ARINÇ: CUMHURBAŞKANI'NIN GÖREV SÜRESİNDE SÖZ SAHİBİ YSK ANKARA (A.A)

-ARINÇ: CUMHURBAŞKANI'NIN GÖREV SÜRESİNDE SÖZ SAHİBİ YSK ANKARA (A.A) - 18.08.2010 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı'nın görev süresine ilişkin, ''Anayasa'da yazılı olan bir hükmü yorumlamada veya açıklamada sanki YSK bu konuda söz sahibi gibi geliyor'' dedi.  Arınç, Bugün TV'de ''Temsilciler Meclisi'' programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün görev süresine ilişkin görüşlerin anımsatılarak, bu tartışmayı ''parlamentonun mu YSK'nın mı  bitireceğinin'' sorulması üzerine, Arınç, "Daha evvel de bu konular sorulduğunda düşüncemi ifade etmiştim. Hala o düşüncemde ısrar ediyorum" dedi. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde mevcut anayasada ''5 yılda bir milletvekili seçimleri yapılır'' hükmünün, Cumhurbaşkanı'nın seçildiği gün ''Cumhurbaşkanı 7 yıllığına ve tek defalık seçilir hükmü''nün bulunduğunu anımsatan Arınç, şöyle konuştu: ''Ne zaman bu hükümler değişti. Ekim sonunda yapılan referandum sonunda. Yani iki ay sonra hemen hemen. Şimdi hukuktaki ilke şudur, bu işlerin yapıldığı günde yürürlükte olan hükme göre, biz seçimi tamamlamış olduk, mazbatamızı ona göre aldık. Sayın Cumhurbaşkanı da mazbatasını ona göre aldı. Sonra Ekim ayının sonunda değiştiğinde geçici bir madde konulmadığı için de bir tartışma başladı.  Ben o Anayasa değişikliği yapıldığı tarihte Meclis Başkanıydım. Bu konuyla benim yanımda da bazı tartışmalar yaşandı. Onbirinci Cumhurbaşkanının seçilme usulü ve bu Anayasa değişikliğine tabi olup olmadığı konusunda bir geçici madde ilavesinin daha doğru olacağı söylendi. Ben de şahsen o düşüncedeydim ama benim yanımda bunu tartışan beş-altı kişide hakim olan görüş şu oldu, (buna hiç gerek yok. Zaten referandum sonucunda 'Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilir ve 5+5 şeklinde seçilir' şeklinde yürürlüğe girerse, bunun için geçici bir hüküm koymaya gerek yok. Bundan sonraki cumhurbaşkanı ona göre seçilecek demektir. Ama bu cumhurbaşkanı Mecliste seçileceğine göre şöyledir) diye konuşuldu.  Tartışmalar daha sonra başladığında bir grup, (milletvekili seçimi artık 4 yıla indi, cumhurbaşkanı seçimi de 5 yıla indi) şeklinde görüşler ortaya koydu. Ben yine 5 ve 7 olduğu konusunda, yani Sayın İyimaya ile Burhan Kuzu ile bu konuyu görüştük. Hatta bir rapor hazırlattım fakat iş biraz ortada kaldı.'' -''MUHALEFET ISRAR ETTİ''- Muhalefetin cumhurbaşkanının görev süresinin 5 yıl, milletvekillerinin görev süresinin de 4 yıl olması konusunda ısrar ettiğini anlatan Arınç, muhalefete rağmen bu konuları yeniden gözden geçirdiklerini belirtti.  