Birgün yazarı Aziz Çelik, bu hafta açıklanacak asgari ücret miktarıyla ilgili olarak "Yapılacak iş çok basittir: Gelir Vergisi Kanunu’nun 32. maddesi ile Bakanlar Kurulu’na verilen ‘asgari geçim indirimi tutarını asgari ücretin brüt tutarına kadar yükseltme’ yetkisinin kullanılmasından ibarettir. Görüldüğü gibi asgari ücretin tümüyle vergi dışı bırakılması bal gibi mümkündür" görüşünü savundu.
Aziz Çelik'in "Asgari ücret bal gibi vergi dışı olur" başlığıyla yayımlanan (26 Aralık 2016) yazısı şöyle:
Asgari ücret bu hafta belli oluyor. Türk-İş asgari ücretin net 1600 TL, DİSK net 2000 TL olmasını istiyor. İşverenler hiç artmasın, hükümet ise “asgari” düzeyde artış istiyor. Ayrıca hem Türk-İş hem de DİSK asgari ücretin tümüyle vergi dışı bırakılmasını istiyor. Dolayısıyla asgari ücretin brüt tutarının ne olacağı kadar asgari ücretten yapılan kesintiler ve işverenlere sağlanacak muafiyetler de asgari ücretin belirlenmesinde önemli değişkenler.
Asgari ücretin vergi dışı bırakılması kadim bir talep. Sendikalar on yıllardır bunu savunuyor. 12 Aralık’ta yapılan asgari ücret komisyonunun ikinci toplantısında da asgari ücretin taban ücret ve aynı zamanda bir sosyal ücret olduğunu vurgulayan komisyondaki işçi heyeti başkanı ve Türk-İş Yönetim Kurulu üyesi Nazmi Irgat, "Asgari ücretten vergi kesilmesini kabullenemiyoruz” dedi. DİSK de asgari ücretle ilgili hazırladığı raporda, asgari ücretin tümüyle vergi dışı bırakılmasını istedi. Asgari ücretin vergi dışı bırakılmasına yönelik görüşler doktrinde de önemli bir tutuyor. Bu konuda yazılmış kitaplar, tezler ve makaleler var. Dünyada bu yönde yaygın uygulamalar var. Birçok ülkede ücret gelirlerinin belirli bir bölümünün vergiden muaf tutulması veya ciddi vergi indirimleri sağlanması söz konusu.
Türkiye’de de asgari ücretin vergi dışı bırakılması konusu yıllardır gündemde. Bu yönde belli mesafe alındığını söylemek mümkün. Nitekim halen uygulanmakta olan Asgari Geçim İndirimi (AGİ) yoluyla ücretlerin asgari ücret kadar tutarının önemli bir bölümünden vergi kesilmiyor. DİSK ve Türk-İş’in talep ettiği ise asgari ücretin tümüyle vergiden muaf tutulması. Diğer bir ifadeyle kısmen vergiden muaf olan asgari ücretin tümüyle vergiden muaf olması. Bu talebe hükümetin sıcak bakmadığı biliniyor.
Ancak insanı hayrete düşüren emek adına konuşanlar ve yazanlar arasından bu yönde tuhaf açıklamalar gelmesi. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir gazete yazısına göre geçmişte asgari ücret tespit toplantılara katılmış bir sendikacı, “Eğer asgari ücret vergi dışı bırakılırsa bütün bir ülkenin vergi sistemi değişir” demiş. Bunun üzerine “Emek Dünyası” adlı köşesinde yazar “Asgari Ücret Vergi Dışı Olur mu?” diye soruyor ve yanıtlıyor: “Bu olmayacağına göre ‘asgari ücretten vergi alınmasın’ gerçekçi bir talep değil. Çünkü karşılığı yok. Gerçekçi olmayan talepler sadece tribünlere oynamaktan ibarettir.” Yazara göre bunlar ütopik söylemlerdir ve zaman öldürmektir (E. Ergenç, Aydınlık, 23.12.2016). Doğrusu insan gerçekten hayret ediyor. Asgari ücret neden vergi dışı bırakılamazmış? Bu talebin neden karşılığı yokmuş, neden tribünlere oynamakmış, anlamak mümkün değil. İktisat bilimi ve muhasebe tekniği bunun pekâla mümkün olduğunu gösteriyor. Dahası siyaset de bunun pekâla mümkün olduğunu gösteriyor. 2012 yılında AKP, CHP, MHP ve BDP arasında yürütülen anayasa değişikliği çalışmaları sırasında asgari ücretten vergi alınmayacağı hükmünün anayasaya konulması konusunda mutabakata varılmıştı (Sabah, 21.9.2012).
