T24 - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Akdeniz’de yaşanan sondaj kriziyle ilgili olarak “Kimseyle savaş yapmaya niyetimiz yok. Umarım Türkiye’yi güç kullanmak mecburiyetinde bırakmazlar” dedi.Komşudan sondaj telefonu geldi- Piri Reis hızla işe koyuldu- Anayasa mektubu gitti- Arınç: Umarım savaşmak zorunda kalmayız.Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, haber kanalı Euronews’e açıklamalarda bulundu.Bülent Arınç, Akdeniz’de yaşanan sondaj krizini değerlendirdiAkdeniz’de petrol arama konusu sadece güney Kıbrıs ve İsrail’i ilgilendirmiyor. Diğer ülkelerin uluslararası hukuktan doğan hakları var. Bunlardan birisi Türkiye’dir. Ancak son zamanlarda ihtilaflı olduğumuz ve bazı konularda ayrı düşündüğümüz iki ülkenin birleşerek özellikle Türkiye’yi ve KKTC’yi rahatsız edecek biçimde petrol arama faaliyetine girişmesinin siyasi bir anlamı olmalı.
Piri Reis’in donanma gemilerinin koruması altında Akdeniz’de arama faaliyetlerine başlaması bir rest olarak anlaşılmamalı. Uluslararası hukuk buna izin veriyor.
Savaş gemilerimizi savaşmak için göndermiyoruz. Bir koruma faaliyeti içerisinde olacaklardır ve hukuka aykırı herhangi bir müdahale olursa buna karşı duracaklardır. Bu da haklarımız korumak için kullanacağımız argümanlardan bir tanesi. Dolayısıyla hiç kimseyle savaş yapmaya, kavga etmeye ihtiyacımız yok, niyetimiz de yok. Umarım karşı taraf böyle bir cüretkarlığı göstererek Türkiye’yi güç kullanmak mecburiyetinde bırakmaz.
AB hatasını düzeltmek için bence acele etmeli. O hatası da şudur: Güney Kıbrıs Rum kesimini tüm adayı temsil eder bir biçimde AB’ye üye olarak almaları belki AB tarihinde en büyük hatalardan birisi olmuştur. Biz birleşik Kıbrıs’ın her zaman yanında olduk. Bu konuda diplomasi faaliyetlerinin de devam etmesi gerektiğine inanıyoruz. Ancak kendi içinde ihtilaflı, bütünleşememiş bir toprağı üye almakla AB çok büyük bir hata işlemiştir. Bunu kendileri de zaman zaman itiraf etmiştir.
Şimdi realite şudur: Güney Kıbrıs Rum kesimi vardır ve adanın tamımını temsil hakkına sahip değildir. Dolayısıyla bu faaliyetleri tüm Kıbrıs’ın adına yaptığını ilan ediyorsa öncelikle AB ’dur bakalım’ demeli. ’Senin buna hakkın yok’ demeli. Ve Türk tarafının da kendi haklarını kullanması karşısında buna izin vermelidir. AB bu topluluğu (Rumları) içerisine almışsa bunun sonuçlarına da katlanacaktır. Bunun sonuçları kavga ve çıkar çatışması değil, adayı bütünleştirecek telkin ve tavsiyelerde bulunmaktır.
(Kıbrıs Rum kesiminin gelecek yılın ikinci yarısında AB Dönem Başkanı olması durumunda) Hiçbir şekilde müzakereler devam etmeyecektir. Bu dönemde meşruiyetini tanımadığımız tartışmalı bir konumda bulunan Rum kesiminin başkanlık yapması halinde mevcut itirazlarını ve blokajlarını da bildiğimiz için ’siz önce kendi içinizde bütünleşin tüm Kıbrıs’ı temsil eder hale gelin ondan sonra sizinle masaya oturacağız’ diyoruz."