Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Köşk'e çıkması halinde AKP'nin geleceğine ilişkin, "Parti olarak çaresiz değiliz. Başkanlık yapacak arkadaşlarımız var" dedi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, merkezi Erbil'de bulunan Rudaw televizyonuna verdiği röportajda gündemdeki konuları değerlendirdi.
Arınç, "Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığına aday olacağını düşünüyor musunuz?" sorusuna, "Görebildiğim kadarıyla ve şartlar da öyle gösteriyor ki Başbakanımız, Cumhurbaşkanlığı için aday olacaktır. Öyle tahmin ediyorum ki 20 güne kadar Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımızın yapacağı görüşmeden sonra toplantının içeriğini ve ortak kararlarını göreceğiz" yanıtını verdi.
Arınç, şöyle konuştu:
"Sayın Başbakan, 24 Nisan 2007'deki grup toplantısında, 'Değerli kardeşim Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı adayımızdır' açıklamasını yaptı. O günden bugüne tam 7 yıl geçti. Yeni bir cumhurbaşkanlığı seçimine gidiyoruz. Sayın Başbakan, 12 yıldır başbakanlık görevini büyük bir fedakarlık ve başarıyla yaptı. Girdiği bütün seçimlerden zaferle çıktı. Son olarak 30 Mart seçimlerinde de seçmenlerin yaklaşık yüzde 46’sının oyunu aldı. Belediyelerin de yüzde 61’ini kazandı. Öyle inanıyorum ki Sayın Başbakanımız, 12 yıllık görevinden sonra Sayın Cumhurbaşkanıyla da istişareler neticesinde öyle bir düşüncesi varsa aday olacaktır."
Erdoğan'ın Köşk'e çıkması durumunda AKP'nin geleceği için endişelenmediğini dile getiren Arınç, "Çünkü kurumsal bir partiyiz. Üç dönemdir tek başımıza iktidardayız. 300’den fazla vekilimiz var. 8 seçim geçirdik ve hepsinde de galip geldik. Şu an için kayıtlı dokuz milyon üyemiz var. Bunlardan yaklaşık 4 milyonu kadın, 3 milyonu da 30 yaşın altında, yani genç. Türkiye’nin her tarafında var olan bir partiyiz. 81 vilayette varız. Bir bölgenin veya bir etnik unsurun partisi değiliz, Türkiye’nin partisiyiz. Partimiz artık temeli olan bir yapıya sahip" konuştu.
"Başbakanımızın Cumhurbaşkanı olması durumunda, partimizin hangi genel başkanla yoluna devam edeceği ve partiyi kimin 2015 genel seçimlerine götüreceği şeklindeki sorular, cumhurbaşkanlığı adaylığı ve cumhurbaşkanlığı görevi sırasında müzakere edilecektir" diyen Arınç, "Parti olarak çaresiz değiliz. Başkanlık yapacak, partiyi yönetecek ve başarılı sonuçlara götürecek arkadaşlarımız var. Bu anlamda çok iyi kadrolara sahibiz" ifadelerini kullandı.
Arınç, cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra birçok şeyin yerli yerine oturacağını belirterek, "Sayın Cumhurbaşkanımız, başbakanlık görevini vekaleten bir arkadaşımıza verebilir. Şayet Genel Başkan, Cumhurbaşkanı olursa partimizin büyük kongresi de yapılacaktır muhakkak" dedi.
Arınç, "Başbakan Erdoğan'ın Köşk'e çıkması durumunda AKP'de eşbaşkanlık şeklinde bir uygulama olacak mı" sorusuna, şu yanıtı verdi:
"Bunlar tamamen bizim dışımızda konuşulan ve yakıştırılan şeylerdir. Bizim yöntemimiz eşbaşkanlığı kaldırmaz. Toplum arasında kullanılan şu atasözü çok manidardır 'bir köyde iki muhtar olmaz'. Bir yerde iki başkan, iki vali ve iki belediye başkanı da olmaz. Doğrusu BDP, bu söylediklerimin tam tersi bir uygulamayı yürütüyor. Ancak biz AK Parti olarak Türkiye’nin genelinde her kişinin bir görevi üstlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Öyle olmadığı takdirde işlerin karışma ve yönetimde boşluğun doğma ihtimali olur. Parti olarak böyle bir şeyi düşünmüyoruz."
