. 7 Haziran'da aldığımız sonuç birilerimizin hepimizin aklını başına getirmiş olmalı.
Evet partimiz kapatıldı, yeni bir parti kurduk. Yeni partimiz de yeni bir yol haritası belirledi. O yüzden temel düşüncelerimizde, yöntemlerimizi Türkiye'de iktidar olmak ve 78 milyona hizmet etmek olarak kurguladık. Hamd olsun 13 sene bu başarılarla doludur. Bizim yola çıktığımızda şahsi meseleler bir kenarda kalmıştı ve önde kim varsa konuştuğumuz şuydu. Sen eşitler arasında birincisin, ben eşitler arasında birinciyim. Bu kadar, bir ekibiz, kadroyuz. Omuz omuza vereceğiz ve korkmadan yolumuza devam edeceğiz.
Ama bütün siyasi hareketlerde sonradan farklılaşmalar olmuştur. Biz bugünlerde en çok neyin acısını hissediyoruz? Kerbala'nın acısını hissediyorum. Hazreti Hüseyin alçakça şehit edildi. Onun acısını tutuyoruz, hepimiz oruçlu olmaya gayret ediyoruz. Peygamberimizin vefatından 30 yıl sonra bu olay olduysa, yol ayrılıkları fikirlerin cinayete varacak olmasını örnek gösterebiliriz.
Bizimki onların yanında milyarda bir değil. Hedeften şaşmadıktan sonra bunda sıkıntı yok. Ama hedefe giderken, partimiz bakımından zorluklar çıkmışsa, böyle olmasın şöyle olsun diyebilirsin. Bu sözler kıymet bulmuyorsa, o zaman da size düşen davanın menfaatini düşünerek kenara çekilmek ve inşallah güzel şeyler olur diye dua etmektir.
Ben kendisini daha çok Türkiye Gazetesi'ndeyken tanıyorum. Ben açık yüreklilikle söylüyorum. Evet bugün cumartesidir, dün akşam da Faruk Çelik bir başka programdaydı.
Seçimlerden sonra çok daha fazla ekranlarda olacağız, bundan da haberi olsun,
Sevgi konusu deruni bir konudur. Kiloyla tartılmaz. Ben filan kişiyi seviyorum. Benim ölçüm şudur, o beni ne kadar çok seviyorsa ben de onu o kadar seviyorum. Sayın Albayrak bunları bilir de ifade etmekten çekinir.
İkinci Hazreti Hasan Hüseyin efendilerimizin yanlarında bulunan insanlar susuz bırakıldılar. Karşılarındakiler de evet mümindiler. Hazreti Hamza efendimizin kalbine mızrağı sallayan insan daha sonra mümin olmuştur. Yezid için alçakça şehit edildi dememi kabul etmiyorsa o Albayrak'ın bileceği iş. Ben onun kadar mümin değilim. Ama ben Hazreti Hüseyin'in yanındayım. Müslümanlar cinayet işlemez mi? Ankara'daki bombayı kendi vücuduyla parçalayan insan da bir Müslümandı.
Valla bu nasihatları başkalarına yapsın. Onlar da Yezid kadar olmasa bile, bazı köşe yazarlarımız, Yezid'den daha fazla cinayet işliyorlar. Ama insanların haysiyetlerine, toplum içerisindeki konumlarına o kadar alçakla saldırıyorlar ki Yezid bunları görseydi kıskanırdı.
Teşekkür ederim ikazları için. Seçimden sonra daha şuurlu bir Müslüman olmak için eşimle birlikte çalışacağız.
Ben bu tür şeylere zarf atma diye tabir ederim. Aslı astarı olmayan şeyler üzerinde bir spekülasyon başlar. Önemli buldum. Dedim ki ben böyle bir toplantıya katılmadım. Bunu da yazabilirsiniz.
Beni tanıyanlar bilirler, darbe oldu parti kapandı. Özal partisini kurdu. Kurmadan önce de Korkut Özal, yine İsmail Özdağlar bana haber gönderdi. Dedi ki milli selamet dönemi bitti. Seni de seviyoruz, gel bu partiye katıl, il başkanı ol arkadan da milletvekili olursun.
