ARINÇ: ''YAPILACAK HER ŞEY BU ORDUNUN İÇİNDE'' ANKARA (A.A)

-ARINÇ: ''YAPILACAK HER ŞEY BU ORDUNUN İÇİNDE'' ANKARA (A.A) - 17.07.2010 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Tek ordumuz var bizim. Yapılacak her şey bu ordunun içinde, yeni düzenlemelerle yapılacak. Bizim yedeği olan başka bir kurumumuz yok'' dedi. Bülent Arınç, CNNTürk televizyonunda canlı yayımlanan ''Ne Oluyor?'' programında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.  Başbakan Erdoğan'ın parti liderleriyle görüşmesi kapsamında MHP ve BDP ile görüşmemesine ilişkin bir soru üzerine Bülent Arınç, bu partilerle kapıların tamamen kapalı olduğunu belirterek, ''Yani Oktay Vural ya da Emine Ayna mantığıyla ortaya çıkılırsa bu görüşmelerin yapılması mümkün değil. Ama partilere bu zihniyet ve üslup hakim olduğu sürece bunlarla görüşmenin bir faydası da yok. Bu görüşmeler yapılmadığı sürece AK Parti bundan bir şey kaybetmez, hükümet de bir şey kaybetmez. Ama iki partinin tabanında müthiş tepkiler var'' dedi.  Genel başkanların veya grup başkanvekillerinin milletvekillerinin üslubunu tayin ettiğini anlatan Arınç, şöyle konuştu: ''Şimdi nezakette, kibarlıkta insanların özel hayatlarını veya gizli kalması gereken konularda... Bahçeli'yi hep örnek alırım. Şimdi böyle bir kişi, yanında birisinin bağırması, çağırması, hakaret etmesi karşısında kolundan çekip de (otur bakalım aşağıya) deyiverse üslup bir anda değişir. Birilerinin önü açılırsa kötü örneklerle siyaset meydanları ve ekranlar dolarsa onu temizlemek zor oluyor. Bu bizden yapılırsa biz bunun önüne geçeriz.'' -''ANKET OLSAYDI AHMET TÜRK ÇIKMAZDI'' Arınç, ''Barış ve Demokrasi Partisi olmadan bir çözüm mümkün görünür mü sizin için? BDP'nin bir şekilde bunun içinde olmasını sağlamak mümkün müdür ya da BDP ne yapmak istiyor, size göre...'' sorusuna karşılık şunları söyledi: ''BDP'siz bir çözüm olabilir. Çünkü şüphesiz bağımsız seçildiler ve içerİde bir grup kurdular. Parti kapandı, yeniden grup kurdular. Sayın Ahmet Türk genel başkanlığa devam edebilseydi, çok daha iyi bir muhatapla çok daha iyi bir noktaya geleceğimizi şahsen düşünüyordum. Bizim Anayasa Mahkememizin kararları biraz enteresandır. Yani bir parti kapatılacaksa 'yasaklanması gereken kişiler kim olsaydı' diye bir anket yapsanız Ahmet Türk çıkmazdı mesela, başka biri çıkardı.  BDP ile bu sorunları konuşmanın ve sorunun çözümüne olumlu katkılarının olmasının faydalı olacağını düşünüyorum ama böyle bir şeye yanaşmadıkları, böyle bir sorumluluğu almadıkları ve adres olarak başka yerleri gösterdikleri, örgüt ve İmralı'yla irtibat ve ilişkilerini devam ettirdikleri sürece denklemin dışında kalırlar ve bu da çözüm için çok fazla zarar vermez.'' -''İKİNCİ BİR ORDU MU KURULUYOR''- Bakan Arınç, terörle mücadele konusundaki özel birliklerin kurulmasına ilişkin bir soru üzerine de ''İkinci bir ordu mu kuruluyor?'' şeklindeki haberlere üzüldüklerini dile getirdi.  Birilerinin böyle başlık atmakla ''bir taşla on kuş vurmayı'' hesapladığını ifade eden Arınç, ''Hayır tek ordumuz var bizim. Yapılacak her şey bu ordunun içinde, yeni düzenlemelerle yapılacak. Bizim yedeği olan başka bir kurumumuz yok'' dedi.  Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Sadece belli görevler için yetiştirilecek, diyelim beş sene çalışacak ve gözünü budaktan esirgemeyecek, yani sınır güvenliğiyle birlikte sızmalara karşı mücadeleye karşı bütün teçhizatıyla hazır olacak böyle bir birliğe ihtiyacımız var.  