Olağanüstü hâl (OHAL) uygulamasının 668 sayılı kanun hükmünde kararnamesiyle (KHK) kapatılan Özgür Gündem gazetesinin yayın danışma kurulunda yer aldıkları gerekçesiyle tutuklanan Aslı Erdoğan ve dilbilimci Necmiye Alpay 'terör örgütü üyeliği' suçlamasıyla yargılandıkları davada ilk kez hâkim karşısına çıktı. Mahkemede Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay ve gazetenin yayın yönetmeni Zana Bilir Kaya için tahliye kararı verildi. Gazetenin yazı işleri müdürü İnan Kızılkaya'nın ise tutukluluğun devam kararı verildi.
Erdoğan, Alpay ve Kaya için yurt dışına çıkış yasağı getirilirken Avukat Eren Keskin'in de adli kontrol şartı devam edecek.
Erdoğan ve Alpay, saat 20.30'da Bakırköy Cezaevi'nden tahliye edildi. Kaya da ilerleyen saatlerde Silivri Cezaevi'nden çıktı.
Necmiye Alpay cezaevi kapısı önünde yaptığı açıklamada, "Yarın ilk iş olarak buraya nöbete gelirim, Cumartesi Cumhuriyet’e giderim. Bunları derken burada nöbet olmadığını öğrendim. ’Kadın tutsaklara özgürlük’ başlığı altında nöbet tutmak şart. Haftada bir bile olsa buradaki nöbeti sürdürmeye çalışalım." dedi. "Tahliye olduktan sonra ne hissettiniz?" şeklindeki soruya Alpay, "Olması gereken, gecikerek oldu. Aslında hiç olmaması gerekiyordu" şeklinde cevap verdi. Alpay Bakırköy Kadın Tutukevi önünde nöbet tutanlara da teşekkür etti.
Erdoğan, cezaevinden çıktıktan sonra şu açıklamayı yaptı:
"Çok banal bir cümle ama girenle girmeyen birbirini anlamaz. Belki de iyi bir deneyim egonuzun sivri yanları törpüleniyor. 4 buçuk ay önceki Aslı’ya göre hayata daha bağlıyım. Birinci tahliye şokundan sonra kendimi aylarca, yıllarca kalmaya şartlandırmıştım. Bugün de tahliye olurken sanki son anda bile gelip ‘yanlışlık oldu’ deyip geri durduracaklarmış gibi hissettim. 4 buçuk ay içerde düşündüm ‘Neden beni aldılar?’ sorusunun cevabını bulamadım. Ben hala yanlışlık olduğunu düşünüyorum herhalde başka biriyle karıştırdılar.
"Siyaseten özellikle Kürt meselesinde kendimi asla önemli bir figür olarak görmedim. Sadece Özgür Gündem gazetesinde değil diğer bütün gazetelerde de yazan en yumuşak kalemlerden biri olarak kendimi görüyorum. Ya da ben kendimi öyle görüyorum. Hala düşünüyorum cevap bulamadım belki bir yanlışlık belki gerçekten arkasında bir anlam vardır.
"Ama bir güvercin öldürmek şahin öldürmekten daha çok tepki çeker ya insanlar da ‘Bu kadın da hapse girdiyse biz ne olacağız?’ diye düşünmüş olabilirler. Çünkü politik kimliğimle tanınmadığım gibi edebiyatçı, yazar kimliğim ile tanınan biriyim diye düşünüyorum."
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan davanın ilk duruşması bugün Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda yapıldı. Duruşmayı Fransa, İsviçre, İsveç, İngiltere ve Almanya Konsolosluklarından temsilciler, CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Barış Yarkadaş ve Selina Doğan ile Fransız yazarlar ve Alman yayıncılar da takip etti. 4'ü tutuklu 9 kişinin, 'örgüte üye olmak', 'örgüt propagandası yapmak', 'devletin birliğini ve ülkenin bütünlüğünü bozmak' iddialarıyla yargılandığı davada, Zana Bilir Kaya ve İnan Kızılkaya "görevli araç ve personel olmaması gerekçesiyle" duruşmaya getirilmedi.
"Hukuk varmış gibi savunma yapacağım"
Erdoğan savunmasına, "Hukuk varmış gibi yapacağım" diyerek başladı. Bütünüyle yasal bir gazetenin hiçbir yetkisi bulunmayan yayın kurulunda yer aldığı için tutuklandığını söyleyen Erdoğan, "18 yıl önce Radikal Gazetesi'nde başladığım yazılarımın hiç birine dava açılmadı" dedi.
Yazılan iddianame ile temel hukuk ilkelerinin çiğnendiğini söyleyen Erdoğan, "En acısı 26 yıl 8 kitap, yüzlerce yazı yazmış bir yazarın cımbızla seçilen yazılarından suçlanması" ifadelerini kullandı. "Ben bir yazarım benim var oluş amacım anlatmak" diyen Aslı Erdoğan, "Örgüt üyeliği suçlaması için gösterilen tek delil, gazetenin künyesinde yazan ismim" dedi. "Burada bir salon dolusu hukukçuya hukuku anlatacak değilim. Adaleti savunmak sizin işiniz" ifadesini kullanan Erdoan, "İdam yerine getirilmiş ağırlaştırılmış müebbetle bu yüzyılda yargılanan ilk kadın eebiyatçı olarak tarihe geçtim. Vicdansız adalet olmadığı gibi, vicdansız edebiyat da olmaz" diye konuştu.
