Arter Başküratörü Emre Baykal: Pandemi sona erdiğinde radikal değişim beklemiyorum; sanat sadece ekranla mümkün olan bir deneyim değil

Arter Başküratörü Emre Baykal: Pandemi sona erdiğinde radikal değişim beklemiyorum; sanat sadece ekranla mümkün olan bir deneyim değil

Yeni tip Koronavirüs (Covid-19) pandemisi toplumsal hayatı farklı şekillerde değiştirirken sanat hayatı da salgın nedeniyle kendisini yeniden örgütledi. 

Sanat kurumları etkinliklerini dijital ortamlara taşıdı ve çok daha fazla insana ulaşmaya başladı. Dolapdere’deki yeni binasında çağdaş sanatı meraklılarıyla buluşturan  Arter de pandemi günlerinde durmadı, etkinliklerini dijital ortama taşıdı.

Emre Baykal

Arter Başküratörü Emre Baykal, Arter’i, Dolapdere’deki yeni binasını ve pandemi günlerinde sanatseverlerle etkinlikleri nasıl buluşturduklarını T24’e anlattı.

Eylül 2019’da Dolapdere’deki yeni binasında hizmet vermeye başlayan Arter’in birinci misyonunun Türkiye’de sanat üretiminin gelişmesini desteklemek olduğunu söyleyen Baykal, bütün dünyada hayatın yaşanış biçimlerini etkileyen Covid-19 salgını sırasında farklı yollarla misyonlarını gerçekleştirmek için çalıştıklarını anlattı.

Arter Arka Bahçe- Meggy Rustamova - Performans: A Speech Of Nature

Baykal, fiziksel buluşmanın mümkün olmadığı bu dönemde çevrimiçi formatlarla etkinlikler gerçekleştirdiklerini anlatırken Türkiye’de başlayan normalleşme süreciyle 16 Haziran’da kapılarını yeniden açmayı planladıklarını söyledi. Baykal’a göre, pandemi nedeniyle dijital ortama taşınan sanat üretimi süreci yenilikler anlamında öğretici olsa da uzaktan sanat deneyimi kalıcı olmayacak. Arter kapılarını açtığında etkinliklerin eskisine döneceğini düşünen Baykal, “Sanatı sadece ekranlar aracılığıyla mümkün olan bir deneyime indirgemek düşünülemez” dedi.

Arter Başküratörü salgın günleri ve öncesi Arter’i T24’e anlattı. İşte Emre Baykal’ın sorularımıza verdiği yanıtlar:

İstanbul’da insanların çağdaş sanata olan ilgisinde Arter’in nasıl bir misyonu oldu ya da şöyle sormak istersem Arter kendisine nasıl bir misyon ve amaç biçti, bu yıllar içinde değişti mi?

Arter’in kuruluş misyonlarının başında Türkiye’deki sanatsal üretimin gelişimini desteklemek ve bu üretime görünürlük kazandırmak geliyor. Programlarımızı her zaman bu sorumluluk çerçevesinde kurguladık ve düzenlediğimiz sergiler kapsamında yeni üretimlere hem finansal hem de altyapısal destek sağlamaya önem verdik. Sergilerimiz kapsamında bugüne kadar 200’ün üzerinde yeni eserin hayata geçmesini mümkün kıldık.

En az bunlar kadar önemli bir diğer hedefimiz, öncelikli olarak Türkiye ve çevre coğrafyaların sanatsal üretimine odaklanarak çağdaş sanatın farklı ifade, tutum ve pratiklerini bir araya getiren, uluslararası nitelikte, kurumsal bir koleksiyon oluşturmaktı. Sergilerimiz aracılığıyla izleyiciyle paylaştığımız Arter Koleksiyonu, 1960’lardan günümüze, resim, heykel, desen, baskı, fotoğraf, film, video, yerleştirme, ses, ışık ve performansa dayalı pratikler de dahil olmak üzere çeşitli mecralarda üretilen 1.400’ü aşkın yapıt içeriyor.

İstiklal Caddesi’nden Dolapdere’ye

Dolapdere’ye taşınmanız bir şeyleri değiştirdi mi? Mahalleyle ilişkiniz nasıl?