Ben onlara dedim ki, hayır, Erbakan Hoca ANAP'a gitse ben gitmem. Ben partimde kalırım. Hayatımda kırık bir çizgi yoktur. Aralara sapmadım, düşe kalka ama dosdoğru gittim. Ama ben siyasette ilkeli olmayı dürüst olmayı her zaman kendime prensip edildim.
Şimdi de AK Parti sonrası ve AK Parti içerisinden yeni parti çıkarmak isteyenlere her zaman karşı duran biriyim. Erkan Mumcu partiden ayrıldı, hem partimizden hem CHP'den bazı vekilleri aldı grup kurdu. Erkan Mumcu'yu partiye getiren ben değilim. Ona rağmen partimiz dimdik kaldı.
Başka partiden ayrılıklar olmuştu. Şunu söylemek istiyorum. Ben Meral Akşener'i çok severim. AK Parti'nin kurucusu olacaktı, Afyon'daki toplantıya gelecekti gelemedi. Saygı duyduk. Lojmanlardan da komşumuzdur. Aile hayatı da çok düzgündür. Son zamanlarda edepsizin birisi kötü bir şey deyince ona sahip çıkan da birisiyim. Bir yerde oturmuş ve sohbet etmiş değiliz. Bugün itibariyle telefon konuşmalarımız çok oldu.
Abdüllatif Şener 40 senelik dostumuzdur. Sonra siyasette buluştuk. O 1991'de beş 1995'te vekil oldum. AK Parti'den ayrıldığından bu yana bir araya gelmiş değiliz. Aramızdaki ayrılık bu kadar derinleşti. Gelirken çok iyi giderken çok kötü diyenlerden değilim ben.
Beşinci parti olabilir mi? Siyasette her şey olur. Ben bunu başka partilerden beklerim. MHP 15 ve 15'in altına düşerse, bu partiye yazık olur diyecek gerçek milliyetçilerin başka bir parti kurması ihtimal...
Kılıçdaroğlu 30'un altında kalırsa, o zaman parti içinde sorgulanacaktır. Pusuda bekleyenler vardır. Ya kurultayla görevden atacaklar veya bir başka ulusal temelli daha çok Atatürkçü kurulabilecektir.
HDP 11'lerin altına düşerse, HDP'nin içerisinden PKK ile doğrudan ilgili olmayan liberal diyebileceğimiz kişilerin ayrılıp parti olarak...
AK Parti için böyle bir şey yok mudur? Yoktur dersek siyasetin doğasına aykırı olur. AK Parti'den başka parti çıkma ihtimali yüzde 1 bile değildir. Ama diğer partilerin yüzde 50'nin üzerindedir.
28 Ağustos'tan bu yana üç defa ofisine gidip çayını içtim. 15 ayda üç defa görüşmekle olacak bir şüpheyi ortaya çıkarıyorsa bu şüpheci bir mantık olur. Biz de sayın Gül de biz de çakma AK Partili değiliz, gerçek AK Partiliyiz.
Mesela Nuh Albayrak kadar olmasa bile biraz ağırbaşlı zannettiğim birisi bir yazı yazdı. Şöyle yazdı " Arınç+Gül=? "
Murat Çiçek galiba... Bu bize vicdansızlıktır, bu bize hakarettir. 40 senelik siyasi hayatımıza hakarettir. Niye bunu yazıyor? Onlar bilsin diye söylüyorum. Bizim hem parti içinde karşılığımız vardır. Arınç, Gül dendiği zaman ayağa kalkan insanlar vardır, toplumda da karşılığımız vardır.
Yeni yetmeler diye tabir ettiğim bir zıpır bir grup, bunlar Ali Babacan'ı beni Hüseyin Çelik'i, Abdullah Gül'ü güçsüz hale getirmek için, trollerden de istifade ederek, sahip olduğu gazetelerden yaylım ateşe tutuyorlar. Çatapatlar göğsümüze geliyor bazen. Ama bunun ülkeye ve partiye hiçbir faydası yok.
Benim gibi yapacak. Dua edecek AK Parti için. AK Parti'yi sahiplenecek. Yalnız şununla bizi imtihan etmesinler. 'Onlar zaten böyle bir şey yapmazlar' diye üstümüze geliyorlar. Ama şunu söylerlerse etkili olurlar, tavsiye etmem de. "Zaten bunların toplumda bir karşılığı yok Bir araya gelseler ne olacak, parti kursalar ne olacaklar" demeye kalkarlarsa başka türlü bir tepki verebiliriz.
