Askeri cezaevinde işkenceden öldü, savcı 30 askeri suçladı, 1 kişi ceza aldı!

Askeri cezaevinde işkenceden öldü, savcı 30 askeri suçladı, 1 kişi ceza aldı!

 

T24- Asker Murat Polat’ın Adana 6'ncı Kolordu Komutanlığı 1'inci Sınıf Cezaevi'nde aldığı darbeler sonucu ölmesi hakkında açılan dava sonuçlandı. 1'i yarbay, 4'ü başçavuş toplam 30 askerin suçlandığı davada, sadece Hüseyin Güldaşı “kasten adam öldürmek” suçundan ceza aldı.  

Murat Polat, hırsızlık iddiasıyla sevk edildiği Adana 6'ncı Kolordu Komutanlığı 1'inci Sınıf Cezaevi'nde aldığı darbeler sonucu komaya girdi. Askeri savcılık, yaklaşık bir ay sonra hayatını kaybeden Polat’ın ölümü hakkında soruşturma başlattı. Başka askerlerin de işkenceye maruz kaldığı belirtilen soruşturmada, 1'i yarbay, 4'ü başçavuş toplam 30 asker hakkında "işkence” ve “neticesi sebebi ile ağırlaştırılmış işkence" ile suçlandı.

İşkence suçunun askeri mahkemenin görev alanına girmemesi nedeniyle Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edilen davanın son duruşmasında, Murat Polat’ın ölümüne neden olan eylemin Hüseyin Güldaşı’nın bireysel eylemi olduğu yönünde karar verildi. İşkence yerine, TCK’nın 81. maddesinde düzenlenen “kasten adam öldürme” fiilini işlediği uyarınca verilen kararda, sanık Güldaşı, ayrıca işlediği suçtan pişman olduğu gerekçesiyle cezadan indirim yapıldı. 

Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi adına davayı takip eden avukatlar Şule Arslan Hızal ve Hülya Üçpınar’ın kaleme aldığı basın açıklaması şöyle:

 

İşkenceye bir kez daha cezasızlık!

 

Murat Polat, 27 Haziran 2005 tarihinde, hırsızlığa teşebbüs ettiği iddiasıyla tutuklanarak Adana 6'ncı Kolordu Komutanlığı 1'inci Sınıf Cezaevi'ne konulmuştur. Cezaevine kabul sırasında cezaevi görevlileri tarafından cop ve sopayla feci biçimde dövülmüş ve bu muamele sonucunda komaya giren Polat, hastanede geçirdiği 1 ay sonucunda hayatını kaybetmiştir. Hazırlanan otopsi raporu, Murat Polat’ın aldığı darbeler sonucunda komaya girdiği ve öldüğünü belgelemektedir.

Murat Polat’ın ölümünden sonra soruşturma başlatan askeri savcılık delillerin toplanması sırasında, daha önce cezaevi idaresi tarafından bir soruşturma başlatıldığını ve bu soruşturmada delillerin karartıldığını ve sahtecilik yapıldığını saptamıştır.

Askeri Savcılık ayrıca, Murat Polat’ın dövülmesinde kullanılan sopa üzerinde, isim ve tarihler de belirtilerek “şafak” yazıldığını saptayarak cezaevindeki işkence fiillerinin uzun süreden beri uygulanmakta olduğunu,

Yine soruşturma sırasında Hasan Motu, Yener Bezek, Adil Kılıç, Mustafa Kılıç, Ahmet Sambur ve Harun Teke'nin de aralarında olduğu başkaca askerlere de işkence yapıldığını,

Davaya konu dosyadaki eylemlerin uzun süre devam etmesi, birden fazla kişiye karşı işlenmiş olması, hemen hemen her mağdura benzer uygulamaların yapılmış olması nedeniyle eylemlerin sistematikliğini,  

Cezaevinde görevli subay ve astsubayların tutuklu ve hükümlülerin dövülmesi konusunda emir vermeleri, zaman zaman eylemleri bizzat kendilerinin gerçekleştirmeleri, kendilerine intikal eden eylemler konusunda hareketsiz kalmaları, özellikle Murat POLAT’ın ölümü sonrasında gardiyanları korumaya yönelik tutum sergilemeleri, gardiyanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanmaları nedeniyle suça iştirak ettiklerini ortaya koyarak; 

Murat Polat'ın işkenceyle ölümüne neden oldukları, diğer mağdurlara da işkence yaptıklarından bahisle 1'i yarbay, 4'ü başçavuş toplam 30 asker hakkında "işkence” ve “neticesi sebebi ile ağırlaştırılmış işkence" suçlarından iddianame düzenlemiştir.

