Roni Margulies - Taraf“Sanık savunmasında: Ben İstanbul’da Topkapı’da dolaşırken bit pazarında tişört ve eşofman altını 20.000 lira ödeyerek aldım. Avşa adasına Zülfi Kanarya pansiyonuna geldim. Geleli de bir hafta olmuştu. Bir haftadır bunu giyiyordum, ancak dün Avşa’da boncuk vesair satan şahsın biri ‘bunu niye giyiyorsun’ dedi ve bizi karakola getirdiler, bugün de buraya getirdiler. Ben diğer şahısları tanımıyorum, kendileriyle hiçbir dostluğum yoktur, ayrıca bu şekilde propaganda yapmayı düşünmem. Ben devlete saygılıyım, suçsuzum dedi.”
İkinci sanık da şöyle dedi:
“Ben jandarmada ifade vermiştim. Tişörtü aldığım şahıs Çaycı Ömer değil, onun kardeşi İbrahim’dir ve benden başka pek çok kişi de bu şekilde olan tişört ve şortlardan almıştır. Kesinlikle kötü bir niyetim yoktu. Ve ayrıca ben diğer sanıkları da tanımıyorum. Ben Avşa adasına tatilimi geçirmek için ailemle birlikte gelmiştim. Ayrıca bu tişört firması çok ünlü bir İtalyan firmasıdır, ben de moda gereği alıp giymiştim. Suçlamayı kabul etmiyorum.”
Ben jandarma olsam, hemen kıllanırdım. Herif belli ki Çaycı Ömer’i kollamaya çalışıyor, tişörtlerin kaynağı olarak Ömer’i değil kardeşi İbrahim’i gösteriyor.
Üçüncü sanık ise, ifadesinin kısalığından da anlaşıldığı gibi, kesinlikle suçlu herhalde:
“Söz konusu beyazlı tişört bana aittir. Ve bana annem almıştır. [Bu da suçu annesine atıyor!] Çok ünlü bir firmanın malı olduğu için bana hediye etmiştir, kesinlikle müsnet suçu işlemiş değilim.”
Sorgu zaptına göre, “Ermeni propagandası yapmak suçundan sanıklar ayrı ayrı yerlerden bulunarak hakimliğimize mevcutlu olarak gönderildikleri görülmekle ve tişörtler üzerinde gerekli bilirkişi incelemeleri ayrıntılı şekilde yapılmış olmakla sanıkların sorgularının yapılması için ayrı ayrı huzura alınıp ifadeleri alındı.”
Hiç jandarma eline düşmemiş olan masum vatandaşlar “mevcutlu” ne demek diye merak edebilir.
“Mevcutlu” olarak gönderilmek, “Haydi canım, sen hakimliğe gidiver” denmeyip jandarma eşliğinde gönderilmek demek. Bu durumda sanığın kelepçeli mi, kelepçesiz mi götürüleceği jandarmanın takdirine kalmış.
Konumuz olan olayda, “Ermeni propagandası yapmak” çok ciddi bir suç olduğu için, sanıklar kelepçeli olarak götürülmüş.
Bu arada, hukukçu okuyucularımın yardımına başvurmak isterim. “Ermeni propagandası yapmak” ne demektir tam olarak?
Örneğin, “Arkadaşım Yetvart çok iyi keman çalar” demek, Ermeni propagandası yapmak mıdır? Bence olabilir. Bilelim de, ona göre dikkatli davranalım.
Davaya dönersek, alışageldiğimiz adil yaklaşımıyla Türk adaleti, üzerinde “Emporio Armani” yazan tişört giymenin suç olup olmadığını saptamak için bilirkişilere başvurmuş.
İtalya’dan 74 yaşındaki moda kralı Giorgio Armani’yi Avşa’ya getirtmeyi ya düşünememişler ya da belki Sayın Armani’nin işi varmış. Onun yerine şöyle bir yöntem uygulanmış:
“Tişörtler üzerinde yazılı olan yazının propaganda mahiyetinde olup olmadığını tesbit etmek için bu dilden anlayan şahısların hakimliğimizde hazır bulunmaları hususunda Belediye Başkanlığı’ndan hoparlörle ilan yaptırılmıştır.”
O sırada Avşa’da tatilde bulunan üç tercüman hâkimliğe başvurmuş, bilirkişi heyeti oluşuvermiş!
Heyet, “Emporio Armani” ifadesinin “Ermeni İmparatorluğu” anlamına geldiğini doğrulamış. Ve suçlular ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm olmuş.
Bu hikâyeye inanmayanlar olacağını hissediyorum.
Lütfen hemen bugün bir AGOS gazetesi alın, Zakarya Mildanoğlu’nun yazısını okuyun.
Ben yukarıda sadece davanın sonucunu yalan yazdım. Geri kalanı tümüyle doğru.
Armani tişört giymenin kelepçelenerek mahkemeye çıkarılma nedeni olabildiği bir memlekette, hem Kürt hem BDP üyesi hem belediye başkanı olanların tutuklanmasına kim itiraz edebilir ki!