Eski TBMM Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç, yeni partilerin başarı şansı olmadığını söylerken, "Türkiye'de parti kurmaktan kolay bir şey yok. 30 kişi ile parti kurarsınız. Turşu kurmaktan daha kolay. Ama biz iktidar olmak için kurduk partiyi. Yeni kurulan partilerin bir tek ümidi var. Bunlar yüzde 1'de alsam nasıl olsa ittifaka girerim, orada benim ağırlığım olur diye düşünüyor. Yeni kurulan partilerin yüzde 10'luk barajı aşma ihtimali var mı? Yok" dedi. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de AKP'den kopuşunu yorumlayan Arınç, "Her şeye rağmen Abdullah Bey kopmamalıydı, karşıya geçmemeliydi" ifadesini kullandı. Arınç, ABD'deki başkanlık seçimlerinde de isim vermeden Demokrat başkan adayı Joe Biden'a desteğini açıkladı.
Habertürk'te Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtlayan Arınç, AKP içinde kendisini hedef alan çok sayıda ismin hatırlatılması üzerine, "Beni hedef alan bir tane akıllı insan yok. Görevi sadece bizi küçümsemek olan birkaç kişi var. AK Parti kitlesi beni sever. Ben güçlü bir siyasetçiyim" dedi. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilişkisine de değinen Arınç, "Dost çevrelerinde bana 'Abi' diye hitap etmiştir. Benim için bir gururdur bu. Sayın Cumhurbaşkanımızın çevresinde 10 kişi falan vardır. Kapının önüne süt şişesi gibi konulmayı bekliyorlar. Bunlar çok da etkili değiller" şeklinde konuştu.
Türkiye ekonomisindeki gelişmelere dair gelen soruya "Onlara girmeyelim; konuşacağımız çok daha önemli şeyler var" yanıtını veren Arınç, "Bir sendeleme yaşandı ama şu anda hükümet, ekonomi devam ediyor, Korona belasına rağmen. Memurlar, emekliler maaşını alıyor. Ödemeler, destekler devam ediyor. Tüm dünyanın yaşadığı sıkıntıları Türkiye'nin yaşaması da doğal. Ekonomiyi sürdürülebilir halde yürütmek de başarı" açıklamasında bulundu.
Arınç, ABD'deki başkanlık seçiminde kimi desteklediğine ilişkin gelen soruya ise isim vermeden Joe Biden'ı işaret ederek yanıt verirken, "Ben ehveni şer içerisinde kaldığımız zaman geleceğe ve bugünümüze bakarak Trump'ın karşısında kim aday olursa ondan yanayım derim" dedi. Geçen günlerde 7 ay önceki Türkiye açıklamalarıyla gündeme gelen Biden, muhalefete açık desteğini ilan edip "Erdoğan'ı mağlup edin. Darbeyle değil, seçim süreciyle" demişti.