Bu konuların hem Meclis hem de Cumhurbaşkanlığı kurumunu yıpratacağını vurgulayan Arınç, şöyle devam etti: ''Cumhurbaşkanımız için de o makamı işgal eden kişinin her türlü müdahaleden ve tartışmadan uzak, bu müdahalelerin dışında o makama yakışır bir konumda olması lazım. Onun da günü geldiğinde 'eğer 5 yıl daha ağırlıklı olarak konuşulursa ona iltihak edelim' diye düşünmüştük. Ama gazetedeki haber 4 ve 5 yıla ikna olduğum şeklinde yayımlandı. Sonuç olarak böyle anlaşılabilir. Ama bugün bana sorsanız ben seçildiğimiz tarihteki Anayasa hükmünün bizim için geçerli olduğunu düşünüyorum. Bu milletvekilleri için 5 yıldır, Sayın Cumhurbaşkanımız için 7 yıldır. Tabii Sayın Cumhurbaşkanı için tartışmalar şu noktaya gelirse '7 yılsa o zaman 7 yıl dolduğunda bir daha seçilemeyecek demektir. Hüküm böyle'. Eğer beş yılsa ikinci defa adaylığını koyacak mıdır? Amenna, bana göre koyabilecektir. Eğer mevcut cumhurbaşkanımız aday olur veya adaylığını düşünürse. Bir başkasına zaten engel yok'' -''POLİTİK GÖRÜŞLER''- Bazı kesimlerin 5 yıllığına ama tek dönemlikle ilgili garip sözler sarf ettiğini belirten Arınç, şunları kaydetti: ''Bunlar politik görüşlerdir. Anayasa hukukçularımızın bir kısmı ya da idare hukukçularımızın bir kısmı, ben o konuda zayıfım, yani ceza hukuku bakımından bir şey söyleyebilirim. Diyorlar ki, 'Anayasa değişikliği yapıldığı tarihte yürürlüğe girer ve o zaman milletvekilleri için 4 yıldır, cumhurbaşkanı için 5 yıldır' diyorlar. Amenna... Peki o zaman kim karar verecek, 4 veya 5 olduğuna? Onu da tartıştık biz. Bir kısmı seçim hukukuna ilişkindir. (Herhalde YSK, bir müracaat üzerine ya da kendisinden böyle bir karar alıp bunu açıklayabilir) denildi. Bir kısım arkadaşlar, (Anayasa Mahkemesine gideriz bunu yorumlasınlar onlar karar versinler) dedi. Bir kısmı (Meclis bu konuda bir karar alabilir) dedi. En sonunda herkesin kararı şu oldu. (Daha çok zaman var. Bunu tartışmayalım ve biz önümüze bakalım) denildi.'' Arınç,Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik bir yasal düzenlemenin komisyondan geçtiğini ancak genel kurula henüz gelmediğini de hatırlattı.  Arınç, görev süresine ilişkin olarak, ''Geçici bir madde konulması keşke o zamanlar uygun görülseymiş. Yine de o yapılabilir'' diye konuştu.  -''ORTADAYIM GÜÇLÜ OLAN FİKRE İLTİHAK EDEBİLİRİM''- Cumhurbaşkanı Gül'ün Azerbaycan'a giderken ''Ben bu tartışmaların dışındayım, ben siyasi bir konumda değilim ama belirsizlik hoş bir şey değil'' sözlerini anımsatan Arınç, "Yani bu belirsizliği gidermek için sanıyorum 2011 yılının başlarında herhalde bir düğmeye basılır, bir yerden. Anayasa ve iç tüzükteki yazılı kurallar içerisinde bir meclis kararı bu noktada sanıyorum alınamaz. Çünkü bu tarif edilmiş. Ama bir anayasada yazılı olan bir hükmü bizim yorumlamamız veya açıklamamız sanki YSK bu konuda söz sahibi gibi geliyor. Ama ortadayım. Yani ben güçlü olan bir fikre iltihak edebilirim.''  -''BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN MİLLETVEKİLİ ADAYLIĞI''- Başbakan Erdoğan'ın 2011 seçimlerinde son kez milletvekili adayı olacağı yönündeki açıklamalarının anımsatılarak, ''Sayın Başbakan yerini kime bırakacak ya da AK Parti'de ne olacak?'' sorusu üzerine Arınç, "Herhalde ben bu tartışmanın dışında kalırım. Çünkü benim de üçüncü dönemim. Bu hüküm parti tüzüğe konulurken çok düşünüldü. Belediye başkanları için de böyle bir hüküm var. 