Türk Endokrinoloji Derneği önderliğinde yapılan bir çalışmaya göre, ekonomik sıkıntılar artsa da insanlarımız şişmanlamaya devam ediyor. Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, Hürriyet gazetesinde yayımlanan yazısında (17.11.08), bu durumu son yıllarda yaşanan bol karbonhidratlı gıda tüketimine bağlıyor. İşte Müftüoğlu'nun yazısı:Refah seviyesi yükseldikçe çocuklar şişmanlıyorObezite gelişmiş ülkelerde artıyor"Şişmanlık probleminin bizde de ciddi bir problem haline geldiğini gösteren yeni bir çalışma yayınlandı. Türk Endokrinoloji Derneği önderliğinde yapılan bu çalışmaya göre, halkımız ekonomik sıkıntılara rağmen şişmanlıyor. Eğer çevrenizde kan şekeri yüksekliği, hipertansiyon, karaciğer yağlanması ya da hipoglisemiden yakınan göbekli insanların neden çoğaldığını merak ediyorsanız, bu çalışmayı ciddiye alın. Sağlık sorunlarının çoğunun arkasında beslenme yanlışları ve fazla kilolar yatıyor. Bunların bir kısmı insülin seviyesindeki dalgalanmalarla ilgili. "İnsülin dalgalanmaları neden oluyor, insülin artışlarının sebebi ne?" sorusunun yanıtı biraz karmaşık. En önemli sebep beslenme yanlışları, özellikle de kötü karbonhidratların fazla tüketimi. Kötü karbonhidrat, beyaz un, beyaz şeker ve nişasta demek. Halkımız tarihinin hiçbir döneminde bu kadar fazla un, şeker ve nişasta hücumuna uğramadı. Bu durum kilomuz ve sağlığımızda ciddi değişimlere sebep oluyor. Nüfusumuzun neredeyse yüzde 30’unu tehdidi altına alan kilo sorununun kökeninde de her şeyden önce bu "şeker+un+nişasta" bombardımanı yatıyor.
Hormonlar altüst oluyor Aşırı karbonhidrat tüketimi önce insülin artışına, sonra da insüline karşı direnç oluşmasına sebep oluyor. İnsülin metabolizmayı düzenleyen önemli en önemli hormon. Diğer hormonlarda olduğu gibi insülin miktarındaki hafif artışlar önemli sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Son 50-60 yılda besin endüstrisinde yaşanan gelişmeler hayatımızı derinden etkiledi. İnsanımız 50 yıl öncesine göre çok fazla unlu, nişastalı, şekerli gıda tüketiyor. Yeyip içtiklerimizin içinde vücudumuzun alıştığı şekerden yani milyonlarca yıldır kullandığı meyve şekerinden- çok daha farklı bir şeker, bakkal şekeri var. Bakkal şekeri sonradan üretilmiş, farklı bir molekül. Vücudumuz doğru dürüst tanımadığı bu farklı molekülün her yıl kilolarcasını parçalayıp enerji kaynağı olarak kullanmak zorunda. Beyaz un ve nişastalı besinler de hızla yağlandırıyor. Zenginler "kepekli makarna, esmer pirinç" yerken, beyaz ekmeğe yüklenen alt ve orta gelir gruplarında şişmanlık hızla yaygınlaşıyor. Bu kadar şekeri, unu, nişastayı kullanırken vücudumuzun da canı yanıyor! Hormonal sistemleri ise alt üst oluyor. İnsülin artışı uzun sürdüğünde insülin-şeker ilişkisinin dengesi bozuluyor, insülin direnci ile sonuçlanıyor. Vücut insülin ve şeker kaynarken, hücreleriniz enerji açlığı içinde kıvranıyor. Hücreler hipoglisemik gelgitlerle örseleniyor, yoruluyor. İnsülin direnci oluştuğunda vücut olağanüstü değişimler yaşıyor. Kan şekerinin ayarlanmasında çekilen güçlükler bunların en önemlisi. Başlangıçta hipoglisemi atakları (yemekten sonra uyuklamalar, odaklanma güçlükleri, sinirlilik, unutkanlık, tatlı arzulamalar, açlık nöbetleri) şeklinde başlayan sorun zamanında çözümlenmezse, şeker hastalığı ile sonuçlanabiliyor.
Kilo almamaya çalışın Son yıllarda karşı karşıya kaldığımız beslenme tarzı değişiklikleri yalnız kilo ayarımızı değil, sağlığımızı da bozdu. Bu "obezojenik besinler" sağlığımızın bir numaralı düşmanları haline geldi. Özellikle gövde bölgenizden kilo almamaya dikkat edin. Bu sürecin açlık ve tatlı krizleri, yemek sonrası uyuklamaları, terleme, çarpıntı, sinirlilik nöbetleri, odaklanma bozuklukları ile birlikte olması halinde durumu daha da önemseyin. Gün içinde yorgun düşmeleriniz, öğle ve akşam yemeklerinden sonra bitkinlik dönemleriniz, küçük çabalar hafif egzersizlerde bile yorulmalarınız, önlenemez bir iştahınız, açlık ataklarınız, ağız kuruluğu, susuzluk, sık idrara çıkma şikáyetleriniz başlamışsa daha da aceleci davranın. "Türkiye neden şişmanlıyor?" sorusuna yanıt aramaya gelecek hafta da devam edeceğiz.
Not alın Sizin risk durumunuz nasıl? Risk durumunuzu anlamanın en kolay yolu ya bel çevrenizi ölçmek ya da Beden Kitle Endeksinizi (BKE) belirlemektir. Eğer bel çevreniz genişlemişse (kadınsanız 88cm’den, erkekseniz 102 cm’den büyükse) ve BKE değeriniz 29’dan yüksekse durumunuzu ciddiye almanızda fayda var. Beden Kitle Endeksinizi belirlemek için şu formülden yararlanabilirsiniz: kilo (kg)/ boy (m2).
Bir bilgi Kan-yağ dengesi bozuluyor hipertansiyon başlıyor İnsülin direnci başladığında kan yağlarında da anormallikler başlıyor. En sık görülen iyi kolesterol HDL seviyelerindeki düşme ve trigliserid artışı oluyor. Çoğu zaman bu iki değişimi yüksek total kolesterol seviyeleri, yüksek HDL/LDL oranı, oksitlenmiş LDL kolesterolde artış izliyor. Bu değişimler insülin direnci olanlarda koroner kalp hastalığı ve felç riskini yükseltiyor. İnsülin artışı ile birlikte başlayan sürecin bir başka sonucu da karaciğer yağlanması. Alkole bağlı karaciğer yağlanması bir süre sonra karaciğer fonksiyonlarında bozulmaya ve bir hepatit tablosuna yol açabiliyor. Tıp literatüründe "alkolle ilişkisiz yağlanmaya bağlı hepatit" olarak bilinen bu tablo dikkat edilmezse karaciğer fonksiyonlarında ciddi bir hasarlanmaya bile yol açabiliyor. Hipertansiyon ve ürik asit artışının da sık görülen bir problem olduğu biliniyor. "