Arınç'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"19. yılın içinde olmak gurur veriyor. Siyasi hayattan hayal ettiysek hepsine kavuştuk AK Parti döneminde. Milli Nizam Partisi'nden başlayarak, 1970 yılında kurulan Milli Nizam Partisi'nden. 71 yılının Mayıs ayında hatırladığım kadarıyla başladı siyasi hayatım, sonra MSP, Refah, Fazilet ve AK Parti'de hamdolsun 19 yıl siyasi hayat bize nasip oldu. 5 dönem milletvekilliği, 6,5 yıl Başbakan Yardımcılığı, 5 yıl Meclis Başkanlığı'ndan sonra sivil vatandaş olarak Cumhurbaşkanımız bize külliyede bir danışma meclisine koydu. AK Parti dönemi bizim için her yönü çok özeldir. Yıllarca muhalefet partilerinden çalışmış biri olarak iktidar olmanın lezzetini AK Parti'de yaşadım. 2002, 2027 başarıdır. Arkadan diğer seçimler. Mesela CHP iktidardan uzaklaştı, 70 yıldır iktidar olmadı, bu bir zafiyettir. 18 yılı dolduran mutlak başarı ve iktidarıyla karşı karşıyayız. En büyük başarı ve kazanım şüphesiz liderdedir, genel başkandadır. Sayın Tayyip Erdoğan'dan bahsediyorum. O da, biz de biliyoruz ki bu partiyi millet kurdu, bize tabelasını asmak kaldı. O zaman 70 kurucu vardı. Sivil arkadaşlardı. Başka partilerde dürüst kalmış, aradığını bulamamış AK Parti'ye gelmiş olanlar vardı. 53 tane milletvekili arkadaşımız vardı. AK Parti'nin ilk grup başkanı benim. Seçime giderken Yargıtay sayın Tayyip Erdoğan 'Kurucu da milletvekili de olamaz' dedi, bize darbe vurdu. Seçimleri, referandumları kazandık. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı halk tarafından seçilecek hale geldi. Siyasi hayatına şu kadar genel, mahalli seçim, referandum, cumhurbaşkanlığını sığdırabilmiş bir başka parti yok. Bu partiden iki tane Cumhurbaşkanı, 3 tane Başbakan, Meclis Başkanları çıktı. Bu da başlı başına başarıdır.
"AK Parti'nin başarısı nedir diye bana soruyorlardı. Ben onlara Türkiye'nin yaşadığı siyasi serüvenleri anlatıyordum. Darbeleri, muhtıraları söylüyordum. Türkiye'de siyasete dip yaptıran temel noktaları söylüyordum. Biz üçlü koalisyonun Türkiye'ye getirdiği sıkıntıları anlatıyorduk. Böyle bir krizde güven sağlayan, vizyon veren bir ekibin ümit olduğunu söylüyordum. Biz millete odaklı siyaset yapacağız dedik. Çıkar kavgasına dayalı siyaset Türkiye'yi geriletti. Birbirinin boğazına sarılan siyasetçiler var. Kendilerine de, Türkiye'ye de itibar kaybettirmişti. Cesur olacağız, gerekirse tankın üstüne çıkacağız dedik. Aile fotoğrafı çektirdik. Ben ilk seçimin ardından 'demokraside balans ayarı seçimle olur' dedim. Seçime gidiyoruz 2001-2002'ye doğru. 100 bin kişi ile miting yapıyoruz. Tayyip Bey, 'seçimlerden ne bekliyorsunuz' dedi. Eski siyasetçiyim, Refah Partisi'nin aldığı oyu biliyorum. Kendisi dedi ki 'Abi göreceksin en az yüzde 40 oy, 15 milyon oy alacağız' dedi. Allah biliyor oradakilerin çoğu gülümsedi. Yüzde 35, 11,5 milyon oy aldık. AK Parti eski gücünü de aşacak inşallah.
"Muharrem İnce'ye de bir cevap olabilir. AK Parti adına söyleyeyim, böyle bir şey yok. AK Parti yoluna devam ediyor.
"Grup konuşmalarında hiçbir zaman partizanlık yapmadım. Kendi başıma mitingler yaptım. Beraber yola çıktıklarımızı Milli Nizam'da olsa bile, Milli Selamet'te olsa bile unutmadım. Abdullah Bey'in ayrılığına fevkalade üzülüyorum. Ama şartlar bunu getirdi. Kimisi çok özel, kimisi kamuya mal olmuş bunu tetiklemiş olabilir. Her şeye rağmen Abdullah Bey karşıya geçmemeliydi. Abdullah Gül konusunda kırgınlık yaşadığını düşünüyorum. Ben de partiden hükümetten ayrıldığında yalnızlığa itildim. Hakaret edenler oldu, hedef gösterenler oldu. Ben de bu kızgınlıkla birçok tweetler attım. Ama 15 Temmuz'u görünce bu liderin yanında, AK Parti'de olmak lazım dedim. Diğer arkadaşlarımız partilerini kurdular. Siyasette herkesin gönlünü almak zorundasınız. Bunu belki en iyi yapan Demirel'di. Ama o bile partisini bölünmekten kurtaramadı, Demokratik Parti çıktı. AK Parti'nin gövdesi çok sağlam. Bu gövde güçlendirilecek. Bir iktidar yüzde 50'nin üzerine çıkma iddiası olmalıdır.