Avukat Eren Keskin ise savunmasında 30 yıldır avukatlık yaptığı hatırlatarak, “Özgür Gündem kurulduğundan beri oradayım. Bu gazete benim için Musa Anter demektir. Ben insan hakları savunucusuyum. Aynı zamanda İHD Eş Genel Başkanıyım. Ben Özgür Gündem’de genel yayın yönetmenliği görevinde de bulundum. Çözüm sürecinde bize hiç dava açılmıyordu. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile de görüşmelerimiz oldu. Bize ‘beyaz Toroslar dönemi son bulacak’ dedi" diye konuştu. "Ben de beyaz Toroslara karşı olduğum için insan hakları mücadelesine devam ettim" diyen Keskin, "Bu gazetede Muhsin Kızılkaya ve Mehmet Metiner de yönetici olarak çalıştı. Çözüm süreci bittikten sonra peş peşe davalar açıldı. 140 taneye yakın dava açıldı bana. Ben de yoğun bir insan olduğum için GYY görevinden ayrıldım" ifadesini kullandı.
Necmiye Alpay da ifadesinde, Sulh Ceza Hâkimliği'nin kararında yakalandığı ve delillerin toplandığı beyanlarının bulunduğunu kaydederek, “Oysa benimle ilgili toplanmış tek delil yok. Zaten olamazdı da. Ben yakalanmış da değilim. Dosyada adımın geçtiğinden haberdar olur olmaz savcıya gidip ifade verdim. Yakalanmış olmadığımdan bir yakalama tutanağı da yok” dedi. Alpay, savunmasının devamında şöyle konuştu: “Bir kez bile toplanmamış bir danışma kurulunun bir kez bile danışılmamış bir üyesi olarak terör örgütü üyesi ve propagandacısı sayılmayı hukuk skandalı saymamak herhalde mümkün değildir. Sayın savcının bir hukukçu olarak silahlı örgüt ve terör eylemleri ile basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü savunuculuğu arasındaki mesafenin bir temel hak ve özgürlükler meselesi olduğunu dikkate alması gerekirdi. Bu nokta bugün özellikle önem taşıyor, çünkü yangını söndürmeye çalışanların da ateşe atılmak istendiği bir konjonktürle karşı karşıyayız. Burada gazeteyi ve daha önce kapatılan seleflerini kastettiğim apaçıktır. Benim odağımda gazete var, basın var. Ülkemizin yangından kurtulmak için tüm yurttaşların özgür ve yapıcı sesine ihtiyacı var. Sırayla herkesin ve her sesin susturulduğu bir sürecin ne anlama gelebildiğini tarih bize gösteriyor"
Necmiye Alpay da savunmasında “Bir kez bile toplanmamış bir danışma kurulunun bir kez bile danışılmamış bir üyesi olarak terör örgütü üyesi ve propagandacısı sayılmayı hukuk skandalı saymamak herhalde mümkün değildir" dedi. Alpay, "Sayın savcının bir hukukçu olarak silahlı örgüt ve terör eylemleri ile basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü savunuculuğu arasındaki mesafenin bir temel hak ve özgürlükler meselesi olduğunu dikkate alması gerekirdi" diye konuştu.
CHP'li Yarkadaş: 650 gazeteci hakkında başlatılan uyduruk soruşturmanın...
Tahliye karar çıkan duruşma öncesi, adliye önünde basın açıklaması yapıldı. Açıklamaya aralarında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Barış Yarkadaş, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Aslı Erdoğan’ın annesi Mine Aydoslu, Barış İçin Kadın Girişimi (BİKG) üyeleri ve çok sayıda gazeteci ve yazar katıldı. CHP'li Yarkadaş adliye önünde yaptığı açıklamada "TCK’ye göre hiçbir suç olmayan yazılardan dolayı yargılanacaklar. Hiçbir gazetecinin fikirlerinden dolayı yargılanmasını kabul etmiyoruz ve meşru görmüyoruz" ifadesini kullandı.
Özgür Gündem gazetesinin yayın danışma kurulunda yer aldıkları gerekçesiyle 19 Ağustos'tan beri tutuklu bulunan yazar Aslı Erdoğan, ve 31 Ağustos'tan beri tutuklu olan dilbilimci Necmiye Alpay duruşmasına izleyici alınmadı.
Erdoğan ve Alpay örgüt üyesi olmak” ve "devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozmak" suçlaması ile tutuklanmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu Savcısı Umut Tepe tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, mahkeme heyeti 23 Kasım'da Erdoğan ve Alpay hakkındaki "Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma" suçlamasıyla ilgili yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle tahliye kararı vermişti.
