Astana sürecinde 15 ayın bilançosu

Astana sürecinde 15 ayın bilançosu

Rusya, Türkiye ve İran'ın2016 yılı sonunda Suriye'de ateşkes girişimiyle başlattıkları ve 2017 Ocak ayından günümüze uzanan Astana toplantılarıyla devam ettirdikleri süreçte ikinci zirve toplantısı bugün Ankara'da yapılıyor. Kasım ayındaki Soçi zirvesinin ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani Suriye'deki son durumu masaya yatırarak atılacak adımları değerlendirecek. İşte Astana sürecinde 15 ayın bilançosu:

Suriye'de 2011 Mart ayında başlayan iç savaş, Rusya'nın 30 Eylül 2015'te başlattığı hava saldırılarının ardından yeni bir boyut kazandı. İran'ın da askeri desteğine sahip olan Esad rejimi Rusya'nın sahaya inmesinin ardından güç kazandı. Rus hava saldırılarının hedefi IŞİD ve özellikle de o dönem ABD ve Türkiye tarafından desteklenen Özgür Suriye Ordusu'ydu.

Rusya ülkenin batısındaki Hmeymim hava üssünün işletmesini Ağustos 2015'te Suriye rejimiyle imzalanan anlaşmayla devraldı. 24 Kasım 2015'te bir Rus savaş uçağının Türkiye tarafından düşürülmesiyle patlak veren kriz, Haziran 2016'da Erdoğan'ın Putin'e yazdığı mektubun ardından kademeli olarak aşıldı. Türkiye'de 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından ABD ile soğuyan ilişkiler, Washington yönetiminin PYD/YPG'ye verdiği kararlı destek karşısında krize dönüştü.

İlk adım: Ateşkes

Türkiye, Rusya ve İran arasında Suriye'de işbirliği için uzun soluklu işbirliği girişimi böyle bir ortamda yapıldı. Suriye'nin geleceğiyle ilgili farklı çıkar ve önceliklere sahip üç ülke, ilk etapta Suriye'de çatışmaların durdurulması ortak paydasında buluştu ve işbirliğinin ilk meyvesi, 2016 yılı Aralık ayı sonunda ilan edilen ateşkes girişimi oldu.

Askeri hedeflere büyük ölçüde ulaşıldığı gerekçesiyle Rus birliklerinin önemli bir kısmını Suriye'den çekme kararı alan Rusya, siyasi çözüm çabalarına hız verilmesi için düğmeye bastı.

2017 yılına Suriye'nin geniş bölgelerinde kısmi ateşkesle girildi, 23-24 Ocak tarihlerinde de Kazakistan'ın başkentinde ilk Astana toplantısı gerçekleştirildi. ABD'nin gözlemci olarak davet edildiği toplantıya Türk, Rus ve İran temsilcilerinin yanı sıra Suriye rejimi ve silahlı muhalefetin temsilcileri katıldı. Türkiye ile Esad rejimi ve Esad rejimiyle silahlı gruplar arasındaki gerginliklerin gölgesinde geçen toplantı, doğrudan görüşmeseler de Suriye hükümeti ve silahlı muhalefeti ilk kez bir araya getirmesi açısından tarihi önem taşıyordu. İki günlük toplantı sonrasında yayınlanan bildiride Suriye'de ilan edilen ateşkese uyumun gözlenmesi için üçlü mekanizma oluşturulması kararlaştırıldı ve siyasi çözüm vurgusu yapıldı.

Üçlü garantörlük ve izleme mekanizmaları

Astana'da Şubat ayında ikinci, Mart ayında da üçüncü tur görüşmeler gerçekleşti. Ana konular ateşkesi izleme mekanizmalarıydı. Rusya ve Türkiye'ye ek olarak Mart ayında İran'ın da ateşkeste üçüncü garantör ülke olması kararlaştırıldı.

Mayıs'taki dördüncü tur görüşmelere çatışmasızlık bölgeleri damgasını vurdu. Garantör ülkeler Türkiye, Rusya ve İran'ın imzaladığı mutabakatta İdlib vilayeti genelinde, Halep, Hama, Humus, Lazkiye, Dera ve Kuneytra'nın bazı kesimlerinde ve başkent Şam'ın Doğu Guta bölgesinde çatışmasızlık bölgeleri oluşturulması kararlaştırıldı.

Esad-Ankara gerilimi

Devlet Başkanı Esad'ın siyasi geleceği konusunda Türkiye ile Rusya ve İran arasındaki görüş ayrılıkları ise sürüyor, Türkiye'nin Suriye topraklarındaki varlığından rahatsız olan Şam yönetimiyle gerginlik zaman zaman su yüzüne çıkıyordu. Esad Mayıs ayında yaptığı açıklamada Erdoğan'ı IŞİD ile aynı ideolojide olmakla suçluyor, "Astana sürecinde Rusya ve İran'ın Suriye'deki 'meşru devletin', Türkiye'nin ise 'teröristlerin' garantörü olduğunu söylüyordu.