"Yıpranacak da sürekli hamle yapacak. Bisiklet pedalı gibi. Sürekli pedalı çevirdik her seçimden başarı ile çıktık. Biz AK Parti'yi, saygın genel başkanımızı mutlaka yüzde 50'nin üzerine çıkaracak potansiyele ulaştırabiliriz. Nerede bir yanlış varsa onu gidereceğiz, nerede eksiğimiz varsa gidereceğiz. Ekran önünde şurada bu yanlış var dersem muhalefete koz vermiş olurum.
"Bu kısır döngüden çıkalım. Kendilerini savunmak için haklı da olabilir. Türkiye siyasetinde her şey olur. Demirel bunun atasözünü söylemiş, 24 saat uzundur demiş. Bugün sadece sayın İnce konuşulmuyor, Mustafa Sarıgül de kuracak deniliyor. Türkiye parti kurmaktan kolay bir şey yok. 30 kişi ile parti kurarsınız. Turşu kurmaktan daha kolay. Ama biz iktidar olmak için kurduk partiyi. Erbakan Hoca 'illa iktidar' derdi. Yeni kurulan partilerin bir tek ümidi var. Bunlar yüzde 1'de alsam nasıl olsa ittifaka girerim orada benim ağırlığım olur diye düşünüyor. Yeni kurulan partilerin hiçbirisinin yüzde 10'luk barajı aşma ihtimali var mı? Yok. Sayın İnce sakın ola ki çevresinin dolduruşuna gelmesin. Bu partilerin hiçbirisinde tek başına iktidar, barajı aşma ihtimali yok. Ben 15 Temmuz'dan sonra kararımı AK Parti, Tayyip Erdoğan'dan yana verdikten sonra benim yanımda 'ah bu adam ne güzel konuşuyor' diyenlerin üçte ikisi gitti. Hiç kimse ana gövdeden korkmasın. Kendisi ve çevresi için kaygısı varsa çekilsin bir kenara otursun memleketin iyiliği için dua etsin. AK Parti şu kadar oy alan parti. Kitlesel kopuşlar AK Parti'nin 2002'de geldiği gibi olur.
"AK Parti içinde beni hedef alan bir tane akıllı insan yok. Görevi sadece bizi küçümsemek olan birkaç kişi var. AK Parti kitlesi beni sever. Ben güçlü bir siyasetçiyim. Bunu kendim konuşmak istemezdim. Meclis Başkanlığı döneminde eşimin başörtüsü yüzünden bir gazeteciyle takışmam oldu. Ona mektup yazdım, 'Eşimin bir görevi yok, başörtüsü onun tercihi' dedi. O da bana içtenlikle cevap verdi. Şu anda kendisi dostumdur. O da bana cevap geldi, 'siz güçlü bir siyasetçisiniz' dedi. Sayın Erdoğan'la bizim aramızdaki ilişki özeldir. Dost çevrelerinde bana 'Abi' diye hitap etmiştir. Benim için bir gururdur bu. Sayın Cumhurbaşkanımızın çevresinde 10 kişi falan vardır. Kapının önüne süt şişesi gibi konulmayı bekliyorlar. Bunlar çok da etkili değiller.
"Onlara girmeyelim. Konuşacağımız çok daha önemli şeyler var. Bu iktidar 2012'ye kadar aslanlar gibi gitti. Gezi olayları arkasından 17-25 Aralık, FETÖ vs. Bir sendeleme yaşandı ama şu anda hükümet, ekonomi devam ediyor, korona belasına rağmen. Memurlar, emekliler maaşını alıyor. Ödemeler, destekler devam ediyor. Tüm dünyanın yaşadığı sıkıntıları Türkiye'nin yaşaması da doğal. Ekonomiyi sürdürülebilir halde yürütmek de başarı. Ekonomide yaşanan sıkıntıları bilmek lazım. Yerinde yapılan eleştirileri kabul etmek lazım. İnşallah iyi olacak. Türkiye liderine güveniyor, ekonomi de liderin elinde olduğu için.