İstiklal Caddesi’ndeki bir önceki binamızla Dolapdere’deki yeni binamız birbirlerine 10 dakikalık yürüme mesafesinde. Aslında çok uzağa taşınmadık, ama gerçekten çok farklı lokasyonlar. Hızlı tüketimin ve eğlence sektörünün kent içindeki merkez üssü olan İstiklal Caddesi’nden günde 1 milyon kişinin geçtiği söyleniyor, en azından Covid dönemi öncesi böyleydi. Yani her gün misafir ağırlayan, ama mahalle yaşantısı olmayan, kozmopolit bir yer. Geniş ve farklı kesimlere ulaşmak anlamında da son derece elverişli. Dolapdere ise göç alan bir semt olması sebebiyle demografik açıdan çok hareketli ve karmaşık bir yapıya, son derece canlı bir mahalle yaşantısına sahip. Biz de yeni binamıza taşınırken, Dolapdere’nin sakinleri ve buradaki diğer kurumlar için yeni bir komşu olarak geldiğimizin bilincindeydik.

O nedenle, başından beri bölgedeki sivil toplum kuruluşları ve muhtarlıklarla temasımızı güçlü tuttuk, komşularımızı tanımaya, çevre sakinleriyle diyalog kurmaya özen gösterdik. Örneğin her ay düzenli olarak ‘Öğle Arası’ buluşmalarını düzenliyoruz. Öğrenme Programımızın atölye mekânındaki bu buluşmalarda komşularımız, ekibimiz ve ziyaretçilerimizle aynı masa etrafında oturup sohbet ediyor, birbirimizi ve ihtiyaçlarımızı daha yakından tanıyoruz. Arter Beraber üyelik programımız kapsamında oluşturduğumuz ücretsiz “Komşu” kategorisi ile komşularımızı yıl boyunca sergilerimizi bilet almadan ziyaret etmeye; etkinliklerimize, öğrenme programlarımıza katılmaya davet ediyoruz.

 Dolapdere’deki yeni binamıza taşınmamızla birlikte, çevreyle ilişkilenme anlayışımıza yeni boyutlar eklendiği gibi, programımızın kapsamı da genişlemeye başladı. Sergilere ayrılan farklı niteliklerde 6 galerinin yanı sıra, İstiklal Caddesi’ndeyken mekânsal kısıtlar nedeniyle istediğimiz ölçüde yer veremediğimiz sahne sanatları, klasik, çağdaş ve elektronik müzik, film, performans gibi pek çok farklı disiplini ağırlayabildiğimiz iki salonumuz var şimdi: Karbon ve Sevgi Gönül Oditoryumu. Benzer şekilde öğrenme ve yorumlama programlarımıza ayrılan atölyemiz, Arter Kitabevi ve Arter Kütüphanesi sayesinde programlarımızı daha kapsamlı ve bütünlüklü bir anlayışla sürdürebiliyoruz.

Arter Dolapdere'de

Sanatın belli merkez semtlerde, caddelerde toplanması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bizim ülkemizde de olduğu gibi, genellikle kültür sanat mekanlarının sayıları içinde yer aldıkları şehirlerin büyüklükleriyle kıyaslandığında son derece kısıtlı kalıyor ve bu mekanlar da ancak belli kriterleri sağlayabilen belli yerlerde, birbirlerinin varlığından destek alarak varlıklarını sürdürebiliyorlar. Bu bize özgü ya da yeni bir durum değil.

Şu anki binamız Vehbi Koç Vakfı’nın daha 2005 yılında Türkiye’ye sürdürülebilir yapıda bir çağdaş sanat kurumu kazandırmak üzere hayata geçirdiği uzun vadeli bir planın parçası olsa da yeni binamızın lokasyonu süreç içerisinde kesinleşti. Bu ölçekte bir proje inşa edilirken hem kent merkezinden fazla uzaklaşmama isteğimiz, hem de Dolapdere’deki bu arazide Koç grubuna ait ve eskiliğinden dolayı zaten yıkılması planlanan bir binanın Arter’e tahsis edilebiliyor oluşu yeni adresimizin belirlenmesinde etkili oldu.