Öte yandan Türkiye’de uygulamaya bakıldığında şu anda ücretlerin asgari ücret kadar tutarının önemli bir bölümü AGİ yoluyla vergi dışındadır. 2016 yılında yüzde 15 vergi dilimine göre asgari ücretten kesilen gelir vergisi tutarı 210 TL’dir. Ancak AGİ yoluyla ücretliler önemli ölçüde vergiden muaf olmaktadır. Örneğin bekâr bir işçi 124 TL AGİ alarak asgari ücretten 210 TL değil 86 TL vergi ödemektedir. Bu vergi indirimi medeni durum ve çocuk sayısına göre değişmektedir. Evli ve eşi çalışmayan tek çocuklu bir işçi asgari ücret üzerinden 43 TL gelir vergisi ödemektedir. Evli ve 5 çocuklu bir işçinin asgari ücretinden ise hiç vergi alınmamaktadır. Demek ki halen bazı çalışan kategorilerinin asgari ücret kadar gelirleri vergi dışı olabiliyormuş. Talep edilen bunun koşul aranmaksızın uygulanması ve tüm işçilerin asgari ücret kadar gelirinin vergiden muaf olması. Nitekim bu artan oranlı vergi ve vergi adaleti ilkesinin de gereğidir.
Dahası bunun bütçe gelirlerinde yaratacağı azalma devede kulaktır. Halen uygulanan AGİ üzerinden açıklayalım. Ortalama çalışan tipinin evli, eşi çalışmayan bir çocuklu olduğunu varsayalım. Şu anda bu kategorideki bir çalışan 167 TL AGİ almakta diğer bir ifadeyle asgari ücretinden 43 TL vergi ödemektedir. Bu çalışanın asgari ücret üzerinden ödediği yıllık vergi 516 TL’dir. 16 milyon civarında kayıtlı ücretli ve maaşlı çalışan olduğunu dikkate alacak olursak ücretin asgari ücret kadar tutarından ödenen vergi yaklaşık 8.5 milyar TL civarındadır. Hadi yuvarlayıp 10 milyar TL diyelim. Diğer bir ifadeyle asgari ücretten vergi alınmadığında bütçede yaşanacak ek gelir kaybı 8.5 ile 10 milyar TL arasındadır. Bunun 2016 toplam bütçe gelirlerine oranı ise yüzde 1,5 ile yüzde 2 arasındadır. Diğer bir ifadeyle asgari ücretin tümüyle vergi dışı bırakılması durumunda bunun bütçeye getireceği ek gelir kaybı (yük) yüzde 2’den azdır. Bu mu ütopik! Bütçeden nelere nelere kaynak ayrılıyor. Neden işçiye ilave yüzde 2 katkı sağlanmasın! Bir örnek verelim: 2016 bütçesinde işverenlere sağlanan yüzde 5 SGK primi indirimi tutarının yükü 22,6 milyar TL, bütçeye oranı ise yüzde 4’tür. Demek ki işverenlerin yarattığı yüzde 4’lük yük gerçekçi ama işçiler için yaratılacak yüzde 1,5 veya 2 civarında ek yük yük ütopik! Yapılacak iş çok basittir: Gelir Vergisi Kanunu’nun 32. maddesi ile Bakanlar Kurulu’na verilen ‘asgari geçim indirimi tutarını asgari ücretin brüt tutarına kadar yükseltme’ yetkisinin kullanılmasından ibarettir. Görüldüğü gibi asgari ücretin tümüyle vergi dışı bırakılması bal gibi mümkündür.
***
Asgari Ücret Tespit Komisyonu üçüncü toplantısını 21 Aralık 2016 günü yaptı. Bu toplantıda her yıl olduğu gibi Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bir işçinin asgari geçim maliyetini bildirdi. TÜİK 2016 Kasım ayı itibariyle ağır işlerde çalışan bir işçinin aylık asgari geçim maliyetini net 1.669 TL olarak komisyona sundu. TÜİK geçen yıl bu miktarı net 1.600 TL olarak bildirmişti. Böylece TÜİK Kasım 2015’ten Kasım 2016’ya bir işçinin asgari yaşam maliyetinin yüzde 4,3 oranında arttığını söylemiş oldu. TÜİK Tüketici Fiyat Endeksine göre aynı dönemde enflasyon yüzde 7 oranında arttı. Bu durum kafa karıştırıcı. Fiyatlar genel düzeyi yüzde 7 artarken işçilerin asgari yaşam maliyetlerinin yüzde 4 civarında artması izaha muhtaç. Oysa TÜİK 2015 yılında bir önceki yıla göre asgari yaşam maliyetinin yüzde 12 arttığını saptamıştı. 2014 yılında 1425 TL olarak bildirdiği asgari yaşam maliyetini geçen yıl 1600 TL olarak açıklamıştı. Ne oldu da 2016’da işçilerin asgari yaşam maliyeti enflasyondan daha az arttı? İzahı ne? Komisyon TÜİK tarafından sunulan asgari geçim maliyetini asgari ücret tespitinde esas almasa da, TÜİK verileri asgari ücret tartışmalarında önemli bir değişken ve tartışma unsuru. Dolayısıyla TÜİK’in asgari geçim maliyetine ilişkin hesaplamaları milyonlarca ücretli çalışanı ilgilendiriyor. TÜİK, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'na sunduğu asgari geçim maliyetine ilişkin bilgileri hesap metoduyla birlikte ve geçmiş yılları da içerecek şekilde kamuoyuna açıklamalı ve bu konuda şeffaflık sağlamalıdır. Muhatabından gizli bilgi olmaz.