Arınç: İstiklal Mahkemesi kayıtları açıklansın, kaç tane facia yaşanmış ortaya çıksın

Arınç: İstiklal Mahkemesi kayıtları açıklansın, kaç tane facia yaşanmış ortaya çıksın

T24 - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Dersim olaylarıyla yüzleşmenin gerekli olduğuna dikkat çekti. Arınç, "Bir de İstiklal Mahkemeleri'nin zabıtları açıklansın, bakın kaç tane Dersim Faciası yaşandığını hep beraber göreceğiz" dedi. Başbakan Yardımcısı, Türkiye'nin Suriye'ye müdahale etmeyeceğini ve ettirmeyeceğini de söyledi.

Bursa ve bölgesinde yayın yapan dört televizyon kuruluşunun ortak yayınına katılan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, çarpıcı açıklamalar yaptı.

Yerel ve bölgesel ve uilusal yayın yapan dört tv kuruluşunun ortak yaptığı yayında soruları yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Dersim olaylarının CHP'nin iç meselesi olmadığını, böyle görmemek gerektiğini söyledi. Arınç, "Ben kendi adıma zaten hiç bir partinin iç meselesiyle ilgili söz söylemem. Bunları dile dolamak ahlaken de doğru değil. Bu benim işim değil, ama Dersim'i CHP'nin iç meselesi olmaktan çıkaran, bir unsur var o da Türkiye'nin yakın tarihidir. Türkiye'nin yakın tarihinde dersim ve dersim benzeri olaylar yaşandı. Belli dönemlerde Türkiye'de trajedilerin yaşandığını, sıkrıntıların yaşandığınıhalka karyşı smevcut iktidarmların baskıcı davrandığını şahsen biliyorum. Bu bilgim sadece CHP ile sınırlı değil imparatorluğu sona erdiren gelişmelerin içinde ittihat ve terakki çok önemli yer tutuyor. İttihat ve terakkinin kuruluş ve tarihini de bilmek lazım" dedi.

İsyanın bastırılma şekli bombalama olmamalıydı

Türkiye'de AKP olarak hiçbir zaman devletçi düşüncede olmadıklarını vurgulayan Bülent Arınç, CHP'nin uzun yıllar tek parti iktidarı olduğunu, Milletin ise çok partiyi istediğini belirtti. Arınç, şöyle konuştu:

"Baskıcı sistem partiyi devletle bütünleştiren sistem 1950'ye kadar devam etti. Vali partinin il başkanı, ilçe başkanları ise kaymakam gibi hareket ediyordu. Şimdi bir taraftan böyle bakmalı. İkincisi o tarihlerde yaşanmış bir takım olaylar var. Bunlardan birisi Dersim'dir. Birilerine göre isyandır. Dersim'de bu tarihlerde yaşanan olaylar fevkalade üzücü. Ama isyanın bastırılma şekli bombalama olmamalıydı. Sürgünle olmamalıydı. Ellerinde kelle fotoğrafını taşıyanlar tarafından teşhir edilmemelidiydi. Üzerini ne kadar kaparsanız kapayın, bunların bir zaman konuşulması mecburi hale geliyor. Bir şey ne kadar gizlenirse, o kadar zarar verir. Kapalı kapılar zardından konuşulması daha zarar verir. Konuşulması da doğaldır. Ortaya çkacaktır. Kapalı kapılar ardında konuşulması daha kötüdür. Bırakınız insanlar ellerindeki bilgi ve belgelere göre konuşabilsinler"

Dersim olayları ile ilgili açıklanan belgeleri kendilerinin çok daha önceden bildiklerini kayderen Arınç, "13 bin kişi fiilen katledilmiş, ölmüş, öldürülmüştür. Mağaraları bombalanmak suretiyle , süngülenmiş, dereya atılmak suretiyle, vesaire. Bir başkalarına ibret olsun diye. Şüphesiz yanlış bir olaydır. Devletin belli birimlerinin bu işin içinde yer aldığını bildiğimize göre, üzüntümüzü söylemek lazım. Alkışlanacak bir olay değil. Mesela Özalp'da Mustafa Muğlalı hadisesi var. İran'a izinsiz geçtiler gittiler geldiler diye 33 köylü getirirler, sorgusuz sualsiz kurşuna dizerler. Olay duyulur, askeri mahkeme orgaerali yargılarlarAskeri mahkeme çok ağır bir ceza verir, cezaevindeyken adam ölür. Ama bunu yapan kişi sonrdan garip bir şekilde kahraman olarak ilan edilir ve aynı ilçedeki kışlaya isme verilir. Ve biz bu ayıptan yeni kurtuluyoruz" şeklinde konruştu.