Partimiz AK Parti’dir, davamız budur bu davamızı yere düşürmemek için elimizden geldiği kadar çalışırız, dua ederiz, bize düşen görevleri yaparız, koşarız. AK Parti’nin siyasetini ülke için nasıl daha çok faydalı hale gelebileceğini söyleriz. Bunu ta baştan ta sona kadar da herkes görür. Biz şüphe duyulacak insanlar, AK Parti'ye, Recep Tayyip Erdoğan'a bombalar yağdıranlar, şimdi tamamen duygusal ilişkilerle sevgilerini ortaya çıkartıp, şarjör boşaltmaya kalkanlardır. Biz yine buradayız gidecek başka bir şeyimiz yok. Bu deveyi güdeceğiz gidecek başka bir diyar bizim için. Bizim nefsimize kötü gelecek şeylerle bizi imtihan etmesinler.
Bunlar eleştirilecek şeyler değil. Ben bu sözlerin yabancısı değilim çünkü, cumartesi akşamı bir hafta önce Manisa'da TV programında cevapladım. Ben de olaydan sonra çok acı duydum. 100'den fazla yurttaşımızın alçakça tabirini kullanacağım, hayatını kaybetmiş olmasından... Yasal bir toplantı ve gösteri yürüyüşünde habersizce iki tane teröristin bombasıyla hayatlarını kaybettiler. Kim üzülmezse buna kalbini yoklasın. Ben ölenlere rahmet diledim.
Sayın Cumhurbaşkanımız tweet attı, konuştu. Kılıçdaroğlu'nu, Demirtaş'ı, KESK'i, STK'ları aradığını söyledi. Bu benim sözlerimdir, eğer HDP'nin bizzat mensupları orada hayatlarını kaybetmişlerse, bu insani bir görevdir kimse bundan gocunmasın.
Yine CHP'nin Genel Başkanı, gençlik kollarından 11 kişi hayatını kaybetmiş, sayın Gül onu da aramış. Bu da bir insani görevdir.
Bu insani görevden dolayı yadırgayanları, ben yadırgıyorum. Sayın Tayyar arkadaşımızın bir tweetine yönelik.
Başbakanımızın sözlerini eleştirecek değilim. İnsani görev olduğu noktasında bir itirazımız yoktur demiştir. Ben de Sayın Gül'ün aramasını çok faydalı, masum insanlarımızın acısından duyduğu acıyı hafifletmeye yönelik bir davranış olarak görüyorum.
Abdullah Gül'ü onu fazladan savunuyormuşum gibi bir intiba var. Ben haksızlıklara tahammül edemem.
Bugüne kadar söylemediğim bir şey var. Hiç üzerinde yoruma lütfen gitmeden, gerekirse seçimden sonra kullanabileceğimizi bir argüman. Birileri bana diyor ki sen bazı şeyleri neden televizyonda söylüyorsun? Ben onlara şunu söylüyorum. Ben bu düşüncelerimi partimin büyüklerine konuşulması gereken kişilere ulaşarak konuşmaya çalışıyorum. MKYK, Bakanlar Kurulu bunlardan birisidir. Bu zeminlerde fazlasını konuşuyorum.
Ama birileriyle benim iletişim kanalım yok. O iletişim kanalı sadece televizyon ve gazeteler. İyi olsun ama neden sen oradasın buradasın diyenler olabilir.
Benim kendilerine dost bildikleri kanallara ambargom vardır. Davet özellikle edilmiyoruz. Benim sorumlu olduğum TRT de dahil olmak üzere. İki yıldan bu yalan, diğerleri de bir yıldan bu yana bu kanallara çıkmayacak düşüncesiyle... Bu kadarla lütfen kalsın. Benim çıkabilecek kanallarım bellidir. Onlara da çıkıyorum zaten.
Ben kanallara ambargo konulmasından yana değilim. Biz her yerde konuşmalıyız. Evet filan yerde program yapmak doğrudur, ama onların reytingi en sonda. Şu anda milyonlarca insan bu programa ilgi duymuş izliyor, kimisi eleştiriyorsa bu reytingi gösterir. Bu kanallara Bülent Arınç'ın çıkmasına birileri bir yasak getirdiyse, ben bu yasağı uyguladım. Ama CNN bu yasak kapsamında değilim.