"Hazine ve Maliye Bakanı'na sordular. 'Eksen değişimi olacak' dedi. Cumhurbaşkanımızın açıklayacağı şeyi ben bilsem bile ahlaken söylememem lazım. Ama ben bilmiyorum, sadece iz sürüyorum. Galip olan beklenti ekonominin zenginliği ile ilgili olabilir. Karadeniz'de doğalgaz, Akdeniz'de bir gelişme olduysa inşallah yarın duyacağız. Türkiye kazanırsa hepimizin sevinmesi lazım.
"Biden'in söylediklerine doğrudan en sert cevabı vermek lazım. Cumhurbaşkanı Sözüsü, İletişim Başkanı, MHP, İYİ Parti'den de verildi. CHP 'iyi ama 8 ay evvel niye tepkisini vermediniz' dedi. Bence Biden'in bu sözlerinin karşılığını Türk siyasetçisi olarak vermeniz lazım, 'Halt ediyorsun, Türkiye'nin iç politikasına giremezsin, yanlış yapıyorsun, hiçbir muhalefet partisinin senin yardımına ihtiyacı yoktur' demeli. Muhalefeti geliştireceğiz demesi, Erdoğan'ın gidişine laf söylemesi densizliktir. Muhalefet bu kadar olmasa bile karşı çıktı. CHP, MHP, İY Parti'nin de gereken cevapları verdi. Ama arkasından 'Niye şimdi bu oldu' demenin anlamı yok. Özellikle CHP 'Niçin sayın Cumhurbaşkanı kendisi açıklama yapmıyor' diyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın Biden'ı muhatap alarak açıklama yapmasını yanlış bulurum. Sözcüsü, İletişim Başkanı, partinin sözcüsü bir şey söylüyorsa o aynı zamanda sayın Erdoğan'ınr da düşüncesidir, sözüdür. Kendisi konuşsa ne olur? Çok yanlış olur. Çünkü Biden bir aday. Sayın Cumhurbaşkanı doğru olanı yapıyor. Ola ki Biden seçilecek. 1 yıl var. Yarın seçilebilecek olan bir adamla bugünden kavga etmek doğru değil. ABD Başkanı ile Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Türkiye'nin menfaatlerini gözeterek birbirlerini ziyaret edecekler. Biden sadece bunları konuşmuyor ki, ABD'deki bütün siyasetçiler bunlar gibi konuşuyor. Trump'ın sözlerini nereye koyacağız? Biden'le ilgili Cumhurbaşkanı Sözcüsü'nün söyledikleri sayın Cumhurbaşkanımızın da sözleridir.
"Trump başkan, dördüncü yılı dolmak üzere. Kudüs gitti, Filistin gitti. Kudüs'ü başşehir ilan ettiler. İsrail'in alanını genişletti. Filistin davasını kendine dava edinmiş bir Türk için Müslüman için bağışlanamaz bir suç. Çevresindeki Arap ülkelerini baskıyla, korkutarak yanına çekti. Mısır, Suudi Arabistan, Arap Emirlikleri böyle. Kudüs'te bugün maalesef iş elden gidiyor. Allah Cumhurbaşkanımızdan, vatandaşımızdan razı olsun. Barış Pınarı Harekatı zamanında sayın Cumhurbaşkanımıza yazdığı mektubu unutmayın. Yaptırımlar, bakanlar hakkında neredeyse tutuklama kararı çıkardılar. Biz kırk satır, kırk katır noktasında değiliz. ABD'de oy kullanacak vatandaş olsak çok düşünmek lazım.