İsterseniz buna nitelikli uzman erbaşlar diyelim. Ortada bir gerçek var. Ya bir çukurun içinde ya bir tepenin üstünde... Kendilerinin inip eşkıya kovalayacak bir çabası yeterli değil. Çünkü oraya ancak helikopterle ulaşılabiliyor. Bir başkası dağlık bir yerden sınırın geçmesi nedeniyle girişlere engel olunamıyor. Yani sizin taburunuz var, alayınız var, tugayınız var. Öbürleri kendi özel kıyafetleriyle yani diyelim ki o yörenin kıyafetleriyle ellerinde gelişmiş silahlarla hayatı sadece mağarada yaşamak, zamanı gelince eylem yapmak ve sonra da bildikleri yoldan kaçmak olan bir grupla mücadele ediyorsunuz. Bunun için özel bir çabaya, eğitime ihtiyaç var. Aynı onlar gibi yaşayabilecek, onlar gibi vurabilecek, mücadele edebilecek bir ekip.''  -DEMOKRATİK AÇILIM SÜRECİ- Demokratik açılım sürecine ilişkin bir soru üzerine de Arınç, bütün sorumlulukların hükümette olduğunu ve hükümetin de bu sorumlulukları bilerek çalıştığını ve sekiz yıldan bu yana her seçimde de halkın desteğinin AK Parti'nin arkasında olduğunu söyledi.  Arınç, şöyle konuştu: ''Ancak demokratik açılım, daha güzel ifadeyle milli beraberlik veya kardeşlik projesi, çok olumlu, çok doğru ve çok iyi tespit edilmiş bir meseleydi ama maalesef iç politikaya kurban edildi. İç politika da muhalefetin tavrıdır. Yani muhalefetin kendi dönemlerinde başaramadıkları, sonuçlandıramadıkları ve zaman zaman 30 yıldır 'nerede hata yaptık& deyip sorulduğunda, herkesin hatalarını saydığı bir zamanda buna destek vermeleri gerekirdi, vermediler. Bu işle doğrudan ilgili olduğunu söyleyen partinin desteği bile olmadı. Dolayısıyla AK Parti bu konuda yalnız kaldı ve ama buna rağmen işe devam etti.'' -AĞANIN ELİ TUTULMAZ- Arınç, ''Referandumla ilgili olarak 'yüzde 60 evet' oyu beklediğinizi söylemiştiniz bu düşüncenizi koruyor musunuz, son gelen rakamlar nasıl?'' şeklindeki soruya karşılık şunları söyledi: ''Yüzde 60 olmasa bile 59 olur, 'evet' oyu çıkacak, yürekten inanıyorum.  Bu milleti ne kadar tanıyorsam,  bu milletin içinde ne kadar yaşamışsam, derdine, sevincine ne kadar ortak olmuşsam, ortak değerleri ne kadar paylaşmışsam, yıllardan beri en az 40 yıldan beri siyasetin içerisinde tanıyabildiğim kadarıyla bu millet kendisi için yapılan bu iyi düzenlemeleri reddetmez.. Diğer partilerin durumuna acıyorum, 'hayırda hayır vardır' bu 'hayır' demek için yeterli bir şey değil, bu basit demagojik bir söz, hayırlı işte de 'evet' denir. Yani biz bu sözlerle halkın 'hayır' oyu vermesini hiç bir zaman temin edemeyiz. Yani buna oy verdiğimiz zaman açlık bitecek mi, çiftçi şöyle mi olacak, böyle mi olacak? peki 'hayır' verdiğiniz zaman mı olacak bunlar, çok basit sözler... Herkes bu Anayasa'da neler değiştiğini biliyor, sadece birileri duymak ve bilmek istemiyor. Öbürü sadece kategorik olarak 'hayır diyeceğiz' diyor, 'niçin hayır' diye kendi tabanı sorguluyor, bunun bir cevabı yok, kesin itaatle, bağlılıkla veya birilerinin çok kullandığı tabirle biatla bu işler olmaz, göreceksiniz tabanlar bunlara 'evet' diyecek, az veya çok, ve mutlaka hayırlar az olacaktır. Çünkü psikolojik olarak da 'evet' daha yumuşaktır, daha sevecendir. 'Hayır' olumsuzluktur, negatifliktir, niye 'hayır' diyeceğiz. Evet 'hayır' diyebilen bir Türkiye'ye ihtiyacımız var, gerektiği zaman diklenip, başını dik tutarak 'ben teslimiyetçi bir politika içerisinde değilim, haddini bil' 1 Mart tezkeresinde dediğimiz gibi, 'Dur bakalım, hayır demesini de biz biliriz. Burası Meclis, burada milli irade var', dediğimiz için çok şey kazandık biz, birileri kızacak şimdi bana tabii çok şey kaybettiğimizi söyleyenler de var. Ama ben çok şey kazandığımıza inanıyorum...'' Arınç, ''rakam 59-60 civarında yani'' diyen bir gazeteciye karşılık da ''Ağanın eli