Ben niye X televizyonunda değilim, gidin onların patronlarına sorun. Hatta Bülent Arınç iyi adamdır, Abdullah Gül iyi şeyler yapmış diyenler programdan çıkarılıyor. O kayda alındıysa, kayıtlar siliniyor.
TRT'nin ve Anadolu Ajansı'nın Bülent Arınç'a ambargo uygulaması... Başka kanallara bakın iki yıldır Bülent Arınç yoktur. Bu birilerini rahatsız etmemden dolayıdır. Ben birilerini rahatsız etmek için televizyona çıkmıyorum. Başka bir amacım yok. Şu anda da hiçbir sıfatım yok. Bu seçimden sonra tek başımıza iktidar olacağız, ama ben bakan, milletvekili olmayacağım. Bende artık bir tehlike beklemeyin dostlar, benden bir yanlışlık beklemeyin. Ben sizin 50 tanenizin bir araya getireceğiniz insanlardan daha iyi konuşmasını biliyorum. Hala =? koymanın bir anlamı var mı? Utanmıyor musunuz?
Davutoğlu ile ilgili değerlendirmem yüzde yüzdür. Başarılıdır, gayretiyle fevkalade başarılıdır. Eşiyle örnek bir ailedir. İmanı sağlamdır. Tarih bilgisi çok iyidir. Torosların yörüğüdür, pırıl pırıl bir devlet adamıdır. Keşke onun kadar herkes çalışabilse.
Anket sonuçları konuşmayacağız. Ama ben inanıyorum ki tek başına iktidara doğru gidiyor AK Parti. Son gelen oy göstergeleri bizim 276'yı... RTÜK'te başkan seçilemedi henüz bunları konuşacak vakitleri olmaz. Biz iktidar olacağız inşallah. Ve derleyip toparlayacak Davutoğlu ve 2023'e götürecek.
7 Haziran sonuçlarında onun çok az olumsuz etkisi vardır. Ama olumsuz şartlara rağmen 81 ile gitmiştir. Can siperane...
Adıyaman'a özellikle gittim. Böyle anılmasın diye. Çok haksızlık var. Adıyaman ile terör yan yana anılamaz.. Adıyaman ile IŞİD yan yana anılamaz. Anadolumuzun her yerinde teröre alet olmuş, yanlış fikirleri benimsemiş her yerden insan çıkabilir. Adıyaman'da IŞİD ile ilgili 10 kişiyi bulamazsınız. Türklerden de Kürtlerden de Aleviden de Sünniden de çıkar. Kime karşı yaparsa yapsın, kim yaparsa yapsın lanetli iş.
Olaylar başladığında ve devamında ben bulundum. Sayın Başbakanımız öncesinde bir müddet bulundu sonra Kuzey Afrika'ya gitti. Ben iki gününü, en ateşli günleri takip ettim. Sonra döndüler bazı çalışmalar yaptılar.
Ben de Sırrı Süreyya Önder'i davet etmiştim, bir basın toplantısı yapmıştım. Ekibimi toplamıştım, sonra o zamanlar bir mahkeme kararı çıktı. Gerekirse referandum yapacağım demiştim. Sayın Başbakanımız da Sırrı Süreyya ile görüşmüştü. Ama ilk başlangıcında bir AVM yapılması, ağaçların kesilmesi, bir çevre duyarlılığıyla başladığı konusunda istihbaratımız oldu. İyi yetişmiş, entelektüel, üst gelir seviyesine sahip kadınların erkeklerin duyarlılığıyla başladığını ama hemen el değiştirerek bütün Türkiye'ye yayılan bir terör olayına dönüştüğünü ben zaten biliyorum.
Sırrı Süreyya Önder, nasıl başladığını ve nasıl alevlendiğini, çadırların yakılması olayında da kimlerin kabahatleri olduğunu anlattı. Ben Önder'e inandım. Zannediyorum olay ilk başladığı anda bir öngörüyle hareket edilip önlenebilecek bir şeydi.
30 bin kişinin Başbakanlığı işgal edeceği istihbaratı, insanların ölebileceği istihbaratını aldık. Kamu mallarına zarar verdiler, her şeyin başında insanlar öldü. Bütün silahlı örgütler Gezi'yi teslim aldılar. 50 kişiyle başlayan bir olay, bayraklarından isimlerinden de belli. Atatürk Kültür Merkezi'ne asılan ve asılmayan bütün örgütler piyasaya çıktı. O mücadele çerçevesinde insanımız hayatlarını kaybetti.