"Biden Obama'nın yanında iki dönem Başkan yardımcılığı yaptı. Heyetler halindeki görüşmeye katılmıştım. Obama'yı da, Biden'in de çok büyük misafirperverlikle bizi ağırladıklarını biliyorum. O zaman Suriye ve bölgesel ilişkiler konuşuldu. Sonra ben ABD'de Biden'le 1,5 saatlik bir görüşme yaptım. Biden, Obama'nın yanında yerini dolduran bir insandı. Evlat acısı görmüş, düşünebilen, duygusal, yeri geldiği zaman İrlanda'dan şiir örnekleri veren, Türkiye'yi sevdiğini söylemişti. Trump'la hiç görüşmemiz olmadı, ona dair bildiğim şey PKK'ya PYD'ya TIR'lar dolusu silahlar gönderdiğiyle ilgili. Türkiye'nin Irak ve Suriye politikasına maalesef destek vermiyor. Biz ondan bulamadığımız desteği Rusya'dan bulmaya çalışıyoruz. Trump'ın günah galerisinde çok şey var. Bugün Amerikan kamuoyunda Türkiye dostluğu azalmıştır, kadimden dolayı Yunan hayranlığı vardır. Onlar Avrupa'nın şımarık çocuğu Yunanlar bir sevgiye sahiptirler. İsrail'in büyük gücü vardır. Obama zamanında İsrail ile ilişkiler askıya alınmıştı, hatta Netanyahu ile görüşmemişti. O zaman Netenyahu'ya telefonu uzatıp, 'Türkiye'den özür dileyecekrsin' demişti. Biz o zaman yazılı teyid istiyoruz demiştik. Özür dilerim lafı geldi ve bizim tezimiz kazandı. Obama'nın Suriye meselesinde aşırı çekingen davranışı bizim açımızdan da bağışlanamaz bir suç olarak görülür. Ama hiçbirisi Trump kadar gözü kendi zenginliğinde olan, hiçbir ahlâki kural tanımayan bir kimse gelmedi. Üstelik Barak Hüseyin Obama, biz onu da bağrımıza bastık. Şu anda Amerika'da Clinton'lar gibi, Obama gibi başkan adayları yok. Çok eskilere gitmiyorum. Bu kaht-ı rical denen şey Avrupa'da da var Amerika'da da var. Hiç düşünebiliyor musunuz Boris Johnson, Macron gibi insanlar başkan olacak. Bu ülkelerde artık bir çalgıcı bile olabiliyor. Ama ben ABD'de oy kullanacak Müslüman olsaydım, iki şer gördüğüm zaman ehveni şeri tercih ederdim. Bu mecellenin kuralı.
"Tamam ben söylemedim, siz söylediniz. Ben ehveni şer içerisinde kaldığımız zaman geleceğe ve bugünümüze bakarak Trump'ın karşısında kim aday olursa ondan yanayım derim.
"Ben söylemedim Mehmet Akif Ersoy söyledi. Biden'in çevresinde FETÖ'cüler var sözü yüzde 100 doğru. Bu FETÖ'cü denen adamlar geçmişten bu yana Amerika'da lobi yapıyorlar, bağış yapıyorlar. Kampanyalarında görev alıyorlar. Biz ise lobicilikte çok başarısızız. Lobiciliği Türkiye'nin çıkarları adına kullanacaksın. New York Times'te yazı yazdıracaksın. Fox TV'de konuşmayla aydınlatacaksın. Eskiden işimiz çok kolaydı, 2002 ile 2012 arasında bütün dünya bizim elimizin içindeydi. Tek taraflı olarak ABD'ye davet edilen Meclis Başkanı benim. Bizi davet ettiklerinde tezkereye oy vermediğimiz için hesap soracaklar diye gittik. Orada önemli olan Meclisin ve Senatonun iradesidir, sizi kutluyoruz dediler. Biz orada 6-7 gün çok güzel toplantılar yaptık. Temsilciler Meclisi'nde resepsiyon verildi, kongre diyelim. Onlarca insan geldi. Türkiye parlayan bir yıldızdı o dönem."