Kitapları 11 dile çevrilen, uluslararası edebiyat ödüllerine layık görülen yazar Aslı Erdoğan, "Ulucanlar’ı ilk ben yazdım. O zaman da 'Deli bir kadının yazdıkları' dediler. Şu an herkes biliyor mu Ulucanlar’da neler yaşandığını? O zaman neden beni delilikle, abartmakla, yalancılıkla suçladılar? Beni yalancı, hezeyan dolu bir kadın olarak göstermek işlerine geliyor çünkü" dedi. Erdoğan, "Ben iyi bir insanım, iyi biriydim, yazık oldu bana" ifadesinin kullandı.
Zürih Şehir Yazarı bursu kazandıktan sonra 2011 Aralık ayında Avusturya’nın Graz kentinde yaşamını sürdüren yazar Aslı Erdoğan, Radikal'den Sibel Oral'a konuştu. İşte o söyleşinin ilgili bölümü:
Siz neden korktunuz?
Herkes KCK’dan içeri alınıyordu, gazeteyi bastılar, ben gittikten iki hafta sonra gazeteden 12 kişi alındı. Onlarla yazışmalarım, telefon konuşmalarım vardı. Tedirgin oluyorsun, özellikle Ragıp Zarakolu tutuklanınca çok korktum.
Politik sebepler mi?
Evet ama buna şaşıyorum, ben bile kendimi politik bir tehdit olarak görmüyorum. Herkes bana tepkili…
Neden bu tepki?
Özgür Gündem’de köşe yazdım diye. Bir şekilde yok saymaya çalışıyorlar, sessizlik duvarı örmeye çalışıyorlar. Bu da bir tür öldürme yöntemi. Yavaş yavaş, karanlık bir çamurun içinde fareler orandan burandan çekiştiriyor. Ben de her seferinde “Bu da acıtmadı, bu da acıtmadı” diyorum yıllardır. Yalnızlık ötesi, bir tür sosyal ölüm. Hasan’ın kitabından ve hatta Radikal’den ayrılmamla başlayan bir süreç bu. Saygınlığım kalmayana kadar içinde bulunduğu tüm alanların önünü kesmek bu. Biraz da ben şanssızım, sevimsiz biriyim belki.
Avusturya’da hastanede yaşadıklarınıza gelelim…
Ben epey ırkçı bir şehirdeydim, Graz’da… Ocak ayında ağır bir kanama başladı. Acile kaldırıldım. Kolonoskopi yapıldı ama etkili olmadı, beni jinekolojiye sevk ettiler. Kaç gündür hastanedeyim, üstüm başım dökülüyor. Orada faşizm gişede başlar, aksi de bir sekreter var. Çok yorgunum, şekerim düştü, daha ne kadar bekleyeceğim diye sordum.
Konuk yazar olduğunuzu söylemediniz mi, ayrıcalığınız yok muydu?
Söylemedim, orada hata bende de var; göçmen muamelesi gördüm. Doktora anlattım durumumu. Dosyama baktı, “Siz daha önce karsinom ameliyatı olmuşsunuz” dedi. Beni yatırdı, muayene etmeye başladı ve hiç uyuşturmadan “Şimdi canını yakacağım” deyip elindeki aletle rahimi ağzından çekti… Öyle bir çığlık attım ki…(...)
Ne oldu peki sonra?
Elime bir test tutuşturdular; yumurtalık kanseri testi. Benim gibi eski bir karsinom hastasının eline o testi tutuşturup apar topar hastaneden çıkardılar. Delirdim, dedim ben kanserim. Pazar günüydü, hastaneden çıkmıştım. Eve döndüm ve o mail’i yazdım Mehmet’e; kanser olabilirim, Türkiye’ye dönmek istiyorum diye… (...)
Yalnızlaştırıldığınızı mı hissediyorsunuz?
Elbette. Kuşkusuz kadın olmak işin bir boyutu ama bütün kadınlar dışlanmıyor. Bir de güçten kesildim. Bir yazar 11 dile çevrilip kendi ülkesinde şu kadarcık bir şey yapmıyorsa hakikaten nedenini sorgulamak gerekiyor. Bu son hastane olayında da aynı durum söz konusu. Ben sonuçta arkadaşım Mehmet Atak’a mail gönderiyorum, o da basınla paylaşıyor. Basına verdiğim bir demecim bile yok. Bir de üstüne ben ilgi çekmekle suçlanıyorum. Ne yapayım, fotoğraflarımı çekip yanık raporlarımla mı gezeyim? Kanser testi raporlarıyla mı gezeyim, n’apayım?
Neden böyle oluyor peki?
Ulucanlar’ı ilk ben yazdım. O zaman da “Deli bir kadının yazdıkları” dediler. Şu an herkes biliyor mu Ulucanlar’da neler yaşandığını? O zaman neden beni delilikle, abartmakla, yalancılıkla suçladılar? Beni yalancı, hezeyan dolu bir kadın olarak göstermek işlerine geliyor çünkü. İki yıl önce Özgür Gündem’e girdim; “Bu ülkeye faşizm geliyor, binlerce insan tutuklanacak” dedim. Kürtler bile abarttığımı söylediler… “Aslı abartıyor, Aslı şizofren, Aslı paranoid, Aslı ilgi çekmek istiyor” demek sistemin çok işine geliyor.
Aslı Erdoğan’dan ne zaman yeni bir kitap okuyacağız?
Yeni kitap hazır aslında. Bir hikâye serisi yazmıştım ‘Gece Treni’ diye. İki kadın konuşurlar; biri boyunlukludur, biri de sakat. Hayatlarındaki kayıpları anlatıyorlardı. Maraş katliamı da vardır. Sonra onun ikinci bölümünü yazdım. İkinci bölümde yazar kadın şimdi sürgündür ve iki kadın arasındaki şiddeti anlattım.
Sizi anlamayanlara, yanlış anlayanlara, ilgi çekmeye çalışmakla suçlayanlara ne dersiniz?
Ben iyi bir insanım, iyi biriydim, yazık oldu bana. Benim her şeyim ortada. Kitaplarımdan birini bile okusalar çok açık. Kitaplarımdan ve yazılarımdan başka bir şey değilim. Bir kelamım var, söylediklerim var. Kimse benim hakkımda konuşmak zorunda değil ama konuşacaksa da önce bir kitabımı alıp okusun.
Edebiyat- yayın dünyası tarafından dışlandığınızı düşünüyor musunuz?
Evet ve bunu hiç anlamıyorum. Hep kişisel nedenler aslında. Ben istedikleri bir tip değilim. Onlarla aynı masalara oturmuyorum. Onlarla rakı masalarında kıkırdamadığım için beni sevmiyorlar. Kişilikli bir kadının uyması gereken kurallara uymuyorum. Evet, kişiliksiz bir kadınım; sutyen takmıyorum, bu bir suç mu? Kaç dile çevrildiğimi bilmiyorlar ama sutyen takmadığımı biliyorlar. Takmıyorum, bunun sebebi de kimsenin aklına gelmedi, sağlık sorunundan dolayı takmıyorum. Bunları söylesem Aslı iyice hastalık hastası olacak… Dişlerim bile çene kemiğim eridiği için dökülmüş halde; bunlardan bahsetmiyorum. Sekiz yıldır başında Demokles’in kılıcıyla yaşayan benim