Yarın kapatılan Özgür Gündem yazarı Aslı Erdoğan, Genel Yayın Yönetmeni Zana Kaya, Yazı işleri Müdürü İnan Kızılkaya, yöneticiler Bilge Aykut, Yazar Necmiye Alpay, Ragıp Zarakolu, Gazetenin imtiyaz sahibi Kemal Sancılı, Eren Keskin ve Filiz Koçali 'terör örgütü üyeliği suçlamasıyla' hâkim karşısına çıktı.
Duruşma sonrası Erdoğan, Alpay ve Kaya için tahliye kararı verilirken Kızılkaya için tutukluluğa devam edecek.
Aslı Erdoğan, mahkeme öncesi cezaevinden dışarıda nöbet tutan arkadaşlarına bir mektup yazıp şunları söylemişti:
"Hayatımda ilk kez mahkemeye çıkıyorum ve dört kelimeden ötürü ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyorum. Gene de insan umut etmeden duramıyor. Buradan çıkabilirsek sayenizde olacak..."
Aslı Erdoğan'ın avukatlarından Özcan Kılıç, Erdoğan'ın son haftalarda savunması üzerine yoğunlaştığını ve güçlü bir metin hazırladığını belirtirken, Erdoğan'ın annesi Mine Aydostlu ise, "Kızımın ciddi sağlık sorunları devam etse de cezaevinde dayanmaya çalışıyor. Bu hukuksuz davaya karşı dayanmak zorundayız, başka çaremiz yok" dedi.
Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği'nden mezun olduktan sonra yüksek lisansını CERN'de (Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi) hazırlayan 1967 doğumlu Aslı Erdoğan, daha sonra Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde başladığı fizik doktorasını yarıda bırakarak tamamen edebiyata yöneldi.
İlk kitabı 1994'te yayımlanan Erdoğan, 1997’de Deutsche Welle’nin düzenlediği yarışmada "Tahta Kuşlar" adlı öyküsüyle birinci oldu. Dokuz dile çevrilen "Tahta Kuşlar"ın ardından yazdığı "Kırmızı Pelerinli Kent"romanı ile Norveç'teki Gyldendal Yayınları’nın özel serisine seçilen Erdoğan, 2012'de de "Zürih Şehir Yazarı" seçildi.
Bugüne kadar Le Monde, Frankfurter Allgemeine Zeitung, Neue Zürcher Zeitung, die Welt, der Freitag, die Berliner Literatur Kritik gibi gazete ve dergilerde yapıtları üzerine yüzden fazla makale ve çalışma yayımlanan Aslı Erdoğan'ın eserleri birer 'çağdaş klasik' olarak değerlendiriliyor.
Necmiye Alpay 23 Kasım 1946 yılında Balıkesir'in Sındırga ilçesinde doğdu. 23 yaşındayken Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakultesi'nden mezun olduktan sonra eğitim hayatını yurt dışında devam etmek istedi. Siyaset üzerinden değil İktisat alanından doktora yapmak istedi. Doktorasını Paris-Nanterre Üniversitesi'nden aldı.
12 Eylül olayları
Okuduğu okulda öğretim üyesi görevinde bulunurken, 12 Eylül'de yaşanan olaylardan ötürü tutuklanarak Mamak Cezaevi'ne gönderildi. Hapishanede 3 yıl kaldı.
Çevirmenlik ve edebiyat
Hapishaneden çıktıktan sonra çevirmenlik ve edebiyat üzerine yöneldi. Kuram Dergisi ve Ludingirra Dergisi'nin kuruluşunda yer alarak edebiyata giriş yaptı. Bir zaman sonra Sonbahar Dergisi'nde editörlük görevinde bulundu. 7 yıl boyunca (1996-2003) Akademi İstanbul ve Yeditepe Üniversitesi'nde Türkçe dersi verdi. 6 yıl boyunca da (2001 - 2007 ) Radikal Gazetesi'nde "dil" üzerine makaleler yazdı.
Bu zamana kadar çıkardığı kitaplar: Türkçe Sorunları Kılavuzu, Metis Yay.Dilimiz, Dillerimiz / Uygulama Üzerine Yazılar, Metis Yay.Yaklaşma Çabası, Kanat Yay., 2005 Çevirdiği Kitaplar: Kültür ve Emperyalizm (Edward Said), Hil Yay., 3. BaskıTarihsel Kapitalizm (I. Wallerstein)Aydın Kesimi Üstüne (V. I. Lenin)Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları (Madeline C. Zilfi), Tarih Vakfı Yurt Yay.Şiddet ve Kutsal (Rene Girard), Kanat Kit.Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur), Metis Yay.Bilge Sokrates'in Ölümü (Jean Paul Mongin), Metis Yay., "Küçük Filozoflar" dizisi, 2011Martin Heidegger'in Böceği (Jan Marchand), Metis Yay., "Küçük Filozoflar" dizisi, 2012Diyojen Köpek Adam (Jan Marchand) Metis Yay., "Küçük Filozoflar" dizisi, 201