Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, İmralı sürecine ilişkin olarak “Her kesimde olumlu bir hava var. İmralı da dâhil. İmralı da pozitif. Artık bu konu çok olgunlaşmış durumda. Bazen toplumsal konular böyledir. Her kesimde çözülebileceği umudu artıyor. Psikoloji o yönde gelişiyor” dedi.
Atalay, Başkanlık sistemine ilişkin açıklamalarda da bulunarak, “Başkanlık sistemi bizim için önemli. Parti olarak önemsiyoruz. Uzlaşma komisyonuna teklifimizi verirken de partide tartıştık ve ortak kararla verdik. Ama eğer, yani anayasa bunsuz yapılacaksa bunda esneme gösterebiliriz. Uzlaşma olacaksa başkanlıktan vazgeçebiliriz” dedi.
Beşir Atalay, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ziyareti sırasında uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila, Beşir Atalay’ın açıklamalarını köşesine taşıdı. Atalay şunları söyledi:
“Somut yürüyen süreçle ilgili çok açıklama yapmıyoruz. Süreci zedeleyecek şeylerden kaçınmak lazım. Yoksa somut şeyler yapıyoruz. Her kesimde olumlu bir hava var. İmralı da dâhil. İmralı da pozitif. Artık bu konu çok olgunlaşmış durumda. Bazen toplumsal konular böyledir. Her kesimde çözülebileceği umudu artıyor. Psikoloji o yönde gelişiyor. BDP kesiminde de bu konuda pozitif beklentiler var. Örgüt kesiminde de Avrupa kesiminde de bazen farklı yönde açıklamalar olsa da her manada genel anlamda olumlu bir hava var. Yürüyen tek çalışma bu görüşme süreci değil.”
“Entegre bir strateji. Uluslararası boyutları var. Kuzey Irak boyutu var. Bunun hepsini devreye sokma yönünde çabalar var. Daha işin başındayız. Arabuluculuk anlamında üçüncü bir ülke söz konusu değil. Kuzey Irak’la zaten evvelden bu yana süren çalışmalar var. Avrupa’yı daha fazla desteğe çağırdık.”
“Şu anda her kurumumuz kendi üzerine düşeni yapıyor. Temel hedef silah bıraktırmak. O hedef oradan bir sapma yok. Çözüm süreci diye o yüzden diyoruz. Onun için her çalışmada olabileceği gibi alternatif senaryolar var. Biraz daha başlardayız. Biraz beklemek lazım. Noktasal açıklamaları hemen beklememek lazım. Bu rüzgâr çok iyi bir rüzgâr. Kimse karşısında duramaz.”
“Türkiye’de 2009’da açılım sürecine çıkmak ne kadar zordu. Ama bugün bütün bölgeler, Karadeniz bölgesi bile olumlu. Biz, geçen gün Sayın Başbakanımızla Karadeniz toplantısını yaptık. En hassas bölgelerden birisidir. Şimdi baktık ki Karadeniz’de hiçbir sorun yok. Oradaki insanlar da bir beklenti içinde. Yaptığımız araştırmalardan da bunu görüyoruz. Bu var ama buna rağmen bu süreçler yavaş yürür. Dileğimiz, bu sefer hızlı yürümesi ama süreç alır. Beklenti kendiliğinden çok yükseldi.
En azından kan akmaması kısa sürede sağlanırsa artık o terör psikolojisi ortadan kalkarsa, bundan sonrası görüşmelerle silah bırakma sonrasına dönük alternatif senaryoları konuşmak daha kolay olur. Stratejide bunlar söz konusudur bir sürü alternatif çalışılır. Bunun içinde açılım süreci dediğiniz zaten bunların görüşülmesidir.”
“Bu manada, benim bildiğim, bizim hiçbir partiyle şu ana kadar görüşmemiz olmadı. Şu anda uzlaşma komisyonu yürüyor ve onu zedeleyecek, onun dışında bir çalışma yürütmek uygun değildir. Biz de bugüne kadar öyle bir şey yapmadık. Bizim bu dönem anayasa yapmamız lazım. Başbakan’ın söylediği şu, üç dönemdir anayasa vaat ediyoruz, dolayısıyla biz buna asılıyoruz. Eğer uzlaşma komisyonundan çıkmazsa, alternatif aramamız normaldir, biz de ararız. Tabii ki Meclis’in içinde bir parti olacak. Tabii ki 4’ü bir arada tercih edilir ama hiçbirisi yanaşmazsa o zaman BDP’de olur. Neden olmasın?
Başkanlık sistemi bizim için önemli. Parti olarak önemsiyoruz. Uzlaşma komisyonuna teklifimizi verirken de partide tartıştık ve ortak kararla verdik. Ama eğer, yani anayasa bunsuz yapılacaksa bunda esneme gösterebiliriz. Uzlaşma olacaksa başkanlıktan vazgeçebiliriz.”
“Özellikle Mardin’de cumartesi akşamı kanaat önderleri ile toplantı yapıldı. Orada söz isteyen herkese söz tanındı. En ağırlıklı konu çözüm süreciydi. Söz alan herkese destek verildi. Bölgedeki beklenti ve umut çok fazla. Çünkü o bölge çekmiş acısını. Ve normalleşmek istiyor. Hayatı daha iyi yaşamak istiyor. Bu atmosferi büyük bir umut olarak algılıyorlar. Doğrusu şu anda artık bütün kesimlerde başka türlü bir şeyin olmasının gerek olmadığı, terörün de zemininin kalmadığı inancı var.
Hele Güneydoğu’da insanlar hayatını yaşamak istiyor. Geçmişte çok mağduriyetler olmuş, zulümler haksızlıklar olmuş, gereksiz baskılar olmuş. Devlet, vatandaşı kendisinden adeta uzaklaştırmak için çalışmış. Onu tamir yönünde atılan adımlar en azından makul yönde düşünen insanları olumlu yönde etkiliyor.
Hayatı bölgede normalleştirmeyi amaçlıyoruz. Tabii bölgedeki yöneticilerin insani duyarlılıkları var. Bütün bunlar bir araya geldiğinde olumlu sonuçlar doğuruyor. Eskiden karakollara gitmek korkulu bir şeydi. Hepsini gözden geçirdik. Karakollarda duş imkânı sağladık. Bir gün bile gözaltında kalsa duş alma imkânı var. 12 Eylül’de bir ay gözaltında kaldım. Başımızı yıkama imkânı bile olmadı. Gözaltı dediğiniz öyle şartlar. Biraz da onları yaşadığımız için gözaltında bir gün bile kalan duş imkânı bulsun istedik.”