Seçim sisteminin değiştirilmesine yönelik tartışmaları da değerlendiren Arınç, şunları söyledi:
"Muhalefetin önceden bu konuya dair şikayetleri ve rahatsızlıkları vardı. Biz kendimize güveniyoruz, halkın bizi iktidar olarak seçeceğine inanıyoruz. Doğrusunu isterseniz onlar acınacak bir vaziyetteler. Hiç biri yüzde 30’u hedef olarak koyamıyor. Bir diğeri yüzde 10’u hedefleyemiyor. Onların iktidar olmalarını beklemek bir hayalden ibarettir. Çünkü halkımızın içindeki yerleri çok az. Dolayısıyla hangi seçim sistemi olursa olsun muhalefet barajları aşamayacağını ve zarar göreceğini düşünüyor."
Başbakan Yardımcısı Arınç, Türkiye'de 25 yıldan fazladır yüzde 10 baraj sisteminin uygulandığını hatırlatarak, "Partimizin kuruluşundan 15 ay sonra girdiğimiz ilk seçimde bu baraja rağmen iktidar olduk. Seçimlerde bütün partileri parlamentonun dışında bıraktık ve tek başımıza iktidar olduk. Bugün onlar barajın olmasını istemiyor. Yüzde 10 çok diyorlar, baraj olmasın diye konuşuyorlar. Fakat böyle olmazsa Türkiye’de istikrarın sağlanması çok güç olur. Çünkü anayasa maddesi 'yönetimde istikrarın, temsiliyette ise adaletin olması gerektiğini' ifade ediyor. Eğer Türkiye parçalı bir siyasete doğru gidecek olursa, tekrar eski koalisyon hükümetlerine geri dönmek zorunda kalacaktır ki bütün bunlar başarısızlıkla sonuçlanmıştır" değerlendirmesini yaptı.
Arınç, çözüm süreciyle ilgili görüşünün sorulması üzerine, "Süreç yaklaşık 15 aydır devam ediyor, halkımızın içinde karşılık buldu. Artık gözyaşları dökülmüyor, büyük bir oranda silahlar sustu. Huzuru bozan olaylar yine oluyor, ancak karakol baskınları, mayın patlamaları, şehir içindeki saldırılar gibi yürek dağlayıcı ve içimizi yakan gelişmeler yaşanmıyor. Çocukların, kadınların, ve gençlerin ölümüne sebep olan çatışmalar olmuyor" diye konuştu.
Huzur ortamının devam etmesini ümit ettiğini dile getiren Arınç, "Yani şiddetin ve silahlı mücadelenin sona ermesi gerekiyor. Düşüncelerin ve siyasetin önündeki engeller kalkacak ve daha özgür bir atmosfer hakim olacak. Hükümet olarak üzerimize düşeni yapıyoruz. Bir yandan sürecin önemli taraflardan Abdullah Öcalan ile ilişkiler devam ediyor. Nevruzda verdiği mesajlardan sonra ilerleme sağlandı. Ancak bu ilerleme daha sonra Kandil tarafından durduruldu. Yani silahlı güçlerin, sınır dışına çekilmesi olayının diyebilirim ki beşte biri gerçekleşti" görüşünü dile getirdi.
Arınç, BDP'nin çözüm sürecine katkısına ilişkin ise "BDP, gel-gitler yaşıyor. Yani nal ve çivi arasında kalmış. Öcalan’ın çekici ve Kandil’in çivisi arasında gidip geliyor. Ben öyle görüyorum" dedi.
Arınç, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu arkadaşlarımızın, Türkiye siyasetine katacakları çok şey var ve çoğunluğun çözüm sürecini desteklediğini konuşmalardan ve hareketlerden biliyoruz. Ancak aralarında şiddet yanlıları olanlar da var. Bu kişilerin hareketleri, Türkiye’yi çok üzüyor ve gerilime sokuyor. Kandil’deki silahlı yetkililer ne diyorsa onlar da mecburen onaylamak ve kabul etmek zorunda kalıyor. Birçok BDP’li parlamenterin ise Türkiye’nin önünde çözüm sürecinin dışında başka hiçbir yolun olmadığını ve bu sürecin başarıyla neticelenmesi gerektiğine inandığını biliyorum."