Bununla birlikte, işkence suçunun askeri mahkemenin görev alanına girmemesi nedeniyle dava 2007 yılında Adana 5.Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlanmıştır.

Yargılamada geçen beş yılın sonunda 2011 yılı Aralık ayında sanıklar hakkındaki taleplerini açıklayan savcılık Murat POLAT’ın öldürülmesi ile ilgili “işkence” nitelemesi yapmamış, “kasten adam öldürme (TCK m.81)” suçundan ceza istemiştir. Bu cezalandırma talebi de, iddianamenin aksine sadece Hüseyin GÜLDAŞI hakkında yapılmış, ilgili komutanlar ve diğer gardiyanların bu suç bakımından beraati talep edilmiştir.

Yine savcılık, diğer sanıklar hakkında diğer mağdurlara “işkence” yaptıkları gerekçesiyle cezalandırma talep etmiştir.

Son duruşması 28.12.2012 tarihinde Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan dosyada sanıkların çokluğu ve sırada duruşması bekleyen başka dosyaların olması nedeniyle kararı sözlü olarak açıklayan mahkeme dosyadaki ne yazık ki hiçbir eylemi “işkence” olarak nitelendirmemiştir.

Mahkeme, Murat POLAT’ın ölümüne neden olan eylemin Hüseyin GÜLDAŞI’nın bireysel eylemi olduğuna, suça katılan ne başka bir gardiyan ve ne de suça karışan bir komutan olduğuna karar vermiştir. Karar, Hüseyin GÜLDAŞI’nın TCK’nın 81.maddesinde düzenlenen “kasten adam öldürme” fiilini işlediği yönündedir. Ayrıca, bu sanığın, işlediği suçtan pişman olduğu gerekçesiyle de cezadan indirim yapılmıştır. 

Diğer suçlar ve failler bakımından ise durum daha da vahimdir; savcı tarafından “işkence” fiilinden ceza istenmesine karşın sanıklar hakkında TCK m.86 uyarınca “kasten yaralama” suçundan ceza verildiği gibi bu ceza da paraya çevrilerek hükmün açıklanması geri bırakılmıştır.

Mahkemenin bu kararı yürek sızlatan bir karardır. “İşkenceye sıfır tolerans” söylemi ardında yatan gerçek bu gün Adana 5.Ağır Ceza Mahkemesi kararında da görüldüğü üzere politik bir göz boyama çabasından başka bir şey değildir.

Bu gün verilen bu karar ne yazık ki Türkiye’de görmeye alışkın olduğumuz “işkencecilere cezasızlık” yaklaşımının açık ve somut bir tezahürüdür. İşkence dosyaları büyük oranda “kovuşturmaya yer olmadığı” ya da “beraat” kararlarıyla veya “zamanaşımı” ile sonuçlanmaktadır.

Açılan davalarda “işkence” nitelemesine rastlamak son derece zordur; açılan davalardaki atılı suç, bu günkü kararda da olduğu gibi, çok az bir ceza gerektiren, paraya çevrilmesi mümkün olan, hükmün açımlanması geri bırakılabilen “zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama”dır.

Nitekim bu dosyada da görüldüğü gibi işkenceciler halen yargı eliyle korunmakta, işkence mağdurları halen acılarıyla baş başa bırakılmaktadır. Adalet arayışları sırasında yaşanan bu cezasızlık olgusu da mağdurların, maruz kaldıkları fiziksel ve ruhsal travmanın derinleşmesinden başka bir şeyle sonuçlanmamaktadır.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi adına davayı takip eden bizler Mahkemenin bu kararını temyiz edeceğiz ve sürecin de takipçisi olacağız.