Tarihle yüzleşmenin önemli bir şey olduğunu kaydeden Arınç, şunları söyledi:

"Nasıl olsa ortaya çıkacak, tarihte yazılı. Tarihte yazılı, o acıyı hissedenlerin çocukları evlatlık verilmiş. Dersimin kayıp çocukları diye şimdi köklerini aramaya başlamış. 8 bin kişi sürgün edilmiş. Bu olayın mübsebipleri hayatta değil. Bu olay sadece Dersimli yada Tuncelili olması hasebiyle sadece Kemal Kılıçdaroğlu'nun sorunu değil. Herkesin tarihte yaşanan bu acı olaydan dolayı üzgünüz demesi lazım. Bunu söylemezseniz, gerçekleri örtmüş olursunuz. Bunu söylemezseniz kendi tarihinizle yüzleşmemiş olursuzun, bunu söylemezseniz,. Kendinizi aldatırsınız. Nitekim sayın Kılıçdaroğlu'nun yaptığı budur. Başbakan'ın söylediği başka bir şey, O'nun söylediği (Ben üç tane aslan gibi evlat yetiştirdim. Laik, Demokrat, Cumhuriyetçi bir adamım.) onun cevabı bu değil. Sen böylesin amenna biz inanıyoruz İla Maşaallah. Allah daha ziyade etsin. Ama yaşanan bir olay var ve bu olaydan senin ailenden de ölenler var. Sen bu gerçek karşısında oh olsun diyenlerden misin? Yoksa çok acı bir olay müsebbiplerini kınıyorum. Bu halka karşı böyle bir zulüm yapılmamalıydı diyenlerden misin? Hiç topu taca atmaya gerek yok"

Bir de İstiklal Mahkemeleri zabıtları açıklansın

Dersim olayının 74 milyon insanın, devletin, Türkiye'nin, siyasetin, hukukun olayı olduğunu vurgulayan Bülent Arınç, "Devletin bir tek yüzü olmalı, o da hukuk. Dersim de hukuk yok. İstiklal Mahkemeleri'nde yaşanan olayları hepimiz biliyoruz. En azından ben biliyorum. Okuduğum için biliyorum. Bu konuda yazılanları biliyorum. Üç Ali'nin önce idamın infazına bilahare şahitlerin celbine diye karar verdiğini biliyorum. Sorgusuz sualsiz çocuk yaşta olanların büyük acılar içersinde idam edildiğini bliliyorum. Ve istiklal mahkemelerinin zabıtları meclis başkanlığı yaptığım için biliyorum henüz değişmemiştir, açıklanmamaktadır. Bunun açıklanmasına Meclis Başkanlığı karar verecek Bir de onlar açıklanırsa, kaç tane Dersim faciasının yaşandığını hep beraber göreceğiz. Bakın (devlet olarak bana düşüyorsa bu görev özür diliyorum) dedi sayın Başbakan. Ama sen de o beldenin bir çocuğu olarak zamanında anlatılanlar, yazılanlar çünkü Kemal Kılıçdaroğlu'nunİhsan Sabri Çağlayangil'e bundan bahsettiğini o zaman yaşanan acı olayların Çağlayangil tarafından da başkalarına aktarıldığını biliyoruz." dedi.

Müdahale etmeyiz, müdahale ettirmeyiz

Suriye olaylarını yakından takip ettiklerine de değinen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, şöyle konuştu:

"Aramızdaki özellikle Beşar Esad ve ailesiyle ve hükümetiyle yakın ilişkilerimiz her fert tarafından biliniyor. Ama şu anda kendi halkına zulmeden bir yönetim var. Dolayısıyla demokrasiye tam anlamıyla geçiş ve reformların yapılması için biz ikaz vazifemizi yaptık. Ama biliyorum ki dün 24 kişi tekrar gösterilerde hayatını kaybetti. Dolayısıyla Başbakanımızın, Cumhurbaşkanımızın yönetimi ikaz etmesi konusundaki tavırlarını doğru buluyorum, anlayışla karşılıyorum. Kesinlikle suriyeye karşı ne dış müdahale istiyoruz ne de Türkiye'nin içinde bulunacağı şu veya bu şekildeki bir müdahaleyi kabul ediyoruz. Böyle bir şey kesinlikle yok. Çünkü hem Türkiye içindeki bazı siyasetçiler, hem de Türkiye dışından bazı siyasetçiler, Türkiye'nin bir şekilde Suriye'deki olaylara fiilen müdahale edeceğini söylüyor. Böyle bir şey mümkün değil, külleyin yanlış. Böyle bir şey düşünülmüyor. Biz Suriye'deki olayların yöneticisi filan değiliz. Suriye'nin kendi iç meselesidir. Yeterki yönetim reformları bir an evel yapsın, seçimlere gidilsin, demokrasi biraz daha güçlensin. Katılımcılık biraz daha fazla olsun, bütün muhalif unsurlar da belki parlementoda temsil edilebilsin. Halkın istediği bu. Bu isteklere karşı tankları topları kullanmayın. Kullanırsanız, kendi halkınızla harp etmiş olursunuz. Onun dışında ne asker göndereceğiz ne müdahale edeceğiz ne de başkasının müdahalesine izin ve imkan tanımıyacağız" şeklinde konuştu.