Bunlar "ölmek ve öldürmek"ten verilen cezalar değil kamu malına zarar vermek... Temyizi vardır, bir yargı kararıdır. Ama o gün yaşanan vahşetin karşılığı değil bu cezalar. Bunlar zannediyorum ki ATM'leri yıkanlardır, sokaklarda TOMA'ların üstüne molotof atanlarındır. Yani haksız bir ceza da diyemem, haklı verilmiş ceza da diyemem. Delillere bakmamız lazım.
Ben Renault'un her modelini kullandım. Biz milli görüşçüler sıkı araba kullanırız. Erbakan '160-180 ile gitmezsen yavaş kullanırsın' derdi. Ama Toros'u kullanmadım. Bahçeli'nin klasik araba merakı da var. Ben doğrusu binmedim.
Ama burada sayın Başbakan'ın 'beyaz Toros' ifadesi faili meçhullerle özdeş hale gelmiştir. Ben bir Meclis Başkanı olarak üzüntüm şuydu, 1994 falan olabilir. Faili Meçhulleri Araştırma Komisyonu diye araştırma komisyonu kuruldu. O çok önemli bir görev yaptı. Bütün bölgeye gitti araştırma yaptı. Ama devletin istihbarat birimleri, askeri, sivili bu komisyona bilgi vermediler. Zannediyorum Teoman Koman Paşa'nın o zaman bu komisyonun hareket kabiliyetini kısıtladığını biliyorum. O zaman komisyon muazzam bir rapor hazırladı ama Meclis bu raporu basmadı. Daha sonra özel bir yayınevi bu raporu bastı. O raporun gereği yerine getirilseydi
AK Parti'nin 13 yılında faili meçhuller araştırıldı. Bu Berfo Ana'nın, son 30 yılını kapıyı açık bırakarak oğlum gelir de haberim olmaz diyen Berfo ananın acısıdır. Başbakanımız çok doğru söylüyor. Türkiye yeniden karışsın diye ellerini ovuşturanlar varsa bilsinler ki o dönem kapandı. Bunu söyleyen bir insan eleştiriliyor.
Cumhurbaşkanı "tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet" dedi paralel yapı için... Bu iş nereye gider?
Paralel devlet yapılanması legal görünümlü illegal yapılanmalar bugün artık MGK kararlarına da yansımıştır. Ancak paralel devlet yapılanması sadece ismi geçen örgüt için değil bütün yapılanmalar...
Şimdi FETÖ dedikleri, bir kavramı yerleştirmeye çalışıyor birileri. MGK kararlarında böyle bir şey yok. Bir savcı bir iddianame yazmış olabilir. Karara dönüşmesi lazım. Böyle de olabilir, aksi de olabilir. Ben Fethullah Gülen'in Ankara'da DGM'lerde yine terör örgütünden dolayı yargılandığını, sonra beraat ettiğini biliyorum.
Şimdi 15 sene sonra değişik deliller var derlerse buna bakarım mahkeme kararını beklemem lazım. Biz hukuk dışında mücadele yapamayız. Hukuk içindeki mücadeleyi ben yapmasam CHP yapar, CHP yapmazsa MHP yapar.
Bugün bazı uygulamalar masum insanları rencide eder hale geldi. Hiç alakası olmayan insanların evine iş yerine baskın yaparak hem de seçim öncesinde bunların oylarından AK Parti'yi mahrum etmek isteyen başka bir düşünce, örgüt var mıdır diye aklımdan geçiyor.
Varsayalım ki bu yüzde 100 doğrudur. Mutlak doğruyu Allah bilir de herkesin doğrusu kendine. Yüzde 99 doğru olduğunu kabul edelim.
Eğer 1 milyonsa bir kitle, bunun 900 bini ibadetle uğraşan tabandır, 99 bin ticaretle uğraşandır, 1000 tanesi da ihanet içinde olanlardır.
En uzun programlarımızdan biri oldu.
Çok teşekkür ederim, bu fırsatı verdiğiniz için.
Dünya listesinde TT oldunuz.
Ne diyorsun yav. Obama, Merkel, Esad’la görüşen Putin bakmasın şimdi kimmiş bu adam diye.