'Milletvekilliği üç dönemle sınırlandırılsın parti içi demokrasi açısından' denildi.Yani AK Parti güçlü bir parti. Kendi içinde bunu mutlaka en güzel şekilde çözecektir" diye konuştu. Arınç, ''Sayın Gül de sayın Başbakan da yeniden Cumhurbaşkanlığına aday olur mu? Başbakan'ın açıklaması acaba bir tüzük hükmünün ifadesinden öte Cumhurbaşkanlığı adaylığına giden bir yolun işareti mi?'' sorusu üzerine Arınç, ''Yani hiç o konularda hesaba girildiğini düşünmüyorum'' yanıtını verdi.  ''Kalplerde olanı da Allah bilir'' diyen Arınç, Arınç, ''İkisi aynı anda aday olabilir mi?'' sorusu üzerine ''Herhalde olmazlar'' dedi.   -"DELİL DURUMUNA GÖRE TUTUKLULUK HALİNİ SONA ERDİRMEK GEREKİR" ''Mustafa Özbek ve Balbay'ın, 'darbeyi planladıkları iddia edilen komutanlar dışarda, biz neden içerdeyiz' söylemi var. Neler düşünüyorsunuz?'' sorusuna Arınç, bu konuda daha önce bir başka programda açıklamalar yaptığını anımsattı. Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''O gün canlı yayında söylediklerime çok geç uyandılar. Aslında, 'bu adam o gün ne dedi?' diye hala tartışıyorlar. Birileri bunları uyarmış, 'bu tersten çakar' diye. Konuşmanın üzerinden iki gün geçmesine rağmen, hala uyanamamışlar, benim söylediklerimi maalesef anlamış değiller. Burada önemli olan şu, tutuklama bir tedbirdir. Bir kaçma tehlikesi varsa ağır cezalık cürüm işlemişse delili karartma ve yok etme endişesi var ise tutuklanır. Bu tutuklama ne kadar sürebilir, deliller, sorgular, savunmalar tamam olacak. Ondan sonra mahkemelerin vereceği kararlarla ilgilidir. Mahkemeler kendi içerisinde bu şekilde işler. Tuncay, Ahmet, Mehmet her kimse onları ayırt etmiyorum, kim içerdeyse, hakkındaki deliller toplanmışsa sorgusu, savunması yapılmışsa suçluysa ya da suçsuzsa mahkeme onun beraatına ya da tutukluluğunun devamına karar verecektir. Bu, mahkemenin vereceği bir karardır.'' -''ASLOLAN KİŞİNİN ÖZGÜRLÜĞÜDÜR, TUTUKLAMA İSTİSNADIR''- Adaletin herkes için olduğunu vurgulayan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Sorguları yapılan tüm sanıkların birbiriyle olan ilişkilerini, kendileri için mahkeme heyetinin düşündüğü delil durumunun vereceği cezayı dikkate almak gerekir. İki sene yattıysa bu adamlar, bana göre 10 seneye bedeldir tutukluluk halleri. Şu kadar içerde yatarsa zaten tahliye olacak. Hükümle birlikte olsa bile. Her sanık, her tutuklu için dosyadaki delil durumuna göre tutukluluk halinin sona erdirmek gerekir. Şunu söylemek istiyorum, her sanık hakkında, delil durumuna göre, sizin tutuklamaya istisna, tahliyeye kesin olarak bakmanız lazım. Aslolan kişinin özgürlüğüdür, tutuklama istisnadır.'' Arınç, geciken adaletin adalet olmadığını ifade ederek, tutuklama ve gözaltı kararına rağmen, bazı kişilerin mahkemeye gelmediğini belirterek, şunlara dikkati çekti: ''Hatta bir bakıyorsunuz, bir bakanın yanında arzı endam ediyorlar. Bir başkası Yüksek Şura toplantısında Başbakan'ın karşısında oturuyor. Bunlar hakkında tutuklama kararı var. Ama bunlar bir güç gösterisi ile mahkeme ile alay eder noktaya gelmişler. O mahkemenin hakimi ile aynı hukuktan geçmiş kişiler, onlar hakkında tutuklama kararı vermiş, aynı hukuktan geçmiş X mahkemesinin de tahliye kararı alması dikkat çekici bir olaydır.  