Astana görüşmelerinin beşinci turu Temmuz ayında yapıldı. Bir önceki turda kararlaştırılan çatışmasızlık bölgelerinin sınırlarının kesinleştirilmesi için ortak çalışma grubu oluşturulması kararlaştırıldı. Temmuz sonunda Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un "Suriyeli Kürtlerin yeni anayasanın hazırlanması sürecine katılması gerektiği" yönündeki açıklaması Ankara ile Moskova arasında PYD konusunda aylarca sürecek diplomasi trafiğinin habercisiydi.

İdlib'de çatışmasızlık

Eylül'de yapılan altıncı tur görüşmelerde, dördüncü ve son çatışmasızlık bölgesi ilan edilen İdlib ön plandaydı. Üç garantör ülkenin çatışmasızlık bölgelerinde gözetim için ortak bir koordinasyon merkezi kurması ve bu bölgelerde her ülkeden 500'er olmak üzere toplam bin 500 gözlemci konuşlandırılması kararlaştırıldı. Ekim ayında ilk Türk askeri birliklerinin İdlib'e girdiği bildirildi.

Daha fazlasını okumak için: Türkiye, Rusya ve İran 'çatışmasızlık bölgeleri' mutabakatını imzaladı

Ekim ayı sonunda Astana toplantılarının yedinci tur görüşmeleri yapıldı. Esirlerin, rehineler ve öldürülen savaşçıların takası ile kayıpların aranması gibi güven artırıcı önlemler üzerinde duruldu. Bu tura damgasını vuran ise sonraki haftalarda özellikle Türkiye ile gerginliğe yol açacak olan Rus önerisi oldu. Rusya Kasım ayı ortasında Suriye'deki tüm etnik grupları içeren bir "halk kongresi" toplanması planını ortaya attı. PYD'nin davet edilip edilmeyeceğiyle ilgili haftalar sürecek bir tartışma başlamış oldu. Rusya Dışişleri Bakanlığı, Soçi'de 18 Kasım'da yapılması planlanan kongreye davet edilen Kürt gruplar arasında PYD'yi de sayınca Türkiye ile yoğun diplomatik görüşmeler yaşandı, kongre ertelendi.

Soçi zirvesi ve PYD pazarlığı

22 Kasım'da Türkiye, Rusya ve İran liderleri Soçi'de zirve buluşması gerçekleştirdi. Üç liderin ortak basın toplantısında Erdoğan önceliğin "terörist grupların süreçten dışlanması" olduğunu vurgularken Putin "Suriye'deki bütün kesimleri temsil edecek bir toplantı düzenlenmesi" konusunda mutabık kalındığını açıkladı. Putin'in Türkiye'ye PYD dışındaki Kürt temsilcilerin kongreye katılması formülünü önerdiği ve Ankara'nın bu formüle sıcak baktığı medyaya yansıdı. Zirve sonrasında ayrıca yeni bir anayasa hazırlanması ile serbest ve adil seçimlerin düzenlenmesinde mutabık kalındığı açıklandı.

Aralık'ta Astana'da sekizinci tur görüşmeler gerçekleştirildi. Suriye heyeti başkanı Beşar Caferi, Türk ve ABD askerlerinin derhal ülkeden ayrılmasını talep ederek dikkat çekti. PYD'nin Ulusal Diyalog Kongresi'ne katılımı konusu yine gündemdeydi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Astana öncesinde yaptığı bir açıklamada Rusya'ya PYD dışında kongreye katılabilecek Kürt grupların listesini verdiklerini, bu gruplarla temas halinde olunduğunu bildirmişti. Sonuçta Astana'dan bir hafta sonra 30 Ocak 2018'de düzenlenen kongrede PYD temsilcileri yer almadı.

Afrin ve Doğu Guta

2018 yılına girildiğinde temaslar daha da yoğunlaştı. Erdoğan-Putin telefon görüşmesinden bir hafta sonra Türk Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan Moskova'da temaslarda bulundu. 20 Ocak'ta Türk ordusunun Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) savaşçılarıyla Afrin'e harekatı başladı. Suriye ordusu da Şubat ayında Doğu Guta'daki muhaliflere yönelik kapsamlı operasyon başlattı, her iki operasyon da Batı ülkelerinde yoğun tepkiyle karşılaştı.

16 Mart'ta Astana'da bir araya gelen Türkiye, Rusya ve İran dışişleri bakanları, 4 Nisan'daki liderler zirvesi için hazırlıkları ele aldı. Türkiye'nin Afrin operasyonu ve Suriye ordusunun ablukasındaki Doğu Guta'daki insani dramı gündemde öne çıktı.

Astana'da dokuzuncu turun Mayıs ayı ortalarında yapılması öngörülüyor.

DW/BK,BÖ

© Deutsche Welle Türkçe