tutulmaz, 60'ın üstünde olursa 'niye bu oldu' mu diyeceğiz'' dedi. -''UMUDA YOLCULUK BAŞLAYACAK''- Arınç, ''Evet veya hayır durumunda, siyasi manzara bundan nasıl etkilenir'' şeklindeki bir soruyu da ''Bu bir seçim değil...YSK diyecek ki referandum 'evet'le sonuçlanmıştır, sayısal olarak bakarsa bir anayasal değişikliğin onaylandığını göreceğiz, Türkiye'de yeni bir dönem başlayacak, umuda yolculuk başlayacak...'' diye yanıtladı. -''SABIRLA BEKLİYORUM''- Arınç, ''Partinizin sık sık kamuoyu yoklaması yaptırdığını biliyoruz, son rakamlar nelerdir?'' şeklindeki soruya karşılık, ''Seçimle ilgili biz 40'ların çok üstündeyiz, buna inanın. CHP açısından değerlendirdiğiniz de CHP, Sayın Deniz Baykal ile yüzde 20-22 bandına yerleşmişti. Kılıçdaroğlu'yla yüzde 25-26'ları gördü ama yüzde 30'ları 32'leri görmedi...'' dedi. Arınç, ''Suikast iddiaları ve yapılan soruşturmalara ilişkin'' bir soruya karşılık da şunları kaydetti: ''Bu konu üzerinde ben bugüne kadar pek çok defalar konuştum, yani olayı çok karikatürize eden siyasetçiler de oldu, ''kozmik odalar kozmik patates çıktı' diye, grup toplantısında Sayın Baykal'ı hatırlıyorum, pek patates olmadığı anlaşıldı, buna benzer çok hadiseler oldu... Anlaşıldı ama gören gözler bunu bilir, bugünlerde yayınlanan pek çok kayıtlarda da pek çok iddialarda da gerçi yüksek tirajlı gazetelerin büyük bir kısmı bunu paylaşmasa da bazı televizyon ekranları herhalde korktukları için bunları yayınlamasalar da, bir şeyler olduğunu, birilerinin bir şeyler yapmak istediğini, bunun için organize hale gelmiş olduklarını hissediyoruz, görüyoruz, duyuyoruz, bu çok şey değil, herkesin hissetmesi gereken bir şey ama buna sadece benimle ilgili bunlar pek çok kayıtlardı ama sadece benimle ilgili hadise olarak olaya bakmamak lazım, öylesine vahim olaylar ve iddialar var ki benimle ilgili iddia sadece bunlardan birisi.  Ben kendi şahsımı, nefsimi, hayatımı, emniyetimi elbette düşünürüm ama Türkiye'de olan bitenlere, yapılması istenenlere bakılırsa benimle ilgili olan olay belki onların en küçüklerinden bir tanesidir.  Şimdi ben sabırla bekliyorum, sabırla bekliyorum ne olacak savcı elindeki delilleri yeterli görürse bir amme davası açacak, yeterli delilleri bulmazsa takipsizlik kararı verecek, delilleri buldu dava açtı diyelim, ya beraat ya mahkumiyet kararı verecek. Ben bekleme noktasındayım, ben Sayın Başbuğ gibi çok merak da etmiyorum, çünkü benimle ilgili olduğu söylenen, benim başıma geldiği iddia edilen bu olayın onlarcası, belki yüzlercesi başkalarının başına geliyor. Ben bu olayın içerisinde çok iyi niyet olmadığına ve yapılmak istenenin de çok iyi niyetli bir iş olmadığına yürekten inanıyorum. Ne yapayım ki kalbim böyle söylüyor...'' -SAADET PARTİSİ'NDEKİ GELİŞMELER- Bülent Arınç, Saadet Partisi'nde son dönemde yaşanan gelişmelere ilişkin soruları yanıtlarken, geçmişte kendi başlarına gelenin Numan Kurtulmuş'un da başına geldiğini ifade ederek, Kurtulmuş'un kendi özgün fikri olan, mevcut siyaseti iyi okuyan, çevresinde çok değerli insanlar bulunan bir kişi olduğunu belirtti.  Yaşananlar karşısında iki tarafın da işinin zor olduğunu belirten Arınç, ''Sayın Erbakan, saygınlığını devam ettirmesi açısından bir bilen noktasında, kendisine sorulan, görüşü alınan, eli öpülen, herkesin saygı duyduğu bir insan olarak yerinde, ağır olması gerekirken politikaya, siyasete, partinin iç işlerine bu kadar müdahale etmesi onu çok yıpratacaktır. Böyle bir yıpratma sonucunda 'genel başkan oldum, partide ben artık istediğimi yapabilirim' düşüncesi de Numan Bey için çok gerçekçi görünmüyor'' diye konuştu.