Gücüyle kuvvetiyle temsil ettiği misyonuyla veya birilerinin onlara sahip çıkması ile aslında tutuklanması gereken, hukukun da böyle olmasını emrettiği kişiler bir şekilde dışarda kalıyorsa 'Bunların güçlü, kuvvetli arkaları var, onlar hakkında tutuklanma kararı vermeyip bizi hala tahliye etmeme konusunda direniyorsunuz' derlerse ben vicdan sahibi biri olarak onları dinlemek zorundayım. Benim söylemek istediğim bu.'' O kişilere bir kırgınlığı, husumeti olmadığını, vicdan sahibi bir insan olduğunu kaydeden Arınç, şunları dile getirdi: ''Keşke yapmasalardı, orada günahım kadar sevmediğim gazeteci bir insan var. Ama burada adaletsizliğe tahammül edemeyiz. Yargı kendi içerisinde iyi işleyecek. Eğer taraf tutmaları varsa isimleri ile beraber bu hakimlerin neden tutukladığı veya neden tahliye ettiği konusunda iddialar varsa bunun üzerine gitmemiz lazım.  Adalet herkese lazım. Adalet herkese eşit dağıtılmalı. Bizim aslında HSYK için Anayasa değişikliğinde ısrar etmemizdeki temel nedenlerden birisi de budur. Yargıda bağımsızlık kadar tarafsızlık da önemlidir.'' -''DARBEYE TEŞEBBÜS ARTIK AYIP BİR SUÇ''- Bir başka soru üzerine de ''Cuntacılık, darbeye teşebbüs etmek Türkiye'de artık çok ayıp bir suç ve kimsenin de cesaret edemeyeceği çok kötü bir iş haline geldi'' diyen Arınç, bu iddiaların ciddi olduğunu ifade etti. ''Heron soruşturması'' ile ilgili değerlendirmesi de sorulan Arınç, bunların açığa kavuşturulmasının önemine işaret etti.  Terörle mücadelenin zafiyete uğratılmamasının büyük önem taşıdığını vurgulayan Arınç, bu iddialarla ilgili ciddi bir soruşturma yürütülmesi gerektiğini bildirdi. Bir başka soru üzerine de Arınç, referanduma sunulan Anayasa değişikliğinin sadece YAŞ ve HSYK kararlarının yargıya açılmasını öngördüğünü, terfilerin bu kapsamda olmadığını söyledi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun üslubuna ilişkin değerlendirmesi de sorulan Arınç, ''İddialı sözler söylüyor ama üslup bakımından boş ve kötü buluyorum. Vaatleri bakımından Cem Uzan'ı ve Genç Parti'yi andırıyor'' diye konuştu. Arınç, Hacıbektaş'taki törenlerde bazı bakanlara gösterilen tepkiyle ilgili soruya karşılık da ''Bunlar CHP'nin militanları. Bu provokasyondur, provokatörlerin işidir'' dedi. Referandumdan çıkacak sonuçla ilgili beklentisi de sorulan Arınç, ''Bu bir halk oylamasıdır. AK Parti'nin oyunu göstermez, bunu kullanmayız. Sonuçta iktidar da muhalefet de değişmeyecek'' şeklinde konuştu. 12 Eylülde çıkacak sonucun tüm siyasi partiler için yeni gelişmeleri gündeme getirebileceğini ifade eden Arınç, referandumu boykot etmenin yanlış olduğunu, herkesin sandıkta oyunu kullanması gerektiğini belirtti. Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) referandumda kullanılacak mühürle ilgili kararını da eleştiren Arınç, ''YSK son zamanlarda HSYK gibi oldu'' dedi.