“Sanat yalnızca ekran aracılığıyla mümkün olan bir deneyime indirgenemez”

Covid-19 salgınına kadar Arter’in sunduğu etkinlikler, interaktif atölyeler salgın sonrasında çevrimiçi ortama nasıl taşındı?

Bu konuda Öğrenme Programı ekibimize teşekkür borçluyuz. Fiziksel ortamda buluşmanın mümkün olmadığı bu dönemde, pek çok etkinliğimizi son derece yaratıcı çözümlerle çevrimiçi formatlara uyarladılar ve bunlara evden katılımı mümkün kılan yenilerini de eklediler.

Çocuk atölyelerimizi, rehberli turlarımızı ve Sena Başöz yürütücülüğündeki Çağdaş Sanat Seminerleri’ni dijital ortama taşıyabildik. Dila Yumurtacı yürütücülüğündeki Hareket Atölyesi’ne de fiziksel buluşma olmaksızın, ekranlar üzerinden katılmak mümkün olabildi.

Evden Anlat adında yeni bir çevrimiçi etkinlik serisine başladık ve Pazartesi katılımcılarla bir araya gelmeye devam ediyoruz. Ayrıca Öğrenme Programımız kapsamındaki uzun soluklu programlarımız olan Gençlik Konseyi ve Arter Araştırma Programı’nın katılımcıları da çevrimiçi yollarla çalışmalarına devam ettiler.

Sanatın dijital ortama taşındığı bir dönemden geçiyoruz. Bu sürecin kalıcı etkileri olabileceğini düşünüyor musunuz? Sizce bu sergilerin, atölyelerin çevrimiçi takip edildiği bu dönemden geriye neler kalır?

Son birkaç aydır hem sanatçılar hem de sanat kurumları pratiklerini çevrimiçi platformlara taşımak, yeni içerikler geliştirerek çevrimiçi yollarla izleyiciye ulaşmak konusunda deneyimlerini geliştirme fırsatı buldular. Pratiği zaten dijital platformlara odaklananlar dışında, herkesi biraz zorlayan, yine de öğretici bir süreç oldu.

Bu tecrübenin hayatın normal seyrine döndüğü zaman da kıymetli olacağını düşünüyorum. Ancak bu dönem sona erdiğinde radikal bir değişim beklediğimi de söyleyemem. Nihayetinde sanatı sadece ekranlar aracılığıyla mümkün olan bir deneyime indirgemek düşünülemez.

Kelimeler Pek Gereksiz, 2019Fotoğraf: Hadiye Cangökçe

Arter kapılarını 16 Haziran’da yeniden açıyor

Sosyal izolasyon günlerinde sanat etkinlikleriyle yeni tanışmak isteyenlere ya da pandemi öncesinde takip ederken etkinliklerden uzaklaştığını hissedenlere önerileriniz neler olur?

Bir yandan sürmekte olan sergilerimizi ve programımızdaki etkinlikleri bu yeni dönemde nasıl paylaşabileceğimizin yollarını araştırdık. Etkinlik Programı’mız kapsamında gerçekleştirdiğimiz konser ve performanslardan kesitleri, Öğrenme Programı kapsamındaki konuşmaları hesaplarımızda paylaşmaya devam ettik. Arter Koleksiyonu’ndaki video yapıtlardan #evdeçal başlıklı seçkiler hazırlayıp paylaşıma açtık. 18 Mayıs Dünya Müzeler Günü’yle paralel olarak Google Arts and Culture sayfamızın lansmanını gerçekleştirdik. Bu arada Arter Koleksiyonu’nu web sitemiz üzerinden dijital erişime açma çalışmalarımıza da hız vermiş bulunuyoruz.

Şu anda kademeli bir şekilde binaya geri dönüş hazırlıklarımızı başlattık ve 16 Haziran’da Arter’i hem çalışanlarımızın hem de ziyaretçilerimizin sağlığını korumak için aldığımız önlemler eşliğinde tekrar ziyarete açacağız.

Bu süre zarfında sanattan uzak kaldığını hissedenlere bir yandan dijital platformlardaki deneyimlerini sürdürürken, kısa süre zarfında açılacak olan Arter’i ve özledikleri diğer sanat mekanlarını tekrar ziyaret etmeye hazırlanmalarını öneriyorum.